günümüzde ve ülkemizde bu görüşe hak verip vermemek pek mümkün değildir. nitekim dinimizi öğrenerek değil, dayatmayla öğreniyoruz. günümüz kızları da bir çoğu aile ve toplum baskılarıyla örtünmektedir. yine de aile baskısı olmadan örtünenler de vardır. bu kişilerde dinlerini baskıyla değil eğitimle öğrenen kişilerdir. hal böyle olunca dayatmayla başlarını bağlayan bayanlar tabiki özgür iradelerinde kapanmayı istemez. özgür iradeleriyle değil sebeplerini bile sorgulayamadıkları baskılar sonucu başlarını bağlamaktadırlar.
yani din baskıyla değil, eğitimle öğretilir. başörtüsü de zorla takılmaz.
nükleer olsun bizim olsun...
çernobil nükleer enerji için inanılmaz kötü bir reklam olmuştur. halbuki nükleer santrallere işlerini aksatmayan insanlar yerleştirdiğinizde hiç bir tehlikesi yoktur. bir defa yüklenir yılda bir bakımı yapılır, akabinde hiçbir enerji sıkıntınız olmaz. elektrik enerjisi için garanti çözümdür. ancak! hiçkimse şehrine nükleer santral kurulmasını istemez. çünkü çernobilin d.karadeniz üzerindeki etkileri halen görülmektedir. istisnasız her ailede bir kanser hastalığı vardır.
bor mineralinin geleceğin petrolu olacağına inanılır. nitekim petrol kaynaklarının bitmeye yaklaşması ve dünya üzerindeki bor rezervlerinin hatırısayılır miktarının türkiye de bulunması, gelecekte dünyanın bor için türkiyeye bağlı kalacağına inanılır.
halbuki bor minerallerinin sanıldığı gibi %80 i türkiye de değildir. yaklaşık %40 lık bir miktarı türkiyededir. ayrıca bor minarali bir yakıt değildir. yani ham haliyle kullanılamaz. boru kıymetli yapan hidrojen taşıyabilme yeteneğidir. üzerine yüklediğiniz hidrojen bor u yakıt haline getirir. hal böyle olunca bor kadar hidrojen e de ihtiyaç vardır. hidrojen dediğiniz de bakkalda manavda satılan birşey değildir. en basit olarak suyun elektrolizinden elde edilebilir. ancak bunun içinde elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. hal böyle olunca hidrojeni elde edip, bor a yüklemek oldukça maliyetli olabiliyor.
bu durumda önce hidrojen elde etme tekniklerini geliştirmek gerekir. birde elaleme gelin boru işleyin bize de payımızı verin demek en büyük intahardır. yıllardır kurduğumuz enerji santrallerini efendim , malezyalılar, japonlar , koreliler yaptı. beyin göçü yaşadığımız için kendi bilim adamlarımızı, kalifiye mühendislerimizi yetiştiremedik. kendi sistemlerimizi kuramadık. unutulmamalıdır ki insana yapılan yatırım hiç bir zaman zarara uğratmaz. bu demek oluyor ki en baştan toplarsak. kıymetli! bor mineralimiz için önce mühendis yetiştirmeliyiz, sonra hidrojen elde etme sistemlerini geliştirmeliyiz, sonra bor a hidrojen yüklemeliyiz, sonra da borla çalışan sistemleri dünya piyasasına kabul ettirmeliyiz. ondan sonra belki denildiği ve sanıldığı kadar kıymetli bişey olabilir bor.
halbuki bor minerallerinin sanıldığı gibi %80 i türkiye de değildir. yaklaşık %40 lık bir miktarı türkiyededir. ayrıca bor minarali bir yakıt değildir. yani ham haliyle kullanılamaz. boru kıymetli yapan hidrojen taşıyabilme yeteneğidir. üzerine yüklediğiniz hidrojen bor u yakıt haline getirir. hal böyle olunca bor kadar hidrojen e de ihtiyaç vardır. hidrojen dediğiniz de bakkalda manavda satılan birşey değildir. en basit olarak suyun elektrolizinden elde edilebilir. ancak bunun içinde elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. hal böyle olunca hidrojeni elde edip, bor a yüklemek oldukça maliyetli olabiliyor.
bu durumda önce hidrojen elde etme tekniklerini geliştirmek gerekir. birde elaleme gelin boru işleyin bize de payımızı verin demek en büyük intahardır. yıllardır kurduğumuz enerji santrallerini efendim , malezyalılar, japonlar , koreliler yaptı. beyin göçü yaşadığımız için kendi bilim adamlarımızı, kalifiye mühendislerimizi yetiştiremedik. kendi sistemlerimizi kuramadık. unutulmamalıdır ki insana yapılan yatırım hiç bir zaman zarara uğratmaz. bu demek oluyor ki en baştan toplarsak. kıymetli! bor mineralimiz için önce mühendis yetiştirmeliyiz, sonra hidrojen elde etme sistemlerini geliştirmeliyiz, sonra bor a hidrojen yüklemeliyiz, sonra da borla çalışan sistemleri dünya piyasasına kabul ettirmeliyiz. ondan sonra belki denildiği ve sanıldığı kadar kıymetli bişey olabilir bor.
lazca : zugasi bozo
evet sayın seyirciler 74345 biletli seyirci bizi izliyor. saha futbola müsait inanılmaz bir maç bizi bekliyor.
bir refleks gibidir. eğer deniz kenarında çakıllık bir alanda bulunuyorsanız " bu taşlar buraya atılacak" deyip teker teker denize taşların fırlatılmasından ibarettir.
o kadar kötü maç yönetmiştir ki galatasaray galibiyetin tadını dahi çıkartamımıştır.
fizik gücü oldukça kötü olan, koşarken güçsüzlükten düştüğünde hakemin "yahu buna kimse dokunmadı niye düştü" deyip sarı kartı bastığı oyuncu
bir sevgiliden gelen mesaj içeriği olduğunda, insana en ağır küfürlerden daha ağır gelir. karşısında oturup ağlamaktan başka çaren kalmaz.
çikolatanın insan vucudunda böyle bir etkisi vardır. nitekim fazlası da ishal yapar.
ne mal olduğu yıllardır bilinen magazin malzemesi...
ölürken fantazi aramak...
dk.26 fenerbahceli lugano gozluguyle birlikte saha disina çikti
bidanem
hatayı aldık mı?
seytanin yeryuzune inmis hali
vur ama öldürme gibi bişeyy
muhtemelen öncesinde saatlerce süper slow şarkılar dinlenmiştir.
-teyze mühendislik okuyorum
-2 yıllık mı?
-len!
-2 yıllık mı?
-len!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?