* abi sınavdan kaç aldın?
- sana kaç lazım?
ihtiyarlık ile gençlik diyerek
şu hayatı ikiye böldürme
ey büyükten de büyük allah’ım
benden evvel, sikimi öldürme!
diyen şair. ayrıca gelmiş geçmiş en büyük alkoliklerin den biridir.
şu hayatı ikiye böldürme
ey büyükten de büyük allah’ım
benden evvel, sikimi öldürme!
diyen şair. ayrıca gelmiş geçmiş en büyük alkoliklerin den biridir.
insanlık tarihi ile başlar. örnek : ademle havvanın elmayı yemesi. ah be adem baba yapmayacaktın bu hatayı bak sen bi akım başlattın şimdi herkes peşinden geliyor dedirten durum..
cumhuriyet halk partisine muhafazakar kesimden oy almak için kullanılabilecek muhtemel isim.
partili : biz sizden kendimiz için oy istemiyoruz.
seçmen : kimin için istiyorsunuz peki?
partili : cenabı hakkın partisi için yani chp için.
şakşakşak..
partili : biz sizden kendimiz için oy istemiyoruz.
seçmen : kimin için istiyorsunuz peki?
partili : cenabı hakkın partisi için yani chp için.
şakşakşak..
sabahları kalkıldığında penis bölgesinde oluşan doğal afet sonucu ile kurulan kızılay çadırı ile karşılaşılması durumudur. birde yurtta kalınıyorsa ortalık çadır kente döner.
hele birde kızlı erkekli aynı ortamda kalınıyorsa saklanacak yer aranır ama bulunamaz nafiledir saklama çabaları vahim bir durumdur...
hele birde kızlı erkekli aynı ortamda kalınıyorsa saklanacak yer aranır ama bulunamaz nafiledir saklama çabaları vahim bir durumdur...
zülfü livanelinin harika bir öykü kitabı değişik öyküler var içinde solcu öğrencilerin hayatları gurbetçilerin hayatları bunlardan oluşan kesitlerden oluşmaktadır.
ben diye cavaplanabilitesi yüksek olan başlık...
(bkz: kenan evren )
sözlükte bu isimle arama yapıldığında yok böyle bir şey veya hiç var olmadı gibi şeylerin çıkmasını istenmesine sebep olan kimse...
imlasiz
ayağı kayan bir çocuk
kadar şaşkınım, bilemedim
düz yolda yürümenin imlâsını
kanayan dizlerime bakıp da
ağlamayı öğrenemediğim gibi
sevgilisi değildim kadınlarımın
bir papağan tüneğiydim belki
ama birkaç sözcük öğrendiysem
kadınlardan öğrendim, yine de
bilemedim sevgilim diyebilmeyi
büyülendim ama büyüyemedim
aklım ermedi aynalara ve suya
yüzümü gösterip kalbimi neden
sakladıklarını öğrenemedim
şaşkınım, cahilim ben bu dünyada
ayağı kayan bir çocuk
kadar şaşkınım, bilemedim
düz yolda yürümenin imlâsını
kanayan dizlerime bakıp da
ağlamayı öğrenemediğim gibi
sevgilisi değildim kadınlarımın
bir papağan tüneğiydim belki
ama birkaç sözcük öğrendiysem
kadınlardan öğrendim, yine de
bilemedim sevgilim diyebilmeyi
büyülendim ama büyüyemedim
aklım ermedi aynalara ve suya
yüzümü gösterip kalbimi neden
sakladıklarını öğrenemedim
şaşkınım, cahilim ben bu dünyada
ben deli değilim, benden başka herkes deli olduğu için beni deli zannediyorlar. insanın kendi olabileceği tek yer akıl hastanesidir! sanırdım, yanılmışım. delirmeye bile hakkınız yok burada. tımarhane delirme hakkının kutsandığı mabed değil midir? değilmiş. insan tımarhanede bile delirme hakkını elde edemiyorsa ölsün daha iyi. ben size ve kendime rahatça dil çıkarabilmek için burada değil miyim, bunun için kapatmadınız mı beni buraya. elektroşoklar tersini söylüyor bunun. hastabakıcının suratını görmem elektroşoka girmeme yetiyor da artıyor bile. şehir cereyanını boşa harcamayınız efendim.
