’’beynim yağ bağlamış olacak. büyük ve güzel şeylerin dışarı çıkmasına izin vermiyorlar. korkuyoruz. düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. insan olmaktan korkuyoruz. insan yerine bir yığın kuklalar yaratıyoruz. insana benzetirsek, onlara acımaktan korkuyoruz. işin içine bir kere acıma girerse, ondan bir daha kurtulamamaktan korkuyoruz’’
(bkz: tutunamayanlar)
(bkz: vay anasını)
yıllarca attıkları ucuz repliklerle , sahnedeki oyunculuk yoksunu duruşlarıyla; tiyatrocuyuz diye bizleri kandıran kişidir. halkın mizah anlayışının gelişememe sebeplerindendir.
- halıya basmadan geç! diyerekten parayı cebine doldurmuştur. şahsın en büyük özelliği ’’iyi bir iş adamı’’ oluşudur. tiyatroyla ilgili herhangi bir ünvanı haketmemektedirler. saygılar , sevgiler, amen.
- halıya basmadan geç! diyerekten parayı cebine doldurmuştur. şahsın en büyük özelliği ’’iyi bir iş adamı’’ oluşudur. tiyatroyla ilgili herhangi bir ünvanı haketmemektedirler. saygılar , sevgiler, amen.
yeni yazar adayımız, hoşgelmiş.
çek cumhuriyetinin kocaman elektrik santralini daha da genişletme kararını durdurmak amacıyla haklarında dava açan, herkesi şoka uğratan, küçük ama gururlu ülke.
-
büyük okyanus’ta bulunan mikronezya, küresel ısınma ile mücadeleyi diplomatik alana taşıdı. toplam 3 bin 200 kilometrekare alan kaplayan ada devleti, çek cumhuriyeti’nin ülkedeki en büyük elektrik santralini genişletme projesini, “kendisini de olumsuz yönde etkileyeceği” gerekçesiyle durdurmak için hukuki bir süreç başlattı. son yıllarda yükselen deniz seviyesi, düzenli sel baskınları nedeniyle küresel ısınmadan muzdarip olan 600 adadan oluşan ülke geleceği için bir şeyler yapabilmek adına 11 bin 411 kilometre uzaklıktaki çek cumhuriyeti’ne yasal başvuruda bulundu. uluslararası çevre örgütü greenpeace ile ortak çalışan mikronezya adalet bakanlığı, başvurunun dayanaklarını önceki gün columbia üniversitesi’ndeki tehdit altındaki ada ülkeleri konferansı’nda sundu. çek cumhuriyeti söz konusu talebe iki hafta içerisinde yanıt verecek.
herhangi bir devletten atmosfere salınan karbondioksitin küresel ısınmaya neden olarak tüm dünyanın kaderini etkilediği düşünülüyor. ancak şimdiye kadar sadece ortak sınırları paylaşan ülkeler birbirlerinden çevre etki raporu isteyebiliyorlardı.
40 kat karbondioksit
dünya tarihinde bir ilk olan bu davanın büyük ülkelerin atmosfere saldıkları yüksek orandaki karbondioksitten etkilenen küçük ülkeler için de bir emsal teşkil edebileceği belirtiliyor. mikronezya adalet bakanı maketo robert de, “bu dava küresel iklim değişikliğinden etkilenen diğer küçük ülkeleri harekete geçirmeli” diye konuştu. çek cumhuriyeti’nin geliştirmeyi düşündüğü prunerov 2 elektrik santrali, avrupa’nın en büyük termik santrallerinden biri olacak ve santral tüm mikronezya’nın bir yılda ürettiğinden 40 kat daha fazla karbondioksit üretiyor. santral yenilenirse planlandığı gibi 2020’de değil 2035’te kapanacak. daha önce amazonlar ve alaska’da yaşayan yerli halklar bu bölgelerdeki enerji şirketlerine benzer davalar açmıştı.
milliyet
-
büyük okyanus’ta bulunan mikronezya, küresel ısınma ile mücadeleyi diplomatik alana taşıdı. toplam 3 bin 200 kilometrekare alan kaplayan ada devleti, çek cumhuriyeti’nin ülkedeki en büyük elektrik santralini genişletme projesini, “kendisini de olumsuz yönde etkileyeceği” gerekçesiyle durdurmak için hukuki bir süreç başlattı. son yıllarda yükselen deniz seviyesi, düzenli sel baskınları nedeniyle küresel ısınmadan muzdarip olan 600 adadan oluşan ülke geleceği için bir şeyler yapabilmek adına 11 bin 411 kilometre uzaklıktaki çek cumhuriyeti’ne yasal başvuruda bulundu. uluslararası çevre örgütü greenpeace ile ortak çalışan mikronezya adalet bakanlığı, başvurunun dayanaklarını önceki gün columbia üniversitesi’ndeki tehdit altındaki ada ülkeleri konferansı’nda sundu. çek cumhuriyeti söz konusu talebe iki hafta içerisinde yanıt verecek.
