sol penceredeki kalite ile dahada perçinlenmiş nacizane bir tespit.
şüphesiz dorduncu nesil bilgiçler sozlüğün edebi kalitesini yükseltiyor ve hatta sözlüğün geleceği dorduncu nesile bağlıdır.
girdikleri edebi veriler bir yana, uslup ve mizaçlarındaki buram buram kalite, sanırım bu savı destekler niteliktedir.
ayrımcılık yapma la hödük demeyin lütfen zira zaten yazarlar nesillere göre sınıflandırılmıstır.
(bkz: dorduncu nesil bilgic olmak ayrıcalıktır)
bestecisi ya da yorumcusu bilinmeyen musiki eseri olarak tanımlayabiliriz.
ama bir saniye burada bir tuhaflık var (!)
yetiş ya tdk;
anonim: adı sanı,yazanı, yapanı, söyleyeni bilinmeyen:
şayet bir musiki eserinin bestecisi ölmüş ve öleli 70 yılı a$mı$sa, fikir ve sanat eserleri kanunu gereğince bu bestecinin eserleri anonim olarak kabul edilir ve bu eserleri ticarı amaç için kullanmak isteyen kişi ve kurumlar herhangi bir telif hakkı bedeli ödemezler.
bu 70 sene kuralı avrupada da geçerlidir.
alın size fikir ve sanat eserleri kanununun bir yanılgısı daha (!)
bu kanunun amacı, bir eserin (müzik, kitap, film vs ) ve, ölü ya da diri eser sahibinin ( yazar, şarkıcı, senarist vs ) haklarını korumaktır.tamam ölen eser sahiplerini ve eserlerini de düşünmeniz büyük incelik, aslında incelik değil zorunluluk.zira bir eseri ticari olarak kullanmak isteyen kişi ve kurumlara çifte standart yapılamaz daha doğrusu ticari maksatla kullanılmak istenen hiçbir esere çifte standart uygulanamaz ve uygulanmamalıdır.
örnek verecek olursam, kayseri ile identikle$miş gesi bağları adlı musiki eseri anonim olarak sınıflandırılmı$tır.eserin sahibi de tahsin adında bir halk ozanı (!) eserin tam olarak bestelendiği tarih bilinmiyor ama 70 sene sınırını geçtiği de aşikar.
yapım şirketleri yeni dizilerini gösterime sunmadan önce kanallarla anlaşır, mutabık şartlarda anla$ılırsa dizinin tanıtım fragmanı ilk yayın tarihinden önce izleyicinin huzuruna sunulur. yayın akışına göre yeni bir dizinin tanıtım fragmanı, ki fragman demek dahi yanlış biz tanıtım filmi diye nitelendirelim çünkü fragman, izleyiciye tanıtmak amaçlı bir filmi parçalara bölüp kısa kareli ve kısa süreli mini bir görüntü hedesidir.
neyse konuyu dağıtmadan , her yapımda jenerik ve fon müzikleri mevcuttur.jenerik müzik, yapımın hemen başında ve sonunda kullanılır. mesela acı hayat adlı dizinin " beyaz gülüm " parcası dizinin jeneriğidir. fon müzik ise dizideki sahneleri, diyalogları izlerken arka fonda çalınan müzik eserlerdir.
standart bir dizinin jenerik müzik fiyatı dizinin kaç bölüm yayınlanacagına ve jenerik müzik bestecisinin popularitesine göre artar, ama biz 13 bölüm olarak ele alırsak tahmini bedel 5000 ile 7000 ytl arasındadır.
fikir ve sanat eserleri kanununun 70 yıl uygulamasından sonra gelin görün ki yapım şirketleri anonim müzik eserlerine hücum etmi$tir.
daha önce showtvde bir cüneyt ülsever romanı olan " hacı " diye bir dizi yayınlanmı$tı.dizinin jenerik müziği de gesi bağları adlı anonim eserdir.
e şimdi bir haksızlık, bir sistem hatası yok mu ? yaşayan sanatcının haklarını savun, ölen sanatçının haklarını 70 sene savun (!) ahan da sana çifte standart.
ulan burası türkiye, buldun bunama dediğinizi duyar gibiyim.
neyse,
gerçi bu entry tam kültür bakanlığı ba$lıgına layık ama oldu da bitti ma$allah.
(bkz: önümüzeki maçlara bakacağız)
ek bilgi: hakkın rahmetine kavu$muş sanatçıların 70 yıl boyunca eserlerinin telif hakkı en yakın akrabalarına ödenir.
ama bir saniye burada bir tuhaflık var (!)
yetiş ya tdk;
anonim: adı sanı,yazanı, yapanı, söyleyeni bilinmeyen:
şayet bir musiki eserinin bestecisi ölmüş ve öleli 70 yılı a$mı$sa, fikir ve sanat eserleri kanunu gereğince bu bestecinin eserleri anonim olarak kabul edilir ve bu eserleri ticarı amaç için kullanmak isteyen kişi ve kurumlar herhangi bir telif hakkı bedeli ödemezler.
bu 70 sene kuralı avrupada da geçerlidir.
alın size fikir ve sanat eserleri kanununun bir yanılgısı daha (!)
bu kanunun amacı, bir eserin (müzik, kitap, film vs ) ve, ölü ya da diri eser sahibinin ( yazar, şarkıcı, senarist vs ) haklarını korumaktır.tamam ölen eser sahiplerini ve eserlerini de düşünmeniz büyük incelik, aslında incelik değil zorunluluk.zira bir eseri ticari olarak kullanmak isteyen kişi ve kurumlara çifte standart yapılamaz daha doğrusu ticari maksatla kullanılmak istenen hiçbir esere çifte standart uygulanamaz ve uygulanmamalıdır.
örnek verecek olursam, kayseri ile identikle$miş gesi bağları adlı musiki eseri anonim olarak sınıflandırılmı$tır.eserin sahibi de tahsin adında bir halk ozanı (!) eserin tam olarak bestelendiği tarih bilinmiyor ama 70 sene sınırını geçtiği de aşikar.
yapım şirketleri yeni dizilerini gösterime sunmadan önce kanallarla anlaşır, mutabık şartlarda anla$ılırsa dizinin tanıtım fragmanı ilk yayın tarihinden önce izleyicinin huzuruna sunulur. yayın akışına göre yeni bir dizinin tanıtım fragmanı, ki fragman demek dahi yanlış biz tanıtım filmi diye nitelendirelim çünkü fragman, izleyiciye tanıtmak amaçlı bir filmi parçalara bölüp kısa kareli ve kısa süreli mini bir görüntü hedesidir.
neyse konuyu dağıtmadan , her yapımda jenerik ve fon müzikleri mevcuttur.jenerik müzik, yapımın hemen başında ve sonunda kullanılır. mesela acı hayat adlı dizinin " beyaz gülüm " parcası dizinin jeneriğidir. fon müzik ise dizideki sahneleri, diyalogları izlerken arka fonda çalınan müzik eserlerdir.
standart bir dizinin jenerik müzik fiyatı dizinin kaç bölüm yayınlanacagına ve jenerik müzik bestecisinin popularitesine göre artar, ama biz 13 bölüm olarak ele alırsak tahmini bedel 5000 ile 7000 ytl arasındadır.
fikir ve sanat eserleri kanununun 70 yıl uygulamasından sonra gelin görün ki yapım şirketleri anonim müzik eserlerine hücum etmi$tir.
daha önce showtvde bir cüneyt ülsever romanı olan " hacı " diye bir dizi yayınlanmı$tı.dizinin jenerik müziği de gesi bağları adlı anonim eserdir.
e şimdi bir haksızlık, bir sistem hatası yok mu ? yaşayan sanatcının haklarını savun, ölen sanatçının haklarını 70 sene savun (!) ahan da sana çifte standart.
ulan burası türkiye, buldun bunama dediğinizi duyar gibiyim.
neyse,
gerçi bu entry tam kültür bakanlığı ba$lıgına layık ama oldu da bitti ma$allah.
