bir insanı ağlatmak fikri her ne kadar kötü de gelse insana konu bir erkeğin ağlaması olduğunda sempatik geliyor.zira çok estetik duruyor.görmeye alışık olmadığımız o görüntü karşısında çoğu zaman büyüleniyoruz.
sait faik abasıyanıkın aynı adlı romanıdır.
turkcellin çenesi düşük abonelerini düşünerek başlattiği muhteşem kampanyadir.
sözlük okurken biraz soyutluyorum kendimi hayattan dolayısıyla yazılanlar ile bir bağ kurmam daha kolay ve güzel oluyor.bütün kurallarını reddediyorum hayatın, anlamaya çalışıyorum.her insan başka düşünce demek.bunları keşfederken bildiklerimi de sunmak ayrı bir keyif veriyor çünkü bunlara değer veren kişiler buluyorum karşımda.yoksa nasıl olur da insanın bilgisayar açtığında eli ilk o butona gider değil mi?
tabi güzel bir masal.inanmak isteyene...
mütevazilikte sınır tanımayan,sevimli,sempatik,yakışıklı, duygulu onu tarife güzel sözlerin bile eksik kaldığı kimse.
beklenmedik bir anda dinledikçe keyif veren kişiler keşfetmek ve bunu paylaşmak en güzeli olsa gerek.
http://www.youtube.com/watch?v=nd2hn-rhldw&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=nd2hn-rhldw&feature=related
internette sörf yaparken beklenmedik bir yetenekle karşılaşmak.
temel bir kenarda kendi kendine konuşmaktadir:
- ya rabbim her şeyin doğrusunu bilirsin, ama 3 şeye aklim ermiy.
1- neden bu kadar çeşitli içki yarattın bizi kararsız birakaysun?
2- neden kadını ay gibi yaratmadun, gece gelecek gündüz kaybolacaktu?
3- en önemlisi bütün vucudumuzda 200 küsur kemik koydunda neden en lüzümlü yere bir tane bile koymadin?
- ya rabbim her şeyin doğrusunu bilirsin, ama 3 şeye aklim ermiy.
1- neden bu kadar çeşitli içki yarattın bizi kararsız birakaysun?
2- neden kadını ay gibi yaratmadun, gece gelecek gündüz kaybolacaktu?
3- en önemlisi bütün vucudumuzda 200 küsur kemik koydunda neden en lüzümlü yere bir tane bile koymadin?
gemi
1890
ebruli
ki bu böyle devam eder.daha söyleyecekleri çok güzel şarkıları olduğundan emin olduğum grup.
1890
ebruli
ki bu böyle devam eder.daha söyleyecekleri çok güzel şarkıları olduğundan emin olduğum grup.
okuduğumda gülümsememe neden olan, 4. nesil bilgiç hoş gelmiş sefalar getirmiş...
polis:
-iyigünler beyefendi yolda radar uygulamamiz vardı. hız sınırını aştınız.
adam:
-aşmadım birader der.
polis:
beyefendi radar kayıtlarını gösterebiliriz.
adam:
-ben mustafanin arkadaşıyım, uğraşmayın benimle .
polis bi afallar.
-mustafa mı o da kim...?
adam:
-"sen mustafayı tanımıyor musun" der..?
polis:
- eeee şey hatırlayamadım!!
adam:
-"dur yanımda resmi var sana göstereyim" der,cebinden bir 20 ytl çıkartır ve üzerindeki atatürk resmini gösterir.
polis:
-haaaaaa, pardon şimdi hatırladım, tamam der .
adam:
-"gidebilir miyim"der?
polis:
-pardon, bu mustafanin başka resmi var mı yanınızda?
adami:
-eeeh be... arkadaş dediysek bütün albümü yanımızda taşımıyoruzki kardeşim!
-iyigünler beyefendi yolda radar uygulamamiz vardı. hız sınırını aştınız.
adam:
-aşmadım birader der.
polis:
beyefendi radar kayıtlarını gösterebiliriz.
adam:
-ben mustafanin arkadaşıyım, uğraşmayın benimle .
polis bi afallar.
-mustafa mı o da kim...?
adam:
-"sen mustafayı tanımıyor musun" der..?
polis:
- eeee şey hatırlayamadım!!
adam:
-"dur yanımda resmi var sana göstereyim" der,cebinden bir 20 ytl çıkartır ve üzerindeki atatürk resmini gösterir.
polis:
-haaaaaa, pardon şimdi hatırladım, tamam der .
adam:
-"gidebilir miyim"der?
polis:
-pardon, bu mustafanin başka resmi var mı yanınızda?
adami:
-eeeh be... arkadaş dediysek bütün albümü yanımızda taşımıyoruzki kardeşim!
söylenildiği yere göre,söyleyen ya da söylenilen kişide derin izler bırakabilen söz.
vedat türkalinin 1944te yazdığı onur akının besteleyip, şahane sesiyle seslendirdiği şiirin (aynı zamanda şarkının) ismidir.