hayatım boyunca kendim olabileceğim bi yer aradım. bu yer bazen bir insanın yüzü oldu, bazen sevdiğim bir kitapta altını çizdiğim cümle, bazen ölüler gibi haftalarca susmanın saltanatını yaşamak, bazen de denizin köpürdüyen mavi kaosunda eritmekle gözlerimi. ama yetmedi bunlar. sonuna kadar kendim olmak istedim, evreni kanatlamak pahasına. sanatı denedim; otoriteye karşı çıkanların birbirlerine karşı imgelerle iktidar olma çabası. polis olun efendim, daha saygın.
insanın kendi olabileceği tek yer gece kalbidir! dedim sonra, insan yalnızken kendisidir! diye de uzattım. ama insanların ruhuma bu izinsiz girişleri yok mu, beni delirtiyor: ”sevgilim beni ne kadar çok seviyorsun” lar, “felsefe yapma, aşka gel kendine gelirsin” ler, “insanları olduğu gibi kabul et, mutlu olursun” lar vb. insanları olduğu gibi kabul edersem bu savaşları, bu gizli sömürüyü, bu öldürücü şiirsizliği de kabul etmiş olmaz mıyım; bu isa’ya hem edip cansever’e, hem kendime, yeni doğan çocuklara ve gökyüzüne ihanet etmek olmaz mı?
hepimiz deliyiz, akıllı taklidi yapmayı bıraktığımız anda tımarhaneye kapatılırız. insanlar akıllı taklidi yapmakta ne kadar da usta tanrım. bense beceriksizliğim bu konuda, daha doğrusu akıllı taklidi yapmaktan bıktım. normal olmaya çalışmak deli olmaktan daha zor. beklide bunu anladım. bir ofiste çalışıyordum, deli gömleğimin (seçkin bir markaydı) üzerine kravat takmayı bıraktım.
beni kimin delirttiğini gerçekten merak ediyorum. babam olabilir diyorum, çocukluğumda az dövmedi beni sözcüklerle. lise 2’de beni derste kuşumla oynarken yakalayan son osmanlı aysel’de olabilir beni delirten.(kaltak dediğime bakmayın, kızgınlığımdan söylüyorum, yağmurda ıslanmış bir köpek kadar aşıktım ona.) tek tek beni kimin delirttiğini hesabını yapmak zor, kısaca beni insanlar delirtti diyebilirim. beni insanların çıldırtmasındansa gökyüzünün çıldırtmasını isterdim, karanlık yağmurun, müziğin… beni çıldırtma hakkını insanların elinden almalıyım.
önemsiz deliliklerimi saymayacağım, beni buraya kapattıran son çılgınlığımı anlatacağım. intihar fikri yine tanrım olmuştu, aynadaki yüzüme tükürüp silahımı aldım ve mahallemizdeki büyük çukurca camisine gittim. girdim içeri. caminin tavanına iki el ateş edip namazı böldüm. haklı olarak üzerime saldıran bir dindarı bacağından vurup “suküneti” sağladım. gerginlik caminin duvarını çatlatacak kadar büyüktü. fazla vaktinizi almayacağım dedim. ve perulu şair cesar mendoza’nın acı çekene saygı şiirini okumaya başladım.
aci çekene saygi
tanrı’yla aynı fikirde değilim
intihar edenlerin
cehenneme gideceği konusunda
kainatın yaratılışına
katılmaktan bıktığımda ruhum
intihar edeceğim bende
denenmemiş bir yolla
ben ateist değilim, babasıymış gibi
tanrı’ya küsen bir çocuğum
eğer tanrı intihar edenleri ve nietche’yi
cehenneme gönderirse
cehennemde yanmayı tercih ederim bende
tanrı’nın hayal gücünü beğenmiyorum
ben tanrı olsam
peygamberler göndermez
direk konuşurdum insanlarla
ben tanrı olsam intihar ederdim
insanlarla birlikte
acı çekmeyi öğrenemediğim için
sessizlik ağır bir kaya gibi hepimizin üzerine çökmiüştü. cemaat beni linç etmek için fırsat kolluyordu, seziyordum bunu. tabancam tek dostumdu o anda. o sırada cemaatten yaşlıca bir adam bana doğru yürümeye başladı. dur diye bağırdım, dur , yoksa…dinlemedi yavaş yavaş ağır çekimde yanıma kadar geldi gözlerinde diğerlerinde ki gibi öfke değil,merhamet gibi bir şey vardı. tanımıştım, babamın arkadaşı ahmet abiydi. “dinle beni, allah’ın- kendin – olduğunu anlayıncaya – kadar – hep – acı – çekeceksin” dedi usulca. ellerim titremeye başlamıştı, bu sözler dikenli bir çalı gibi saplanmıştı içime ama acıtmıyordu. silahımı aldı, beni linç etmek isteyen kalabalığı ve zamanı bir el hareketiyle durdurdu.