(bkz: önümüzeki maçlara bakacağız)
ek bilgi: hakkın rahmetine kavu$muş sanatçıların 70 yıl boyunca eserlerinin telif hakkı en yakın akrabalarına ödenir.
tanımlanması zor müzik türü.
bazı şarkıcıların kendine has tarzlarına bu ad verilir.
misal,
vakt i zamanında ahmet kaya, zülfü livaneli, selda bağcan ve gurup vitamin gibi sanatçıların yaptığı müziğe bu ad verilirdi.mantıklı olarak düşünürsek, zülfü livanelinin yaptığı müzik türk halk müziği men$elidir, keza ahmet kayanın da türk halk müziği ile arabesk sentezi bir tarzı varı.yani tam olarak ne arabest diyebiliyoruz ne de türk halk müziği.
kısaca alternatif müzik olarak adlnadıralım fakat bu müzik türü için " özgün " kelimes fikrimce pek oturmamı$tır.
nedir özgünün türkçe karşılığı ?
yetiş ya tdk;
yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal:
bir müzik eserine ya da o müzik eserini icra eden sanatçının tarzına özgün diyebilmemiz için hiçbir şeye (tarz) benzememesi gerekir.fakat özgün müzik ve/veya özgün müzik şarkıcısı olarak tanımlanan sanatçıların tarzlarına dikkat ettiğimiz de diğer tarzlardan bir esinlenme, bir benzerlik seziyoruz.
peki buna özgün diyebilir miyiz ? bence hayır.sanırım müzik alanında yeni bir tarz olu$urca " özgün müzik " tanımı ancak o vakit faal olabilir diye dü$ünüyorum.
milletçe sınıflandırmayı pek severiz ama sınıflandrımayı dahi doğru yapamıyoruz.
bazı şarkıcıların kendine has tarzlarına bu ad verilir.
misal,
vakt i zamanında ahmet kaya, zülfü livaneli, selda bağcan ve gurup vitamin gibi sanatçıların yaptığı müziğe bu ad verilirdi.mantıklı olarak düşünürsek, zülfü livanelinin yaptığı müzik türk halk müziği men$elidir, keza ahmet kayanın da türk halk müziği ile arabesk sentezi bir tarzı varı.yani tam olarak ne arabest diyebiliyoruz ne de türk halk müziği.
kısaca alternatif müzik olarak adlnadıralım fakat bu müzik türü için " özgün " kelimes fikrimce pek oturmamı$tır.
nedir özgünün türkçe karşılığı ?
yetiş ya tdk;
yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal:
bir müzik eserine ya da o müzik eserini icra eden sanatçının tarzına özgün diyebilmemiz için hiçbir şeye (tarz) benzememesi gerekir.fakat özgün müzik ve/veya özgün müzik şarkıcısı olarak tanımlanan sanatçıların tarzlarına dikkat ettiğimiz de diğer tarzlardan bir esinlenme, bir benzerlik seziyoruz.
peki buna özgün diyebilir miyiz ? bence hayır.sanırım müzik alanında yeni bir tarz olu$urca " özgün müzik " tanımı ancak o vakit faal olabilir diye dü$ünüyorum.
milletçe sınıflandırmayı pek severiz ama sınıflandrımayı dahi doğru yapamıyoruz.
otoritelere gore beethoven muzigin filozofu, mozart şairi, bach ise matematikçisidir.
alkolik bir baba ve verem hastası bir annenin oglu olan beethoven, oldukca zor bir cocukluk gecirmistir.mozarttan ders almak icin viyanaya giden beethoven, annesinin olum haberini alınca mecburen, yasadıgı yer olan bonna geri donmek zorunda kalır.
annesinin olumu ile iyice azıtan babası, kendini tamamen alkole vermis, beethoven ve kardeslerine kotu davranmaya baslamıstır.
babasının hıcbır sekilde calısmayısı beethovena buyuk bır sormluluk yuklemis ve evin gecimi tamamen beethovena kalmıstır.
saraylarda piyano ve keman calarak gecimini saglayan beethoven, zorda olsa mozarttan tekrar ders alabılmek icin viyanaya gitme kararı almıstır.fakat viyanaya gittıgınde mozartın oldugunu ogrenen beethovena, haydın tavsiyesi ile donemin unlu besteci ve orgcularından olan albrechtsberger yardım elini uzatmı$tır.neyse ki, mozart olmeden once beethovenı dinleme sansı bulmus ve beethoven icin " bu cocuga iyi bakin bir gun tum dunya onu taniyacak " ifadesini kullanmıstır.
ne enteresandır ki, albert eisnteinda oldugu uzere, beethovenın hocası albrechtsbergerda " beethoven şimdiye kadar bir şey öğrenemedi, bundan sonra da öğreneceği yok. besteci olarak ben onda en küçük bir ümit dahi göremiyorum " diyerek buyuk bir yanılgıya du$mu$tur.
genc ludwig piyanodaki basarısı ile avusturya aristokratlarının ilgisini cekmeyi basarmıs ve donemin sanatsever asillerinden prens carl lichnowskinın viyanaya yanlarına yerlesme teklıfını kabul ederek, 22 yasında tamamen viyanaya yerlesmistir.
artık, un , $an, $ohret ve paraya kavusan beethoven, asosyal kimliginden kurtulmak icin surekli aristokratlar ile vakit geciriyor, davet edildigi her baloya hemen hemen istirak ediyordu.fakir bir cocukluk geciren beethoven, hıcte alısık olmadıgı bu hayattan erken sıkılmıstı.surekli cevresinde kendine yalakalık yapan asilleri gormekten tiksinir hale gelmıstı ve hatta bu duruma artık tahamul edemeyen beethoven, sınır krizleri gecirmeye ba$lamıs ve cevresindeki sosyetik tipleri surekli azarlar olmustu.
oyle ki, sıradısı bir yapısı oldugunu su cumlelerınden de anlayabiliriz.
" mutluluk bana yaramıyor, ben dünyaya mutlu ve kaygısız bir hayat sürmek için değil, büyük eserler yaratmak için gelmişim "
otorotiler surekli mozart ve beethovenı kıyaslarlar, ama su bir gercektır ki, mozart eserlerini yaratırken, ask, huzun, mutluluk ve sevinc gibi duygulardan faydalanır, beethoven ise ızdırap, keder, ihanet ve acı gibi duygulardan ilham alırdı.
buradan soyle bir tespıt cıkarabılırız ki, buyuk sanatcılar eserlerini olustururken hayatın olumlu yonlerinden ılham alırlar ama beethoven yapısı itibarı ile hayatın gucluklerı ile beslenirdi.hangisi daha zor ?
bu yuzden beethovena muzigin filozofu denir.
ben bu durumu maradona ile pelenın kıyaslanmasına benzetırım.
bir tarafta istatistıki olarak, dunyanın en basarılı futbol oyuncusu olarak kabul edılen pele, bir diger tarafta da 6-7 adamı bireysel yetenegi ile ekarte edebilen top cambazı ve oldukca sansasyonel bir yasam surmus maradona!
simdi hangısı daha yetenekli ya da basarılı diye soracak olursak, basarı kıstası her zaman istatistiki degerler ile nitelendırılmistır.ama bu demek degildir ki, pele maradonadan daha yeteneklidir.
mozart sayısal olarak beethovendan cok daha fazla sefoni uretmistir, ama bir beethovenın unlu 9.senfonısı gıbı bır eser besteleyememistir.bunun sebebı mozartın eski usullerle beste yapmasıdır.evet mozart hıcbır zaman eski usul besteciligin dısına cıkmamıstır ama beethoven tam bir yenilikcidir.
bu yuzden beethovenın 2. senfonisi ( opus 36, d major) muzik elestirmenlerince tepki ile karsılanmıs, ve hatta sacmalık olarak nitelendirilmistir.
kibirli, inatcı ve magaloman bir yapıya sahip olan beethove ayrıca cok saglam ayarlar verebilen bi kisilikti.muzik elestırmenlerının bu olumsuz yorumlarını pek iplemeyen beethoven, ıplemedıgı gıbı " bir iki sineğin ısırması yarışı kazanmaya azmetmiş bir atı durduramaz " gibi oldukca kucultucu ve ayar niteliği ta$ıyan cumleler kuruyordu.ve hatta saray esrafından, donemın unlu muzık ele$tırmenı olan varhengayene dahi " omrunde piyano tuslarına dokunmamıs bir muzik severin beni elestırmesı densızlıktır " dıyerek aristokrat tayfanın tepkısını cekmıstır.
zamanla beethoven; huysuz, saldırgan, agresif bir adam olup cıktı.oyle ki, cevresinde bulunan dostlarına, akrabalarına ve ogrencilerine dahi cemkirir hale gelmı$tı.
aile kavramına oldukca onem veren beethoven icin, annesinden sonra hayatta tek dayanagı, kendisi gibi besteci olan kardesi casparı sekreteri, beste kopyalıcısı olarak tayin etmistir.
genc yasta olen kardesi caspar yuzunden oldukca zor gunler yasayan beethoven icin tek teselli, kardesinin oglu carlın muzıge olan yetenegıydı.kendısı gıbı buyuk bır bestecı olmasını istedigi carl, amcasının yardımı ile sıradısı bir yasam suruyor, kumara olan duskunlugu yuzunden beethovena maddı/manevi zarar veriyordu.
annesinin, kardesinin ve karısının olumu bir yana, carlın dızgınlenemez yapısı zaten saglık sorunları yasayan beethovenı oldukca yıpratmıstı.buna ragmen yılmadan bestelerine devam eden beethovenı yataga du$uren asıl sebep, kariyerinin zirvesinde iken i$itme sorunu ya$amasıdır.
beethoven, tanrıya inanmayan, alkolik, kaba, cılgın, huysuz bir katolik olarak nitelendirilirdi, fakat beethovenın tanrı ıle olan sorunu isitme kaybı yasaması ile daha da arttı! ve tanrıya olan isyanını su sozlerle ifade etmi$tir.
" bana bu muzik yetenegini bah$eden tanrı, yetenegimi kullanmamam icin beni sagır yaptı "
bu sıkıntılara ragmen yılmadan beste yapmaya devam eden ludwig, adını olumsuzle$tirecek, e$i benzeri olmayan 9. senfonisini 1824 yılında tamamlamayı ba$armı$tı.
acı olan durum ise, 7 mayıs 1824 tarihinde viyana kraliyet tiyatrosunda 9. senfonisini ilk defa sergileyecegi gun tamamen sagır olmasıdır.buna ragmen bageti eline alıp ba$tan sona sıfır hata ile senfoniyi idare edebilme ba$arısını gostermi$tir.bu olaydan cıkarılacak ders, beethovenın bestelerine olan tutkusudur.