herhangi bir devletten atmosfere salınan karbondioksitin küresel ısınmaya neden olarak tüm dünyanın kaderini etkilediği düşünülüyor. ancak şimdiye kadar sadece ortak sınırları paylaşan ülkeler birbirlerinden çevre etki raporu isteyebiliyorlardı.
40 kat karbondioksit
dünya tarihinde bir ilk olan bu davanın büyük ülkelerin atmosfere saldıkları yüksek orandaki karbondioksitten etkilenen küçük ülkeler için de bir emsal teşkil edebileceği belirtiliyor. mikronezya adalet bakanı maketo robert de, “bu dava küresel iklim değişikliğinden etkilenen diğer küçük ülkeleri harekete geçirmeli” diye konuştu. çek cumhuriyeti’nin geliştirmeyi düşündüğü prunerov 2 elektrik santrali, avrupa’nın en büyük termik santrallerinden biri olacak ve santral tüm mikronezya’nın bir yılda ürettiğinden 40 kat daha fazla karbondioksit üretiyor. santral yenilenirse planlandığı gibi 2020’de değil 2035’te kapanacak. daha önce amazonlar ve alaska’da yaşayan yerli halklar bu bölgelerdeki enerji şirketlerine benzer davalar açmıştı.
milliyet
7 yaralı olduğu belirtiliyor. içlerinden biri de polismiş. halen patlama sebebinin ne olduğuna dair bir açıklama yok.
1976 doğumlu genç müzisyen. 12 yaşında müziğe adım atmış üstad. iranın bob dylanı diyerek nitelendirilir. müziğiyle hüznü, karmaşayı ve bazen de isyanı şak diye yapıştırır ruhunuza.
unuttun mu beni, her şeyimi?
sildin mi bütün izlerimi?
hiç düşmedim mi aklına?
hiç çalmadı mı o şarkı?
o sahil, o ev, o ada
o kırlangıç da küs mü bana?
sanırdım ki aşklar ancak filmlerde böyle...
ben hâlâ dolaşıyorum avare
hani görsen, enikonu divane
ne yaptıysam olmadı, ne çare
unutamadım, gitti!
ey aşk neredesin şimdi?
sen de mi terk ettin beni?
ne hata ettiysem, affet!
büyüklük sende kalsın, e mi?
sen de olmazsan eğer, batar artık bu gemi
son albümünden unuttun mu beni isimli şarkısı. yalnızlık buhranında ilikleri eritmeye aday sezen aksu parçalarından biri.
sildin mi bütün izlerimi?
hiç düşmedim mi aklına?
hiç çalmadı mı o şarkı?
o sahil, o ev, o ada
o kırlangıç da küs mü bana?
sanırdım ki aşklar ancak filmlerde böyle...
ben hâlâ dolaşıyorum avare
hani görsen, enikonu divane
ne yaptıysam olmadı, ne çare
unutamadım, gitti!
ey aşk neredesin şimdi?
sen de mi terk ettin beni?
ne hata ettiysem, affet!
büyüklük sende kalsın, e mi?
sen de olmazsan eğer, batar artık bu gemi
son albümünden unuttun mu beni isimli şarkısı. yalnızlık buhranında ilikleri eritmeye aday sezen aksu parçalarından biri.
kendimizi kandırmayalım
içimizdeki timsah bekliyor takılı kaldığınız anılarla bizi yutmayı. bırakın dünleri. yarın için hazırlanalım. sevelim kendimizi, sevin kendinizi.
(bkz: ali poyrazoğlu)
içimizdeki timsah bekliyor takılı kaldığınız anılarla bizi yutmayı. bırakın dünleri. yarın için hazırlanalım. sevelim kendimizi, sevin kendinizi.