sonrası…sonrası buradayım işte. o yaşlı adamın ahmet abinin sözünü hatırladığımda sakinleşir gibi, içimdeki bir sırra erer gibi oluyorum ama izin vermiyor insanlar ve anılar kendim olmamama, içimin sularına bir balık gibi dalaraktan. dışarıdayken bir söz vermiştim kendime:onlar ne yaparsa ben tersini yapacağım! diye. onlar yalan mı söylüyor, ben doğruyu söyleyeceğim. onlar boyun mu eğiyor, ben isyan edeceğim. hem de her şeye. onlar sanattan nefret mi ediyor, ben inadına mozart dinleyeceğim, ölü yazarlarla dostluk kuracam, 7. mühür’ü, sonbahar’ı ve seven’ı izleyeceğim. onlar paraya mı tapıyor, ben yağmurda ıslanmaya tapacam . onlar statünün getirdiği saygınlığa mı inanıyor, ben serseriliğe ve kaybetmişliğe sokak olacağım. sonuç: insanın tanrı’ya inancının kaybetmesinden daha kötü olan bir şey varsa o da insanlığa inancını kaybetmesidir. siz insansanız ben insan olmayı reddediyorum. deli olmam güllerle birlikte açmama, zamanın dışına taşmama engel değil; tam tersine bunlara açılan kapı.
bu arada delilerin söz söyleme özgürlüğünden bol bol yararlanıyorum. geçen gün bağırmaya başladım:sizin sığınacak bir allah’ınız var, benim yok. benim sığınacak yalnızca kelimelerim var. deliliğini topluma kabul ettirebilene dahi derler; ben ettiremedim, tımarhanedeyim. güldüler.aklın fazlası cehennem. dedim, güldüler. her çocuk tanrı’nın gönderdiği bir peygamberdir. ve unuturuz büyüyünce peygamber olduğumuzu. gider bir öğretmen oluruz, işçi, pezevenk,mühendis, memur.dedim, güldüler. şehir cereyanına bağladılar beni. güldüler siktir çektiler, kalbimin içinde çarpan kalplere. çirkinleştireni her yerde, ey dünyayı kutsallaştıran çılgınlık nerdesin? dedim. güldüler. öyle bir şekilde yan yana getirelim ki sözcükleri, herkesin orospu olmaktan kurtaralım onları.dedim ,güldüler.
zaman geçti. artık çıplakken bir şey söyleyemiyorum insanlara, kişiliklerim birbirleriyle yaşamayı öğrendi, gidecek başka bir bedenleri olmadığını anladı en sonunda. ilaçlarımı düzenli kullanıyorum, sigarayı azalttım. buradan çıkmama az kaldı doktorum alper bey söyledi. geçende kendi kendime cemal dedim cemal! ismim cemal bu arada-: hayatı güzelleştiren şey tehlikeyi sevmektir. hayatı güzelleştirmek istiyorsan dünyanın en tehlikeli şeyini sevmeyi öğrenmelisin: insanı! buna kendini sevmekle başlayabilirsin. hak verdim cemal’e. güzel konuşuyordu, inandım ona. cemal’e borcumu ödeyeceğim. yeryüzünde insanlar tarafından kanatılmamış hiçbir aşık olmayı yeniden deneyeceğim. cemal’e borcumu ödeyeceğim. az kaldı, bekleyin beni.
