confessions

fasa fiso

- Yazar -

  1. toplam entry 2173
  2. takipçi 1
  3. puan 69062

çakırcali mehmet efe

fasa fiso
1871’de izmir’in ödemiş ilçesi’ne bağlı türkönü köyü’nde doğmuş ege efelik kültürünün en ünlü simalarından biridir.

ege bölgesi’nde efe kültürü (efelenmeler) 17. yüzyıla dayanır. osmanlı imparatorluğu’nun yapısında meydana gelen askeri ve sosyal değişikliklerin süvari ve kervancı olarak geçimini sağlayan eski akıncıları işsiz bırakması, hükümetler tarafından vergi tahsilatında kullanılan ayanların derebeyi eğilimleri, bitmeyen savaşlar, sonu gelmeyen asker istekleri ve giyim kuşam yasağı zeybek lerin birer ikişer dağa çıkmasına sebep olmuştur. anadolu’yu türkleşmesinde temel rol oynayan akıncı torunu zeybekleri zaman böylece kanunun dışına itmiştir.

ayrıca, büyük menderes nehri, küçük menderes nehri ve gediz nehri’nin uygarlıklar beşiği vadilerinde savunması kolay, kaçış yolları açık dağ köylerinin bulunması, bunları yörenin efeleri ve onların zeybekleri için barınma yerleri haline getirmiştir. vadilerin verimli ovalarını çeviren engebeli dağlar takip kuvvetlerine yakalanmadan yaşamayı kolaylaştırmıştır. bazı zeybekler zamanla sivrilerek, devletin otorite boşluğunda kendi otoritesini kurarak, yöre halkının çare aradığı bir merci haline gelmiştir. efelerin yerini öğrenerek kapılarını aşındıran halkın başlıca şikayetleri ayanların baskısı olmuştur. bunun dışında cami, yol, çeşme ve düğün yardımı gibi istekler efelere iletilmektedir. çözümüne katkıda bulunulan her sorun efenin ününe ün katmış, otoritesini sağlamlaştırmiştir. bunlar bir süre sonra öykülere, türkülere konu olmuşlardır.

ege’de efeler başlangıçta genellikle namus ve gururun yol açtığı olaylar nedeniyle dağa çıkmışlardır. haksızlık, kişisel gurur ve hırslarından dolayı işledikleri bazı suçlar unutulmuş, geriye onları kahraman yapan olaylar kalmış, eklemelerle efsaneleşerek dilden dile dolaşan serüvenleri zamanın gençlerinde bir efeye kızan olarak üne ve saygınlığa kavuşma arzusu uyandırmıştır. çakırcalı mehmet efe de efelerin en önemlilerinden biridir. çakırcalı birçok kurallar getirerek efeliğe şan ve onur kazandırmıştır. kendisinden önce atçalı kel mehmet efe gibi gerçek bir siyasi düzen kurma yolunda ilerlememiş olsa da, belli bir adalet anlayışını herzaman temsil etmiştir. kendisinden sonra yörük ali efe, demirci mehmet efe ve diğerleri bu etik değerlere bağlı kalarak kurtuluş savaşı’nda de efeliğe şan ve şeref getirmişlerdir.

bir zaptiye çavuşunca öldürülen (ve kendisi de efe olan) babası çakırcalı koca ahmet efe’nin öcünü almak amacıyla, 1893’te dağa çıkmıştır. yanında, babasının da kızanlarından olan tecrübeli hacı eşkiya vardır. dağa çıktıktan bir süre sonra ilk olarak zalimliği ile tanınan mustafa ağa’nın evini basar. ağayı halka zulüm etmemesi için uyararak 200 altınına el koyar. ardından da kızoğlu mehmet ağa’yı dağa kaldırarak, yüklü oranda fidye alır. eylemlerinden elde ettiği parayı halka cömertçe dağıtır. özellikle ödemiş dolayında köylerde genç kızlara çeyiz parası verir, giysisi olmayanı giydirir, evi olmayana ev yaptırır. hatta köprüler, yollar inşa ettirilmesine önayak olur. halkın sempatisini kazanması sayesinde köyler ve yörük obaları ona yataklık ederler.