(bkz: ali poyrazoğlu)
balık restoranında bile krizine girip yeme hayvanlığını gösterdiğim mükemmel lezzet. ama kanımca neresi olursa olsun adana ve mersindeki tadı ne yazık ki bulamıyor insan.
d.t-home
solo albümü ile beni benden alan kişi. birsen tezer’in eşliğiyle söylediği hoşgeldin ve ümit yaşar dizelerinden oluşan önce sen sonra sen şarkıları dillere destandır..
gemilerde, otobüslerde, uçaklarda
gittim seni bulmak için
seni yani doğru kişiyi
doğru kişi kim
doğru kişi bazan en yakınında
olabiliyordu insanın
bazan en uzağında
bunu bilmiyorduk
sonunda doğru kişiyi değil
hep kendimizi buluyorduk
aldırmıyorum ben şimdi
intizar ettiğim birisi yok
dua ediyorum hayatıma giren
yanlış kişiler için
bana gelince ben
hazan yüzlü bir adamı aradım hep
bir sonbahar günü beyaz pardesüyle
kurumuş yaprakların üstünden
kapımı çalmasını bekledim
gelse ne olacaktı
onu da bilmiyordum ya
olanaksız bir şey istediğimin farkındaydım
yine de gemilerde, otobüslerde, uçaklarda
onu aradım. bir tren bana adını söyledi.
modern aşka üç gün
inanabilirdim oysa ben
uzun araştırmalar sonucunda
modern aşk konusunda
diyebileceğim beş satır birşey var
artık çok da kafamı yormuyorum doğrusu
diyeceğim şu:
bunu yapan biri var
bir ilişki bitiyor
kadın kadın olduğu için mi
erkek erkek olduğu için mi bitiyor
bunu yapan biri var
-----------------------------
kim olduğumu henüz bilmiyorsun
kendini yaralamış biri
yaşamını ikiye bölmüş
çünkü yaşamım hiçbir şey
onu kurar ve yeniden yıkarım
gözlerimin etrafında
daha fazla ıssızlık yaratmayayım
diye gönderdiler beni
çünkü artık sürdüremezdim
kim olduğumu henüz bilmiyorsun
kendini yaralamış biri
öyle sıradan ıssız biri...
gittim seni bulmak için
seni yani doğru kişiyi
doğru kişi kim
doğru kişi bazan en yakınında
olabiliyordu insanın
bazan en uzağında
bunu bilmiyorduk
sonunda doğru kişiyi değil
hep kendimizi buluyorduk
aldırmıyorum ben şimdi
intizar ettiğim birisi yok
dua ediyorum hayatıma giren
yanlış kişiler için
bana gelince ben
hazan yüzlü bir adamı aradım hep
bir sonbahar günü beyaz pardesüyle
kurumuş yaprakların üstünden
kapımı çalmasını bekledim
gelse ne olacaktı
onu da bilmiyordum ya
olanaksız bir şey istediğimin farkındaydım
yine de gemilerde, otobüslerde, uçaklarda
onu aradım. bir tren bana adını söyledi.
modern aşka üç gün
inanabilirdim oysa ben
uzun araştırmalar sonucunda
modern aşk konusunda
diyebileceğim beş satır birşey var
artık çok da kafamı yormuyorum doğrusu
diyeceğim şu:
bunu yapan biri var
bir ilişki bitiyor
kadın kadın olduğu için mi
erkek erkek olduğu için mi bitiyor
bunu yapan biri var
-----------------------------
kim olduğumu henüz bilmiyorsun
kendini yaralamış biri
yaşamını ikiye bölmüş
çünkü yaşamım hiçbir şey
onu kurar ve yeniden yıkarım
gözlerimin etrafında
daha fazla ıssızlık yaratmayayım
diye gönderdiler beni
çünkü artık sürdüremezdim
kim olduğumu henüz bilmiyorsun
kendini yaralamış biri
öyle sıradan ıssız biri...
(bkz: nihat doğan)
endonezya’da üretilen dünyanın en pahalı kahvesi.kopi kahve demek, luwak ise bu kahvenin çekirdeğini üreten memeli hayvandır. luwak kahve bitkilerini yiyor .bütün olarak yuttuğu kahve çekirdekleri midede enzimlerin etkisiyle asitleniyor. dışkıyla dışarı atıldıktan sonra bir kaç işleme tabi tutulup kurutuluyor. daha sonrasında fincanlarımızdaki yerini alıyor. bizzat kokladım mükemmel bir kokuya sahip. ama ne yazık ki ön yargımı kırıpta içemedim.
pahalı olmasının sebebi ise , yılda belli oranda üretim yapabilmeleriymiş. e hayvanı zorlamamak lazım ne kadar daha sıçabilir ki.
