bu adamlar sahnelere ruh katarlar, aniden mutlu bir tınıyla zirveye çıkartıp birden en dibe batırabilirler. görüp geçirdiğimiz en iyi müzik adamlarının bir kısmı bu gruptadır.
tekrar türkiye ye gelmeleri için herşeyi yapabilirim sanırım.
aşk için ölmeli aşkı, bir de böyle dinleyin.
http://tinyurl.com/5sqy47q
http://tinyurl.com/5sqy47q
sabbahın sıra arkadaşı, şarabın yerli tanrısı.
3 haftalık adana- mersin-antakya turumdaki tek besin kaynağım. sonrasında ne hale geldiğimi lütfen sormayın. ama buralarda yapılan künefenin tadını hiçbiryerde bulamadım. üzgünüm.
abi ölmeden gidin ve orda künefe yiyin. yiyin gari.
abi ölmeden gidin ve orda künefe yiyin. yiyin gari.
(bkz: künefe)
çiriş diye hatırladığım lakin asıl ismi bici bici olan tatlının anavatanı.
2007-2010 dönemindeki korkulu rüyam. 2 haftada bir ziyaretime gelirlerdi sağolsunlar. çaylarını içip, iki evrak karıştırıp ,çikolatalarını da alıp giderlerdi. isimleri de daha bir şirin olmuş artık. ama artık korkutamazlar ben başka yerde, onlar başka yerde.
tırnakları kısayken el hareketlerini merak ettiğim kadın.
(bkz: şeyh bedreddin destanı )
tuncel kurtiz’den sonra oynanmaya cesaret edilemeyen nazım eseri.
kurt adam imajıyla aldı götürdü ayşe bacıyı.
biraz değiştim,
her şey kadar, herkes kadar,
sen kadar…
değiştim…
unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
bir yanım kendimi kolluyor
bir yanım seni
ben benimle savaşıyorum,
seninle değil…
sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
ne kazanabileni ne de kaybedeniyim…
sorun değil…
elbet alışırım…
biraz alıştım.
her şey kadar, her kez kadar, sen kadar…
alıştım!
varlığını istemediğim tüm eksik yanları
ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim
iki arada bir derede duyguya alışıyorum…
bir yanım bırak diyor bir yanıma
kesin değil! henüz tanıştık…
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık
duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
bir yanım memnun oldum diyor,
bir yanım tanıyamadım daha
samimi değil…
bir hayli kırıldım…
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım…
aslında ne sana, ne olanlara…
kendime kırgınım!..
maziye hiç değil, âna kırgınım
anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara
beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
bir hayli kırgınım…
beni ben kırdım oysa…
iyi değilim.
galiba yoruldum…
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum
aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.
şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık
ki seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..
toprağa bakan yanım senden zate ayrı
sana bakan yanımsa toprakla aynı
hıh! ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!
gözlerim yorgun…
dudaklarım, dudaklarım hissiz…
dokunulmadan geçen yıllar bana ağır…
sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz
söyleyemediklerini söylesende şimdi
sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!
isteyerek değil…
çok çalıştım
paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye
ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
daha öncede gitmiştim…
çok çalıştım…
daha öncede gitmiştim…
kendi isteğimle…
anladım ki daha önce sevmemiştim!
çok çalıştım inan
değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye
her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya
ve alışmaya kendime…
bu göz gözü görmez dumanlı halime
çok alışmaya çalıştım hem de…
tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da
birini yaşattım! yaşatıyorum da hala
ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da
yorulmak, dinlenmekten geçmiyor
an be an çöküyor, insanın içindeki güç
işığı sönüyor…
beyaza dönüyor rengi git gide
hissizleşiyor…
ne yormak istedim seni,
nede yormak kendimi
çok çalıştım
gitmeye de kalmaya da…
ikisi de aynı acı, ikiside rezil
daha öncede gitmiştim
ama böyle kalarak değil
böyle kalarak değil
her şey kadar, herkes kadar,
sen kadar…
değiştim…
unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
bir yanım kendimi kolluyor
bir yanım seni
ben benimle savaşıyorum,
seninle değil…
sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
ne kazanabileni ne de kaybedeniyim…
sorun değil…
elbet alışırım…
biraz alıştım.
her şey kadar, her kez kadar, sen kadar…
alıştım!
varlığını istemediğim tüm eksik yanları
ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim
iki arada bir derede duyguya alışıyorum…
bir yanım bırak diyor bir yanıma
kesin değil! henüz tanıştık…
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık
duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
bir yanım memnun oldum diyor,
bir yanım tanıyamadım daha
samimi değil…
bir hayli kırıldım…
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım…
aslında ne sana, ne olanlara…
kendime kırgınım!..
maziye hiç değil, âna kırgınım
anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara
beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
bir hayli kırgınım…
beni ben kırdım oysa…
iyi değilim.
galiba yoruldum…
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum
aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.
şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık
ki seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..
toprağa bakan yanım senden zate ayrı
sana bakan yanımsa toprakla aynı
hıh! ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!
gözlerim yorgun…
dudaklarım, dudaklarım hissiz…
dokunulmadan geçen yıllar bana ağır…
sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz
söyleyemediklerini söylesende şimdi
sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!
isteyerek değil…
çok çalıştım
paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye
ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
daha öncede gitmiştim…
çok çalıştım…
daha öncede gitmiştim…
kendi isteğimle…
anladım ki daha önce sevmemiştim!
çok çalıştım inan
değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye
her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya
ve alışmaya kendime…
bu göz gözü görmez dumanlı halime
çok alışmaya çalıştım hem de…
tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da
birini yaşattım! yaşatıyorum da hala
ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da
yorulmak, dinlenmekten geçmiyor
an be an çöküyor, insanın içindeki güç
işığı sönüyor…
beyaza dönüyor rengi git gide
hissizleşiyor…
ne yormak istedim seni,
nede yormak kendimi
çok çalıştım
gitmeye de kalmaya da…
ikisi de aynı acı, ikiside rezil
daha öncede gitmiştim
ama böyle kalarak değil
böyle kalarak değil
burda bir metin vardır. belediyenin en gözde adamlarından olan metin. maaş vermezler ya da sigorta yapmazlar. ama evi gibi sever orayı.temizliğinden tadilatına kadar o ilgilenir. orda prova alan ya da oyun sahneleyen ekiplerin cebinden verdikleriyle geçinir. ah metin ah.
usta tiyatrocu haldun dormen, şişli belediyesi işbirliği ile temmuz ayı süresince düzenlenecek “müzikal workshop” kapsamında, feriköy haldun dormen sahnesi’nde katılımcılara oyunculuk dersleri verecek. istanbul’da ilk kez düzenlenecek workshop’ta verilecek dersler için özel bir program hazırlandı. 5 temmuz’dan itibaren 4 hafta boyunca sürecek müzikal workshop, haftanın 5 günü gerçekleştirilecek.
ünlü piyanist ve besteci serpil günseli’nin piyanosu eşliğinde işlenecek derslerde, katılımcılara şan egzersizleri çalıştırılarak tonlama ve diksiyon konularında daha güvenli hissetmelerini sağlamanın yanı sıra müzikallerde şarkı söylemenin ve müzikal oyunculuğunun püf noktaları ile ilgili bilgilerin aktarılması hedefleniyor.
haldun dormen’in müzikal oyunculuğu ile ilgili önemli notlar aktaracağı workshop’ta katılımcılar lüküs hayat, hisseli harikalar kumpanyası, keşanlı ali destanı gibi yerli ve operadaki hayalet, kiss me kate ve sefiller gibi batı müzikallerinden önemli oyunlardan sahneleri usta tiyatrocu haldun dormen ile birlikte canlandırma fırsatı yakalayacak.
müzikal workshop katılımcıları bu sayede müzikal oyunculuğu yolunda ilk adımı atarak, müzikallerin renkli dünyasına giriş yapma fırsatını yakalayacaklar. ayrıca, workshop sonunda başarılı oyuncu adayları haldun dormenin yönetmenliğini yapacağı özel bir projede yer alma fırsatı yakalayabilecekler.
iletişim için: 0212 669 19 93
bizzat görüştüm, çalışan ve öğrencilere göre saat ayarlaması yapılmaktadır. bununla beraber workshop ücreti 1000.00tl dir.
ünlü piyanist ve besteci serpil günseli’nin piyanosu eşliğinde işlenecek derslerde, katılımcılara şan egzersizleri çalıştırılarak tonlama ve diksiyon konularında daha güvenli hissetmelerini sağlamanın yanı sıra müzikallerde şarkı söylemenin ve müzikal oyunculuğunun püf noktaları ile ilgili bilgilerin aktarılması hedefleniyor.
haldun dormen’in müzikal oyunculuğu ile ilgili önemli notlar aktaracağı workshop’ta katılımcılar lüküs hayat, hisseli harikalar kumpanyası, keşanlı ali destanı gibi yerli ve operadaki hayalet, kiss me kate ve sefiller gibi batı müzikallerinden önemli oyunlardan sahneleri usta tiyatrocu haldun dormen ile birlikte canlandırma fırsatı yakalayacak.
müzikal workshop katılımcıları bu sayede müzikal oyunculuğu yolunda ilk adımı atarak, müzikallerin renkli dünyasına giriş yapma fırsatını yakalayacaklar. ayrıca, workshop sonunda başarılı oyuncu adayları haldun dormenin yönetmenliğini yapacağı özel bir projede yer alma fırsatı yakalayabilecekler.
iletişim için: 0212 669 19 93
bizzat görüştüm, çalışan ve öğrencilere göre saat ayarlaması yapılmaktadır. bununla beraber workshop ücreti 1000.00tl dir.
senin sağlığın nasıl? hapishanede yaraların geç iyileştiğini duymuştum. annelerin çok özlendiğini... beni hala iyi ve deli sanıyorsun ama öyle değil...
fetto baskılı t-shirtlerden dağıtacaklarmış . bileklik niyetine de tespih veriyorlarmış a dostlar!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?