(bkz: copying beethoven)
alkolik bir baba ve verem hastası bir annenin oglu olan beethoven, oldukca zor bir cocukluk gecirmistir.mozarttan ders almak icin viyanaya giden beethoven, annesinin olum haberini alınca mecburen, yasadıgı yer olan bonna geri donmek zorunda kalır.
annesinin olumu ile iyice azıtan babası, kendini tamamen alkole vermis, beethoven ve kardeslerine kotu davranmaya baslamıstır.
babasının hıcbır sekilde calısmayısı beethovena buyuk bır sormluluk yuklemis ve evin gecimi tamamen beethovena kalmıstır.
saraylarda piyano ve keman calarak gecimini saglayan beethoven, zorda olsa mozarttan tekrar ders alabılmek icin viyanaya gitme kararı almıstır.fakat viyanaya gittıgınde mozartın oldugunu ogrenen beethovena, haydın tavsiyesi ile donemin unlu besteci ve orgcularından olan albrechtsberger yardım elini uzatmı$tır.neyse ki, mozart olmeden once beethovenı dinleme sansı bulmus ve beethoven icin " bu cocuga iyi bakin bir gun tum dunya onu taniyacak " ifadesini kullanmıstır.
ne enteresandır ki, albert eisnteinda oldugu uzere, beethovenın hocası albrechtsbergerda " beethoven şimdiye kadar bir şey öğrenemedi, bundan sonra da öğreneceği yok. besteci olarak ben onda en küçük bir ümit dahi göremiyorum " diyerek buyuk bir yanılgıya du$mu$tur.
genc ludwig piyanodaki basarısı ile avusturya aristokratlarının ilgisini cekmeyi basarmıs ve donemin sanatsever asillerinden prens carl lichnowskinın viyanaya yanlarına yerlesme teklıfını kabul ederek, 22 yasında tamamen viyanaya yerlesmistir.
artık, un , $an, $ohret ve paraya kavusan beethoven, asosyal kimliginden kurtulmak icin surekli aristokratlar ile vakit geciriyor, davet edildigi her baloya hemen hemen istirak ediyordu.fakir bir cocukluk geciren beethoven, hıcte alısık olmadıgı bu hayattan erken sıkılmıstı.surekli cevresinde kendine yalakalık yapan asilleri gormekten tiksinir hale gelmıstı ve hatta bu duruma artık tahamul edemeyen beethoven, sınır krizleri gecirmeye ba$lamıs ve cevresindeki sosyetik tipleri surekli azarlar olmustu.
oyle ki, sıradısı bir yapısı oldugunu su cumlelerınden de anlayabiliriz.
" mutluluk bana yaramıyor, ben dünyaya mutlu ve kaygısız bir hayat sürmek için değil, büyük eserler yaratmak için gelmişim "
otorotiler surekli mozart ve beethovenı kıyaslarlar, ama su bir gercektır ki, mozart eserlerini yaratırken, ask, huzun, mutluluk ve sevinc gibi duygulardan faydalanır, beethoven ise ızdırap, keder, ihanet ve acı gibi duygulardan ilham alırdı.
buradan soyle bir tespıt cıkarabılırız ki, buyuk sanatcılar eserlerini olustururken hayatın olumlu yonlerinden ılham alırlar ama beethoven yapısı itibarı ile hayatın gucluklerı ile beslenirdi.hangisi daha zor ?
bu yuzden beethovena muzigin filozofu denir.
ben bu durumu maradona ile pelenın kıyaslanmasına benzetırım.
bir tarafta istatistıki olarak, dunyanın en basarılı futbol oyuncusu olarak kabul edılen pele, bir diger tarafta da 6-7 adamı bireysel yetenegi ile ekarte edebilen top cambazı ve oldukca sansasyonel bir yasam surmus maradona!
simdi hangısı daha yetenekli ya da basarılı diye soracak olursak, basarı kıstası her zaman istatistiki degerler ile nitelendırılmistır.ama bu demek degildir ki, pele maradonadan daha yeteneklidir.
mozart sayısal olarak beethovendan cok daha fazla sefoni uretmistir, ama bir beethovenın unlu 9.senfonısı gıbı bır eser besteleyememistir.bunun sebebı mozartın eski usullerle beste yapmasıdır.evet mozart hıcbır zaman eski usul besteciligin dısına cıkmamıstır ama beethoven tam bir yenilikcidir.
bu yuzden beethovenın 2. senfonisi ( opus 36, d major) muzik elestirmenlerince tepki ile karsılanmıs, ve hatta sacmalık olarak nitelendirilmistir.
kibirli, inatcı ve magaloman bir yapıya sahip olan beethove ayrıca cok saglam ayarlar verebilen bi kisilikti.muzik elestırmenlerının bu olumsuz yorumlarını pek iplemeyen beethoven, ıplemedıgı gıbı " bir iki sineğin ısırması yarışı kazanmaya azmetmiş bir atı durduramaz " gibi oldukca kucultucu ve ayar niteliği ta$ıyan cumleler kuruyordu.ve hatta saray esrafından, donemın unlu muzık ele$tırmenı olan varhengayene dahi " omrunde piyano tuslarına dokunmamıs bir muzik severin beni elestırmesı densızlıktır " dıyerek aristokrat tayfanın tepkısını cekmıstır.
zamanla beethoven; huysuz, saldırgan, agresif bir adam olup cıktı.oyle ki, cevresinde bulunan dostlarına, akrabalarına ve ogrencilerine dahi cemkirir hale gelmı$tı.
aile kavramına oldukca onem veren beethoven icin, annesinden sonra hayatta tek dayanagı, kendisi gibi besteci olan kardesi casparı sekreteri, beste kopyalıcısı olarak tayin etmistir.
genc yasta olen kardesi caspar yuzunden oldukca zor gunler yasayan beethoven icin tek teselli, kardesinin oglu carlın muzıge olan yetenegıydı.kendısı gıbı buyuk bır bestecı olmasını istedigi carl, amcasının yardımı ile sıradısı bir yasam suruyor, kumara olan duskunlugu yuzunden beethovena maddı/manevi zarar veriyordu.
annesinin, kardesinin ve karısının olumu bir yana, carlın dızgınlenemez yapısı zaten saglık sorunları yasayan beethovenı oldukca yıpratmıstı.buna ragmen yılmadan bestelerine devam eden beethovenı yataga du$uren asıl sebep, kariyerinin zirvesinde iken i$itme sorunu ya$amasıdır.
beethoven, tanrıya inanmayan, alkolik, kaba, cılgın, huysuz bir katolik olarak nitelendirilirdi, fakat beethovenın tanrı ıle olan sorunu isitme kaybı yasaması ile daha da arttı! ve tanrıya olan isyanını su sozlerle ifade etmi$tir.
" bana bu muzik yetenegini bah$eden tanrı, yetenegimi kullanmamam icin beni sagır yaptı "
bu sıkıntılara ragmen yılmadan beste yapmaya devam eden ludwig, adını olumsuzle$tirecek, e$i benzeri olmayan 9. senfonisini 1824 yılında tamamlamayı ba$armı$tı.
acı olan durum ise, 7 mayıs 1824 tarihinde viyana kraliyet tiyatrosunda 9. senfonisini ilk defa sergileyecegi gun tamamen sagır olmasıdır.buna ragmen bageti eline alıp ba$tan sona sıfır hata ile senfoniyi idare edebilme ba$arısını gostermi$tir.bu olaydan cıkarılacak ders, beethovenın bestelerine olan tutkusudur.
(bkz: copying beethoven)
kickboxer adlı filmde jean claude van dammein cekik gozlu fingirdek yavuklusunu dudukleyen terbiyesiz.
hem terbiyesiz hem de ahlaksızdır bu götlek.
oyle ki, van damme van damme olalı bu ibneden cektigi eziyeti kimseden cekmemi$tir. abısını sakatladı, van dammeın yavuklusu çhun lee cıtırını sevi$mek ah ne ho$tur yıldızların altında safsatası ile kandırıp tenhada kıstırdı.yetmezmis gibi palmiye agacının altında bafiledi, utanmaz arlanmaz bir de bu durumu, vandayım efendinin moral motıvasyonunu bozmak icin ringde kullandı.
ve dedi ki,
(bkz: lan parlak döt aynı yavuklun gibi kanıyorsun )
psikopatın allahıdır bu ıbınos.millet kum torbalarını tekmeler, bu cuma kılıklı kolonları, elalem boks eldiveni kullanır bu abımız cam kırıkları ile bezenmis caput eldiven.
en nihayetinde, nah su kao aygına gazı alan vandayımdan zılgıtı yer.filmin final sahnesinde vandayma ozgu havada ucan parende dekmugunu bögrüne yıyınce sesi solugu, bilakis nefesi de dahil olmak uzere herbir seyi kesilir.rivayete gore yedigi tekmukten sonra erkeklikten kesildigi de soylentiler arasında, zaten uzak dogulu cukude kucuktur bunun.
bu sezon ortalığın tozunu attırsa da sükrü saraçoğlu stadında toz yutması muhtemel takım.
birebir penise benzemesi amacı ile, kaucuktan faydalanılarak yapılan vibrator çeşiti.