(bkz: boktan kahve)
(bkz: bokunda altın bulmak)
pahalı olmasının sebebi ise , yılda belli oranda üretim yapabilmeleriymiş. e hayvanı zorlamamak lazım ne kadar daha sıçabilir ki.
(bkz: boktan kahve)
(bkz: bokunda altın bulmak)
ayung nehrindeki kayalıklarda beynimi patlatma tehlikesi yaşadığım aktivite.
benim adım kaygusuz abdal. tanrıdan vazgeçtim. ölmekten vazgeçtim. çünkü ölürsem ve
yukarda beni ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmem
gerekecekti. ölmek istemiyorum çünkü tanrıyı da öldürürüm diye korkuyorum. ve böyle bir vefata benden başka kimse dayanamaz. hayatımı diktiler. oysa ben yırtmak için çok uğraşmıştım.
yukarda beni ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmem
gerekecekti. ölmek istemiyorum çünkü tanrıyı da öldürürüm diye korkuyorum. ve böyle bir vefata benden başka kimse dayanamaz. hayatımı diktiler. oysa ben yırtmak için çok uğraşmıştım.
alkol teknolojisi dersinde kendi ellerimiz ile yaptığımız ve kendince muhafazakar hero cevdet tarafından yasaklanmasıyla içemediğimiz içki.
-ulan kaç yıl geçti , halen içimde ukde.
-ulan kaç yıl geçti , halen içimde ukde.
hasan hüseyin korkmazgilin en sevdiğim şiirlerindendir.
ne zaman sevmek desem bir tedirgin bulvar iti gecede
biraz müzik biraz içki ve çok çok resim
kim sarmalar bu bebeği
kimler taşır bu ölüyü belirsizliğe
nerelerde kalır gözüm/nerelerden döner sesim
bu ne biçiim hayvan ki bu/beslenir acılardan
tohum atar kuşaklara kan göllerinde
bu ne biçim oyun ki bu/gizlenir gölgesine gerçeğin
mutluluklar aranır ateş çemberlerinde
bir umarsız bulvar iti vitrin ışıklarında
anladım ki birdenbire/kopmuşum toprağımdan
kopmuşum masallara süt emziren akşamlarımdan
köklerim orda sızlar/yapraklarım bulvarda
resim diye duvarlarda müzik diye ıslıklarda
o çıldırtan deniz orda/balıklar tablalarda
özlemek orda kalmış özlemi sevmek burda
ferhatsa mendil açmış dileniyor güvenparkta
taradım bütün sözlükleri aşka yer yoktu
bir kaygulu bulvar iti karanlık çıkmazlarda
koşuyordu masallarda/koşuyordu imgelerde
başka yer yoktu
başımdaki ağrı sendin sesimdeki kuşku sen
ne düşünsem dört boyuttu ne ağrısam dört boyut
kopmak belki bir ülkeydi tutkular eski zindan
heerkes kendi bukağısının tutkulu demircisi
bu evleri bizmi yaptık bu yolları bizmi çizdik
ölümlerden bizmi kaçtık bizmi düştük ölümlere
senleştirip giriyorum koynuna gecelerin
senleştirip açıyorum gözlerimi sabaha
bir şey eksik biliyorum bir şey artık sen değil
şafak diye söken sendin sendin gülen penceremde
çayımdaki bahçe sendin içkimdeki bulut sen
içimdeki kuş sürüsü çabamdaki arılardınnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun
senleştirip biniyordum külüstür taşıtlara
senleştirip okşuyordum osmanlı sokakları
kan bulaşmış caddeleri ölülerli alanları
tepelenmiş çiçekleri kanatılmış mavileri
senleştirip seviyordum bütün çirkinlikleri
telefonlar sensin diye koşturuyordum
kanıyordum
sensin diye karanlık çağrılara
susuyordum senleştirip kahpelikleri
nere gitseem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun
duruyordum seni sanıp yangın çığlıklarına
yaşaamak belki buydu belki de öbür yüzü
unutmaktı belki güzel aramaktı belki sevmek
belkideki varsıllıktı kesindeeki yoksulluktu
yitirmek buydu belki yakalamak belki bu
bu kafesi biz süsledik biz aldandık bu süslere
içimdeki sızı sendin yüzümdeki merak sen
gitmelerden beklediğim kalmalardan korktuğum
nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun
ikibulvar itiyiz biz reklere dolaşmışız
ağzımızda ölüm tadı tüylerimiz kanlı çamur
