bilgi sözlük'e farklı bir güven hissederek geldik. oniki yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen, yeni katıldığım için olsa gerek, benim için sahiplenmeye çalıştığım bir çocuk gibi desem -yok yok- abartmış olmam.
daha detaylı bahsetmek de umarım fırsat olur. ilk projemin adı konya ovası projesi (kop). bu gibi oksijen masraflarının, nasıl olsa artık pek ot bitmeyen konya ovası'nda bir araya getirilerek helyum bombası ile imha edilmesinden oluşuyor. beğenmeyenlerin seslerini duyar gibiyim. ikinci projemin adı ise rönesans. malumunuz avrupa'yı karanlık orta çağdan -orta çağ demişken ingmar bergman'ın yedinci mühür filminden bahsetmemek olmaz sanırım. zira filmde orta çağ kafasını da görmekteyiz ne de olsa- aydınlanma çağına geçişi rönesans ve reform sayesinde olmuştur. ülkemizde iyi şeylerin olmasını görmek için en az dört ya da beş neslin geçmesini beklemek yerine on yıllık bir rönesans dönemi başlatıyoruz. tüm eğitim sistemi baştan alınarak teoriden ziyade insanlığa, bilime, sanata yönelen bir eğitime yönelinecek ve katılım öğrencilerle sınırlı kalmayacak. malum eğitim ailede başlar. tüm ülkede her yaştan insanımıza ulaşarak kendi aydınlanmamızı yaratacağız bu projeyle.
her tekrarını izlediğimde farklı bir detayını farkettiğim, sadece behzat ç. nin değil; türk dizi tarihinin en güzel bölümüdür. öyle ki bu bölümün filmi yapılmış olsaydı, her ne kadar diziyi izlememiş olanlara karışık gelecek olsa da (aslında diziyi izlemiş olanlar dahi eminim ilk başlarda "ne oluyor lan!" tarzı bir tepki vermiştir) eminim sıradışı bir iş çıkmış olacak ve türk sinemasının harika örneklerinin arasına girecekti. son olarak bölümün yönetmenliğini david lynch'in yaptığını iddia edenler de bulunmaktadır.
bir keresinde sol el parmaklarımı sayarken 6 rakamına ulaşmıştım. dünyalar benim olmuştu.
en büyük temsilci ise bana göre kesinlikle jean paul sartre'dir. bulantı isimli kitabında roquentin isimli karakterin kendisine ve tüm dünyaya duyduğu tiksinti üzerinden varoluşçuluk felsefesi açık ve anlaşılır bir biçimde okuyucuya aktarılmaktadır. normalde okuduğum satırların altını çizmek gibi bir alışkanlığım hiç mi hiç olmasa da bu kitabının her yerini çizip karaladım desem doğru bir tanımlama yapmış olurum.
-kadınlara seçme ve seçilme hakkının birçok ülkeden daha önce verilmesi
-türkan saylan'ın cüzzam üzerine yaptığı çalışmalar
-necmettin erbakan'ın motor ve makinalar üzerine yaptığı çalışamlar
-kalp cerrahımız mehmet öz
-cern'deki sayısız bilim insanımız
-türkan saylan'ın cüzzam üzerine yaptığı çalışmalar
-necmettin erbakan'ın motor ve makinalar üzerine yaptığı çalışamlar
-kalp cerrahımız mehmet öz
-cern'deki sayısız bilim insanımız
alıntı yapıyorum izninizle "bilim,sanat, teknoloji,insan hakları gibi aklınıza gelebilecek hiç bir dalda medeniyete bir tuğla koyacak hiç bir başarısı olmamasıdır" denmiş. gayet tabii ki necmettin erbakan'ın veya mehmet öz'ün çalışmaları yer çekimi yasası, elektrik, uzay araştırmaları kadar büyük olmasa da bilim, teknoloji dallarında medeniyete bir tuğla koymuştur; katkı yapmıştır. osman hamdi bey olsun henüz 8 yaşında paris radyosunda konser veren idil biret olsun, ali ekber çiçek'in a.b.d de aldığı yaşam boyu sanatçı ödülü olsun sanatta da önemli başarılarımız olmuştur. orhan pamuk, zülfü livaneli, elif şafak, yaşar kemal gibi yazarlarımızın kitapları sayısız dile çevrilmiştir. yurtdışından bir çok insanın saygı duyduğu bu isimlere haksızlık etmeyelim derim.
bu kişilere hadi çapkınlık yapalım demeye kalkarsanız, bizden geçti artık evliyiz diyerek betondan bir savunma hattı oluştururlar. ah be evli olmasan (bkz: gecelik ilişki istesem istanbul'da kadın kalmazdı)
karakter sınırına uğramamış hali sahip olduğu kitap sayısı, ayakkabı ve çanta sayısından fazla olan kız şeklinde olacaktı. bunu bir kriter olarak görmemek gerekir; ancak bugüne kadar sadece bir kişiden olumlu sonuç duymuşluğum var. evlendi tabii ki.
bugünkü doping itirafı sırasında, gözlerinden akan yaşı görünce derhal emel sayın dinleyip, biramı daha hızlı içmeme sebep olan insanımsı.