(bkz: ar damarlı vibrator)
(bkz: ar damarlı vibrator)
(bkz: damarlı vibrator)
(bkz: #687332 )
o degil de başlığı açan arkadaş tahmın etmedi mi acep ucundan, sapından kendıne dokunacagını.
o degil de başlığı açan arkadaş tahmın etmedi mi acep ucundan, sapından kendıne dokunacagını.
bireysel olarak ele aldığımızda değme iktisadi teorilere kök söktürebilecek akım.
en basit tanımı ile ekonomiyi ev yönetimi olarak nitelendirebiliriz.ekonomi’de amaç, münferit ve mütemadi toplulukların, yaşam standarlarını maksimum düzeye ulaştırmak için kıt kaynaklardan en yüksek verimi sistematik olarak elde etmektir.
iktisadi olarak düşündüğümüzde, bir metanın ederi talep ile ilgilidir.
meta = talep
talep = eder
eder = kazanç
bir ürününü değerli yapan kalitesi değil ürün için uygulanan reklam ve bu reklamın ulaştıgı kitlenin ürünü benmsemesi, kısaca tüketicinin bilinç altına yerleşmesidir.
olur mu? bir ürünü değerli yapan kalitesidir dediğinizi duyar gibiyim.lakin orta kaliteli ya da kalitesiz bir üründen kazanç elde etmek için gerekli yegane unsur pazarlama ve tanıtımdır.
misal bu durumu bir örnekle açıklayabiliriz.
manken/model kalıbını elel alırsak, türkiye’de mankenlik yapan hatun kişileri düşünün ya da erkekleri, zira cinsiyet ayrımcılığı yapmayalım.
bir mankenin görevi, tüketicilere sunulacak ürünleri yayın organları ile halka tanıtmaktır.ortalama bir manken, defile ya da tanıtım başına 1 ile 3 ytl arası kazanç elde eder.ve fakat burada bahsettiğimiz populızm devreye girerse, bu tutar 3 ile 5 ytl arası ya da ne bileyim 5 ile 7 ytl arası değişkenlik sergileyebilir.
defile başına 2 ytl kazanan bir bayan mankenle, 5 ytl kazanan bir bayan mankenin arasındaki tek fark populerlik faktorudur.zira ıkısınde de birer kuku, 2 adet meme var.yüzün ya da güzelliğin çok önemi yok.önemli olan, ürünü sunacak bireyin isminin ulaştığı kitle sayısıdır.
bu sebepten mütevellit, bu mesleği icra eden insanlar sürekli gündemde kalmak zorundadırlar.günümüz türkiye’sinde de, bu ancak sansasyon ile gerçekleştirilebilir.
misal, mankenliği dahi vücudumuz el verdiğince kısıtlı bir süre yapabiliriz.bu sürec içerisinde metayı, yani ismimizi ya da bedenimizi mümkün mertebe gündemde tutmalıyız.hani ekonominin tanımında ne demiştik ?
kıt kaynaklardan en yüksek verimi sistematik olarak elde etmek
evet bu sürecten sorna yapılması gereken tek şey, populizmi kullanarak kıt kaynaktan mumkun mertebe faydalanmaktır.bunu da nasıl yapabiliriz ? metanın işlerliğini ve devamlılığını sağlamak için gerekli olan medya faktorunden yararlanarak.
efendim bakıyoruz mankenlıkten sarkıcılığa yatay geçis yapan bünyelere, hayatını vucudunu kullanarak idame ettirmiş ve fakat televole kültürü’nün eski popularitesini yitirmesi ile, metanın kullanılabilitesi için gerekli kısıtlı sürecin son demleri, kişinin farklı bir alana yönelmesini sağlamaktadır.
tabii bu durumu değişen medya kültürüne de bağlayabiliriz zira populızmı elınde tutan, yönlendiren, trend oluşturan birey değil kurumlardır.burada birey sadece istihdamı sağlayan bir obje bir unsurdur.
örnek verecek olursak, mankenlıkten şarkıcılığa transfer olan mankenlerin bu stratejık girişimi yayın organlarınca bir iş , yeni bir akım, yeni bir trend olarak değerlendirilir.bu trendin getirileri de malumunuz, seray sever’in 3 ay ekranları rehin alan başarısız single çalışmasının gündemi işgaliyesi, aysu baceoğlu’nun isterik klipleri, eskimiş, porsümüş, populerliğini yitirmiş gizem özdilli’nin dahi album çalışmaları, koca götlü yeliz yeşilmen’in eline mikrofon alıp kanto yapması, sevda demirel gibi henüz erkek mi kadın mı olduğu belli olmayan yaşam formunun " halimeyi samanlıkta " dütdürü dürttüler adlı musuki eserini seslendrmesi vs vs bunlar küçük birer örnek.
populizmin, ekonomık olarak bireylere ya da topluma yansıması arz ve talepe bağlıdır.
mal sahibi + meta + eder + talep + kazanc
kazanç - gider = kâr
bu çarkı döndüren asıl mil tüketici;’dir.
kısaca,
yıllarca populizm aracılıgı ile bedenini teşhir ederek para kazanmış bu günahkarlar, değişen düzene ayak uydurmak maksadı ile yeni oluşan iş kollarına * yönelirler.bu da yeni bir istihdam alanı, yeni bir iş kolu demektir.
bu iş kolu, sektorel olarak her bireyin gelirine etki eder.
magazin kameramanı, muhabiri, yapımcısı, dekorcusu, metin yazarı, montajcısı, mankeni, plak sirketi, aranjörü, bestecisi, söz yazarı, orkestrası, yayın organı ve dolaylı yoldan vatandaşa etki eder.yayın organı reklam gelirlerinden aldığı kazanç ile kendi çarkını döndürürken, demode olmuş modeller de yayın organları aracılığı ile varlığını sürdürür.
tabii populizmin ekonomiye, kişi başına düşen gelire etkısı verdiğimiz bu örnekle sınırlı değil (!) örneğin ben populerim ve kadınların göz bebeğiyim, ama hâlâ bir hatun indiremedim sözlükten o ayrı konu.
en basit tanımı ile ekonomiyi ev yönetimi olarak nitelendirebiliriz.ekonomi’de amaç, münferit ve mütemadi toplulukların, yaşam standarlarını maksimum düzeye ulaştırmak için kıt kaynaklardan en yüksek verimi sistematik olarak elde etmektir.
iktisadi olarak düşündüğümüzde, bir metanın ederi talep ile ilgilidir.
meta = talep
talep = eder
eder = kazanç
bir ürününü değerli yapan kalitesi değil ürün için uygulanan reklam ve bu reklamın ulaştıgı kitlenin ürünü benmsemesi, kısaca tüketicinin bilinç altına yerleşmesidir.
olur mu? bir ürünü değerli yapan kalitesidir dediğinizi duyar gibiyim.lakin orta kaliteli ya da kalitesiz bir üründen kazanç elde etmek için gerekli yegane unsur pazarlama ve tanıtımdır.
misal bu durumu bir örnekle açıklayabiliriz.
manken/model kalıbını elel alırsak, türkiye’de mankenlik yapan hatun kişileri düşünün ya da erkekleri, zira cinsiyet ayrımcılığı yapmayalım.
bir mankenin görevi, tüketicilere sunulacak ürünleri yayın organları ile halka tanıtmaktır.ortalama bir manken, defile ya da tanıtım başına 1 ile 3 ytl arası kazanç elde eder.ve fakat burada bahsettiğimiz populızm devreye girerse, bu tutar 3 ile 5 ytl arası ya da ne bileyim 5 ile 7 ytl arası değişkenlik sergileyebilir.
defile başına 2 ytl kazanan bir bayan mankenle, 5 ytl kazanan bir bayan mankenin arasındaki tek fark populerlik faktorudur.zira ıkısınde de birer kuku, 2 adet meme var.yüzün ya da güzelliğin çok önemi yok.önemli olan, ürünü sunacak bireyin isminin ulaştığı kitle sayısıdır.
bu sebepten mütevellit, bu mesleği icra eden insanlar sürekli gündemde kalmak zorundadırlar.günümüz türkiye’sinde de, bu ancak sansasyon ile gerçekleştirilebilir.
misal, mankenliği dahi vücudumuz el verdiğince kısıtlı bir süre yapabiliriz.bu sürec içerisinde metayı, yani ismimizi ya da bedenimizi mümkün mertebe gündemde tutmalıyız.hani ekonominin tanımında ne demiştik ?
kıt kaynaklardan en yüksek verimi sistematik olarak elde etmek
evet bu sürecten sorna yapılması gereken tek şey, populizmi kullanarak kıt kaynaktan mumkun mertebe faydalanmaktır.bunu da nasıl yapabiliriz ? metanın işlerliğini ve devamlılığını sağlamak için gerekli olan medya faktorunden yararlanarak.
efendim bakıyoruz mankenlıkten sarkıcılığa yatay geçis yapan bünyelere, hayatını vucudunu kullanarak idame ettirmiş ve fakat televole kültürü’nün eski popularitesini yitirmesi ile, metanın kullanılabilitesi için gerekli kısıtlı sürecin son demleri, kişinin farklı bir alana yönelmesini sağlamaktadır.
tabii bu durumu değişen medya kültürüne de bağlayabiliriz zira populızmı elınde tutan, yönlendiren, trend oluşturan birey değil kurumlardır.burada birey sadece istihdamı sağlayan bir obje bir unsurdur.