http://tinyurl.com/3aaogxq
hayatım boyunca kendim olabileceğim bi yer aradım. bu yer bazen bir insanın yüzü oldu, bazen sevdiğim bir kitapta altını çizdiğim cümle, bazen ölüler gibi haftalarca susmanın saltanatını yaşamak, bazen de denizin köpürdüyen mavi kaosunda eritmekle gözlerimi. ama yetmedi bunlar. sonuna kadar kendim olmak istedim, evreni kanatlamak pahasına. sanatı denedim; otoriteye karşı çıkanların birbirlerine karşı imgelerle iktidar olma çabası. polis olun efendim, daha saygın.
insanın kendi olabileceği tek yer gece kalbidir! dedim sonra, insan yalnızken kendisidir! diye de uzattım. ama insanların ruhuma bu izinsiz girişleri yok mu, beni delirtiyor: ”sevgilim beni ne kadar çok seviyorsun” lar, “felsefe yapma, aşka gel kendine gelirsin” ler, “insanları olduğu gibi kabul et, mutlu olursun” lar vb. insanları olduğu gibi kabul edersem bu savaşları, bu gizli sömürüyü, bu öldürücü şiirsizliği de kabul etmiş olmaz mıyım; bu isa’ya hem edip cansever’e, hem kendime, yeni doğan çocuklara ve gökyüzüne ihanet etmek olmaz mı?
hepimiz deliyiz, akıllı taklidi yapmayı bıraktığımız anda tımarhaneye kapatılırız. insanlar akıllı taklidi yapmakta ne kadar da usta tanrım. bense beceriksizliğim bu konuda, daha doğrusu akıllı taklidi yapmaktan bıktım. normal olmaya çalışmak deli olmaktan daha zor. beklide bunu anladım. bir ofiste çalışıyordum, deli gömleğimin (seçkin bir markaydı) üzerine kravat takmayı bıraktım.
beni kimin delirttiğini gerçekten merak ediyorum. babam olabilir diyorum, çocukluğumda az dövmedi beni sözcüklerle. lise 2’de beni derste kuşumla oynarken yakalayan son osmanlı aysel’de olabilir beni delirten.(kaltak dediğime bakmayın, kızgınlığımdan söylüyorum, yağmurda ıslanmış bir köpek kadar aşıktım ona.) tek tek beni kimin delirttiğini hesabını yapmak zor, kısaca beni insanlar delirtti diyebilirim. beni insanların çıldırtmasındansa gökyüzünün çıldırtmasını isterdim, karanlık yağmurun, müziğin… beni çıldırtma hakkını insanların elinden almalıyım.
önemsiz deliliklerimi saymayacağım, beni buraya kapattıran son çılgınlığımı anlatacağım. intihar fikri yine tanrım olmuştu, aynadaki yüzüme tükürüp silahımı aldım ve mahallemizdeki büyük çukurca camisine gittim. girdim içeri. caminin tavanına iki el ateş edip namazı böldüm. haklı olarak üzerime saldıran bir dindarı bacağından vurup “suküneti” sağladım. gerginlik caminin duvarını çatlatacak kadar büyüktü. fazla vaktinizi almayacağım dedim. ve perulu şair cesar mendoza’nın acı çekene saygı şiirini okumaya başladım.
aci çekene saygi
tanrı’yla aynı fikirde değilim
intihar edenlerin
cehenneme gideceği konusunda
kainatın yaratılışına
katılmaktan bıktığımda ruhum
intihar edeceğim bende
denenmemiş bir yolla
ben ateist değilim, babasıymış gibi
tanrı’ya küsen bir çocuğum
eğer tanrı intihar edenleri ve nietche’yi
cehenneme gönderirse
cehennemde yanmayı tercih ederim bende
tanrı’nın hayal gücünü beğenmiyorum
ben tanrı olsam
peygamberler göndermez
direk konuşurdum insanlarla
ben tanrı olsam intihar ederdim
insanlarla birlikte
acı çekmeyi öğrenemediğim için
sessizlik ağır bir kaya gibi hepimizin üzerine çökmiüştü. cemaat beni linç etmek için fırsat kolluyordu, seziyordum bunu. tabancam tek dostumdu o anda. o sırada cemaatten yaşlıca bir adam bana doğru yürümeye başladı. dur diye bağırdım, dur , yoksa…dinlemedi yavaş yavaş ağır çekimde yanıma kadar geldi gözlerinde diğerlerinde ki gibi öfke değil,merhamet gibi bir şey vardı. tanımıştım, babamın arkadaşı ahmet abiydi. “dinle beni, allah’ın- kendin – olduğunu anlayıncaya – kadar – hep – acı – çekeceksin” dedi usulca. ellerim titremeye başlamıştı, bu sözler dikenli bir çalı gibi saplanmıştı içime ama acıtmıyordu. silahımı aldı, beni linç etmek isteyen kalabalığı ve zamanı bir el hareketiyle durdurdu.
