kanuni sevişmenin ön koşulu.
türkiyede hizbullahın ilk temellerini atmakta yardımlarını esirgememiş eski bir başbakan.
günümüz genliçliğinin cümlelerinde nokta, virgül yerine kulandığı kısaltma.
bu hikayenin devamı da var.ikinci hikaye:atın intikamı.sonuncu hikayede:kovboyun ölümü.
ülkemizde en çok ihtiyaç duyulan bir gereklilik.
ama öncesinden kişisel demokrasi her bireyde etkin olmalıdır.sonra sistemde.
ama öncesinden kişisel demokrasi her bireyde etkin olmalıdır.sonra sistemde.
merhaba dostum diyebileceğim yazar.
bu katliamda 5 bin kürd ve 15 bine yakın kürdünde yaralınmasına sebebiyet vermiştir.ki bir çok insan da hala sakat olarak yaşam bulmaktadır.bu katliam neden yapıldı, o insanların suçu neydi?
tek suçları vardı o da kürt olmaktı.
tek suçları vardı o da kürt olmaktı.
mezopotamya
ben mezopotamya !...
asyanın nazlı kızı.
bereketin, bolluğun ve sevdaların diyarı...
sevgi ve kin,
öfke ve hırs,
savaş ve barış bende anlamlandı.
bende vücut buldu ruh,
tarih benimle başladı...
özgürlük göbek adımdır,
dağlarımda ve ovalarımda,
zümrüt yeşilinde
ve güneşin sihirli renklerinde,
rüzgarın o karşı konulmaz,
muhteşem ritminde bir kısrak olur,
fıratla yarışır,
diclede dinginleşirim..
nemrutta kara kartalın kanatlarında
tanrılara meydan okurum...
eriduda gılgameş olur, enkiduyu ehlileştiririm,
hammurabi olur 282 ile düzen getiririm...
tanrıça iştar benimle aşık atamaz,
çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim..
çünkü ben mezopotamyayım
asyanın nazlı ve biricik kızı...
güneş;
önce
ve en güzel bende doğar.
yayılır çekinmeden,
çırılçıplak dolanır gün boyu
ovalarımda, dağlarımda...
kah bir kelebeğin kanadında,
kah yeni doğan bir kuzunun yanıbaşında,
bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda
bazen de izlonun doruklarında akşamı getirir...
vedalaşırken batımda,
mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni,
ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla...
çünkü ben mezopotamyayım
güneşin ve ayın maşuku...
insanlarım mert ve sevecen,
çünkü benim suyumu içtiler,
ekmeklerinde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım
ayranlarında, sütümle beslediğim,
mis kokulu otlarımın tadı var...
çünkü onlar benim çocuklarım,
ruhları bende bedenlendi...
özgür, mağrur ve sevgi dolu....
zamansız zamanlar,
dokunulmamış zaman aralıkları,
çağlar ötesi kültürler,
atlar ve atlılar,
diller ve dinler,
gelenek ve renklerle,
çocuklarımın içindeki evrenim ben.
tıpkı;
güneşin etrafında dönen dünya gibi,
etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler.
geçmiş ve geleceği,
o an yaşatırım onlara,
geçmiş ve geleceğe saplanmadan...
ateş ve su;
benim şahitliğimde evlendi,
ateş sunakları,
ilk ve en önce,
benim için yakıldı.
gündüzlerin gündüz,
gecelerin gece olduğu,
uçsuz bucaksız,
bir sığınak oldum çocuklarıma...
kıl çadırlarda,
yaşama yön veren rituellerde,
hep baş köşede oldum;
mırra;
ateşin, suyun
ve çocuklarımın
hediyesi oldu bana.
çünkü;
yiğitlik,
ahde vefa,
barış ve hoşgörü,
toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır...
çünkü, ben mezopotamyayım,
asyanın mağrur ve anaç kızı...
en iyi bağbozumları bende olur,
en iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm
belki de bundandır,
benim topraklarımda aşk,
sevmek ve sevilmek,
şarap tadında olur...
bundan değilmi ki;
babil kralı nabukodonosor,
sevdası için mardinden şamranlarla
şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara,
bundan değilmi ki,
iskender zınnara ;
prenses fahriyye ve ravza cennet bahçelere,
şad buhari mardine yerleşir..
timur, kustus, antonius ve daha nicesi,
bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar...
ihanet ektiler topraklarıma;
kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına...
dağlarımda ağaç bırakmadılar, çıplak kaldım,
utanırım..ele güne karşı,
utanırım.. aya, güneşe karşı
çünkü ben mezopotamyayım,
asyanın nazlı ve özgür kızı...
ibrahim bende doğdu,
sin mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu...
zarathustra, mani ve yezidiliğe ben ilham oldum,
ilk hıristiyanlara ben kucak açtım
lorna ve anastisiupolis ile, islamın yolunu ben açtım
dermetinanda hacı kemal,
kosarda hoca ihsan, selman-i pak ve niceleri islam dediler;
moşe bar kifo, hanna dolabani;
hammarada, deyruz zafaranda, mor mihailde mesih demediler mi?
ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi?
yetmedi mi? zeytinim incirim ve narım...
utanırım anamdan, kardeşlerimden, çocuklarımdan
utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan...
utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden,
utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan,
içtiği suya pislik bulaşmış analardan, babalardan utanırım..
çünkü ben mezopotamyayım
asyanın nazlı ve mağrur kızı...