örnek verecek olursak, mankenlıkten şarkıcılığa transfer olan mankenlerin bu stratejık girişimi yayın organlarınca bir iş , yeni bir akım, yeni bir trend olarak değerlendirilir.bu trendin getirileri de malumunuz, seray sever’in 3 ay ekranları rehin alan başarısız single çalışmasının gündemi işgaliyesi, aysu baceoğlu’nun isterik klipleri, eskimiş, porsümüş, populerliğini yitirmiş gizem özdilli’nin dahi album çalışmaları, koca götlü yeliz yeşilmen’in eline mikrofon alıp kanto yapması, sevda demirel gibi henüz erkek mi kadın mı olduğu belli olmayan yaşam formunun " halimeyi samanlıkta " dütdürü dürttüler adlı musuki eserini seslendrmesi vs vs bunlar küçük birer örnek.
populizmin, ekonomık olarak bireylere ya da topluma yansıması arz ve talepe bağlıdır.
mal sahibi + meta + eder + talep + kazanc
kazanç - gider = kâr
bu çarkı döndüren asıl mil tüketici;’dir.
kısaca,
yıllarca populizm aracılıgı ile bedenini teşhir ederek para kazanmış bu günahkarlar, değişen düzene ayak uydurmak maksadı ile yeni oluşan iş kollarına * yönelirler.bu da yeni bir istihdam alanı, yeni bir iş kolu demektir.
bu iş kolu, sektorel olarak her bireyin gelirine etki eder.
magazin kameramanı, muhabiri, yapımcısı, dekorcusu, metin yazarı, montajcısı, mankeni, plak sirketi, aranjörü, bestecisi, söz yazarı, orkestrası, yayın organı ve dolaylı yoldan vatandaşa etki eder.yayın organı reklam gelirlerinden aldığı kazanç ile kendi çarkını döndürürken, demode olmuş modeller de yayın organları aracılığı ile varlığını sürdürür.
tabii populizmin ekonomiye, kişi başına düşen gelire etkısı verdiğimiz bu örnekle sınırlı değil (!) örneğin ben populerim ve kadınların göz bebeğiyim, ama hâlâ bir hatun indiremedim sözlükten o ayrı konu.
- usta daga ciktik operasyondayiz bir gun
- eee
- sigara icme yasagi var
- eeeee
- dayanamadim yaktim bi sigara
- eeeeeeeee
- devrem bagırdi, tayyar kafanda lazer var
- eeeeeeeeeeeeeeee
- bir mermi sesi, kendimi attim yere
- eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee
- bi baktim yaslandigim agacta mermi deligi var.
- atma lan döt sen edirnede yaptin askerligini
- orda da var olm terorist
- eee
- sigara icme yasagi var
- eeeee
- dayanamadim yaktim bi sigara
- eeeeeeeee
- devrem bagırdi, tayyar kafanda lazer var
- eeeeeeeeeeeeeeee
- bir mermi sesi, kendimi attim yere
- eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee
- bi baktim yaslandigim agacta mermi deligi var.
- atma lan döt sen edirnede yaptin askerligini
- orda da var olm terorist
efsane geri dondu mottosu ile tekrar hortlayan program.
01 mustafa :
yaş : 25
yaşadığı şehir : çanakkale
eğitim : üniversite
meslek : öğretmen
burcu : akrep
1982 ezine doğumlu. 25 yaşında. bekar. çanakkalede yaşıyor. ailesi köyde yaşıyor. 16 yaşında lise 3e giden bir kız kardeşi var. 18 mart üniversitesi beden eğitimi ve spor öğretmeni mezunu. mesleği beden öğretmeni. şuan çalışmıyor. 1.79 boyunda 74 kilo. hobileri: spor, tv, müzik dinelemek. futbol, hentbol ve masa tenisiyle ilgileniyor. fobileri yok. en sevdiği yemek kuru fasulye. pop müzik dinliyor. fenerbahçeli. dini islam. eğlenmek için spor yapıyor, müzik dinliyor ve tv izliyor. kendini doğru, dürüst ve güvenilir olarak tanımlıyor. doğallığı seviyor
--------------------------------------------------------------
02 ebru :
yaş : 27
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite
meslek : hostes
burcu : başak
1980 avustralia doğumlu. 27 yaşında.bekar.istanbulda yaşıyor. annesi yemin tercüman,babası tiyatrocu. babasını 3 yaşındayken kaybetmiş. bir ablası var evli 10 yaşında bir oğlu var. victorıa üniversity human develqoment mezunu. avustralyada profesyonel mankenlik ve thyde kabin memurluğu yapmış. türkiyeye gelince 20 kilo almış. 1.75 boyunda 68 kilo. hobileri: dalmak ve tenis. fobileri: periler, ruhlar. en sevdiği yemek ıspanak. kendini neşeli, pozitif ve dost olarak tanımlıyor. ideali kariyer sahibi olmak.
..............................................................
03 volkan :
yaş : 26
yaşadığı şehir : ankara
eğitim : üniversite
meslek : ağaç işleri endüstri müh.
burcu : akrep
1981 ankara doğumlu. 26 yaşında. bekar.ankarada yaşıyor. hacettepe üniversitesi ağaç işleri endüstri mühendisliği mezunu. basketbol antranörlüğü yapıyor. 1.83 boyunda 83 kilo. bir abisi var. annesi ev hanım. babası özel bir şirkette çalışıyor. hobileri:basket ve fıtness. fobileri: yükseklik. galatasaraylı. kendini şımarık, kıpır kıpır ve eğlenceli olarak tanımlıyor.
..............................................................
04 tuba :
yaş : 26
yaşadığı şehir : izmir
eğitim : üniversite(a.ö.f)
meslek : hostes
burcu : yengeç
1981 izmir karşıyaka doğumlu. bekar.izmirde yaşıyor. açıköğretim dış ticaret son sınıfta okuyor. bir dönem hosteslik yapmış. 1.66 boyunda 53 kilo. annesi ev hanımı. babası kuru bakliyat gıda ihracat-ithalat işiyle uğraşıyor. hobileri:seyhat etmek, uçmak, yüzmek. fobileri: akrep ve boğularak ölmek. fenerbahçeli. kendini inatçı, hırslı, dürüst ve dobra olarak tanımlıyor.
..............................................................
05 bikem :
yaş : 25
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite(a.ö.f)
meslek : solist
burcu : terazi
1982 istanbul doğumlu. istanbulda yaşıyor. anadolu üniversitesi kamu yönetimi son sınıfta okuyor. mesleği şarkıcı. okul konserlerinde ve 5 yıldızlı otellerde sahne almış. babası avukat. bir abisi var. hobileri:müzik dinlemek, şarkı söylemek, yüzmek, dans etmek. fobileri: karanlık. fenerbahçeli. kendini duygusal , inançlı ve inatçı olarak tanımlıyor. 70-80 bestesi var. albüm çıkarmak istiyor.
..............................................................
06 alkan:
yaş : 27
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite(a.ö.f)
meslek : oyuncu
burcu : başak
1980 istanbul doğumlu. istanbulda yaşıyor. evli. açıköğretimde öğrenci. şu anda internet cafe işletiyor. daha önce havayolu şirketinde stewardlık yapmış. 1.85 boyunda 75 kilo. annesi ev hanımı. babası ekip planlamada müdür. hobileri: gitar, müzik, motosiklet, seyahat, sinema. kendini sabırlı, duygusal, sempatik olarak tanımlıyor. galatasaraylı.
..............................................................
07 imran :
yaş : 24
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : lise
meslek : tele marketing
burcu : oğlak
1983 mersin doğumlu. istanbulda yaşıyor. bekar..lise mezunu. boyner backupta çalışmış. 1.72 boyunda 68 kilo. hobileri: evcil hayvan beslemek, ps2 oynamak, dans etmek, uzun sahil yürüyüşleri.. fobileri: asansörde kapalı kalmak. kendini zeki, kurnaz ve sevecen olarak tanımlıyor. idealinde güzellik uzmanı olmak var. beşiktaşlı.
..............................................................
08 cankan :
yaş : 25
yaşadığı şehir : izmir
eğitim : üniversite
meslek : ekonomist
burcu : başak
1982 izmir doğumlu. bekar. celal bayar üniversitesi işletme mezunu. 1.92 boyunda 92 kilo. hobileri:gezmek, eğlenmek. kendini yaratıcı, zeki ve duygusal olarak tanımlıyor. galatasaraylı. doğal olma özelliğine güveniyor.
..............................................................
09 kıvanc:
yaş : 21
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite
meslek : öğrenci
burcu : balık
1986 doğumlu. istanbulda yaşıyor. ışık üniversitesi ekonomi bölümünde okuyor. 1.79 boyunda 60 kilo. 16 yaşında bir erkek kardeşi varannesi emekli babası salyangoz üreticisi.. hobileri: spor, ps, muhabbet etmek, güldürmek ve gülmek. beşiktaşlı. kendini iyi,güleryüzlü ve sinirli olarak tanımlıyor. kardeşiyle arası çok iyi. karatede türkiye 5.si olmuş.
..............................................................
