galatasaraylı olmak...
takımla ağlamak,takımla gülmek;
elden gelenin en fazlası yapılarak her sınavlarında yanlarında olmaya çalışmak,olunamadığında tv karşısında yüreğini ağzında hissederek onlarla tek yürek olmak;
kazanmak gibi kaybetmenin de olduğunun bilincinde olmak,her koşulda sahiplenmek;
birtakım hazımsız insanların çekememezliklerine maruz kaldığında bunu onların ezikliğine verip gülüp geçmektir.
galatasaraylı olmak bir yaşam tarzıdır.
ayakkabının arkasına basmak.tek geçerim.
bugüne kadar duyduğum en ilginç azar türü lise 1.sınıfta müdürümüzün istiklal marşı sırasında elinde mikrofonla bizim sınıfa dönüp "dinazorlaaar" şeklinde bağırması olmuştu.
pantolonun yanlarından pırtlayan yağlarında,özgürlüğünü ilan etmiş göbeğinde ve başını alıp gitmiş poposuyla basenlerinde bile seksilik arayan dişi modelidir.giydiği kıyafetler kilolarına asla yakışmaz.erkeklerin kendisine bakışlarında nedense sadece kendisinin gördüğü bir beğeni bulur böylece içten içe gelişmiş olan kompleksini tatmin eder.bir de bunların bol makyaj yapıp msn e sadece portre fotoğraf koyanları vardır.böylece erkekleri tuzaklarına düşürüp ertesi gün buluşulduğunda kaçan er kişinin ardından "ayy beğenmedim çok avam" cümlesi kurulur.
uzun saçlara sahipse,gözlüğüne taç vazifesini yüklemiş insan modelidir.bazı er kişiler bunu alınlarına yapıştırıp takarlar ki hala bir anlam verememişimdir.sanırım gerektiğinde tek bir kaş göz mimiği ile gözlere düşsün ve acil durumlarda kurtarıcı olsun mantığı güdülmektedir.
ortaokul yıllarımın vazgeçilmez dizisi.her defasında arkadaşımla "ben pembe ranger’ım sen sarısın;haaayııır sen neden pembe oluyomuşsun" şeklinde kavga ettiğim,hatta abartıp sticker albümünü edindiğim dizidir.pembe ranger kimberly ve kırmızı ranger jason u yakıştırırdık.sonra kahrolası tommy lider olarak geri döndü ve altın sırmalı kostümüyle kimberly nin aklını başından aldı.koni memeli rita repulsa vardı bir de lord zett.düşmanlarıydılar ve ikisi inişli çıkışlı bir aşk yaşardı,arada rangerların üstüne patileri salarlardı.göz kırpmadan izlerdik ne günlerdi be..
sunulmuş en güzel ödüldür.yaşanan hayat ne kadar boktan olursa olsun;nefes almak,hergün yeni bir güne uyanmak,en azından hayatın bir şekilde sürdüğünü ve senin de hala bunun bir parçası olduğunu bilmek,kısaca yaşamak yeryüzündeki hiçbirşeye değişilmez.nedense herşey gibi yaşamanın da kıymeti kaybedilmeye ramak kaldığında anlaşılır.
ayaklarda siyah kunduralar da varsa tadından yenmeyecek erkek türüdür.
deli gibi özledigim ama cok yakinda vuslata erecegim,biricik sehrim.bir istanbullu eskişehir’i nasıl bu kadar çok sevebilir,nasıl memlektine geri dönmek istemez anlayabilmiş değilim ama insanı bağlayan birşey var bu kentte.soğuğunda,ayazında,sıcağında,gecesinde,gündüzünde hepsinde ayrı bir tat barındırır.gecenin 2sinde elini kolunu sallaya sallaya doktorlar caddesinde gezebilmek mi,gecenin bir yarısı en ufak bir korku duymadan acıkınca çıkıp arkadaşlarla kendini onur iskembeye veya ar kebapa atmak ve deli gibi eğlenerek zaman geçirmek mi,2 sene boyunca en deli aşkı yaşayıp her köşesinde,her sokağında bir anı beslemek mi beni buralara bağlayan bilmiyorum.belki koca istanbul’dan sonra sahiplendim buraları,ondan vazgeçilmezim oldu..
eğer uzun soluklu bir hastalıktan kalkmış ve 2 yıldır dondurulup sizi bekleyen kaydinizi tekrar yaptırmış şekilde bir dönüş yapıyorsanız heyecanlandıran,mutlu eden,ürküten bir durumdur.zira arkadaşlarınız mezun olmuş,belki binanızın yeri bile değişmiş olacaktır.ama güzel olan oraya geri dönmektir..ne de olsa öğrencilik başka şeye benzemez.
surat buruşturularak serçe parmak östaki borusuna kadar sokulur,iki üç titreşimli hareketten sonra çıkartılır,şöyle bir bakılıp pantolona silinir.
başrollerini mustafa altıoklar,nurseli idiz,pınar altuğ,aysun kayacı ve yeşim salkım’la paylaştığım tam bir konak dizisi kıvamında olan rüyam sanırım bu sınıfa girmektedir.
bu sabah gözlerimi açar açmaz günün ilk görüntüsü olarak beynime kazınmış,altınlı tuvaleti ve takılarıyla,altında ne olduğunu çok merak edip kazıma hırsına büründüğüm 2 cm kalınlığındaki makyajı ve arşa yükselen topuzuyla beni titretip boş gözlerle ufka bakıp kalmamı sağlamış şarkıcı,bayan,kişi.
(bkz: tolga savacı)
sevgili,gerçekten "sevgili" ise eğer son derece normal olan durumdur.ancak aradan 6 ay gibi bir süre geçmesine rağmen gözyaşları hala sel oluyorsa en kısa zamanda bir psikoloğa görünülmesi gerekmektedir.
hayvana insan muamelesi yapan sahiplerin işidir.zira aynı kişi aynı hayvana uzunca bir süre terlik,gazete getirmesi hususunda da baskı yapmıştır.ne kadar uğraşırsak uğraşalım çomar asla insan olamayacak."hadi giydirdin pokemonlu t-shirt ü,belki hayvan looney tunes seviyor?bari hayvanın zevkine kulak ver"dedirten eylemdir aynı zamanda.t-shirt giydirilen bir hayvanın zevkleri olması da yadırganmayacak bir durumdur zira.
söylemeye başlandı mı arkası gelir asla bir tek yalanla olay kapanmaz.yalan yalanı doğurur.yalana son vermek için bile yalan söylenir.
boşlukları dolduran,seni bütünleyen insandır bence dost.sadece bakışlarla bile herşeyi anlatabildiğin insandır.seni gerçekten anlayandır,"neden" diye sormayan insandır.birbirine kalbini ne kadar açarsa insanlar dostluk o kadar değerlenir.
hayat bayılır insanlara böyle oyunlar oynamaya.bu tip dumurlar ne ilk ne de son olacaktır o yüzden ilk şok atlatıldıktan sonra insan gibi gidip tebrik edilmelidir.zira o vakitten sonra yapılan hiçbirşey sevgiliyi geri döndürmeyecektir,aksine yapılan her absürd hareket sadece sıkıntı yaratacaktır.
(bkz: acı ama gercek)
(bkz: acı ama gercek)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?