(alıntıdır)
ben mezopotamya !...
asyanın nazlı kızı.
bereketin, bolluğun ve sevdaların diyarı...
sevgi ve kin,
öfke ve hırs,
savaş ve barış bende anlamlandı.
bende vücut buldu ruh,
tarih benimle başladı...
özgürlük göbek adımdır,
dağlarımda ve ovalarımda,
zümrüt yeşilinde
ve güneşin sihirli renklerinde,
rüzgarın o karşı konulmaz,
muhteşem ritminde bir kısrak olur,
fıratla yarışır,
diclede dinginleşirim..
nemrutta kara kartalın kanatlarında
tanrılara meydan okurum...
eriduda gılgameş olur, enkiduyu ehlileştiririm,
hammurabi olur 282 ile düzen getiririm...
tanrıça iştar benimle aşık atamaz,
çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim..
çünkü ben mezopotamyayım
asyanın nazlı ve biricik kızı...
güneş;
önce
ve en güzel bende doğar.
yayılır çekinmeden,
çırılçıplak dolanır gün boyu
ovalarımda, dağlarımda...
kah bir kelebeğin kanadında,
kah yeni doğan bir kuzunun yanıbaşında,
bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda
bazen de izlonun doruklarında akşamı getirir...
vedalaşırken batımda,
mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni,
ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla...
çünkü ben mezopotamyayım
güneşin ve ayın maşuku...
insanlarım mert ve sevecen,
çünkü benim suyumu içtiler,
ekmeklerinde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım
ayranlarında, sütümle beslediğim,
mis kokulu otlarımın tadı var...
çünkü onlar benim çocuklarım,
ruhları bende bedenlendi...
özgür, mağrur ve sevgi dolu....
zamansız zamanlar,
dokunulmamış zaman aralıkları,
çağlar ötesi kültürler,
atlar ve atlılar,
diller ve dinler,
gelenek ve renklerle,
çocuklarımın içindeki evrenim ben.
tıpkı;
güneşin etrafında dönen dünya gibi,
etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler.
geçmiş ve geleceği,
o an yaşatırım onlara,
geçmiş ve geleceğe saplanmadan...
ateş ve su;
benim şahitliğimde evlendi,
ateş sunakları,
ilk ve en önce,
benim için yakıldı.
gündüzlerin gündüz,
gecelerin gece olduğu,
uçsuz bucaksız,
bir sığınak oldum çocuklarıma...
kıl çadırlarda,
yaşama yön veren rituellerde,
hep baş köşede oldum;
mırra;
ateşin, suyun
ve çocuklarımın
hediyesi oldu bana.
çünkü;
yiğitlik,
ahde vefa,
barış ve hoşgörü,
toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır...
çünkü, ben mezopotamyayım,
asyanın mağrur ve anaç kızı...
en iyi bağbozumları bende olur,
en iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm
belki de bundandır,
benim topraklarımda aşk,
sevmek ve sevilmek,
şarap tadında olur...
bundan değilmi ki;
babil kralı nabukodonosor,
sevdası için mardinden şamranlarla
şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara,
bundan değilmi ki,
iskender zınnara ;
prenses fahriyye ve ravza cennet bahçelere,
şad buhari mardine yerleşir..
timur, kustus, antonius ve daha nicesi,
bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar...
ihanet ektiler topraklarıma;
kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına...
dağlarımda ağaç bırakmadılar, çıplak kaldım,
utanırım..ele güne karşı,
utanırım.. aya, güneşe karşı
çünkü ben mezopotamyayım,
asyanın nazlı ve özgür kızı...
ibrahim bende doğdu,
sin mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu...
zarathustra, mani ve yezidiliğe ben ilham oldum,
ilk hıristiyanlara ben kucak açtım
lorna ve anastisiupolis ile, islamın yolunu ben açtım
dermetinanda hacı kemal,
kosarda hoca ihsan, selman-i pak ve niceleri islam dediler;
moşe bar kifo, hanna dolabani;
hammarada, deyruz zafaranda, mor mihailde mesih demediler mi?
ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi?
yetmedi mi? zeytinim incirim ve narım...
utanırım anamdan, kardeşlerimden, çocuklarımdan
utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan...
utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden,
utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan,
içtiği suya pislik bulaşmış analardan, babalardan utanırım..
çünkü ben mezopotamyayım
asyanın nazlı ve mağrur kızı...
(alıntıdır)
tabi ki şevişilmeye müsait bir şahıs lakin şapkasını çıkararak mı sevişir yoksa çıkarmadan mı sevişir oraya kafam takıldı.ama sonuçta bir rüya fark etmez
demek ölmüş ha vay a... koyim
bazı öğrencilerin dersten kalmasını muhtemel kılan bir sitem.bazen çok işe yara bazende hiç
amerikanın 20 yıl önce çöpe attığı sistemin bizim ülkede yeni sistem olarak bize sunulması ve uygulandığı tek mekandır okul
tuvallette lavaboya sıçmak(kıbrısta yaşanmış bir olay)
ey dilber-i rana
bu ne tesadf-i müstesne
niyetim zati şahsınıza tecavüz değil
bilakis
izdivacınıza talibim.
bu ne tesadf-i müstesne
niyetim zati şahsınıza tecavüz değil
bilakis
izdivacınıza talibim.
bir başka dil de qun.
ortadoğuda barış,amerikanın sonu yani çöküşüdür.
protestoların tadı tuzu haline gelmiş tavukların muazzam ürünü.
hocam gülebilirmiyim?
konuşurken kelimelerinin arasına i i i i i i harfini sığdıran ve sevmediğim bir insan.
artık olduğuna inanmadığım bir kavram.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?