10 berrin :
yaş : 26
yaşadığı şehir : adana
eğitim : lise
meslek : tekstil
burcu : oğlak
1981 adana doğumlu. adanada yaşıyor. şuan tekstille ilgileniyor. 1.68 boyunda 44 kilo. babası vefat etmiş. hobileri: yüzmek, eğlenmek, voleybol oynamak. fobileri : asansör. beşiktaşlı. kendini zeki,sabırlı ve sorumluluk sahibi biri olarak tanımlıyor. alışveriş yapmayı seviyor. güzelliğine ve zekasına güveniyor.
..............................................................
11 gaye:
yaş : 19
yaşadığı şehir : ankara
eğitim : üniversite
meslek : antrenör, öğrenci, dj
burcu : başak
1987 altındağ doğumlu. ankarada yaşıyor. 1.60 boyunda 48 kilo. gazi üniversitesi beden eğitimi ve spor yüksek okulu antrenörlük bölümü son sınıfta. annesi ev hanımı babası gazeteci. hobileri: yüzmek, spor yapmak, dans etmek ve djlik. fobileri: örümcek ve çekirge. kendini azimli, inatçı ve iyimser olarak tanımlıyor. beşiktaşlı.yüzmede su birinciliği var. sualtı hokeyi oynuyor.
..............................................................
11 aynur :
yaş : 25
yaşadığı şehir : izmir
eğitim : lise
meslek : hostes,manken
burcu : koç
1982 bornova doğumlu. 25 yaşında.bekar. lise mezunu. hostes ve mankenlik yapıyor. 1.75 boyunda 47 kilo. hobileri:yüzmek, kitap okumak, tv seyretmek, fobileri yükseklik. kendini inatçı, iyi kalpli ve eğlenceli olarak tanımlıyor. fenerbahçeli. çocukları çok seviyor.
..............................................................
13 ozlem:
yaş : 27
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite
meslek : halkla ilişkiler
burcu : yay
1980 adana doğumlu. istanbulda yaşıyor. afyon kocatepe üniversitesi işletme mezunu. 1.67 boyunda 47 kilo. annesi ev hanımı, babası emekli. hobileri: araba kullanmak, gezmek, fotograf çekmek ve çekilmek. fobileri: karanlık, yalnızlık, kendini şirin, sempatik, kıskanç olarak tanımlıyor. galatasaraylı.
..............................................................
11 mustafa :
yaş : 23
yaşadığı şehir : aydın
eğitim : üni. ögrenci
meslek :
burcu :
23 yaşında. profesyonel futbolcu. yerel bir radyoda djlik yapmış. anne ve babası emekli muhasebeci. kuşadasında yaşıyorlar. hobileri:internet, spor, kaymak, dans etmek, şarkı sölemek. ünlü olup keşfedilmek istiyor. bu eve girmeyi çok istiyor. kız arkadaşı yok.
yazarın yorumu: genel olarak bayan yarısmacıları inceledigimizde, ya manken, ya foto model, ya sarkıcı, ya da hostes olduklarını goruyoruz. egitim durumnlarını inceledigimizde yine genel olarak lise ve acık ogretım mezunu ya da hala okuyor olduklarını goruyoruz, ustelik yas ortalamaları 25 civarında.
erkek yarı$macıları inceledigimde de sonuc pek farksız degil.
kendi acımdan du$undugum de, soyle bir tespit cıkarıyorum.
bunlar issiz gucsuz, bir baltaya sap olamamıs yurdum insanı.
(bkz: rampaların ustasıyım komplo teorilerinin hastasıyım )
efendim, bazı hatun yarı$macılarımız fingirdek gibi geldi bana! ama aralarında bana gore en durustu " bikem " neden diye soracak olursanız, kız dun acık acık " ben sesimi duyurmak zorundayım " deme cesaretini gostererek sepmatımı kazanmıs ve hatta sempatıden ziyade, taksiye cıktıgı zaman musterisi olarak arka koltuga oturmayı du$unuyorum. artık oradan bahcekoye mi gideriz, kılyosa mı? o zaman karar veririm.o derece ısındım kıza.
hele berrin diye bir hatun var ki, anam anam tıpkı ayse hatun onala bezetiyorum.tesadufe bak abi ikisi de adanalı, ikiside lise mezunu ve ikisi de manken (!) vay anam vay, buradan erdal acara seslenmek istiyorum, " abi yeni jenarasyon buyudu, serpildi bilgin olsun.
yarı$ma devam ediyor ve bizler de izlemeye devam edecegiz.
genel kanım, yine dandik yarı$macılar secilmis.zaten akıllı adamın ne isi var bu programda ? bu programdan pek verim beklemiyorum, zira koy abi 3-5 tane aykırı tip, ne bileyim felsefe, psikolojı vb bolumlerden mezun kırık tipler! iki tane rokcı, bir satanist, iki de ufo gormus masum koylu ilave et, bak bakalım programın reytinglerine ?
yine standart, v 8 ler, cadde ekolunden yetı$mıs tipler vs vs vs !
bu programcılar isi bilmiyor hocam.
01 mustafa :
yaş : 25
yaşadığı şehir : çanakkale
eğitim : üniversite
meslek : öğretmen
burcu : akrep
1982 ezine doğumlu. 25 yaşında. bekar. çanakkalede yaşıyor. ailesi köyde yaşıyor. 16 yaşında lise 3e giden bir kız kardeşi var. 18 mart üniversitesi beden eğitimi ve spor öğretmeni mezunu. mesleği beden öğretmeni. şuan çalışmıyor. 1.79 boyunda 74 kilo. hobileri: spor, tv, müzik dinelemek. futbol, hentbol ve masa tenisiyle ilgileniyor. fobileri yok. en sevdiği yemek kuru fasulye. pop müzik dinliyor. fenerbahçeli. dini islam. eğlenmek için spor yapıyor, müzik dinliyor ve tv izliyor. kendini doğru, dürüst ve güvenilir olarak tanımlıyor. doğallığı seviyor
--------------------------------------------------------------
02 ebru :
yaş : 27
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite
meslek : hostes
burcu : başak
1980 avustralia doğumlu. 27 yaşında.bekar.istanbulda yaşıyor. annesi yemin tercüman,babası tiyatrocu. babasını 3 yaşındayken kaybetmiş. bir ablası var evli 10 yaşında bir oğlu var. victorıa üniversity human develqoment mezunu. avustralyada profesyonel mankenlik ve thyde kabin memurluğu yapmış. türkiyeye gelince 20 kilo almış. 1.75 boyunda 68 kilo. hobileri: dalmak ve tenis. fobileri: periler, ruhlar. en sevdiği yemek ıspanak. kendini neşeli, pozitif ve dost olarak tanımlıyor. ideali kariyer sahibi olmak.
..............................................................
03 volkan :
yaş : 26
yaşadığı şehir : ankara
eğitim : üniversite
meslek : ağaç işleri endüstri müh.
burcu : akrep
1981 ankara doğumlu. 26 yaşında. bekar.ankarada yaşıyor. hacettepe üniversitesi ağaç işleri endüstri mühendisliği mezunu. basketbol antranörlüğü yapıyor. 1.83 boyunda 83 kilo. bir abisi var. annesi ev hanım. babası özel bir şirkette çalışıyor. hobileri:basket ve fıtness. fobileri: yükseklik. galatasaraylı. kendini şımarık, kıpır kıpır ve eğlenceli olarak tanımlıyor.
..............................................................
04 tuba :
yaş : 26
yaşadığı şehir : izmir
eğitim : üniversite(a.ö.f)
meslek : hostes
burcu : yengeç
1981 izmir karşıyaka doğumlu. bekar.izmirde yaşıyor. açıköğretim dış ticaret son sınıfta okuyor. bir dönem hosteslik yapmış. 1.66 boyunda 53 kilo. annesi ev hanımı. babası kuru bakliyat gıda ihracat-ithalat işiyle uğraşıyor. hobileri:seyhat etmek, uçmak, yüzmek. fobileri: akrep ve boğularak ölmek. fenerbahçeli. kendini inatçı, hırslı, dürüst ve dobra olarak tanımlıyor.
..............................................................
05 bikem :
yaş : 25
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite(a.ö.f)
meslek : solist
burcu : terazi
1982 istanbul doğumlu. istanbulda yaşıyor. anadolu üniversitesi kamu yönetimi son sınıfta okuyor. mesleği şarkıcı. okul konserlerinde ve 5 yıldızlı otellerde sahne almış. babası avukat. bir abisi var. hobileri:müzik dinlemek, şarkı söylemek, yüzmek, dans etmek. fobileri: karanlık. fenerbahçeli. kendini duygusal , inançlı ve inatçı olarak tanımlıyor. 70-80 bestesi var. albüm çıkarmak istiyor.
..............................................................
06 alkan:
yaş : 27
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite(a.ö.f)
meslek : oyuncu
burcu : başak
1980 istanbul doğumlu. istanbulda yaşıyor. evli. açıköğretimde öğrenci. şu anda internet cafe işletiyor. daha önce havayolu şirketinde stewardlık yapmış. 1.85 boyunda 75 kilo. annesi ev hanımı. babası ekip planlamada müdür. hobileri: gitar, müzik, motosiklet, seyahat, sinema. kendini sabırlı, duygusal, sempatik olarak tanımlıyor. galatasaraylı.
..............................................................