şöyle ki:
istanbul
salkım salkım tan yelleri estiğinde
mavi patiskaları yırtan gemilerinle
uzaktan seni düşünürüm istanbul
binbir direkli halicinde akşam
adalarında bahar
süleymaniyende güneş
hey sen güzelsin kavgamızın şehri
ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
bakışlarımda akşam karanlığın
kulaklarımda sesin istanbul
ve uzaklardan
ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
sen şimdi haramilerin elindesin istanbul
plajlarında karaborsacılar
yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
meyvesini birlikte devşirirler
sen şimdi haramilerin elindesin istanbul
et tereyağı şeker
padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
yumurta masalıyla büyütülür çocukların
hürriyet yok
ekmek yok
hak yok
kolların ardından bağlandı
kesildi yolbaşların
haramilerin gayrısına yaşamak yok
almış dizginleri eline
bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
onların kemik yalayan dostları
onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
ve sen
ve sen haktan bahseden ortaköyün cibalinin işçisi
seni öldürürler
seni sürerler
buhranlar senin sırtından geçiştirilir
ipek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
hakkında idam hükümleri verilir
haktan bahseden namuslu insanları
yağmurlu bir mart akşamı topladılar
karanlık mahzenlerinde şehrin
cellatlara gün doğdu
kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
bir kalem yazın vardır
dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
söylenmez
haramiler kesmiş sokak başlarını
polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
haramilerin elinde
ve mahzenlerinde insanlar bekler
gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde
boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
bulutların ardında damla damla sesler
gülen çehreleri ve cesaretleriyle
arkadaşlar çıktı karşıma
dindi şakalarımın ağrısı
bir kadın yoldaş tanırdım
bir kardeş karısı
hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
gebeliğin dokuzuncu ayında
aç kurtların varoşlara saldırdığı
tipili bir gece yarısı
sırtında çok uzak bir köyden indirdi
otuzbeş kiloluk sırrımızı
zafer kanlı zafer kıpkırmızı
boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
bekle bizi
büyük ve sakin süleymaniyenle bekle
parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
mavi denizlerine yaslanmış
beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
ve bir kuruşa yenihayat satan
tophanenin karanlık sokaklarında
koyunkoyuna yatan
kirli çocuklarınla bekle bizi
bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
bekle dinamiti tarihin
bekle yumruklarımız
haramilerin saltanıtını yıksın
bekle o günler gelsin istanbul bekle
sen bize layıksın
şöyle ki:
istanbul
salkım salkım tan yelleri estiğinde
mavi patiskaları yırtan gemilerinle
uzaktan seni düşünürüm istanbul
binbir direkli halicinde akşam
adalarında bahar
süleymaniyende güneş
hey sen güzelsin kavgamızın şehri
ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
bakışlarımda akşam karanlığın
kulaklarımda sesin istanbul
ve uzaklardan
ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
sen şimdi haramilerin elindesin istanbul
plajlarında karaborsacılar
yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
meyvesini birlikte devşirirler
sen şimdi haramilerin elindesin istanbul
et tereyağı şeker
padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
yumurta masalıyla büyütülür çocukların
hürriyet yok
ekmek yok
hak yok
kolların ardından bağlandı
kesildi yolbaşların
haramilerin gayrısına yaşamak yok
almış dizginleri eline
bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
onların kemik yalayan dostları
onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
ve sen
ve sen haktan bahseden ortaköyün cibalinin işçisi
seni öldürürler
seni sürerler
buhranlar senin sırtından geçiştirilir
ipek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
hakkında idam hükümleri verilir
haktan bahseden namuslu insanları
yağmurlu bir mart akşamı topladılar
karanlık mahzenlerinde şehrin
cellatlara gün doğdu
kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
bir kalem yazın vardır
dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
söylenmez
haramiler kesmiş sokak başlarını
polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
haramilerin elinde
ve mahzenlerinde insanlar bekler
gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde
boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
bulutların ardında damla damla sesler
gülen çehreleri ve cesaretleriyle
arkadaşlar çıktı karşıma
dindi şakalarımın ağrısı
bir kadın yoldaş tanırdım
bir kardeş karısı
hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
gebeliğin dokuzuncu ayında
aç kurtların varoşlara saldırdığı
tipili bir gece yarısı
sırtında çok uzak bir köyden indirdi
otuzbeş kiloluk sırrımızı
zafer kanlı zafer kıpkırmızı
boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
bekle bizi
büyük ve sakin süleymaniyenle bekle
parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
mavi denizlerine yaslanmış
beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
ve bir kuruşa yenihayat satan
tophanenin karanlık sokaklarında
koyunkoyuna yatan
kirli çocuklarınla bekle bizi
bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
bekle dinamiti tarihin
bekle yumruklarımız
haramilerin saltanıtını yıksın
bekle o günler gelsin istanbul bekle
sen bize layıksın
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?