"keşke sadece edebiyatçı olarak kalsaydı, hiç siyasete karışmasaydı, o demeçleri vermeseydi" dedirten nobel ödüllü yazar.
"her derde deva ebegümeci" ile bir alakası olmasa da özellikle kışın soğuk algınlığına bire bir bitki çayı.
bülent inal ile tuba büyüküstün’ün başrollerini paylaştığı, birinci yılını dolduran kanal d dizisi. dizide önceleri fakir olan, yokluk çeken karakterler bir şekilde köşeyi dönüp çok zengin olurlarken; aileden görme, ultra zengin karakterler fakir düşmeye başlıyorlar. dizideki anne karakterlerinin kızlarını zengin erkeklerle evlenmeye teşviklerindeki abartı yürek kabartıyor. yorgun bir akşam çekirdek çitlerken izlenebilir.
huzur kaçırmaya birebir hadise. çoğunlukla izlenesi bir filmin orta yerinde vuku buluyor. asap bozuyor. el ayak titretiyor. akabinde hane halkınca mum arama, çakmak-kibrit bulma gibi faaliyetler gerçekleştiriliyor.
mimar sinan üniversitesi sanat tarihi bölümü birinci sınıf dersi. ders seneliktir. hocası yaşar çoruhludur. genelde bütte verilir.
ayakkabı bağını kaybedip, ayakkabı bağı yerine yün kullanan kız modelinin yumurta ikizi.
içtikçe hatırlanır. hatırladıkça fena hırs basar. lakin basan hırs bedene-ruha zarardır.
yıllar yılı uzatılınca kabak tadı veren dizi.
seda sayanın sevgilisi nihat doğanı antonio banderasa benzetmesinden ve magazin çevresinde "antonio nihat", "banderas nihat" şeklinde anılmasından sonra karizması duman olan yabancı aktör.
"profilo’ya mı gitsek, cevahir’e" mi sorusunu sordurtan mecidiyeköy’de yeni açılan alışveriş merkezi. çok büyük. yoruluyor kişi. bir de kayboluyor bazen.
dinlerken kişiyi bir sağa bir sola sallandırtan alphaville şarkısı. 80lerden bir klasiktir.
şanlıurfalıların bizim dediği, kahramanmaraşlıların "de get" bizim diye cevap verdiği, gazianteplilerin "de gedin, bizim" diye müdahil olduğu kızartılmadan yenen köfte. etsiz olanı çıkmış, yedim, çok güzel. istanbullular da "bizim" diyebilir belki...
-karnın mı aç?
-değil. sıkıntıdan tencerelere bakıyorum, vakit geçiyor.
diyaloğu...
-değil. sıkıntıdan tencerelere bakıyorum, vakit geçiyor.
diyaloğu...
sigara içmediğini düşündüğüm sözlük yazarı.
portakal reçelli, kenarı dilimli bisküvili, üstüne küçük küçük siyah şekerlemeler serpili eti bisküvileri klasiği. ambalajı pek güzeldir.
fruko reklamındaki şişko kızın bir zamanlar klişe olmuş sözü. sanırım o kız şimdi obez bir kadındır.
kişi sigara yakmak için bahane arıyorsa, petek dinçöz, eklemsizler gibi kıvrılarak, acı çekerek dans ederken bile yakılır. amaç sigara yakmak, o sigarayı içmektir. şarkı bahanedir.
mimar sinan üniversitesi (adı mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi olarak değişti) fen-edebiyat fakültesi eski binası. ahhhh, ahhh.... o teras dile gelse, ne aşklar yazılır boğaziçine karşı...
tepsi böreği vardır, sigara böreği vardır. peynirli sigara böreğini kızartırken peynirleri akarsa, yağ sıçrar, eziyet olur. peynirli tepsi böreğine mutlaka maydanoz konmalıdır. böreği sıcakken yemeyi severim. soğuk da bulsam yerim. olsa da yesem...
bizi trtnin çizgi filmleri bu hale getirdi zaten, onlarla büyüdük. hala şeker kız candynin yelesi çiçekli, beyaz atlı prensi antony türevi prensleri beyhude bekler dururuz. bilinçaltımıza işledi bir kez.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?