ikimiz iki yandan bir koca yanlızlığı
bir amansız şaşkınlığı ikimiz iki yandan
dolaştırıp duruyoruz eski zamanlar gibi
müzelik bir inanmanın ören kapılarında
anlamamak elde değil anlamaksa soykırım
uçup uçup düşmek kalır inanmaklardan
kelebekler konuyor yaşlı salyongozlara
ölülerin gölgesinde diriler güneşleniyor
yakın artık gemileri köprüleri atın artık
kim ne derse desin vazgeçin onarımdan
ne seçilen renklerdeyiz ne gidilen yerlerde
danışıklı gözyaşları yapmacık mutluluklar
soykırımsaal bir çoğalma solucanımsı bir eşleme
bir yanımız doğum evi bir yanımız hiroşima
iki bulvar itiyiz biz koşulların kölesiyiz
zincir sesi duydukça sızlar bileklerimiz
bir kenti tanır gibi tanıdım seni ancak
eetine değdi etim/otuzaltı onda yedi/çok değil
elini buldu elim/otuzaltı onda yedi/çok değil
öptüm seni/otuzaltı onda yedi/dudaklarından
bir kenti yaşar gibi yaşadım seni ancak
yaşamadım kendimi
ellerin ellerimdeydi ellerin yoktu
gözlerin gözlerimdeydi gözlerin yoktu
iki portre gibi yanyanaydık albümde
uykunda sevmiştin haberin yoktu
bir kaçağı tanır ggibi tanıdım seni ancak
tanımadım kendimi
şarkılarda buldum seni yitirdim
yılgılarda buldum seni yitirdim
resimler bir türlü konuşmuyordu
fotoğraflar kaçıyordu ben yaklaştıkça
bir yalanı anlar ggibi anladım seni ancak
anlamadım kendimi
evin de mi yoktu senin sokağındamı
adresini silip silip yazıyorlardı
düşlerin türkçe miydi hotantoca mı
çincee mi arıyordun eskimoca mı
herkesste mi arıyordun ne arıyordun
neden öyle gülüp gülüp yaşlanıyordun
bir yüzünü buluyordum öbün yüzün yok
birçizgini buluyordum öbür çizgin yok
olgörüp gelmiyordu adın fırçama
düş müydün düşüncemi anlamıyordum
uzattıkça ellerimi dağılıp gidiyordun
kendimden korkuyordum yoksa yokmuydum
binlerce göz binlerce yüz binlerce biçim
aradığım yerde yoktun sormadığım yerde var
etimdeki acı sendin kanımdaki kuşku sen
nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun
sen sahi niçin yoktun?
(bkz: hasan hüseyin korkmazgil )
taradım bütün sözlükleri aşka yer yoktu
bir kaygulu bulvar iti karanlık çıkmazlarda
koşuyordu masallarda/koşuyordu imgelerde
başka yer yoktu
başımdaki ağrı sendin sesimdeki kuşku sen
ne düşünsem dört boyuttu ne ağrısam dört boyut
kopmak belki bir ülkeydi tutkular eski zindan
heerkes kendi bukağısının tutkulu demircisi
bu evleri bizmi yaptık bu yolları bizmi çizdik
ölümlerden bizmi kaçtık bizmi düştük ölümlere
senleştirip giriyorum koynuna gecelerin
senleştirip açıyorum gözlerimi sabaha
bir şey eksik biliyorum bir şey artık sen değil
şafak diye söken sendin sendin gülen penceremde
çayımdaki bahçe sendin içkimdeki bulut sen
içimdeki kuş sürüsü çabamdaki arılardınnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun?
(bkz: bulvar iti )
bir kaygulu bulvar iti karanlık çıkmazlarda
koşuyordu masallarda/koşuyordu imgelerde
başka yer yoktu
başımdaki ağrı sendin sesimdeki kuşku sen
ne düşünsem dört boyuttu ne ağrısam dört boyut
kopmak belki bir ülkeydi tutkular eski zindan
heerkes kendi bukağısının tutkulu demircisi
bu evleri bizmi yaptık bu yolları bizmi çizdik
ölümlerden bizmi kaçtık bizmi düştük ölümlere
senleştirip giriyorum koynuna gecelerin
senleştirip açıyorum gözlerimi sabaha
bir şey eksik biliyorum bir şey artık sen değil
şafak diye söken sendin sendin gülen penceremde
çayımdaki bahçe sendin içkimdeki bulut sen
içimdeki kuş sürüsü çabamdaki arılardınnere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun?
(bkz: bulvar iti )
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?