blendax reklamlarindaki canim can kisisinin de muzdarip oldugu durumdur.reklamlar cogu zaman olmayani olmus gibi gosterir.hanim kizim der sen bu urunu alirsan salak edemeyecegin erkek yok.biz de diyoruz ki;
(bkz: hadi ordan)
son donemlerde-hemen hemen her kanalda-fink atan bir suru program sonucu kadinlarin bir numarali silahi haline gelen alet edevat.
bildigin kuyruk sallamanin kibarca soylenisidir.
muzlu olani makbuldur bu enfes seyin.zira cileklilisini tatmis biri olarak tavsiye etmem.protein deposudur ayricana.
(bkz: proteinli püsküüüt)
(bkz: proteinli püsküüüt)
agzi olan insanin, konusma yetimi kullanayim da nasil kullanirsam kullanayim diyerek sarfettigi kel alaka soz.hey gidi buyuk sozler soyleyen atalarimiz, bu laf salatalarini gorseniz direk intihar ederdiniz buyuk ihtimalle.
isin ehli olmayana gorev verildigi zaman bunu eline yuzune bulastirir anlamindaki atasozumuz.
cingeneye beylik vermisler once babasini asmis diye bir atasozu var burada bilmem uygun duser mi?
ibrahi tennuri ye ait bir siirdir.sozleri:
cana cefa ya kıl vefa
kahrın da hoş lutfun da hoş
ya dert gönder yahut deva
kahrın da hoş lutfun da hoş
hoştur bana senden gelen
ya hilat ü yahut kefen
ya taze gül yahut diken
kahrın da hoş lutfun da hoş
gelse celalinden cefa
yahut cemalinden vefa
ikisi de cana safa
kahrın da hoş lutfun da hoş
ger bag ü ger bostan ola
ger ben ü ger zindan ola
ger vasl ü ger hicran ola
kahrın da hoş lutfun da hoş
ağlatırsan zari zari
verirsen cennet ü huri
layık görür isen narı
kahrın da hoş lutfun da hoş
gerek ağlat gerek güldür
gerek dirgür gerek öldür
bu aşık hem sana kuldur
kahrın da hoş lutfun da hoş
cana cefa ya kıl vefa
kahrın da hoş lutfun da hoş
ya dert gönder yahut deva
kahrın da hoş lutfun da hoş
hoştur bana senden gelen
ya hilat ü yahut kefen
ya taze gül yahut diken
kahrın da hoş lutfun da hoş
gelse celalinden cefa
yahut cemalinden vefa
ikisi de cana safa
kahrın da hoş lutfun da hoş
ger bag ü ger bostan ola
ger ben ü ger zindan ola
ger vasl ü ger hicran ola
kahrın da hoş lutfun da hoş
ağlatırsan zari zari
verirsen cennet ü huri
layık görür isen narı
kahrın da hoş lutfun da hoş
gerek ağlat gerek güldür
gerek dirgür gerek öldür
bu aşık hem sana kuldur
kahrın da hoş lutfun da hoş
ibrahim tennuri , 15. yüzyıl tasavvufçularından, aşık takma adıyla şiirler yazmıştır, amasya da doğmuş, 1481`de kayseride ölmüştür.
fatihin hocası olmakla da anılmakta akşemseddin hazretlerinden bayramiye halifeliği icazeti almıştır. istanbulun fethine katıldığı rivayeti vardır. divanını fatih sultan mehmete takdim etmiştir. kayseride irşad görevini sürdürmüş ve bir cami yaptırmıştır. bu camiinin haziresinde medfundur. allah sırlarını takdis etsin... xvinci yüzyılda kayseride yaşamış mutasavvıf şair, ilim ve hikmet sahibi bir zattır. ailesine "sarrafzadeler" denilen ibrahim tennurinin sarraflıkla uğraşan babası hüseyin efendidir.
doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemektedir. ilk tahsilinden sonra, konyaya giderek zamanın büyük alimlerinden olan molla sarı yakuptan ders ve icazet almıştır.