07 imran :
yaş : 24
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : lise
meslek : tele marketing
burcu : oğlak
1983 mersin doğumlu. istanbulda yaşıyor. bekar..lise mezunu. boyner backupta çalışmış. 1.72 boyunda 68 kilo. hobileri: evcil hayvan beslemek, ps2 oynamak, dans etmek, uzun sahil yürüyüşleri.. fobileri: asansörde kapalı kalmak. kendini zeki, kurnaz ve sevecen olarak tanımlıyor. idealinde güzellik uzmanı olmak var. beşiktaşlı.
..............................................................
08 cankan :
yaş : 25
yaşadığı şehir : izmir
eğitim : üniversite
meslek : ekonomist
burcu : başak
1982 izmir doğumlu. bekar. celal bayar üniversitesi işletme mezunu. 1.92 boyunda 92 kilo. hobileri:gezmek, eğlenmek. kendini yaratıcı, zeki ve duygusal olarak tanımlıyor. galatasaraylı. doğal olma özelliğine güveniyor.
..............................................................
09 kıvanc:
yaş : 21
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite
meslek : öğrenci
burcu : balık
1986 doğumlu. istanbulda yaşıyor. ışık üniversitesi ekonomi bölümünde okuyor. 1.79 boyunda 60 kilo. 16 yaşında bir erkek kardeşi varannesi emekli babası salyangoz üreticisi.. hobileri: spor, ps, muhabbet etmek, güldürmek ve gülmek. beşiktaşlı. kendini iyi,güleryüzlü ve sinirli olarak tanımlıyor. kardeşiyle arası çok iyi. karatede türkiye 5.si olmuş.
..............................................................
10 berrin :
yaş : 26
yaşadığı şehir : adana
eğitim : lise
meslek : tekstil
burcu : oğlak
1981 adana doğumlu. adanada yaşıyor. şuan tekstille ilgileniyor. 1.68 boyunda 44 kilo. babası vefat etmiş. hobileri: yüzmek, eğlenmek, voleybol oynamak. fobileri : asansör. beşiktaşlı. kendini zeki,sabırlı ve sorumluluk sahibi biri olarak tanımlıyor. alışveriş yapmayı seviyor. güzelliğine ve zekasına güveniyor.
..............................................................
11 gaye:
yaş : 19
yaşadığı şehir : ankara
eğitim : üniversite
meslek : antrenör, öğrenci, dj
burcu : başak
1987 altındağ doğumlu. ankarada yaşıyor. 1.60 boyunda 48 kilo. gazi üniversitesi beden eğitimi ve spor yüksek okulu antrenörlük bölümü son sınıfta. annesi ev hanımı babası gazeteci. hobileri: yüzmek, spor yapmak, dans etmek ve djlik. fobileri: örümcek ve çekirge. kendini azimli, inatçı ve iyimser olarak tanımlıyor. beşiktaşlı.yüzmede su birinciliği var. sualtı hokeyi oynuyor.
..............................................................
11 aynur :
yaş : 25
yaşadığı şehir : izmir
eğitim : lise
meslek : hostes,manken
burcu : koç
1982 bornova doğumlu. 25 yaşında.bekar. lise mezunu. hostes ve mankenlik yapıyor. 1.75 boyunda 47 kilo. hobileri:yüzmek, kitap okumak, tv seyretmek, fobileri yükseklik. kendini inatçı, iyi kalpli ve eğlenceli olarak tanımlıyor. fenerbahçeli. çocukları çok seviyor.
..............................................................
13 ozlem:
yaş : 27
yaşadığı şehir : istanbul
eğitim : üniversite
meslek : halkla ilişkiler
burcu : yay
1980 adana doğumlu. istanbulda yaşıyor. afyon kocatepe üniversitesi işletme mezunu. 1.67 boyunda 47 kilo. annesi ev hanımı, babası emekli. hobileri: araba kullanmak, gezmek, fotograf çekmek ve çekilmek. fobileri: karanlık, yalnızlık, kendini şirin, sempatik, kıskanç olarak tanımlıyor. galatasaraylı.
..............................................................
11 mustafa :
yaş : 23
yaşadığı şehir : aydın
eğitim : üni. ögrenci
meslek :
burcu :
23 yaşında. profesyonel futbolcu. yerel bir radyoda djlik yapmış. anne ve babası emekli muhasebeci. kuşadasında yaşıyorlar. hobileri:internet, spor, kaymak, dans etmek, şarkı sölemek. ünlü olup keşfedilmek istiyor. bu eve girmeyi çok istiyor. kız arkadaşı yok.
yazarın yorumu: genel olarak bayan yarısmacıları inceledigimizde, ya manken, ya foto model, ya sarkıcı, ya da hostes olduklarını goruyoruz. egitim durumnlarını inceledigimizde yine genel olarak lise ve acık ogretım mezunu ya da hala okuyor olduklarını goruyoruz, ustelik yas ortalamaları 25 civarında.
erkek yarı$macıları inceledigimde de sonuc pek farksız degil.
kendi acımdan du$undugum de, soyle bir tespit cıkarıyorum.
bunlar issiz gucsuz, bir baltaya sap olamamıs yurdum insanı.
(bkz: rampaların ustasıyım komplo teorilerinin hastasıyım )
efendim, bazı hatun yarı$macılarımız fingirdek gibi geldi bana! ama aralarında bana gore en durustu " bikem " neden diye soracak olursanız, kız dun acık acık " ben sesimi duyurmak zorundayım " deme cesaretini gostererek sepmatımı kazanmıs ve hatta sempatıden ziyade, taksiye cıktıgı zaman musterisi olarak arka koltuga oturmayı du$unuyorum. artık oradan bahcekoye mi gideriz, kılyosa mı? o zaman karar veririm.o derece ısındım kıza.
hele berrin diye bir hatun var ki, anam anam tıpkı ayse hatun onala bezetiyorum.tesadufe bak abi ikisi de adanalı, ikiside lise mezunu ve ikisi de manken (!) vay anam vay, buradan erdal acara seslenmek istiyorum, " abi yeni jenarasyon buyudu, serpildi bilgin olsun.
yarı$ma devam ediyor ve bizler de izlemeye devam edecegiz.
genel kanım, yine dandik yarı$macılar secilmis.zaten akıllı adamın ne isi var bu programda ? bu programdan pek verim beklemiyorum, zira koy abi 3-5 tane aykırı tip, ne bileyim felsefe, psikolojı vb bolumlerden mezun kırık tipler! iki tane rokcı, bir satanist, iki de ufo gormus masum koylu ilave et, bak bakalım programın reytinglerine ?
yine standart, v 8 ler, cadde ekolunden yetı$mıs tipler vs vs vs !
bu programcılar isi bilmiyor hocam.
(bkz: turklere ozgu davranıslar )
cuvalın patlaması ile annenin snipera donu$up, seyyar satıcıdan altıgı dandik united marka terlik ile nokta atı$ı yapmasına vesile olacak davranı$.
burada cocuga suc bulmamakta fayda var, zira karate, kung fu, aikido ya da gure$ kursları yerine, cocugu bale kursuna yazdıran ebeveynler, nazarımda sucludur.
ne yani cocuk balet olacakta bir boka mi yarayacak ?
kulturel faaliyet adı altında, cocugun egitim sureci boyunca sınıf arkada$ları tarafından dayak yemesi, a$agılanması, ibne yaftası yapı$tırılması, kızlar tarafından iplenmemesi gibi, bir takım psikolojik rahatsızlıklara yol acması olasıdır.
bu sebepten mutevellik, cocugu en yakın savas sanatları kursuna yazdırmak ya da cuvala aduket cekmesine izin vermek gerekir ki, velet tecrube kazansın.
cuvalın patlaması ile annenin snipera donu$up, seyyar satıcıdan altıgı dandik united marka terlik ile nokta atı$ı yapmasına vesile olacak davranı$.
burada cocuga suc bulmamakta fayda var, zira karate, kung fu, aikido ya da gure$ kursları yerine, cocugu bale kursuna yazdıran ebeveynler, nazarımda sucludur.
ne yani cocuk balet olacakta bir boka mi yarayacak ?
kulturel faaliyet adı altında, cocugun egitim sureci boyunca sınıf arkada$ları tarafından dayak yemesi, a$agılanması, ibne yaftası yapı$tırılması, kızlar tarafından iplenmemesi gibi, bir takım psikolojik rahatsızlıklara yol acması olasıdır.
bu sebepten mutevellik, cocugu en yakın savas sanatları kursuna yazdırmak ya da cuvala aduket cekmesine izin vermek gerekir ki, velet tecrube kazansın.
300 spartalı’da, persleri thermopylae gecitinin arkasına yonlendirerek kral leonidas’a ihanet eden hafif quasimodo’yu anımsatan yunanlı karakter.
efliyates diye okunur.
nedir abi milletin bu tip ucubelerden cektigi ?
yuzuklerin efendisine bakıyoruz, orada da gollum ibnesi var.
yazarın tespiti:
film boyunca kral leonidas’tan cok saglam iki ayar yemi$tir ki, bu durumu kompleks yapıp ıhanet etmesi gayet normal, zira sozlukte dahi ayar yiyen yazar arkadaslarımızın akabinde sol frame’in nasıl a. koyduklarını gozlemliyoruz.