izmir’den fidye için kaçırdığı bir ingiliz leydisinin de, fidye ödendikten sonra, bir süre daha kendi arzusuyla çakırcalı’nın yanında dağda kaldığı rivayet edilir.

adını kullanarak eşkıyalık yapanlara veya efeliğin adını kirletenlere de acımasızca davranır. bu çerçevede, çakırcalı’nın adını kullanarak bir köyü basan ve köylünün kızını kaçıran arnavut çetesine verdiği ceza, halka zulmedenlere duyduğu öfkenin örneğidir. dokuz kişilik bu çeteyi saldırdıkları köye getirerek yaptıklarını halkın önünde söyletir, sonra ateşe atarak yakar. (bu arada, çakırcalı mehmet efe’nin babası çakırcalı koca ahmet efe’nin abdülaziz döneminde istanbul’a giderek padişahın sevgisini kazanan, onunla güreşe tutuşan, ondan payeler alan efelerden biri olduğunu belirtmek gerekir. abdülaziz’e duydukları sempati ile devlete bir dönem boyunca ısınan efeler 93 harbi’nde müstakil taburlar oluşturarak savaşmışlardır. )

sonraları kayaköy’de eşraf kızı fatma hanım’la ikinci evliliğini yapan çakırcalı, bu beldede rum inşaat ustalarına bir konak inşa ettirmiştir.

10 aralık 1910 günü nazilli’de karıncalı dağları’nda rüştü kobaş komutasındaki düzce ve adapazarı yöresinden toplanmış kafkas göçmenlerinden oluşan bir gönüllü zaptiye birliğiyle girdiği bir çatışmada öldürülmüştür.

çakırcalı, öldürüldüğü dönemde, aydın bölgesinin meşhur ağa ailesi arpazlılar dan arpazlı osman ağa’nın yıkılmış bulunan ve halkın kullandığı menderes köprüsü’nü tamir ettirmemesi üzerine nazilli yakınlarındaki arpaz köyünü basar, ağanın evini ateşe verip, ağayı kaçırmış bulunmaktaydı (çakırcalı köprüyü tamir ettirmesini evvelce ağaya tembih etmiş, hatta bir keresinde, rivayete göre, namaza durarak, kızanlarına ağayı sille tokat dövdürmüş, ağa tamir sözü vermedikçe de namazı kesmemiş, ağanın tamir için belirttiği süreyi -6 ay, 5 ay, 4 ay- beğenmedikçe de, iki rekat daha namaz kılmış, ağanın "çakırcalı, ne bitmez namazmış bu! tezi yok, hemen tamir ettireceğim!" sözünü aldıktan sonra da "es-selâmü aleykum ve rahmetüllah" diyerek namazı bitirerek, ağayı salıvermiştir.)

kılavuz olarak kullandığı bir çobanın takip edilmesi (kimi kaynaklara göre ihbarı) üzerine karıncalı dağı kuşatılır. çıkan çatışmada çakırcalı ölür. çakırcalı’nın cesediyle birlikte, halka zulmeden osman ağa’nın cesedi de bulunur. çakırcalı ölüme giderken bile halka zulmedenleri cezasız bırakmamıştır. çakırcalı’nın ölümüne ilişkin olarak ise, rüştü kobaş kardeşi osman kobaş tarafından öldürüldüğünü raporunda belirtmişse de, kızanı hacı mustafa’nın öldürdüğünü, veya çatışma esnasında bir serseri kurşuna kurban gittiğini öne sürenler de bulunmaktadır.

