faydalıdır. müzik dinleyerek ve
bilmediğiniz görmediğiniz duymadığınız bilumum ıvır zıvırı
msn deki arkadaşlarınıza anlık soru şeklinde yollayarak
çalışma imkanı sunar. ayrıca yok kardeşim ben asosyalim diyorsanız, internet de bir msn kişisi kadar samimi şekilde, üstelik hata payı daha düşük olmak suretiyle sorularınızı cevaplayabilir.
arada kafa dağıtmak amaçlı keyfi aktivitelerede olanak sağlar..
bilgisayar açık ders çalışıyoruz, bilgisayar açık ders çalışmayı seviyoruz, yaşasın bilgisayarı açık ders çalışmak.
sevgili günlük şöyle bir şey olsa gerek;
sevgili günlük
hayallerimden yeni boşandım, ve hayallerim pılını pırtısını toplayıp annesinin evine gitti.
gelecekten çok umutsuzum
ve
gelecekten çok umutluyum
..
az önce bir akışkan sınavından çıktım ve beynim sınav esnasında dinlenme moduna geçtiğinden bir şey yapamadım. canım sıkkın, sinirlerim tepemde vs vs..
..
büyüyünce astronot, profesör, şair, yazar, işkadını, ressam, şarkıcı, vivaldinin kışı, newtonun kafasına düşen elma olmak istiyorum.
.. reenkarnasyon diye bir şey varsa ki pek sanmıyorum; bir sonraki yaşamımda kar tanesi olmayı umuyorum...
...
70 yaşımda hala genç bir görünüme sahipken(malum genetik bilimi ilerliyor) , flamenko yaparken topuğumun kırılması sonucu öleceğimi sanıyorum.
sevgili günlük
hayallerimden yeni boşandım, ve hayallerim pılını pırtısını toplayıp annesinin evine gitti.
gelecekten çok umutsuzum
ve
gelecekten çok umutluyum
..
az önce bir akışkan sınavından çıktım ve beynim sınav esnasında dinlenme moduna geçtiğinden bir şey yapamadım. canım sıkkın, sinirlerim tepemde vs vs..
..
büyüyünce astronot, profesör, şair, yazar, işkadını, ressam, şarkıcı, vivaldinin kışı, newtonun kafasına düşen elma olmak istiyorum.
.. reenkarnasyon diye bir şey varsa ki pek sanmıyorum; bir sonraki yaşamımda kar tanesi olmayı umuyorum...
...
70 yaşımda hala genç bir görünüme sahipken(malum genetik bilimi ilerliyor) , flamenko yaparken topuğumun kırılması sonucu öleceğimi sanıyorum.
üstün bir başarıdan sonra sağ elinle sol elin el sıkışıp, kendi çapında yapabileceğin bir şey.
hele ki dalga geçmek amaçlıysa..
hele ki dalga geçmek amaçlıysa..
henüz kurutulmamışken;
elinize çiçeğini sürdüğünüzde, lacivert mürekkep gibi bir sıvı bulaşır elinize.
mideye iyi gelir.
elinize çiçeğini sürdüğünüzde, lacivert mürekkep gibi bir sıvı bulaşır elinize.
mideye iyi gelir.
birileri yağmurlu bir gecede ıslanmaktan bahsediyor
birileri kayıp istasyonlardan dem vuruyor
savruluyorum
yanımda en tanıdığım insanlarım
yanımda en tanımayı reddettiğim insanlarım
insansızım..
imkansızım
elimden ötesi gelmiyor
kelime olup hangi kablolarda dolanıp yokolmaya
idamımı hangi en mutlu anımla paylaşmaya hazırım..
henüz bilmiyorum
kolyemin sarktığı boynum çekerken beni bir başka dünyaya
sonumu hayal ediyorum anlamsız bir hikayenin tam ortasında..
hissediyorum
anlatsam deliliğime gülersiniz biliyorum..