1482 yılında vefat etmiş olup, türbesi kayseride, kiçikapıdan talas caddesine çıkılan ve kendi ismini taşıyan sokakta , şeyh camiinin bitişiğindedir.
meşhur şiir kitabının adı: gülzar-ı manevidir.
yazmış olduğu bir şiir ;
"câna cefa ya kıl vefa
kahrın da hoş, lûtfun da hoş
ya dert gönder, yahut deva
kahrın da hoş, lûtfun da hoş"
fatihin hocası olmakla da anılmakta akşemseddin hazretlerinden bayramiye halifeliği icazeti almıştır. istanbulun fethine katıldığı rivayeti vardır. divanını fatih sultan mehmete takdim etmiştir. kayseride irşad görevini sürdürmüş ve bir cami yaptırmıştır. bu camiinin haziresinde medfundur. allah sırlarını takdis etsin... xvinci yüzyılda kayseride yaşamış mutasavvıf şair, ilim ve hikmet sahibi bir zattır. ailesine "sarrafzadeler" denilen ibrahim tennurinin sarraflıkla uğraşan babası hüseyin efendidir.
doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmemektedir. ilk tahsilinden sonra, konyaya giderek zamanın büyük alimlerinden olan molla sarı yakuptan ders ve icazet almıştır.
1482 yılında vefat etmiş olup, türbesi kayseride, kiçikapıdan talas caddesine çıkılan ve kendi ismini taşıyan sokakta , şeyh camiinin bitişiğindedir.
meşhur şiir kitabının adı: gülzar-ı manevidir.
yazmış olduğu bir şiir ;
"câna cefa ya kıl vefa
kahrın da hoş, lûtfun da hoş
ya dert gönder, yahut deva
kahrın da hoş, lûtfun da hoş"
(bkz: kime gore neye gore)
c amlica, c amlik, c amdagi, c ameli gibi yerlerin tabelalarindaki ilk harfi karalamak ve ardindan agiz dolusu gulmek.
(bkz: sheaffer )
bir dolmakalem markasidir.hastasi olunan.
nurbanu sultan (1525-1587) osmanlı padişahı iii. muratın annesi, valide sultan ve ii. selimin eşidir.
1520lerde henüz 10 yaşlarında bile değilken osmanlı korsanları tarafından kaçırılmış ve istanbulda dönemin en ünlü ticaret merkezi olan peradaki köle tacirlerinden birine satılmıştı. tam adı ve kaçırıldığı ülke kesin olarak bilinmemekle birlikte osmanlı kaynaklarında yahudi bir ailenin çocuğu olduğundan bahsedilirken bazı tarihçiler onun venedikli olduğunu iddia ederler.
onlu yaşların başındaki bu küçük kız bir saray görevlisi tarafından hizmetli yetiştirmek maksadıyla satın alınır. henüz çok küçük yaşta kendisini sarayda bulan kız saraydaki diğer hizmetçiler gibi eğitimden geçirilir. bu eğitimlerden biri sırasında dönemin padişahı kanuni sultan süleymanın eşi haseki hürrem sultanın dikkatini çeker. bu zayıf çelimsiz kız zekasıyla hürremi çok etkiler ve hürrem sultan tarafından manisa sancağına eğitime yollanır. birkaç yıl sonra hürrem manisa sancağını ziyareti sırasında sarayın bahçesinde gezerken uzun boylu hafif balık etli ve mükemmel gözlere sahip bir kız görür kızın güzelliği hürremi o kadar etkiler ki haseki sultan uzun süre kendine gelemez hemen yanına çağırdığı kızın uzun yıllar önce istanbuldan yolladığı o kız olduğunu öğrenince çok sevinir. o andan itibaren hürrem sultanın aklında tek bir düşümce vardır bu kız mutlaka oğullarından biriyle evlenmelidir. hürrem kızın geleceğinden o kadar emindir ki onun adını "nurbanu" koyar yani tanrının ışığını saçan kraliçe.