sonrası…sonrası buradayım işte. o yaşlı adamın ahmet abinin sözünü hatırladığımda sakinleşir gibi, içimdeki bir sırra erer gibi oluyorum ama izin vermiyor insanlar ve anılar kendim olmamama, içimin sularına bir balık gibi dalaraktan. dışarıdayken bir söz vermiştim kendime:onlar ne yaparsa ben tersini yapacağım! diye. onlar yalan mı söylüyor, ben doğruyu söyleyeceğim. onlar boyun mu eğiyor, ben isyan edeceğim. hem de her şeye. onlar sanattan nefret mi ediyor, ben inadına mozart dinleyeceğim, ölü yazarlarla dostluk kuracam, 7. mühür’ü, sonbahar’ı ve seven’ı izleyeceğim. onlar paraya mı tapıyor, ben yağmurda ıslanmaya tapacam . onlar statünün getirdiği saygınlığa mı inanıyor, ben serseriliğe ve kaybetmişliğe sokak olacağım. sonuç: insanın tanrı’ya inancının kaybetmesinden daha kötü olan bir şey varsa o da insanlığa inancını kaybetmesidir. siz insansanız ben insan olmayı reddediyorum. deli olmam güllerle birlikte açmama, zamanın dışına taşmama engel değil; tam tersine bunlara açılan kapı.
bu arada delilerin söz söyleme özgürlüğünden bol bol yararlanıyorum. geçen gün bağırmaya başladım:sizin sığınacak bir allah’ınız var, benim yok. benim sığınacak yalnızca kelimelerim var. deliliğini topluma kabul ettirebilene dahi derler; ben ettiremedim, tımarhanedeyim. güldüler.aklın fazlası cehennem. dedim, güldüler. her çocuk tanrı’nın gönderdiği bir peygamberdir. ve unuturuz büyüyünce peygamber olduğumuzu. gider bir öğretmen oluruz, işçi, pezevenk,mühendis, memur.dedim, güldüler. şehir cereyanına bağladılar beni. güldüler siktir çektiler, kalbimin içinde çarpan kalplere. çirkinleştireni her yerde, ey dünyayı kutsallaştıran çılgınlık nerdesin? dedim. güldüler. öyle bir şekilde yan yana getirelim ki sözcükleri, herkesin orospu olmaktan kurtaralım onları.dedim ,güldüler.
zaman geçti. artık çıplakken bir şey söyleyemiyorum insanlara, kişiliklerim birbirleriyle yaşamayı öğrendi, gidecek başka bir bedenleri olmadığını anladı en sonunda. ilaçlarımı düzenli kullanıyorum, sigarayı azalttım. buradan çıkmama az kaldı doktorum alper bey söyledi. geçende kendi kendime cemal dedim cemal! ismim cemal bu arada-: hayatı güzelleştiren şey tehlikeyi sevmektir. hayatı güzelleştirmek istiyorsan dünyanın en tehlikeli şeyini sevmeyi öğrenmelisin: insanı! buna kendini sevmekle başlayabilirsin. hak verdim cemal’e. güzel konuşuyordu, inandım ona. cemal’e borcumu ödeyeceğim. yeryüzünde insanlar tarafından kanatılmamış hiçbir aşık olmayı yeniden deneyeceğim. cemal’e borcumu ödeyeceğim. az kaldı, bekleyin beni.