..
insanlar yağan yağmurda dolaşmanın ne hoş olduğundan bahsediyor
oysaki yağmuru en deli ben seviyorum
gök gürültüsünden en çok ben korkuyorum
anlatma lüzumu duymuyorum..
birileri yağmurdan ve hayattan
bir de üstüne dinlemeyi
dinlesem bile özümsemeyi algılamayı reddettiğim vs vs den bahsediyor
en ilgili halimle ilgilenmiyorumm
kısacası
savruluyorum..
delilerden daha mutlu daha coşkulu oluyorum
ve akıldan afarozun bu en coşkun mutluluğunu kimlerle paylaşabilirim.. bilmiyorum..
susuşuyorum..
en sesli susuşum olsun istiyorum
kafamdaki milyon ses ruhumu paramparça edip
hislerimi yağmalasın istiyorum..
hayata sövüyorum
ardından kutsuyorum hayatı..
..
savruluyorum
sonra duruyorum
diyorum ki hayata ne de çok benziyorum
birileri kayıp istasyonlardan dem vuruyor
savruluyorum
yanımda en tanıdığım insanlarım
yanımda en tanımayı reddettiğim insanlarım
insansızım..
imkansızım
elimden ötesi gelmiyor
kelime olup hangi kablolarda dolanıp yokolmaya
idamımı hangi en mutlu anımla paylaşmaya hazırım..
henüz bilmiyorum
kolyemin sarktığı boynum çekerken beni bir başka dünyaya
sonumu hayal ediyorum anlamsız bir hikayenin tam ortasında..
hissediyorum
anlatsam deliliğime gülersiniz biliyorum..
..
insanlar yağan yağmurda dolaşmanın ne hoş olduğundan bahsediyor
oysaki yağmuru en deli ben seviyorum
gök gürültüsünden en çok ben korkuyorum
anlatma lüzumu duymuyorum..
birileri yağmurdan ve hayattan
bir de üstüne dinlemeyi
dinlesem bile özümsemeyi algılamayı reddettiğim vs vs den bahsediyor
en ilgili halimle ilgilenmiyorumm
kısacası
savruluyorum..
delilerden daha mutlu daha coşkulu oluyorum
ve akıldan afarozun bu en coşkun mutluluğunu kimlerle paylaşabilirim.. bilmiyorum..
susuşuyorum..
en sesli susuşum olsun istiyorum
kafamdaki milyon ses ruhumu paramparça edip
hislerimi yağmalasın istiyorum..
hayata sövüyorum
ardından kutsuyorum hayatı..
..
savruluyorum
sonra duruyorum
diyorum ki hayata ne de çok benziyorum
geceydi hem de çok gece..
avluda biraz durup rüzgarı ve geceyi her bir hücresiyle içti. omuzlarını geçen hafif dalgalı saçları rüzgara uydu.. üşüdü..
içeri girdi.
hiçbir ışığı yakmadan ilerledi karanlık evde..
salona yöneldi sonra nedenini çözemediği bir hisle..
...
koltuktakinin olduğu yerde küçük bir ışık alev aldı. bir kibrit yandı. kibrit daha sonra söndü fakat odanın içi loş bir ışığa bürünmüştü. koltukta oturanın yanı başındaki yuvarlak sehpada, bir kalın silindir kullanılmış mumdan çıkan kalın koyu is, kokusunu yayıyordu. mum çam yeşili bir renge sahipti. üstünden akan ve daha önce akmış damlacıklarıyla yol yol pürüzlenmişti. bu salonda kaç kez oturmasına rağmen bu mumu daha önce hiç görmemiş olduğunu düşündü salonun kapısından bakan. öyle ki gözünü, yandı yanalı mumdan hiç çevirmemişti. bir sıvı damlacığın mumun yüzünden kayışını an; an izledi. garip bir düşünceye kapıldı bir an. sanki mum ağlıyordu. gözlerini o an mumu ağlatana çevirdi. direkt gözlerinin içine bakıyordu koltukta oturanın. şimdi de karşısındaki gözlerden bir an bile kaçırmıyordu bakışlarını. uzun zaman öylece baktılar birbirlerine. gözlerini ilk kaçıran koltuktaki oldu. gözü kendi ellerine kaymıştı. elleriyse ceplerini yoklamakla meşguldü. bir an sonra, koltuktaki aradığını buldu. kibrit bir kez daha yandı.ve bir kez daha söndüğünde ardında hala yanan bir kor bıraktı. bir ince duman daha tütmeye başladı odanın içinde. bu tütmek de değildi aslında, incecik narin bir duman süzülüyordu yandığı yerden. bir süre yukarıya doğru ip gibi süzüldükten sonra lacivert duman önce bir iki kıvrılıyor sonrada tellerine ayrılarak yayılıp bir tül oluşturuyordu.