hürremin dediği olur nurbanu hürremin oğlu şehzade selim ile evlenir. fakat selim nurbanuyu ilk defa evlendikleri gün görmesine karşın ona büyük bir aşkla bağlanır. selimin nurbanu için yazdığı şiirler divan edebiyatının en güzel eserleri arasında gösterilir. selimin nurbanu için dediği gibi önümden geçip giderken ayağının bastığı yerler bir gül bahçesine dönüşüyor ve sana seslendiğimde bana baktığın zaman sanki zaman duruyor. bunu takip eden yıllarda olmayacak olur ve selimin tüm kardeşlerinin ölmesiyle selim önce kanuninin varisi sonra da osmanlı imparatoru olur, nurbanu da bir kraliçe. sarı selimin hayatına ilerleyen yıllarda pek çok kadın girsede hiç biri nurbanunun selim üzerindeki etkisini kıramaz. selim ve nurbanunun oğlu murat selimin ölümüyle osmanlı padişahı olur ve nurbanu hayatına valide sultan olarak devam ederken hürremden sonra uzun yıllar osmanlı imparatorluğunu kapı arkasından yönetir. yaşlılığında oğlunun karısı safiye sultan ile haremde girdiği hakimiyet mücadelesiyle adından söz ettirir. safiye sultanın dediği gibi nurbanuyu ilk defa kırklı yaşlarının ortasında görmüştüm ama ilerlemiş yaşına rağmen benim o ana ve bugüne kadar gördüğüm en güzel kadındı.
nurbanu sultan 1587 yılında oğlunun saltanatı sırasında öldü. cenazesi istanbul ayasofya camiinde ii. selim türbesine gömüldü.
1520lerde henüz 10 yaşlarında bile değilken osmanlı korsanları tarafından kaçırılmış ve istanbulda dönemin en ünlü ticaret merkezi olan peradaki köle tacirlerinden birine satılmıştı. tam adı ve kaçırıldığı ülke kesin olarak bilinmemekle birlikte osmanlı kaynaklarında yahudi bir ailenin çocuğu olduğundan bahsedilirken bazı tarihçiler onun venedikli olduğunu iddia ederler.
onlu yaşların başındaki bu küçük kız bir saray görevlisi tarafından hizmetli yetiştirmek maksadıyla satın alınır. henüz çok küçük yaşta kendisini sarayda bulan kız saraydaki diğer hizmetçiler gibi eğitimden geçirilir. bu eğitimlerden biri sırasında dönemin padişahı kanuni sultan süleymanın eşi haseki hürrem sultanın dikkatini çeker. bu zayıf çelimsiz kız zekasıyla hürremi çok etkiler ve hürrem sultan tarafından manisa sancağına eğitime yollanır. birkaç yıl sonra hürrem manisa sancağını ziyareti sırasında sarayın bahçesinde gezerken uzun boylu hafif balık etli ve mükemmel gözlere sahip bir kız görür kızın güzelliği hürremi o kadar etkiler ki haseki sultan uzun süre kendine gelemez hemen yanına çağırdığı kızın uzun yıllar önce istanbuldan yolladığı o kız olduğunu öğrenince çok sevinir. o andan itibaren hürrem sultanın aklında tek bir düşümce vardır bu kız mutlaka oğullarından biriyle evlenmelidir. hürrem kızın geleceğinden o kadar emindir ki onun adını "nurbanu" koyar yani tanrının ışığını saçan kraliçe.
hürremin dediği olur nurbanu hürremin oğlu şehzade selim ile evlenir. fakat selim nurbanuyu ilk defa evlendikleri gün görmesine karşın ona büyük bir aşkla bağlanır. selimin nurbanu için yazdığı şiirler divan edebiyatının en güzel eserleri arasında gösterilir. selimin nurbanu için dediği gibi önümden geçip giderken ayağının bastığı yerler bir gül bahçesine dönüşüyor ve sana seslendiğimde bana baktığın zaman sanki zaman duruyor. bunu takip eden yıllarda olmayacak olur ve selimin tüm kardeşlerinin ölmesiyle selim önce kanuninin varisi sonra da osmanlı imparatoru olur, nurbanu da bir kraliçe. sarı selimin hayatına ilerleyen yıllarda pek çok kadın girsede hiç biri nurbanunun selim üzerindeki etkisini kıramaz. selim ve nurbanunun oğlu murat selimin ölümüyle osmanlı padişahı olur ve nurbanu hayatına valide sultan olarak devam ederken hürremden sonra uzun yıllar osmanlı imparatorluğunu kapı arkasından yönetir. yaşlılığında oğlunun karısı safiye sultan ile haremde girdiği hakimiyet mücadelesiyle adından söz ettirir. safiye sultanın dediği gibi nurbanuyu ilk defa kırklı yaşlarının ortasında görmüştüm ama ilerlemiş yaşına rağmen benim o ana ve bugüne kadar gördüğüm en güzel kadındı.
nurbanu sultan 1587 yılında oğlunun saltanatı sırasında öldü. cenazesi istanbul ayasofya camiinde ii. selim türbesine gömüldü.
sagopa kajmer in hangi sarkisini yazmaya yeltensem, benden once davranip yazmis olan kisi.
sagopa kajmer in bir pesimistin gozyaslari albumunden bir parcadir.