belirtildiğine göre, zaptiyelerle başlayan müsademede kendi kızanı (arkadaşı, adamı) tarafından yanlışlık sonucu öldürülmüştür. cesedi ilk karısı iraz (raziye) hanım tarafından tanınmıştır. cesedi günlerce ödemiş belediye meydanında asılı kalmış, daha sonra orada gömülmüştür. aradan 15 yıl geçtikten sonra karısı raziye hanım tarafında köyünde defnedilmiştir. mezarı ziyarete giden yöre halkı için, mezar mahalline girmeden önce çakırcalı’dan "destur" istemek adet haline gelmiştir.

efelik kariyeri boyunca tam 159 kişiyi bizzat öldürdüğü öne sürülür. adına yakılmış meşhur ödemiş’in kavakları türküsünde ( sonradan izmir’in kavakları olarak değiştirlen ve yöresinde hala ödemiş kavakları olarak bilinip söylenen ) çakıcı olarak anılan çakırcalı mehmet efe ’dir (türküde "kamalı zeybek" şeklinde anılan da bir başka efedir). türkünün sözleri şöyledir:

izmir’in kavakları
dökülür yaprakları
bize de derler çakıcı
yar fidan boylum
yakarız konakları


selvim senden uzun yok
yaprağında düzüm yok
kamalı da zeybek vuruldu
yar fidan boylum
çakıcı’ya sözüm yok


efeleri konu alan başka önemli türkü molla ahmet efe türküsüdür.
http://tr.wikipedia.org/wiki/%c3%87ak%c4%b1rcal%c4%b1_mehmet_efe

demirci mehmet efe

fasa fiso
(1883, [nazilli]’nin pirlibey köyü - ?), babasının mesleğinden dolayı demirci lakabını aldı.

askerlik görevini izmir 5. depo alayında demirci olarak yaparken ermeni bir yüzbaşıdan yediği dayak üzerine firar etti. köyüne dönen demirci, burada rahat durmayınca çakırcalı mehmet efe tarafından ödemiş’in fata köyüne imam olarak gönderildi. çakırcalı’nın ölümünden sonra yanık ali efe çetesine katılan demirci cesareti gözüpekliği sayesinde çete içinde önemli bir konum aldı ve kısa zamanda aydın ve ödemiş havalisinde zorlu ve amansız bir efe oldu. izmir’in işgalinden sonra 11 temmuz’da resmen kuvâyi milliye’ye katıldı.
http://tr.wikipedia.org/wiki/demirci_mehmet_efe

yoruk ali efe

fasa fiso
(d. 1895-kavaklı, sultanhisar, aydın, ö. 23 eylül 1951-bursa), kurtuluş savaşı sırasında 16 haziran 1919’da malgaç baskını ile düşmana ilk darbeyi vurmak suretiyle aydın yöresinde düşman kuvvetlerinin ilerlemesini durdurmuş olan türk kahramanı.

babası sarıtekeli aşiretinden ibrahim oğlu apti, annesi yine yörüklerin atmaca aşireti’nden fatma’dır.

yörük ali 19 yaşına geldiğinde, aydın (il) dağlarında dolaşan alanyalı molla ahmet efe’nin gurubuna katılmak istedi. ağır bir sınavdan geçirilerek guruba alındı. kısa zamanda efe’nin ve tüm zeybeklerin güven ve sevgisini kazanarak gurupta ikinci adam konumuna yükseldi. alanyalı molla ahmet efe’nin bozdoğan kavaklıdere baskınında ölmesi üzerine yörük ali efe olarak gurubun başına geçti. dört yıldan fazla dağlarda dolaşan yörük ali efe, bu süre içinde daima ezilenin mağdur edilenin, güçsüzün yanında oldu. haklı olarak halk tarafından sevildi, itibar ve destek gördü.