koltukta oturan derin bir efkârla sigarasını ağzına götürüp ciğerlerine çekti. kapıdan bakan, gözünü kırpmadan karşısındakini izliyordu, mumu çoktan unutmuştu. karşısındaki aynı efkârlı gözlerle ve aynı tecrübeli tavırla içine doldurduğu dumanı, hafif başını kaldırıp dumana bakarak, geri bıraktı. izleyenin gözleri karşısındakinin ağzından çıkan dumana kaydı.
...
lacivert mor duman bir iki kendi içinde, havada döndü. sonra ipince bir engel gibi havaya dağıldı.
olan olmuştu işte. o ince dumanla birlikte süzülen efkâr; keder;
izlemekte olanı da kuşatmıştı, içine sızmıştı; esir almıştı. belki de o efkâr, doğduğu göz pınarından ,izleyenin gözlerine doğru akmıştı.
kapıdan bakmaktan vazgeçip koltuğa oturmuş olan, izlemeyi bıraktı bir kaç anlığına..
başı ellerinin arasında, yere bakıyordu öylece. içinde tarif edilmez bir mutsuzluk vardı. ayağa kalktı, koltukta oturanın yanına gitti. tam dizlerinin yanı başına; yere oturdu. yanında oturanın parmaklarının arasından sigarasını aldı. baş parmağı ve işaret parmağı arasına sıkıştırdığı bitmek üzere olan sigaraya baktı. gözlerini boşluğa dikti.
dudaklarına götürdü ve hiç düşünmeden nefesini içine doğru çekti. ciğerini silme doldurmuştu hızla emdiği dumanla. ne gözü yaşardı ne de öksürdü. dumanı havaya doğru savurdu. bir nefesten sonra sigarayı sahibine geri uzattı. koltuktakinin tekrar gözlerinin içine baktı. hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı. çıkışa doğru yürüdü.
arkasından bir ses duydu..
--sigarayı sevmediğini sanıyordum.
bu cümle ile durdu, hala koltukta oturan sesin sahibine döndü, baktı. her bakışı tam gözlerinin içini hedef alıyordu ve hiç ıskalamıyordu.
--sevmiyorum. sen de içme. bir boka da benzemiyor zaten.
avluda biraz durup rüzgarı ve geceyi her bir hücresiyle içti. omuzlarını geçen hafif dalgalı saçları rüzgara uydu.. üşüdü..
içeri girdi.
hiçbir ışığı yakmadan ilerledi karanlık evde..
salona yöneldi sonra nedenini çözemediği bir hisle..
...
koltuktakinin olduğu yerde küçük bir ışık alev aldı. bir kibrit yandı. kibrit daha sonra söndü fakat odanın içi loş bir ışığa bürünmüştü. koltukta oturanın yanı başındaki yuvarlak sehpada, bir kalın silindir kullanılmış mumdan çıkan kalın koyu is, kokusunu yayıyordu. mum çam yeşili bir renge sahipti. üstünden akan ve daha önce akmış damlacıklarıyla yol yol pürüzlenmişti. bu salonda kaç kez oturmasına rağmen bu mumu daha önce hiç görmemiş olduğunu düşündü salonun kapısından bakan. öyle ki gözünü, yandı yanalı mumdan hiç çevirmemişti. bir sıvı damlacığın mumun yüzünden kayışını an; an izledi. garip bir düşünceye kapıldı bir an. sanki mum ağlıyordu. gözlerini o an mumu ağlatana çevirdi. direkt gözlerinin içine bakıyordu koltukta oturanın. şimdi de karşısındaki gözlerden bir an bile kaçırmıyordu bakışlarını. uzun zaman öylece baktılar birbirlerine. gözlerini ilk kaçıran koltuktaki oldu. gözü kendi ellerine kaymıştı. elleriyse ceplerini yoklamakla meşguldü. bir an sonra, koltuktaki aradığını buldu. kibrit bir kez daha yandı.ve bir kez daha söndüğünde ardında hala yanan bir kor bıraktı. bir ince duman daha tütmeye başladı odanın içinde. bu tütmek de değildi aslında, incecik narin bir duman süzülüyordu yandığı yerden. bir süre yukarıya doğru ip gibi süzüldükten sonra lacivert duman önce bir iki kıvrılıyor sonrada tellerine ayrılarak yayılıp bir tül oluşturuyordu.
