insanın tipine, giyinişine göre farklı tanımlamalara girebilecek olaydır.
ucuz giyim + tipsizlik: '' ıyyy abazaya bak ya ''
ucuz giyim + yakışıklılık : '' işçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları ''
pahalı giyim + tipsizlik: '' hmm bana biraz daha teknenden bahseder misin''
pahalı giyim+ yakışıklılık : ''bu posizyon iyi mi hayatım ''
rezalet başlıkları öyle olmuyor işte. başlığa ''sıcak bir yaz akşamı'' tadında başlayıp ''gittikçe zifiri karanlıkta kayboluyordu'' diye devam edip, ''eee öldü'' tadında bitirmen gerekiyor .otur 10 üzerinden 2 .
allah bozmasın kardeş amma benana !
yeni neslin bilmediği şeyler başlığına: ''hoca camide ''
''taso ''
''pokemon''
örneği vermek tuhafıma gitti .
mesela örnek olarak : https://tr.wikipedia.org/wiki/ALF_(dizi)
''taso ''
''pokemon''
örneği vermek tuhafıma gitti .
mesela örnek olarak : https://tr.wikipedia.org/wiki/ALF_(dizi)
suriyelilere verilecek vatandaşlık ve toki evleri haberinden sonra, muhafazakar kesimin bizleri daha da boğduğunu hissedip, zevk alma aşamasına geçişimi tamamladım. bu tanım da gayet uygun, tebrikler.
çünkü alıcısı var amk, rekor kırıyor adam .
içinden bir barzonun çıktığı andır. zamanında kim demişti süper dişi diye?
cinsiyetine ve beklentine göre değişkenlik gösterebilecek hadise .
şezlong, içki , kitap, deniz, uyku kombinasyonlarını istiyorsan iyi geçebilecek ve tek yerde yapılabilecek bir eylem . özellikle yoğun stresli iş hayatı olanlar için tek başına da olsa iyi geçirilebilecek tatil türüdür.
geri kalan türler için tek başına tatil yapmak bünyeye iyi gelmez aksine depresyon sebebidir.
şezlong, içki , kitap, deniz, uyku kombinasyonlarını istiyorsan iyi geçebilecek ve tek yerde yapılabilecek bir eylem . özellikle yoğun stresli iş hayatı olanlar için tek başına da olsa iyi geçirilebilecek tatil türüdür.
geri kalan türler için tek başına tatil yapmak bünyeye iyi gelmez aksine depresyon sebebidir.
osuran sarışın yalaka birine şah çekmiştir.
normal karşılayacağımız günler yakındı bu tip medeni davranışları, lakin muhafazakar siyasi bir hareket ile özgür yaşamı benimsemiş insanları bile geriye itmiştir.
(bkz: her boku siyasete bağlayan tip)
(bkz: ne dediği anlaşılmayan adam)
(bkz: her boku siyasete bağlayan tip)
(bkz: ne dediği anlaşılmayan adam)
darp eden garsonların öz güvenini merak ettirmiş haberdir. bir grup kadının üstüne kapıyı kilitleyip darp etmek nedir ya hu . toplumda bu haşerelerin nasıl türediği ve nasıl bu öz güvene sahip olabildiğini sosyolog arkadaşların analiz etmesi gerekir. gerçi analizinin ilk sonucu muhtemelen bu ahlaksız ahlak normlarımız ama yine de kapsamlı bir analiz gerekli en azından mücadele için bireysel neler yapabileceğimizi anlamamız açısından.
aklınızda bulunsun gençler, böyle bir olay yaşadığınızda rapor almak için ertesi günü beklemeden en yakın acil servise gidip darp edildiğinizi söyleyin.
aklınızda bulunsun gençler, böyle bir olay yaşadığınızda rapor almak için ertesi günü beklemeden en yakın acil servise gidip darp edildiğinizi söyleyin.
paranoid tipteki şizofreni.
genelde 30 yaşlarında ortaya çıkar. adından da anlaşılacağı gibi sanrılar hezeyanlar sıklıkla görülür . hemen irrite olabilirler, ani öfke patlamaları vardır.
işin esası '' kötülük görme'' düşüncesi yaygındır.
adli suçlar arasında karşımıza en çok çıkan şizofreni türüdür.
şahsi olarak en son, acil servisteki bir nöbetimde getirilen boynu bıçakla kesilmiş bir doktor arkadaştı. abisi paranoid şizofreniydi ve bir gece kötülük görecem endişesiyle kardeşinin boğazını kesmişti.
genelde 30 yaşlarında ortaya çıkar. adından da anlaşılacağı gibi sanrılar hezeyanlar sıklıkla görülür . hemen irrite olabilirler, ani öfke patlamaları vardır.
işin esası '' kötülük görme'' düşüncesi yaygındır.
adli suçlar arasında karşımıza en çok çıkan şizofreni türüdür.