istanbul, büyükçekmece’de bulunan yörük ali efe heykelciğiyörük ali efe 1919 senesinde dağdan indi. o sıralar düşman izmir’i, ardından aydın ve nazilli’yi işgal etmişti. yörük ali efe, kıllıoğlu hüseyin efe ve bazı arkadaşları, aydın ili’nin çine ilçesi yağcılar köyünde toplanarak, yörük ali efe ve arkadaşlarının 16 haziran 1919 tarihinde sultanhisar ve atça arasındaki malgaç deresinin üstünden geçen malgaç demiryolu köprüsü yanındaki yunan karakoluna baskın yaptılar. baskın sonunda karakol tümüyle imha edildi, cephane ve erzaklar ele geçirildi. bu baskın batı ve güney anadolu’da düzenli, bilinçli, ve milli şuurla düşmana yapılan ilk baskın olarak kabul edilmektedir. bu önemli başarı halka ümit ve cesaret vermiş, düşmanın yurttan kovulabileceğine olan inancını arttırmış ve yörük ali efe’nin liderliğini perçinlemiştir. düşman beklemediği bu baskın karşısında paniğe kapılmış, nazilli’deki kuvvetlerini aydın istikametine çakmıştır. ne yazık ki çevreyi yakarak, yıkarak, masum insanları öldürerek...

daha sonra 7. tümen kumandanı şefik aker’in başkanlığında kurulan halk meclisinde oy birliğince alınan karar uyarınca aydın, yörük ali efe emrindeki kuvvetler tarafından kurtarılmıştır. ancak takviye kuvvetlerle güçlenen düşman ordusu aydın’ı ikinci kez işgal etmiştir. artık kanlı savaşlar başlamıştır. köşk, umurlu ve dörtyol cephesi kurularak olağanüstü cesaretle, donanımlı ve sayıca çok fazla olan düşman kuvvetleri büyük kayıplara uğratılmıştır. böylece düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir süre düşman kuvvetlerinin aydın kanadından anadolu içlerine ilerlemesi engellenmiştir.


yörük ali’nin yenipazar’daki evinden hayat hikayesidüzenli ordunun kurulması üzerine yörük ali efe, emrindeki savaş deneyimi çok iyi olan büyük bir gurubu her ferdinin istek ve sevgisiyle orduyla bütünleştirmiştir. kendisi de milli aydın cephesi komutanı olarak savaş sona erene kadar vatani görevini sürdürmüştür.

yörük ali efe alçakgönüllü bir insandı. kurtuluş savaşı’ndaki rolü ile ilgili olarak yapılan övgülere verdiği şu cevabı her zaman hatırlanacaktır:

"bazı kimseler savaş zamanında yapılan işlerin bir çoğunu bana ve başkalarına mal ederler. bu yanlıştır. bir kişinin, beş kişinin böyle büyük davalarda ne ehemmiyeti olur ki? gönlünde vatan muhabbeti taşıyan her vatansever o günlerde bizim gibi düşünmüş, bizim gibi duymuş, ondan sonra da bizimle beraber olmuştur. milli mukavemette aslan payını kendine ayırmakta hata vardır. bir elin şamatası olur mu ki?"

cumhuriyet döneminde yörük soyadını alan ali efe, kurtuluş savaşından sonra altı sene izmir’de yaşadı, 1928 senesinde, kurtuluş savaşında bir süre karargahı olan yenipazar’a taşındı. 1951 senesinde, izmir’de geçirdiği tramvay kazasında bacaklarını kaybetmiş, 1953 yılında tedavi için gittiği bursa’da ölmüştür.

yörük ali efe vasiyetinde yenipazar’da toprağa verilmesini istedi. ayrıca "halkı iyidir, toprağı sever, toprağı seven insan sever. ben orada rahat ederim dedi."

kuvayı milliye’nin bu değerli komutanı tbmm tarafından istiklal madalyası ile ödüllendirilmiştir. ayrıca türk halkının onun adına yaktığı bir türkü de vardır.