koltukta oturan derin bir efkârla sigarasını ağzına götürüp ciğerlerine çekti. kapıdan bakan, gözünü kırpmadan karşısındakini izliyordu, mumu çoktan unutmuştu. karşısındaki aynı efkârlı gözlerle ve aynı tecrübeli tavırla içine doldurduğu dumanı, hafif başını kaldırıp dumana bakarak, geri bıraktı. izleyenin gözleri karşısındakinin ağzından çıkan dumana kaydı.
...
lacivert mor duman bir iki kendi içinde, havada döndü. sonra ipince bir engel gibi havaya dağıldı.
olan olmuştu işte. o ince dumanla birlikte süzülen efkâr; keder;
izlemekte olanı da kuşatmıştı, içine sızmıştı; esir almıştı. belki de o efkâr, doğduğu göz pınarından ,izleyenin gözlerine doğru akmıştı.
kapıdan bakmaktan vazgeçip koltuğa oturmuş olan, izlemeyi bıraktı bir kaç anlığına..
başı ellerinin arasında, yere bakıyordu öylece. içinde tarif edilmez bir mutsuzluk vardı. ayağa kalktı, koltukta oturanın yanına gitti. tam dizlerinin yanı başına; yere oturdu. yanında oturanın parmaklarının arasından sigarasını aldı. baş parmağı ve işaret parmağı arasına sıkıştırdığı bitmek üzere olan sigaraya baktı. gözlerini boşluğa dikti.
dudaklarına götürdü ve hiç düşünmeden nefesini içine doğru çekti. ciğerini silme doldurmuştu hızla emdiği dumanla. ne gözü yaşardı ne de öksürdü. dumanı havaya doğru savurdu. bir nefesten sonra sigarayı sahibine geri uzattı. koltuktakinin tekrar gözlerinin içine baktı. hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı. çıkışa doğru yürüdü.
arkasından bir ses duydu..
--sigarayı sevmediğini sanıyordum.
bu cümle ile durdu, hala koltukta oturan sesin sahibine döndü, baktı. her bakışı tam gözlerinin içini hedef alıyordu ve hiç ıskalamıyordu.
--sevmiyorum. sen de içme. bir boka da benzemiyor zaten.
en keyif veren sigaralar listesindedir.
son dakikaya kadar sınavlara daha asırlar var felsefesi ile hareket ederseniz daha huzurlu olursunuz. ancak işin bir de ailenin huzuruna çıkmak kısmı vardır ki orasını karıştırmayalım..
doğum günüsü kutlu olmuş bilgiç.
şark bülbülünün akla kazınan cümlesi.
o değil de, bu filmde kemal sunalın can kurtaran olup boğulduğu ve kurtarıldığı sahneler her seferinde güldürebilen sahnelerdendir..
o değil de, bu filmde kemal sunalın can kurtaran olup boğulduğu ve kurtarıldığı sahneler her seferinde güldürebilen sahnelerdendir..
destansı bir zaferdir.
gargamelin, kan kırmızısı taşı filan sallayıp, şirinler üzerinde uygulamak istediği şey olsa gerek..
tuhaf bir fikirmiş gibi görünse de kafanın çok güzel çalışmasına imkan verir.
(bkz: test edildi onaylandı)
(bkz: test edildi onaylandı)
manasız harfler kelimeleşiyordu kürede
oysaki bir bütüne nakledebilecek cerrahi yetenekten yoksundu
saçmalık mimarları
anlam kaybına uğruyorduk kürede
ancak ufukta
küreselleşişlerimize inat
bizi paralel plakalara oturtan karalar daim değildi her zaman
yani küredeydik
oysaki ben hiç önce dumanı sonra bacası sonra bilmemnesi görünen bir gemi görmemiştim..
oysaki bir bütüne nakledebilecek cerrahi yetenekten yoksundu
saçmalık mimarları
anlam kaybına uğruyorduk kürede
ancak ufukta
küreselleşişlerimize inat
bizi paralel plakalara oturtan karalar daim değildi her zaman
yani küredeydik
oysaki ben hiç önce dumanı sonra bacası sonra bilmemnesi görünen bir gemi görmemiştim..
evrimin doğal sonucu.
