#1028168
hislerini tamamen anlamakla birlikte... maalesef uygun yöntem o değil. klişe hollywood repliğidir ya; eğer bunu yaparsan onlar gibi olursun, diye. o hesap.
berbat altyapımızın bir sonucu olarak, yağmur damlalarının düşmesiyle birlikte yaşanan hadisedir. yağmurun o güzel sesini ve yükselen toprak kokusunu bastıramasa da can sıkar.
burasi istanbul haci nickli bilgicimizin, kutlu olası doğum günüdür.
kayseride ara ara bastıran yağmurun, elektrik kesintilerine sebep olduğu gündür.
kayseride ara ara bastıran yağmurun, elektrik kesintilerine sebep olduğu gündür.
doğum günü kutlu olası bilgiç. nice mutlu yıllara, sevdikleriyle birlikte.
başbakanın uçağıyla gelmesi ise, heykelsever bir başbakanımız olması dolayısıyla, pek manidardır.
kotası aşıldığından, kota yükseltme başvurusuyla birlikte, dikkatli kullanılandır.
bir hafta ertelenmesi ilaç gibi gelmiş etkinlik.
başbakan recep tayyip erdoğan ın annesinin vefat etmesi üzerine, cenaze törenine çelenk-çiçek gönderilmesi ya da gazetelere taziye ilanı verilmesi yerine, bağış yapılmasını istediği vakıf.
http://www.isegev.org/
http://www.isegev.org/
evet neredeyse her gün tanık olduğumuz cenazeler (asker-polis-korucu-vatandaş kastedilmekte); bu kavramlar, bu tanımlar o kadar basit ve net değil. ama hayat da o bar, bu cadde, şu siteden ibaret değil hatta hayat bu değil. dünya böyle dönmüyor. hiç öyle bir dünya olmadı ve olmayacak da.
bugünkü sürmanşeti üzerine, yazı işlerinde midesiz tiplerin görev yaptığını düşündüğüm; yakın sayılabilecek zamana kadar elimden düşmeyen iki şeyden biri (diğeri sigara) olan gazete.
allah rahmet etsin.
her koyun, kendi bacak arasına baksın; her odun, kendi kalas kafasına sıksın kurşunu. ve bir insan hayatı, bu kadar ucuz, bu kadar adice sonlandırılamasın. hukuk falan olsun, emdiği süt burnundan getirilsin.
her koyun, kendi bacak arasına baksın; her odun, kendi kalas kafasına sıksın kurşunu. ve bir insan hayatı, bu kadar ucuz, bu kadar adice sonlandırılamasın. hukuk falan olsun, emdiği süt burnundan getirilsin.
oğlunun, şahsından ziyade politikalarıyla, söylemleriyle çok ciddi problemlerim olmasına rağmen, allahtan rahmet diliyorum kendisine. tayyip erdoğan ve tüm aile üyelerine de sabırlar.
vapurla kadıköy açıklarından geçerken, haydarpaşa istikametindeki dev tmo silolarında okunan, köylünün milletin efendisi sayıldığı, en azından öyle söylendiği günleri hatırlatan yazı.
toprakla vatan, bez parçasıyla bayrak arasındaki farkı bilenlerin anlayabileceği gerçektir.
kara kartal yerine, hadi panpalar!.. siyah kartal diyelim bundan böyle... e aynı renk...
neden birilerinin yattığı yere mezar denir de, başka birilerinin yattığı yere türbe? rütbe farkıdır aradaki.
sosyalistliği, hümanistliği, anarşistliği insanların değerlerine vurarak yapmak, ne size ve ne de aydınlatmak istediğiniz halka bir şey kazandırmaz.
empati yap yahu...
yaşam tarzına, inançlarına-inançsızlığına, ideolojine dokundurtmazsın. e sen ne diye, elinde çuvaldız üstelik, orasına burasına batırıyorsun insanların kutsallarının. patlamaz, ondan korkum yok da... elinde patlar ama bu senin.
kısa dönem-uzun dönem-bedelli-profesyonel (paralı) askerlik gel konuşalım bunları. orduda, eğitimde, siyasette, sokakta, ailede, medyada; şiddeti, faşizmi konuşalım. gördüğümüz yerde de dövelim, ezelim.
maksat üzüm yemekse, bol suyla yıkayıp afiyetle yiyelim.
felsefe de yapalım, geyik de...
ama bir haddimiz olsun, hududumuz; hukukumuz!..
kara kartal yerine, hadi panpalar!.. siyah kartal diyelim bundan böyle... e aynı renk...
neden birilerinin yattığı yere mezar denir de, başka birilerinin yattığı yere türbe? rütbe farkıdır aradaki.
sosyalistliği, hümanistliği, anarşistliği insanların değerlerine vurarak yapmak, ne size ve ne de aydınlatmak istediğiniz halka bir şey kazandırmaz.
empati yap yahu...
yaşam tarzına, inançlarına-inançsızlığına, ideolojine dokundurtmazsın. e sen ne diye, elinde çuvaldız üstelik, orasına burasına batırıyorsun insanların kutsallarının. patlamaz, ondan korkum yok da... elinde patlar ama bu senin.