yörük ali efe’nin aydın 1997’de aydın belediyesi’nce yaptırılan heykeli, efelerin bıyıksız olamayacağı gerekçesiyle kaldırıldı ve 1998’de bıyıklı olarak yeniden dikildi. ayrıca yenipazar’da yörük ali efe müzesi’de yapılmıştır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/y%c3%b6r%c3%bck_ali_efe

hamiyet yüceses

fasa fiso
(d. 1915 - ö. 1996 istanbul) türk sanat müziği’nin en önemli seslerinden. annesi kadriye hanım, babası marpuç tüccarı halil efendi’dir. küçük yaşlarda sesinin güzelliği ile dikkat çekti. hafız burhan hayranı idi. haseki’deki hacı kadın ilkokulu’nda okudu. babasının işlerinin bozulmasi nedeniyle 11 yaşında sahnede şarkı söylemeye başladı. 4-5 yıl boyunca anadolu’nun birçok şehrinde çalıştıktan sonra antep’te uzun bir süre kaldı. şöhreti istanbul’a kadar geldi. 1932 yılının başlarında beyoğlu’nda ünlü londra birahanesi’nde safiye ayla’nın kadrosunda gazino çalışmalarını başlattı. selahattin pınar, sadettin kaynak, yesari asım arsoy, mısırlı ibrahim ve bimen şen’den özel dersler aldı. 1932 yılı temmuz ayında kadıköy mısırlıoğlu bahçesi’nde düzenlenen yarışmada türkiye ses kraliçesi seçildi. 1933 yılında eski istanbul radyosu’nda programlara çıktı. sahibinin sesi, columbia ve odeon firmalarına plaklar doldurdu. soyadı kanunu çıktığında sadettin kaynak ve selahattin pınar’ın ısrarı ile "yüceses" soyadını aldı. sadettin kaynak, hamiyet’in sesine göre besteler yaptı: o dudaklar, yasemen, kirpiklerinin gölgesi gibi. bu plaklar, devrinde satış rekorları kırdı.

1940 yılında deniz astsubayı fethi yüceses ile evlendi. eşini 14 temmuz 1942’de, denizcilik tarihinde atılay faciası olarak geçen, atılay adlı denizaltının batmasıyla kaybetti. bu acıyla söylediği "gitti de gelmeyiverdi" şarkısı çok meşhur oldu. şöhreti; güftesi abdülhak hamit tarhan’a, bestesi mehmet baha’ya ait olan, seslendirmesi oldukça zor, "makber" adlı şarkıyla daha da arttı. 1944 yılında kemal mollaoğlu ile evlendi. aynı dönemde istanbul belediye konservatuarı türk müziği icra heyeti’nde görev aldı. 1946’da hacı arif bey’in bakmıyor çeşm-i siyah şarkısını, araya bir gazel ilave ederek okuması çok ilgi çekti. 1949 yılında bu şarkıyı odeon plaklarına okudu. rekoru bugün bile kırılamayan bır satış yaptı. 1949 yılında açılan yeni istanbul radyosu’nda 1953 yılı sonlarına kadar emisyon aldı. 1950 yılında radyodan aldığı ücreti üniversıte talebeleri’ne bağışladı. üniversite talebe birliği’de her yıl düzenledikleri edebiyat yarışması’nda "hamiyet mükafatı" adı ile ödüller dağıttı.

efsuncu baba, affet beni allahım, kanun namına,soygun, incili çavuş, mahallenin namusu, saz ve caz filmlerinde şarkı söylerken göründü.

suriye, lübnan, kıbrıs, israil, almanya ve abd’de konserler verdi. bbc radyosu’nda da program yaptı.

maksim gazinosu, küçük çiftlik parkı, kristal gazinosu gibi dönemin istanbul’unun en ünlü gazinolarında assolist olarak sahneye çıktı.

1996 yılında vefat etmiştir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/hamiyet_y%c3%bcceses
80 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol