türkçe dili seçili ve t9 sözlüğü açıkken telefonda "dal.gb" yazan bir rakam. sanırım biri bize bir şey anlatmaya çalışıyor ama aklıma ilk gelen "dallama gençler birliği" nin kısaltılmışı oldu.
sevgilisinin kaşar olduğunu farkedip tost yaparak imha etmeye çalışan kişi aktivitesi.
bir de bunun sevgilisinin motor olduğunu öğrenen bazı manyaklar versiyonu vardır bu manyaklarda sevgilisine pervane taktıktan sonra elektirik vermek suretiyle vantilatör yapmaktadırlar.
bir de bunun sevgilisinin motor olduğunu öğrenen bazı manyaklar versiyonu vardır bu manyaklarda sevgilisine pervane taktıktan sonra elektirik vermek suretiyle vantilatör yapmaktadırlar.
1996 model necati şaşmaz görmek isteyenler için üşenmeyip aramaya inanıp bir iki adet link elde etmiş bulunmaktayım.
http://www.aydinses.com/haberresim/00963.jpg
http://www.internethaber.com/images/news/8467.jpg
http://www.aydinses.com/haberresim/00963.jpg
http://www.internethaber.com/images/news/8467.jpg
gelmiş geçmiş en büyük kadın caz vokalisti ve caz`in siyahi tombik teyzesi. lois amstrong, duke ellington, charlie parker gibi caz`in ağır taşlarıyla beraber çalışmışlardır. caz da hatun vokalist denince akla gelen ilk iki isim etta james ve ella fitzgerald dir.
yaşarken haremlerindeki hatunların daha fazla olmasından mütevellit yakınmaları isyan etmeleri durumu. sen tut 600 yıl dünyaya hükmeden bir imparatorlukta padişahlık yap 50 - 60 hatunluk haremin olsun sonra vefaat et 5 tane huri versinler olacak iş değil şerefsizim.
askerlikteki son 10 gün için bu başlık cuk diye oturmaktadır zira bir fiil 550 gün askerlik yapmış biri olarak 540 gün hiç umurmda olmazken son 10 gün cehennem azabı yaşamıştım.ben geçtim kendimden, uçak geçti, otobüs geçti,kimler geldi kimler geçti ama o 10 gün geçmedi, geçmek bilmedi amına koyim..
ben yıllarca merak ettim acaba atalarımız buna daha güzel bir isim bulamazlar mıydı neden 31 diye?. hadi illa rakamla belirtecen neden 31? ne kadar salakça geliyor bana.
elvis costello’nun mükemmel bir parçası.
mükemmel şarkılarla dj armes
sanki bir futbol takımıymışda şike yapıp kupa almış gibi bir zihniyetle yaklaşılan bir yazar, sadece yazar değil nobel ödülü alan bir türk yazar.
dinine, peygamberine papa tarafından küfredilmiş hakaret edilmiş bir türkiye nasıl olurda sırf aman imajımız bozulmasın papayı en iyi şekilde ağırlayalımda dünyaya kendimizi tanıtalım diye papa denilen herifi krallar gibi misafir edip, bu ülkenin edebiyat kapısını tüm dünyaya açmış bir türk yazarı daha tek bir kitabını okumadan acımasızca eleştirebilmişlerdir anlayamadım.
efendiler! orhan pamuk`un şahsında türkiye ve türkler de ödüllendirildi. kitapları neredeyse tüm dünya dillerine çevirilmiş bir yazarımız var bizim. bu nedemek? bu şu demek bu nobel ödülü, dünyanın ilgisini türkiye’ye yöneltecektir. bu yöneliş alışık olduğumuz ve yorulduğumuz gibi siyasi açıdan değil, kültürel açıdan ve sanat açısından olacaktır. dünya edebiyatı türk edebiyatını tanıyacak bu sayede bir çok yazarımızın da kitapları yabancı dillere çevirelecektir. orhan pamuk`u siyasi görüşleri yüzünden eleştirenler tek başına bir yazarın türk kültürüne ve türkiye’ye nasıl devasa kapılar açtığını, nasıl hizmet ettiğini anlamamakta ısrar etmekteler.
gabriel marcia marquez, 1982 yılında nobel ödülünü aldığında dünya latin amerika edebiyatına tam anlamı ile yabancıydı. o ödül sayesinde bu edebiyat ilgi çekti ve dünya edebiyatının ayrılmaz parçası haline geldi.
isveç akademi sekreteri horace engdahl ödülü kimin kazandığını açıkladıktan sonra, ödül verilme gerekçesini şöyle açıklıyor
"çağdaş romanın köklerini genişlettiği için..."
ve ekliyor
"bunun anlamı şudur: kendisinin romanı, bizim, batılıların elinden aldığı ve bizim şimdiye kadar gördüğümüz romandan tamamen başka bir şeye dönüştürdüğü söylenebilir..." bu nedemek biliyor musunuz? orhan pamuk dünya edebiyatında çığır açıcı bir yazar olarak kabul edilmiştir demek yani sadece temada, kurguda, dilde değil, paradigmada da, anlayışta da yenilik.
ankara ticaret odası başkanı sinan aygün 32. gün programında "orhan pamuk`un tek eserini bile okumadım sadece söylediği cümleler yüzünden o adamı sevmiyorum ve ödüle kuşku ile yaklaşıyorum" demişti evet bir ülke başkentindeki ticaret odası başkanı bile böylesine bilinçsiz bir şekilde türkiye kapılarını dünyaya açan önemli bir yazarı linç etmesi ne acıdır. sormak isterdim sinan aygüne kaç edebi eser okudun ki orhan pamuğu okuyasın tek derdin tv tv gezip show yaparak koltuğunu korumaya çalışmak değil midir?
sevgili orhan pamuk ülkem adına, türk edebiyatı adına ve son 100 yıldır türkiyenin tüm dünyaya verdiği kötü imajına karşılık güzel ve kalıcı bir imajla bizi tanıttığın için minnetarım.
dinine, peygamberine papa tarafından küfredilmiş hakaret edilmiş bir türkiye nasıl olurda sırf aman imajımız bozulmasın papayı en iyi şekilde ağırlayalımda dünyaya kendimizi tanıtalım diye papa denilen herifi krallar gibi misafir edip, bu ülkenin edebiyat kapısını tüm dünyaya açmış bir türk yazarı daha tek bir kitabını okumadan acımasızca eleştirebilmişlerdir anlayamadım.
efendiler! orhan pamuk`un şahsında türkiye ve türkler de ödüllendirildi. kitapları neredeyse tüm dünya dillerine çevirilmiş bir yazarımız var bizim. bu nedemek? bu şu demek bu nobel ödülü, dünyanın ilgisini türkiye’ye yöneltecektir. bu yöneliş alışık olduğumuz ve yorulduğumuz gibi siyasi açıdan değil, kültürel açıdan ve sanat açısından olacaktır. dünya edebiyatı türk edebiyatını tanıyacak bu sayede bir çok yazarımızın da kitapları yabancı dillere çevirelecektir. orhan pamuk`u siyasi görüşleri yüzünden eleştirenler tek başına bir yazarın türk kültürüne ve türkiye’ye nasıl devasa kapılar açtığını, nasıl hizmet ettiğini anlamamakta ısrar etmekteler.
gabriel marcia marquez, 1982 yılında nobel ödülünü aldığında dünya latin amerika edebiyatına tam anlamı ile yabancıydı. o ödül sayesinde bu edebiyat ilgi çekti ve dünya edebiyatının ayrılmaz parçası haline geldi.
isveç akademi sekreteri horace engdahl ödülü kimin kazandığını açıkladıktan sonra, ödül verilme gerekçesini şöyle açıklıyor
"çağdaş romanın köklerini genişlettiği için..."
ve ekliyor
"bunun anlamı şudur: kendisinin romanı, bizim, batılıların elinden aldığı ve bizim şimdiye kadar gördüğümüz romandan tamamen başka bir şeye dönüştürdüğü söylenebilir..." bu nedemek biliyor musunuz? orhan pamuk dünya edebiyatında çığır açıcı bir yazar olarak kabul edilmiştir demek yani sadece temada, kurguda, dilde değil, paradigmada da, anlayışta da yenilik.
ankara ticaret odası başkanı sinan aygün 32. gün programında "orhan pamuk`un tek eserini bile okumadım sadece söylediği cümleler yüzünden o adamı sevmiyorum ve ödüle kuşku ile yaklaşıyorum" demişti evet bir ülke başkentindeki ticaret odası başkanı bile böylesine bilinçsiz bir şekilde türkiye kapılarını dünyaya açan önemli bir yazarı linç etmesi ne acıdır. sormak isterdim sinan aygüne kaç edebi eser okudun ki orhan pamuğu okuyasın tek derdin tv tv gezip show yaparak koltuğunu korumaya çalışmak değil midir?
sevgili orhan pamuk ülkem adına, türk edebiyatı adına ve son 100 yıldır türkiyenin tüm dünyaya verdiği kötü imajına karşılık güzel ve kalıcı bir imajla bizi tanıttığın için minnetarım.
19 aralık 2000 kıbrıs harekatından sonra en büyük harekat olarak nitelendirilir. yaklaşık 12.000 askerin yer aldığı bu harekat eş zamanlı olarak 20 hapishanede birden yapıldı. zaten tutuklu ve tecrit altında olan tutuklular sabaha karşı saat 4:30 civarında emperyalizm`in köpeklerinin verdiği emirle katledildiler. bu acı katlediliş yine ne yazıkki merhum ecevit döneminde yaşanmıştır. üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen tek bir katliamcı yargılanmamış ve cezalandırılmamıştır. emperyalizm ve oligarşi`nin zulmü, işkencesi ve tecrit`ine rağmen düşüncelerinden vazgeçmeyen mahkumlar bir bir kurşun yağmuruna tutulup öldürüldüler. 19 aralık turkiye solunun hapishane tarihi`ne kanlı kalemlerle bir kez daha yazılmıştır. 19 aralik 2000 unutulmayacak ve unutturulmayacak.. tecrite karşı f tipi`ne karşı direnen mahkumlara kulak verilmediği sürece bu gün hala ölüm orucunda olan avukat behiç aşçı, gülcan güroğlu ve sevgi saymaz gibi yiğit insanları da kaybedeceğiz. katledenlerden bir gün hesap sorulacaktır.
ankaranın en eski ticari yapısına sahip bir yokuş. büyük mağazalar, gross marketler açılmadan evvel ankaralı kumaşından tut, ayakkabısına, tabağından tut tarağına kadar herşeyini buradan temin ederdi. ne varki burası tüm büyük mağazalara rağmen hala işlevselliğini yitirmemiştir insanlar hala o yokuşun dikliğine rağmen orayı sahipsiz bırakmamıştır. hala alışverişlerini oradan yapan bir çok ankaralı mevcuttur.
(bkz: cikrikcilar yokusu)
cüneyt arkın kişisinin bir dünyayı kurtarma projesi ile yola çıkıp aynı çılgınlıkla iki adet film çekmesi hadisesi. kardeşim napıyorsunuz siz? tüm dünyaya bir kez rezil ettin bizi e şimdi bu ikinci film niye? siktin attın imaj mimaj kalmadı elin ecnebisi götüyle gülsün çevirdiğin filmlere siz kesenizi doldurun.
hayır o değilde bu adamın yaşındakiler allah korkusundan namaza niyaza filan başladılar bu amcam hala yok uzaydı yok karateydi yok düşmandı zıplayıp duruyor ne enerji varmış arkadaş ben bittim sen bitmedin be.
hayır o değilde bu adamın yaşındakiler allah korkusundan namaza niyaza filan başladılar bu amcam hala yok uzaydı yok karateydi yok düşmandı zıplayıp duruyor ne enerji varmış arkadaş ben bittim sen bitmedin be.
özellikle rakı veya bir iki parmakla rahatça tutulabilinen kadehleri tutarken alınan serçe parmak pozisyonudur. kişi istem dışı olarak her kadehi tuttuğunda ve kadehi ağzına götürdüğünde serçe parmak özerkliğini ilan eder sanki o ele ait değilmiş gibi dışa doğru şahlanır.
muhteşem şarkılar eşliğinde dj armes.
sözlükte yazarların kişisel bilgilerini verdikleri, 20 kasım ankara kar yağışı, 16 ocak x in gerdek gecesi, 7 ekim x ile y nin box maçı gibi başlıklara bir alternatif.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?