kısa dönem-uzun dönem-bedelli-profesyonel (paralı) askerlik gel konuşalım bunları. orduda, eğitimde, siyasette, sokakta, ailede, medyada; şiddeti, faşizmi konuşalım. gördüğümüz yerde de dövelim, ezelim.
maksat üzüm yemekse, bol suyla yıkayıp afiyetle yiyelim.
felsefe de yapalım, geyik de...
ama bir haddimiz olsun, hududumuz; hukukumuz!..
hadi birilerinin öyle zannetmesi neyse de... başta seçmen olmak üzere, arap ülkelerinin halklarına bunu zannettirmek alkışlanası bir illüzyondur.
durup bir düşünmez mi kimse?.. ne yaptı türkiye; ne başardı recep tayyip erdoğan ve yaklaşık 10 yıllık akp hükümetleri de bir anda süper kahraman olduk ekranlarda?
yoksulluğu mu azalttık? gelir adaletsizliğini mi giderdik?
şehirlerimizi, köylerimizi yaşanabilir bir hale mi getirdik ve dolayısıyla, yaşam kalitemizi mi yükselttik?
demokratlığı, hakkı-hukuku, özgürlükleri sadece kendimize istemekten vaz mı geçtik?
nükleer teknolojide mi bir yerlere vardık?
yıllardır ambargo altındaki iran gibi kendi uçağımızı mı yaptık?
kendi teknolojimizle, hadi olmadı sermayemizle/markamızla otomobil mi ürettik? yerli bir füze mi yaptık?
nedir abi?
havalı bir kuaför saçımızı başımızı yaptı, sokaklara salındık gibi...
nasıl yer ki bunu insanlar?
hem bop eşbaşkanı, hem israille kavgalı...
suriyeye bmnin uygulamadığı yaptırımları, biz uygulayacakmışız...
geçen akşam mehtap tvde ali bulaç ve ahmet turan alkan dahi dayanamadı da, ne yapacağız, suriyeye mi gireceğiz? diye bu çarpıklığa dikkat çektiler. israilin daha yakın zamanda oecdye üye oluşuna, türkiyenin onay vermesi ve füze kalkanı...
bu, iyi polis-kötü polis rolleri iki kişiyle oynanır. hani bir karikatürde de polisin birinin yaptığı gibi, tek kişiyle bu rolü daha ne kadar oynayabilir ki?
bu illüzyonla sermayeye yol açılacak, sözde demokratikleşen arap ülkeleri ve halkları, abdye küresel emperyalist sisteme eklemlenecek.
ha... dert şuysa: ulan bu abd-nato-ab-küresel sermaye... ben kendi ajandamı gerçekleştirene kadar iki taraflı oynayayım. zaten ne ordu kaldı ne yargı.
cüneyt zapsunun deliğe süpürmeyin, onu kullanın sözünü bir hatırlayan bir ben değilimdir herhalde.
durup bir düşünmez mi kimse?.. ne yaptı türkiye; ne başardı recep tayyip erdoğan ve yaklaşık 10 yıllık akp hükümetleri de bir anda süper kahraman olduk ekranlarda?
yoksulluğu mu azalttık? gelir adaletsizliğini mi giderdik?
şehirlerimizi, köylerimizi yaşanabilir bir hale mi getirdik ve dolayısıyla, yaşam kalitemizi mi yükselttik?
demokratlığı, hakkı-hukuku, özgürlükleri sadece kendimize istemekten vaz mı geçtik?
nükleer teknolojide mi bir yerlere vardık?
yıllardır ambargo altındaki iran gibi kendi uçağımızı mı yaptık?
kendi teknolojimizle, hadi olmadı sermayemizle/markamızla otomobil mi ürettik? yerli bir füze mi yaptık?
nedir abi?
havalı bir kuaför saçımızı başımızı yaptı, sokaklara salındık gibi...
nasıl yer ki bunu insanlar?
hem bop eşbaşkanı, hem israille kavgalı...
suriyeye bmnin uygulamadığı yaptırımları, biz uygulayacakmışız...
geçen akşam mehtap tvde ali bulaç ve ahmet turan alkan dahi dayanamadı da, ne yapacağız, suriyeye mi gireceğiz? diye bu çarpıklığa dikkat çektiler. israilin daha yakın zamanda oecdye üye oluşuna, türkiyenin onay vermesi ve füze kalkanı...
bu, iyi polis-kötü polis rolleri iki kişiyle oynanır. hani bir karikatürde de polisin birinin yaptığı gibi, tek kişiyle bu rolü daha ne kadar oynayabilir ki?
bu illüzyonla sermayeye yol açılacak, sözde demokratikleşen arap ülkeleri ve halkları, abdye küresel emperyalist sisteme eklemlenecek.
ha... dert şuysa: ulan bu abd-nato-ab-küresel sermaye... ben kendi ajandamı gerçekleştirene kadar iki taraflı oynayayım. zaten ne ordu kaldı ne yargı.
cüneyt zapsunun deliğe süpürmeyin, onu kullanın sözünü bir hatırlayan bir ben değilimdir herhalde.
magnuma göre daha masum bir reklama sahiptir aslında. pazarlama taktiği sonuçta, altı üstü bir bisküvi.
o kadar desperate housewives var mıdır ki...
o kadar desperate housewives var mıdır ki...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?