(sana bir hikaye anlatayım ister misin? 15 yaşındayken mahalledeki bir plakçıya giderdim. orda çalışan biri vardı ve o benim ne sevdiğimi bilirdi. ve birgün bana bir albüm vermişti. eve götürüp pikaba taktım ve anında nefret ettim. yani gerçekten nefret ettim. sadece anlayamıyordum. bu yüzden tekrar çaldım,tekrar çaldım sonra tekrar çaldım. sonunda farkettim ki çalmadan duramaz olmuşum. o notaları dinleyip duruyordum. o gün şunu anladım. hayatım boyunca yapmak istediğim şey işte buydu. anladın mı müzik yapmak.)
"yalan-günah
kader-yazi
umut-yarin
yakin-ölüm
uzak-tanri
silah-cahil
biçak-yalan
yalan-aci
baci-namus
deprem-kabus
mahrem-kadin
adem-nefes
nefes-zulüm
kafes-herkes
töre-köle
tecavüz-cinayet
ihanet-cinayet
cinayet-idam
rakam-ölü
yaşam-insan dölü
silgi-azrail
israfil-haber
nankör-bilgi
kayip-zaman
aşk-metanet
huzur-cesaret
delalet-savaş
hiphop-sagopa"
bir pesimistin gözyaşları... 2003...2003...2003...2003...
(sana bir hikaye anlatayım ister misin? 15 yaşındayken mahalledeki bir plakçıya giderdim. orda çalışan biri vardı ve o benim ne sevdiğimi bilirdi. ve birgün bana bir albüm vermişti. eve götürüp pikaba taktım ve anında nefret ettim. yani gerçekten nefret ettim. sadece anlayamıyordum. bu yüzden tekrar çaldım,tekrar çaldım sonra tekrar çaldım. sonunda farkettim ki çalmadan duramaz olmuşum. o notaları dinleyip duruyordum. o gün şunu anladım. hayatım boyunca yapmak istediğim şey işte buydu. anladın mı müzik yapmak.)
"yalan-günah
kader-yazi
umut-yarin
yakin-ölüm
uzak-tanri
silah-cahil
biçak-yalan
yalan-aci
baci-namus
deprem-kabus
mahrem-kadin
adem-nefes
nefes-zulüm
kafes-herkes
töre-köle
tecavüz-cinayet
ihanet-cinayet
cinayet-idam
rakam-ölü
yaşam-insan dölü
silgi-azrail
israfil-haber
nankör-bilgi
kayip-zaman
aşk-metanet
huzur-cesaret
delalet-savaş
hiphop-sagopa"
bir pesimistin gözyaşları... 2003...2003...2003...2003...
pesimist bir soylem.
divan edebiyatinda gonlu alan yani sevgisi ile insanin gonlunu kendine baglayan ve adeta kendisi ile birlikte alip goturen kimse demektir.
parkta arkadaslarla sallanirdik, onlar salincak hareket kalinde iken bir hamle yapar salincaktan atlarlardi.bende de acaba yapabilir miyim durtusu olustu.bir yaz gunu gunes tepemde parkta tek basima sallaniyordum.galiba gunesin etkisi ile beynim sulandi.bir sey beni durttu haydi atla atla diye.kafaya koydum atlayacaktim artik.salincagi hizlandirdim.atlamaya hazirim artik.fakat bir sorun vardi arkadaslarim oturdugu yerden atlardi.bense ayakta sallaniyordum.neyse ben biraz daha cesaret topladiktan sonra kendimi kumlarin uzerine attim.kedi gibi ayakustu dustum.dusmez olaydim.yasasin lan atladim diye icmden gecirdikten saniyeler sonra salincak aklima geldi.nerelerde acaba diye arkami donup baktim ki o demirden yapilma sey son surat bana dogru geliyo.kafayi egmeye kalmadi tepemde bitti.elimi soyle bir kafama gotureyim dedim baktim kaniyor.haydi dedim fasa fiso bugunluk buraya kadar.salakliklarina sonra devam edersin.simdi dikis attirmak icin yola koyul.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?