(bkz: insan psikoljisi)
bu ucube savasmak ister ve kral leonidas’a talebını iletir.
ayar 1:
affiliates: izin verin kralım sava$arak babamın adını onurlandırayım
leonidas: zırhını kaldırabildigin kadar kaldır affiliates
affiliates: kalkmıyor amk,
leonidas: baban seni guzel egitmis ama yeterlı degılsın
affiliates: izin verin kralım cok pers oldurebilirim, hayt huyt, obarak
leonidas: bak allan ucubesi, baban sana bizim phalanx’ımız nasıl ı$ler ogretmedi mi ?
affiliates: ama kralım
leonidas: kralının am.koyim sana bır sey olmasın! bizler gecilmesi zor, ust duzey bir birligiz, her spartalı solundaki adamı enseden, baldıra kadar kalkanı ile korur affiliates, anladın mı? enseden baldıra kadar (!) eger kucucuk bir acıklık verırsek phalanx yalan olur bende senın gotunu keserim.
affiliates: dogan gorunumlu sahin gibi duruyor olabılırım ama, anam avradım olsun sava$abilirim
leonidas: uzgunum dostum, eger yunanıstan’ın basarısı icin yardımcı olmak ıstıyorsan olulerı topla, yaralılara su ver, kısaca meydancı ol sen yarram!
ayar 2:
affiliates, perslere ates gecitlerinin arkasına giden keci yolunu gosterir ve spartalıların cevresinin sarılmasını saglar.bunun uzerinde pers kralı ve ordusu bir avuc spartalının cevresini sarar ve leonidas’a ahkam keserler.
pers elcisı: kral leonidas, bu tradejiyi tam bir kahramanlıga cevırdınız, sizi kutluyorum ama tanrısal kralımız bagıslayıcıdır, eli acıktır, comerttir.eger tanrısal kralımızın onunde diz cokerseniz sparta pers ımparatorlugunun himayesi altına gırecek ve eskısınden daha guclu, daha zengin olcakatır.ayrıca kral leonidas, pers ordularının generalı olarak tum dunyaya hukmetmemıze onculuk yapabılır ve adınızı tarıhe yazdırabilirsiniz.
leonidas: telefonla joker hakkı mı kullanabilir miyim ?
affiliates : leonidas mantıgını kullan, adamlarını dusun, yunanıstanı dusun lutfen diz cok, tanrısal kral kserkses’in onunde egil ve catalını goster.
leonidas: (bkz: sen affiliates ömur boyu ya$ayasın )
affiliates : nerde o gunler " leo " ? kserkses’ın bana ayarladıgı karıları gorsen olmek istemezsin yarram.ha unutmadan " leo " senin karı polikikacılara veriyormus.
leonidas: ibnelik yapma affiliates
efliyates diye okunur.
nedir abi milletin bu tip ucubelerden cektigi ?
yuzuklerin efendisine bakıyoruz, orada da gollum ibnesi var.
yazarın tespiti:
film boyunca kral leonidas’tan cok saglam iki ayar yemi$tir ki, bu durumu kompleks yapıp ıhanet etmesi gayet normal, zira sozlukte dahi ayar yiyen yazar arkadaslarımızın akabinde sol frame’in nasıl a. koyduklarını gozlemliyoruz.
(bkz: insan psikoljisi)
bu ucube savasmak ister ve kral leonidas’a talebını iletir.
ayar 1:
affiliates: izin verin kralım sava$arak babamın adını onurlandırayım
leonidas: zırhını kaldırabildigin kadar kaldır affiliates
affiliates: kalkmıyor amk,
leonidas: baban seni guzel egitmis ama yeterlı degılsın
affiliates: izin verin kralım cok pers oldurebilirim, hayt huyt, obarak
leonidas: bak allan ucubesi, baban sana bizim phalanx’ımız nasıl ı$ler ogretmedi mi ?
affiliates: ama kralım
leonidas: kralının am.koyim sana bır sey olmasın! bizler gecilmesi zor, ust duzey bir birligiz, her spartalı solundaki adamı enseden, baldıra kadar kalkanı ile korur affiliates, anladın mı? enseden baldıra kadar (!) eger kucucuk bir acıklık verırsek phalanx yalan olur bende senın gotunu keserim.
affiliates: dogan gorunumlu sahin gibi duruyor olabılırım ama, anam avradım olsun sava$abilirim
leonidas: uzgunum dostum, eger yunanıstan’ın basarısı icin yardımcı olmak ıstıyorsan olulerı topla, yaralılara su ver, kısaca meydancı ol sen yarram!
ayar 2:
affiliates, perslere ates gecitlerinin arkasına giden keci yolunu gosterir ve spartalıların cevresinin sarılmasını saglar.bunun uzerinde pers kralı ve ordusu bir avuc spartalının cevresini sarar ve leonidas’a ahkam keserler.
pers elcisı: kral leonidas, bu tradejiyi tam bir kahramanlıga cevırdınız, sizi kutluyorum ama tanrısal kralımız bagıslayıcıdır, eli acıktır, comerttir.eger tanrısal kralımızın onunde diz cokerseniz sparta pers ımparatorlugunun himayesi altına gırecek ve eskısınden daha guclu, daha zengin olcakatır.ayrıca kral leonidas, pers ordularının generalı olarak tum dunyaya hukmetmemıze onculuk yapabılır ve adınızı tarıhe yazdırabilirsiniz.
leonidas: telefonla joker hakkı mı kullanabilir miyim ?
affiliates : leonidas mantıgını kullan, adamlarını dusun, yunanıstanı dusun lutfen diz cok, tanrısal kral kserkses’in onunde egil ve catalını goster.
leonidas: (bkz: sen affiliates ömur boyu ya$ayasın )
affiliates : nerde o gunler " leo " ? kserkses’ın bana ayarladıgı karıları gorsen olmek istemezsin yarram.ha unutmadan " leo " senin karı polikikacılara veriyormus.
leonidas: ibnelik yapma affiliates
(bkz: thermopylae)
batı uygarlıkları icin bir donum noktası olarak nitelendirilen, persler ve yunanlılar arasında ya$anmıs sava$.
sava$ın ya$andıgı yer, yunanıstanda bulunan unlu thermopylae ( ates gecitleri )gecitidir.
300 spartalı adlı film incelendiginde, pers kralı dariusun atinalılara yenilmesi ile gaza gelen dariusun oglu kserkses, babasının ruyası olan " toprak geni$letme " devrimini devam ettirmi$tir.
o donemin bilinen en nufuslu sehri atina, kazanmasına ragmen pers orduları ile girdigi amansız sava$lar neticesinde oldukca zayıf du$mustur.
bu durumu fırsat bilen pers kralı kserkses, sayıları milyonlar ile nitelendirilen buyuk ordusunu helles pontosu gecerek yunanıstan uzerine gondermi$tir.
atinalılar ile yıldızı hicbir zaman barı$mayan spartalılar buyuk bir cesaret ornegi gostererek muttefikleri arkadialılar ve boeotialiler ile pers ordusunu yava$latmak uzere ates gecitlerine ilerlemi$lerdir.
burada amac, yunanistan halkının topyekun birle$ip bir ordu olu$turmasını saglayacak zamanı kazanmaktır.bunun icin spartanın en cesur 300 askeri secilir ve sparta kralı leonidas onderliginde ates gecitlerine konu$lanır.burada 7 gun suren cetin direni$in sonunda kral leonidas ve 300 adamı olur.bu sure icinde buyuk bir ordu olu$turan yunanlılar persleri bozguna ugratır.
batı uygarlıkları icin bir donum noktası olarak nitelendirilen, persler ve yunanlılar arasında ya$anmıs sava$.
sava$ın ya$andıgı yer, yunanıstanda bulunan unlu thermopylae ( ates gecitleri )gecitidir.
300 spartalı adlı film incelendiginde, pers kralı dariusun atinalılara yenilmesi ile gaza gelen dariusun oglu kserkses, babasının ruyası olan " toprak geni$letme " devrimini devam ettirmi$tir.
o donemin bilinen en nufuslu sehri atina, kazanmasına ragmen pers orduları ile girdigi amansız sava$lar neticesinde oldukca zayıf du$mustur.
bu durumu fırsat bilen pers kralı kserkses, sayıları milyonlar ile nitelendirilen buyuk ordusunu helles pontosu gecerek yunanıstan uzerine gondermi$tir.
atinalılar ile yıldızı hicbir zaman barı$mayan spartalılar buyuk bir cesaret ornegi gostererek muttefikleri arkadialılar ve boeotialiler ile pers ordusunu yava$latmak uzere ates gecitlerine ilerlemi$lerdir.
burada amac, yunanistan halkının topyekun birle$ip bir ordu olu$turmasını saglayacak zamanı kazanmaktır.bunun icin spartanın en cesur 300 askeri secilir ve sparta kralı leonidas onderliginde ates gecitlerine konu$lanır.burada 7 gun suren cetin direni$in sonunda kral leonidas ve 300 adamı olur.bu sure icinde buyuk bir ordu olu$turan yunanlılar persleri bozguna ugratır.
hemen hemen her girimin altına " bkz " verme ihtiyacı hisseden yazar.hayır konuyu betimlese opup ba$ımın ustune koyacagım ama ilk bakı$ta muskulpesent bir ınsan gibi duruyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?