banyodayken kapı çalıp, ev halkı geldi yanılgısıyla, kimo demeden kapıyı bornozla açma ve karşındaki alt daireye gelmiş olan tamirciyle gögöze gelmek.
-öyle kıl abır ım ki fena patlıyorum..
-öyle clubberım ki rockn coke da bile "burn" sahnesinden saniye ayrılmadım.
-öyle clubberım ki kapı zilinde kop kop kopuyorum.
-öyle clubberım ki rockn coke da bile "burn" sahnesinden saniye ayrılmadım.
-öyle clubberım ki kapı zilinde kop kop kopuyorum.
kanatlandın. mutlu yıllar sana
(bkz: başlığı yaşatalım)
teoman: bir kar tanesi ol bonbilimin ucuna
çekingen çoçuğu konuşturmak için geçen saçma dialog:
-dilaraaa! adın ne senin dilara?
-dilara..
-..
-dilaraaa! adın ne senin dilara?
-dilara..
-..
kolay iyileşen yaralarımız yok artık
çay siyahı gözlerimizden akan boncuk yaşlarımız
isyan bile edemeyen bezgin kalplerimiz
kırık bileklerimiz, incinmiş hatıralarla dolu
yenilmişliğe mahkum benliğimiz
çay siyahı gözlerimizden akan boncuk yaşlarımız
isyan bile edemeyen bezgin kalplerimiz
kırık bileklerimiz, incinmiş hatıralarla dolu
yenilmişliğe mahkum benliğimiz
<mamaru> lamba
<merve> tutucu bir insan mısın?
<mamaru> lamba
<merve> aynı şeyleri mi konuşacağız?
<mamaru> mal
<merve> anlayışımın kuvvetli oluşuna methiyeler düzmekten bıkmadın
<mamaru> mal
<merve> aynı şeyleri mi konuşacağız?
<mamaru> mal
<merve> aynı şeyleri söyleyerek beni sıktığının farkındasındır umarım.
<mamaru> mal
<merve> peki, el mi yaman bey mi yaman, ben de sürekli tekrar ederim.
<mamaru> mal
<merve> inatçıyımdır :)
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> özürdilerim
<merve> tamam neyse.
<mamaru> ahha mal
<merve> ne oldu sıkıldın mı
<mamaru> mal
<merve> tutucu bir insan mısın?
<mamaru> lamba
<merve> aynı şeyleri mi konuşacağız?
<mamaru> mal
<merve> anlayışımın kuvvetli oluşuna methiyeler düzmekten bıkmadın
<mamaru> mal
<merve> aynı şeyleri mi konuşacağız?
<mamaru> mal
<merve> aynı şeyleri söyleyerek beni sıktığının farkındasındır umarım.
<mamaru> mal
<merve> peki, el mi yaman bey mi yaman, ben de sürekli tekrar ederim.
<mamaru> mal
<merve> inatçıyımdır :)
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> mal
<merve> seni duymuyorum. lay lay lay...
<mamaru> özürdilerim
<merve> tamam neyse.
<mamaru> ahha mal
<merve> ne oldu sıkıldın mı
<mamaru> mal
kilisenin, pagan ve dişilere tapan dinleri imana getirmek için başlattıkları merhametsiz haçlı seferleri üç yüz yıl sürmüştür.
pagan sembolleri ile hristiyan sembolleri arasındaki savaşta paganlar kaybetti; poseidonun çatallı balık zıpkını; şeytanın yabası, bilge kocakarının sivri şapkası; bir cadı sembolü, ve venüsün beş köşeli yıldızı bir şeytan işareti oldu.
pagan sembolleri ile hristiyan sembolleri arasındaki savaşta paganlar kaybetti; poseidonun çatallı balık zıpkını; şeytanın yabası, bilge kocakarının sivri şapkası; bir cadı sembolü, ve venüsün beş köşeli yıldızı bir şeytan işareti oldu.
kapıyı tıklattığınız ve ses geldiğini sandığınızda çileden çıkartan durumdur.
4. nesil bilgiçimiz.
hoşgelmiştir.
hoşgelmiştir.
ne zaman eskiyor sevgiler,
ödenen bedellerin acısı geçince mi?
yağmur yağıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdüğümü
bilemezsin. menekşelerim çiçek vermiyor artık anne.
söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama…
şimdi telefon açsam sana, sesini duymak da yetmiyor ki.
hep aynı cümleler; “babamlar nasıl, ilacını aldın mı?”
nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde.
bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi. bazen mutfakta
dalıp giderdin yemek yaparken, tahta kaşıkla
tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba?
özlemek çok fena anne. anlamak seni; daha da fena…
omuzlarım ağrıyarak uyanıyorum sabahları.
benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
gittikçe sana mı benziyorum ben, ya da
“annenin kaderi kıza” dedikleri doğru mu?
“baban eskitir her şeyi kızım” demiştin bir kez,
anlamamışım meğer, eskiyormuş anneciğim.
omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde.
şimdi duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım diye,
çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle. mutsuz değilim de anne,
yağmura ve mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum.
evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,
açtığımı gören olmuyor.
pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor.
çay demleniyor, demleniyor, demleniyor…
kederim mutfağımın her yerine yerleşiyor.
ah nasıl eskiyor her şey anne, nasıl eskiyor.
eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. seni çok özlüyorum.
bana yasakladığın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
gidemeyişine ağladın mı sende? ne zaman eskiyor sevgiler?
ödenen bedellerin acısı geçince mi? işte böyle,
kalbimde bir acı. şarkılar seni söyler.