türkmenistan cumhurbaşkanı gurbanguly berdimuhamedow ile kurdukları güçlü ve güvene dayalı ilişkilerin sayesinde de türkmenbaşı havalimanı, aşkabat havalimanı kompleksi, türkmenbaşı deniz suyu arıtma tesisi, aşkabat olimpiyat kompleksi, aşkabat - türkmenbaşı otoyolu gibi projeleri başarılı bir şekilde tamamlamış veya tamamlamakta olan inşaat şirketi. türkmenistan'da ilk olarak aldıkları bir kaldırım imalatı işi ile başlayarak bugün bahsettiğim projelere kadar gelmişlerdir. şirketin yönetim kurulu aynı zamanda lisede oynadıkları basketbol takımının da ilk beşini oluşturmaktaydı. 2015 yılında kadın çalışan sayısını en çok arttıran şirket unvanına sahip olmaları ise ayrı bir meziyet. bununla beraber çok ilginç bir üst düzey yöneticileri bulunmaktadır. haftanın hemen her günü tüm çalışanlara attığı toplu mailler ile zeytinyağı, soğan, sarımsak yemek ve spor yapmak gibi sağlıklı yaşam tavsiyelerinde bulunmasına rağmen şirket yemeklerinin berbat yağlarla yapılıyor olmasından ve günlük çalışma saatlerini arttırarak insan sağlığı ile oynanmasından herhangi bir sorun görmemektedir. kısacası yönetim kurulu için harika, çalışanları için ise bir inşaat şirketidir.
annemin çocukken bana üst baş almada bir numaralı tercihi olan güzel pazar. pazarın o zamanlar tarihi olarak adlandırılmadığını belirtmemde fayda var. ne oldu yaşlandık mı be hacut
yaşımın otuza dayandığı şu günlerde, fikirlerimi özgürce paylaşabileceğim izlenimini üzerimde yaratarak beni bünyesine katmış olan sözlük. hadi bakalım let's rock
gençlerbirliği'nin alacağı galibiyet ile uefa ligine katılma hakkı elde etme çabasına hızla devam edeceği maç olacaktır. başarırlarsa bu sezonun gerçek kazananı olacakları şüphesiz.
alex teixeira transferi ile galatasaraydaki ikinci sezonumu başaralı bir şekilde geçirdiğim oyundur. özellikle finansal sıkıntıların gerçek hayatta baş göstermesi ile önceki oyunların aksine ilk defa galatasaray ile yola çıktım; bu durum tabii ki oyuna da yansımış. sembolik bir transfer bütçesiyle başladık. o parayla amed sporlu şeymuz özer'i bile alamazdık. neyseki şu an var olan ruhsuzluk oyuna çok fazla işlememiş. alex telles ve bruma ikilisi ligdeki en iyi sol kanadı oluşturuyor. olcan adın ise attığı 24 gol ile oyunun hangi süprizlere gebe olduğunun bir kanıtı olsa gerek. sneijder ve melo harikalar yaratsa da yaşları itibariyle onları takımdan ayırmaya mecbur kaldım. iki oyuncudan gelen 12,4 milyon dolar galatasaray için hatırı sayılır bir para. ancak yönetim satılan oyunculara ait gelirin yaklasık %20sini size veriyor. oranın artması için takımda başarı yaklamak ve maaş dengesine dikkat etmek önemli. gider demişken seyahat mastrafları ile göz dolduran bir oyundur aynı zamanda. ikişer maçlık güney kore ve japonya turu için 6 milyon dolar seyahat masrafı çıkararak beni benden almıştır.
seyit bana bi votka
amsterdam'da bisiklet katotoparkı görmüştüm. şehirde bisiklet kullananların kollarını sağa ya da sola doğru açmasına anlam veremiyordum ki birdenbire ilkokuldaki trafik dersi öğretmenimi yad edip içimden kendisine teşekkürlerimi sundum. buradan bir anımı anlatmadan da geçemeceğim sevgili dostlar. bisikletimi kullanırken, malum şehirde otomobilden çok bisiklet var, biri hafiften arka tekerime temasta bulundu. her ne kadar hafiften sarsılsam da bisikletimin kontrolünü kaybetmedim. fren kullanarak yavaşladım. türk her yerde türktür arkadaş! hafiften gergin şekilde bana çarpan kişi beni geçip, özür dilemek için arkasına dönmesiyle (bkz: bir insan kapıda ancak bu kadar belirebilirdi) o gergin yüzüm alabileceği en güleç, en sevimli hale saliseler içinde dönüverdi.
istemeden de olsa geçmek durumunda kalacağım köprü. zira eskihisar - topçular arabalı vapur seferlerinin azaltılacağı gibi; otobüs, kamyon, tır gibi bazı araçlar için de zorunlu güzergah olarak verilecektir. bu durum körfezi dolaşanları başlangıçta rahatlatacak olsa da bitmek bilmeyen yol çalışamaları yaparak, trafik ışıklarının sayılarını arttırarak, köprünün (bkz: zorunlu değil mecburi) istikamet haline getireceğini tahmin ediyorum.
bu arada belirtilen fiyat gidiş-dönüş fiyatıymış. tek yön isterseniz 20$+kdv lik bir fiyat uygulanmak isteniyor.
ekran karşısında neredeyse can vermeme sebep olacak film. (bkz: herkesin bir popisi var) tabii ki ama (bkz: ingmar birgman) filmlerini gözümü kırpmadan izlerken, ki bazı filmlerinde durağanlık ve tek mekan söz konusudur, bu filmi maalesef başarılı bulamadım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?