carpediem

özellikle ilkokulda yapılan ders kaynatma amaçlı eylemdir. gerçi oldukça umutsuzdur, ders devam eder. fakat okulda öglenciyseniz ve kışsa, karanlık oldugu için ders işlenmez güzeldir.
lise de geyik amaçlı yapılır. eglenilir(!).

nazi dönemi sonrası, subaylar ve hitlerin sag kolunun yargılanma sürecini anlatan bir film. ayrıca toplama kamplarından gerçek görüntüleri ilk defa gördügüm ve yapılanların ne kadar insanlıkdışı oldugunu daha iyi kavradıgım filmdir. izlemeye deger.

-ben bir şey unutum ama ne? ne yapacaktım... bir şey vardı ama...

bir iki dakika sonra...

-bu koku nerden geliyor ki? biri yine yemek yakmış galiba... neyse ben entry girmeye devam edeyim ehehehe..

dogum gününü dün gece kutlamak istedigim, ama bir haftadır 4-5 saatlik uykularla idare ettigimden uyuyakalıp dogum gününü kutlayamadıgım bilgiç. istedigim gibi olmamış olsa da; dogum günün kultu olsun. umarım tüm isteklerin gerçekleşir, sevdiklerin hep yanında olur. herzaman mutlu ol...

bugün banu güven’i manken cinsi şeylerin içinde bırakmış program. güzel gidiyor gerçi ama banu güven’in hiç memnun oldugunu sanmıyorum.

sailor moon soundtracklarını yapmış, dinlemeye doyum olmayan sanatçı.

kesinlikle hiç takdir etmedigim annedir. ayrıca kendisinden bol bol da "aç kalıcaksın sen aç!!" diye azar işittigim anne. ama mantıgı ters bu olayın. her gün önceki yemekten kalan ekmekler bitirilmeye çalışılır, yeni alınan ekmekler bir dahaki yemege kadar bayatlar. böylece sürekli bayat ekmek yeme durumu oluşur ki hiç hoş değildir.

(bkz: annan bir melekti yavrum)

tüm gelişimlerinden haberdar olmak istedigimiz "bebegimiz". ilk adımı, ilk dişi, ilk sözleri... hepsini bekliyoruz.

bir dalgıç için oluşabilecek en aptalca durum.
bir ölüm sebebi de benden olsun dedim: belki de daha kepçeyle alınırken, basıncın bir anda çok hızlı değişmesi yüzünden vurgun yiyerek ölmüştür. neden olmasın?

ilk aşk, dünyadaki en yakışıklı erkek, en akıllı erkek, en çok kıskanılan kişi, sizi koruyabilecek tek kişi, en güvenilir kişi ama aynı zamanda en çok tartışılan, bazen çok kızdıran, en çok üzen kişi...

bazen şöyle konuşmalar gecer;

baba-seninle bir daha alışverişe çıkmak yok!
kızı-neden baba ya? çok para harcıyorum diye mi? ama çok bişey almadım ki..
baba-gidip en güzel kıyafetleri buluyorsun, sonra çok güzel oluyorsun..
kızı-??
baba-böyle giderse seni benden kaçıracaklar...


hep, uzakta olunca degeri anlaşılan kişi.

#273134

bir insan, bir kişiyi her şeyden çok sevip, karısından daha fazla kıskanıp, onun hep mutlu olmasını isteyip neden uzak olur, neden hep çatışma içindedir ki?..

bayan vokalin sesine doyum olmuyor. sözleri de muhteşem. dinlemek lazım.

iyi ki dogdun. hayatının istedigin gibi geçmesi dilegiyle... hep mutlu ol..

sabahın bir körü, ayazda, kalkar kalkmaz tuvalete giden kişi için gayet uygundur. o sogukta daha fazla üşümez.

-yahu şurdan bir kurtulsam bu adamı bir güzel parçalayacagım! ama her tarafımı baglamış şerefsizz.. zil çalıyor karşımda, sonra yemek veriyor.. bazen zili çalıyor yemek vermiyor.. zaten agzımın kenarını da deldi.. bu insanoglu oldukça acımasız olsa gerek.. ne kadar da uzun yaşasam hiçbir zaman anlayamayacagım onları.. bak! yine zili çalıyor!! sabır ver yarabbiii!!..

therion’ın 2004 çıkışlı albümü ve aynı adı taşıyan mükemmel şarkısı. vokaller dinlenilesidir. sözleri şöyle;

in the ocean, deep down
under raging waves wrapped in memories you ll find
wrecks of stately ships they all went astray

captain, did you find
land of mu, eldorado for the seaman?
or did you sink in dreams and lose your ship
in the sirens´ symphony?

when the sailman´s sailing away
he shows that the dream of lemuria is the true
a land lost he will find again
hear the call from the depth of the anemone song
do you dare to enter the ship?
hear the call from below of an underwater world
land of mu is close to the stars
in the arms of the sea you will live as hypnotized

call of narayana, the seven-headed one
lemuria, rise!

genelde gardlarını almış olarak gelirler derse. her sorunuzu yanlış anlar, üstüne size dine inanmıyormuş muamelesi yaparlar. insanlara bir şeyleri anlatırsın, ögretirsin ama kararı ona bırakırsın, düşüncesine saygı duyarsın anlayışını kesinlikle kabul etmezler.

#270734 ayrıca kınıyorum. 13 yaşında bir çocuga bunu yapan cennete gider onun düşüncesine göre. işte böylelerinden ögreniyoruz dini ne yazık ki...

örnek vermek gerekirse; mehmet günsur.

önce şu gerçegi görmek lazım. türkiye’de elinizi attıgınız 10 şeyden 9’u amerika malı. bu yüzden amerika mallarını almayarak protesto ettiginizde, satın alabilecekleriniz arasında seçim yapabilme şansınız çok olmuyor. ayrıca, amerika’dan gelen mallar ortalamaya göre oldukça kaliteli. yerli malı deyince de çok satın alınabilecek bir şeyimiz yok, ne yazık ki. bu durumda biz amerika mallarına muhtacız. burda gördüm ki çogu kişi, amerika malı kullanmaya amerikayı desteklemek anlamı yüklemiş. kaliteli olan, zevkimize uygun olan şeyi satın alırız, amerika malı oldugu için değil. aynı zamanda amerikan’nın ne mal oldugunu biliriz, desteklemeyiz, yaptıklarını dogru bulmayız. converse giymemekle iş bitseydi, emin olun converse giymezdik, böylece amerika’nın sonu gelmiş olurdu. ama ne yazık ki herşey bu kadar kolay değil. önce bilinçli olmak lazım, biliçli olmak ise converse giyip giymemekle ölçülmüyor. ben çok merak ediyorum, acaba "amerika’yı sevmem converse giymem." diyenlerden kaç tanesi (gerçek)amerika’dan, onun yedigi haltlardan, dönen oyunlardan haberdar!? kaç tanesi bu sorunları oturup düşünüyor, bunun üzerine tartışıyor? evet, asıl sorun bu!