http://tinyurl.com/3aaogxq
tanrının günümüzde kimse ne varlığını nede yokluğunu ispatlayabilir. bu gün bize anlatılan şeyler yunan mitolojisindeki gibi efsanelerden ibaret sadece birilerinin kendi düzenini kurmak için uydurulmuş safsatalar da olabilir. ve bizde bunlara inanmışızdır umut fakirin ekmeğidir diyerekten. başlıkta bir reddediş yoktur öyleki her insan kendi sosyal yapısı içinde kendi zihninde bir tanrı kavramı oluşturur, eğer insan fakir bir çevreden yetişmiş ise gücü her şeye yetmiyor yapabilecekleri sınırlı hatta sınırlı bir hayat yaşıyorsa sığınacak kendinden güçlü bir şeyler arar ve kendince bir yaratıcı bulur aksi durumda zengin hayatı boyunca her istediğini yapmış ( ör: firavunun kendini tanrı ilan etmesi ) bir kimse ise ne tanrısı ya başlamışım tanrısına diyebilir. birde sorgulamayı öğrenmiş insan profili vardır ki zengin yada fakir bir yapıdan yetişmesi önemli değildir sorgular ve kendince bir karara varır ister var eder ister yok eder.
bu başlıkta bireyin karakteri ile ilgili bir durum değildir anlayış meselesi ve düşüncelere gösterilen saygı meselesidir ki bunu yapabilmek asıl karakter meselesididir.
bu başlıkta bireyin karakteri ile ilgili bir durum değildir anlayış meselesi ve düşüncelere gösterilen saygı meselesidir ki bunu yapabilmek asıl karakter meselesididir.
savaşlarla kazandığımız bağımsızlığımızı kapatıldığında fikren kaybettiğimiz eğitim kurumları.
insanı dünyadan soyutlayıp,kabuğuna çekilip yaşama ve çevresinde olup bitenlere karşı duyarsız olmasını sağlayan ve sık sık intiharı düşündüren ruh hali...
okan bayülgenin disko kralında bu ülkede yaşar kemalden başka aydın mı yok diyen ayrıca çıkar uğruna her haltı yiyebilecek kadar midesiz örnek seda sayan olan topluma sosyal mesaj vermeye çalışan fakat iplenmemesi gereken şahsiyetsiz şahsiyet..
tık tık.. kim o?
cevap: ben...
cevap: ben...
* cemal abi sen hangi pedi kullanıyosun.
- orkid kullanıyorum ahmet hayırdır neden sordun
* abi onu kullanma alerji yapar geçen tv de bi reklam gördüm kadir inanır oynuyodu
- hımm ne reklamı bu
*abi ped reklamı koskoca kadir inanır oynuyo
- nası bişiymiş bu
* abi yaprak kadar ince dalgayı dört noktadan destekliyor ayrıca kanatlı abi dalganın kalkmasına aerodinamik olarak ta yardım ediyo harika bişi abi anlatam...
- la olum bi s..tir git mına goyim bu yaşta ne kalkması ne kanadı bizimkini nasa mühendisleri gelse havalandıramaz.
- orkid kullanıyorum ahmet hayırdır neden sordun
* abi onu kullanma alerji yapar geçen tv de bi reklam gördüm kadir inanır oynuyodu
- hımm ne reklamı bu
*abi ped reklamı koskoca kadir inanır oynuyo
- nası bişiymiş bu
* abi yaprak kadar ince dalgayı dört noktadan destekliyor ayrıca kanatlı abi dalganın kalkmasına aerodinamik olarak ta yardım ediyo harika bişi abi anlatam...
- la olum bi s..tir git mına goyim bu yaşta ne kalkması ne kanadı bizimkini nasa mühendisleri gelse havalandıramaz.
görülmesi hayra alamet değildir şöyle ki; proje tezini yetiştirmek için sabahladığım da okula gidip eve geldiğimde bilgisayarımın çalındığını gördükten sonra nefret ettiğim renk. haliyle yazdığım tezde gitti.
tren raylarına çıkıp bir yandan farid farjad dinleyip bir elde de içki şişesi ile gelen trene bakarak kolları açıp o an ney haykırmak isteniyorsa onu haykırarak trenin çarpmasını beklemek gerek olsa diye düşünüyorum içten içe...
evde bulunan yaşlı kişinin ilaçlarını içmek.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?