#509825
mal olmamak adına kesinlikle alınmaması gereken bir şey miş..
mal olmamak adına kesinlikle alınmaması gereken bir şey miş..
çocukken aile terbiyesinden yoksun kalmışların orospu çocuğu dediğidir.
merhaba gece
kalp ritmni bozmaya geldim
önceden uyarayım istedim
oyunbozanın tekiyim
mızıkçı değilim gece
mızıkçı çocukların toplarını alıp gittikleri gibi
yıldızlarımı toplayıp gitmem bir an senden
sadece
piç gibi
düşürürüm yıldızlarımı
üstüne uzandığın dünyanın gözlerine
bir cehennem alevi suretinde..
gece!
oyun bozanım
ve bu bir tehdit değil
sadece ihtar
güneş olur tutuştururum dağları ani
ve nedensiz
neden siz gece
neden sizler?
içinizde hep saklı fikirsel cebelleşişler
kıvamı tutmadı mı kelimelerimin
olsun be gece
zaten inkar etmedim
oyununu bozmaya geldim
gündüz suikast girişiminde bulunmadan daha
belki gözümden düşenin şimşeğiyle seni yerle bir ederim
..
karanlık kusarım üstüne gece!
beter olursun
üşürsün..
karanlık kusarım üstüne
aydınlık olursun..
..
yalan söyledim gece
ağlayamayacağım üstüne
çocuğum
hala korkuyorum gökgürültüsünden
çocuğum
ve oyunların peşinde
üstelik oyunbozan..
kalp ritmni bozmaya geldim
önceden uyarayım istedim
oyunbozanın tekiyim
mızıkçı değilim gece
mızıkçı çocukların toplarını alıp gittikleri gibi
yıldızlarımı toplayıp gitmem bir an senden
sadece
piç gibi
düşürürüm yıldızlarımı
üstüne uzandığın dünyanın gözlerine
bir cehennem alevi suretinde..
gece!
oyun bozanım
ve bu bir tehdit değil
sadece ihtar
güneş olur tutuştururum dağları ani
ve nedensiz
neden siz gece
neden sizler?
içinizde hep saklı fikirsel cebelleşişler
kıvamı tutmadı mı kelimelerimin
olsun be gece
zaten inkar etmedim
oyununu bozmaya geldim
gündüz suikast girişiminde bulunmadan daha
belki gözümden düşenin şimşeğiyle seni yerle bir ederim
..
karanlık kusarım üstüne gece!
beter olursun
üşürsün..
karanlık kusarım üstüne
aydınlık olursun..
..
yalan söyledim gece
ağlayamayacağım üstüne
çocuğum
hala korkuyorum gökgürültüsünden
çocuğum
ve oyunların peşinde
üstelik oyunbozan..
gece ruhumu kavradı
anlatılacak hiç bir kelime kalmadı,
susuştum
dilim sessizliğin buruk lezzetiyle uyuştu
yandım yokoldum
kavruldum
daha çok
çok daha çok
kapattım mabeti
anlamıştım
ardına düştüğüm bütün kehanetler yalandı
gülümsedim
anlaşılmayacaktı bu gülümseyişler biliyordum
ama elimde olmaksızın gülüyordum
daha çok
çok daha çok
kapattım mabeti
tapınılacak putlar yoktu içerisinde
kandırmacaydı heykeller
artık inanmıyordum kendime
artık gülümsüyordum sadece
anlatılacak hiç bir kelime kalmadı,
susuştum
dilim sessizliğin buruk lezzetiyle uyuştu
yandım yokoldum
kavruldum
daha çok
çok daha çok
kapattım mabeti
anlamıştım
ardına düştüğüm bütün kehanetler yalandı
gülümsedim
anlaşılmayacaktı bu gülümseyişler biliyordum
ama elimde olmaksızın gülüyordum
daha çok
çok daha çok
kapattım mabeti
tapınılacak putlar yoktu içerisinde
kandırmacaydı heykeller
artık inanmıyordum kendime
artık gülümsüyordum sadece
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?