ödenen bedellerin acısı geçince mi?
yağmur yağıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdüğümü
bilemezsin. menekşelerim çiçek vermiyor artık anne.
söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama…
şimdi telefon açsam sana, sesini duymak da yetmiyor ki.
hep aynı cümleler; “babamlar nasıl, ilacını aldın mı?”
nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde.
bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi. bazen mutfakta
dalıp giderdin yemek yaparken, tahta kaşıkla
tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba?
özlemek çok fena anne. anlamak seni; daha da fena…
omuzlarım ağrıyarak uyanıyorum sabahları.
benim kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
gittikçe sana mı benziyorum ben, ya da
“annenin kaderi kıza” dedikleri doğru mu?
“baban eskitir her şeyi kızım” demiştin bir kez,
anlamamışım meğer, eskiyormuş anneciğim.
omzunu ovacak kalmıyormuş meğer aynı evin içinde.
şimdi duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım diye,
çoktan kendinden vazgeçmiş bir sesle. mutsuz değilim de anne,
yağmura ve mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum.
evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
televizyon seyrediyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,
açtığımı gören olmuyor.
pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor.
çay demleniyor, demleniyor, demleniyor…
kederim mutfağımın her yerine yerleşiyor.
ah nasıl eskiyor her şey anne, nasıl eskiyor.
eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. seni çok özlüyorum.
bana yasakladığın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
gidemeyişine ağladın mı sende? ne zaman eskiyor sevgiler?
ödenen bedellerin acısı geçince mi? işte böyle,
kalbimde bir acı. şarkılar seni söyler.
mükemmel tim booth şarkısı...
we co-create our own fate
everything’s connected
god in man, man from ape
everything’s connected
we co-create our own fate
everything’s connected
man from stars, man from ape
everything’s connected
my behaviour’s chemical, nurture biological
determined by the stars in space
don’t rely on suicide
meet you on the other side
it’s not even your life to take
see things from the stratosphere
we’re so unimportant here
what’s the point in asking why?
struggle of the underdog
too much love or not enough
we die to live and live to die
meanwhile in the stratosphere
houston we’ve a problem here
someone’s cut a hole in the sky
planet in a petri dish
interference hit and miss
soon there won?t be rivers to cry
god’s pitch shift way out of time
created an ape
infected with the spark of divine
mix x with the y chromosome
one to destroy
the other tries to find a way home
we co-create our own fate
everything’s connected
god in man, man from ape
everything’s connected
we co-create our own fate
everything’s connected
god in man, man from ape
everything’s connected
we co-create our own fate
everything’s connected
man from stars, man from ape
everything’s connected
my behaviour’s chemical, nurture biological
determined by the stars in space
don’t rely on suicide
meet you on the other side
it’s not even your life to take
see things from the stratosphere
we’re so unimportant here
what’s the point in asking why?
struggle of the underdog
too much love or not enough
we die to live and live to die
meanwhile in the stratosphere
houston we’ve a problem here
someone’s cut a hole in the sky
planet in a petri dish
interference hit and miss
soon there won?t be rivers to cry
god’s pitch shift way out of time
created an ape
infected with the spark of divine
mix x with the y chromosome
one to destroy
the other tries to find a way home
we co-create our own fate
everything’s connected
god in man, man from ape
everything’s connected
(bkz: meeeeeee)
(bkz: bomberman)
adapazarı trenlerinde yaklaşık her kızın başına gelen hadisedir. yukarı bi bakarsınız, belli ki adapazarlı arkadaşım 4gözle sizi izlemektedir. sanılanın aksine kalkıp hedehödö yaparak adam pıstırılabilir.
alkol dozajının aşıldığı durumlarda olabilecek hadisedir.
(bkz: mükemmel oyunculuk)
doğum yeri ve tarihi:
vancouver, kanada 11 haziran 1978
kanadada doğmuş olmasına karşın hayatının ilk sekiz yılını kaliforniyada geçirdi. oyuncu yönetmeni olan annesi dolayısıyla küçük yaşta set yaşantısına tanık olan joshua jackson daha 11 yaşındayken oyuncu olmayı kafasına koymuştu. başarısız olup hevesi kaçsın ve sinema dünyasından uzak dursun diye annesi onu çocuk oyuncu seçmelerine götürdü. joshua çok başarılı olup reklam filmlerinde oynamaya başlayınca annesinin tüm hesapları alt üst oldu tabii. pek çok filmde irili ufaklı roller alan genç oyuncuyu şöhrete "scream 2"deki küçük rolünün ardından kapmayı başardığı "dawsons creek" adlı dizideki rolü oldu. gençler tarafından çok sevilen bu dizideki pacey karakteri onu hollywood yapımlarında başrollere taşıdı. urban legends, cruel intensions, the skulls ve gossip bunlar arasında gösterilebilir.
vancouver, kanada 11 haziran 1978
kanadada doğmuş olmasına karşın hayatının ilk sekiz yılını kaliforniyada geçirdi. oyuncu yönetmeni olan annesi dolayısıyla küçük yaşta set yaşantısına tanık olan joshua jackson daha 11 yaşındayken oyuncu olmayı kafasına koymuştu. başarısız olup hevesi kaçsın ve sinema dünyasından uzak dursun diye annesi onu çocuk oyuncu seçmelerine götürdü. joshua çok başarılı olup reklam filmlerinde oynamaya başlayınca annesinin tüm hesapları alt üst oldu tabii. pek çok filmde irili ufaklı roller alan genç oyuncuyu şöhrete "scream 2"deki küçük rolünün ardından kapmayı başardığı "dawsons creek" adlı dizideki rolü oldu. gençler tarafından çok sevilen bu dizideki pacey karakteri onu hollywood yapımlarında başrollere taşıdı. urban legends, cruel intensions, the skulls ve gossip bunlar arasında gösterilebilir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?