şahsi olarak en son, acil servisteki bir nöbetimde getirilen boynu bıçakla kesilmiş bir doktor arkadaştı. abisi paranoid şizofreniydi ve bir gece kötülük görecem endişesiyle kardeşinin boğazını kesmişti.
yönetimin tavırlarından şu aralar nezaket akıyor, daim olur umarım.
yanlış bulduğum tespitlerden biridir. etrafımda zekası ile toplumdan hayli sıyrılan tanıdıklarım mevcut. farklı zamanlarda ellerine geçen yüklü miktardaki parayı kontrol edemeyip eridiğine şahit oldum. bu onları aptal yapmıyor. sadece bu düzende kapital kurnazlığını bilmiyorlar veyahut reddediyorlar.
güzellik kısmını ise yorum yapmadan arkadaşlara devrediyorum.
güzellik kısmını ise yorum yapmadan arkadaşlara devrediyorum.
bence olay şu: ''makinist'' gibi karmaşık olay örgüleri olan ama nedenselliği sonucuyla bağlantılı bir filmi alıp, filmi bin parça sahneye bölüp sonra o sahneleri bir torbaya atıp, karıştırıp karıştırıp ...
en sonunda elini torbaya atıp, torbadan çekilen sahne sırasına göre filmi tekrar oluşturmuştur bu zat-ı david lynch.
böyle olunca da '' bu kesinlikle bizim kült filmimiz, defalarca izlemek gerekir, ayrıntılara dikkat etmek gerekir bla bla bla'' diye filmden hayat dersleri çıkardığını ve mahrem yerlerinden olay örgüsü ve sosyal mesaj üreten, kendini entellektüel sayan bir grup marjinal elitistin film yorumları da beni benden aldı.
velhasıl çok sinirliyim.
en sonunda elini torbaya atıp, torbadan çekilen sahne sırasına göre filmi tekrar oluşturmuştur bu zat-ı david lynch.
böyle olunca da '' bu kesinlikle bizim kült filmimiz, defalarca izlemek gerekir, ayrıntılara dikkat etmek gerekir bla bla bla'' diye filmden hayat dersleri çıkardığını ve mahrem yerlerinden olay örgüsü ve sosyal mesaj üreten, kendini entellektüel sayan bir grup marjinal elitistin film yorumları da beni benden aldı.
velhasıl çok sinirliyim.
insanın nefret duyguları ve yapabileceklerinin sınırı nedir ?
psikanalizciler nerede hata yapıyor insan değerlendirmesinde ?
vahşetin rengini hangi dönemle açıklamayı düşünüyorlar ; oral dönem mi fallik dönem mi ?
ya da bir toplumun vahşetini psikanalize mi indirgemeyi düşünüyorlar sosyologlar ?
ya da kısa yoldan benim gibi ; ''hepsi amaçsız bir heyecan arayışı içinde olan ve cinsel duygudan da aç, sevgiyi hissetmek duygusunun uzağında olan bir avuç gerizekalı mı'' diyecekler.
nedir bu ?
oysa ki herkesin burnu var, santimetresini ölçmek mi lazımdı ? insanlığın santimetresi kaç paraydı ki ?
psikanalizciler nerede hata yapıyor insan değerlendirmesinde ?
vahşetin rengini hangi dönemle açıklamayı düşünüyorlar ; oral dönem mi fallik dönem mi ?
ya da bir toplumun vahşetini psikanalize mi indirgemeyi düşünüyorlar sosyologlar ?
ya da kısa yoldan benim gibi ; ''hepsi amaçsız bir heyecan arayışı içinde olan ve cinsel duygudan da aç, sevgiyi hissetmek duygusunun uzağında olan bir avuç gerizekalı mı'' diyecekler.
nedir bu ?
oysa ki herkesin burnu var, santimetresini ölçmek mi lazımdı ? insanlığın santimetresi kaç paraydı ki ?
birçok insandan farklı düşünmeme neden olan bir referans düşüncem vardır, filmleri değerlendirirken. şu ünlü ikilem ; ''sanat sanat için mi, sanat toplum için mi?'' sorusu. bu konuda plehanov'un ''sanat ve toplumsal hayat'' eserinden etkilenmiş biri olarak; ''sanat toplum içindir'' önermesi aynı zamanda, ''sanat sanat içindir'' önermesini de kapsadığı için, ''toplum içindir'' anlayışına sahibim. a serbian film'i politik bir meseleye değindi mi ? sosyolojik eleştirel bir yanı var mıydı? felsefik bir önermesi var mıydı? vs. gibi soruların bana göre yanıtı: bence yoktu.
tabi bu noktada haklı bir şekilde beni eleştirebilirsiniz: ''bir eseri bu kadar rasyonalize etmeye gerek var mı'' diye. evet eleştiriniz haklı, gerek yok.
o zaman soyutsal ifadelere geçelim. bu film insani hislerden hangisini gözler önüne serip, betimleyip, sanatın verdiği tatminkar hissi uyandırmıştır ?
sadece ensestin verdiği tiksinme duygusunu ( aslında toplumsal öğretilmişlik) ve çocuk pornosunun tiksinme duygusunu neredeyse amatör çekimler denilebilecek bir düzeyde önümüze sunmuştur. sadece sunmuştur. yani amaçsız ve sonuçsuz bir şekilde çekilen, porno piyasasındaki çocuk pornosunu izledikten sonra verdiği tiksinme duygusunun aynısıdır sanırım.
yani işin özeti; bir insanı tuvalletteyken, dışkısını yaparken çekip, sonra o dışkıyı da alıp yemesini çekip, hiçbir şekilde katkıda bulunmadan film diye piyasa sürersek; bir sanat eseri olur mu? .
son olarak a serbian film bu yönde bir filmdi bana göre.
tabi bu noktada haklı bir şekilde beni eleştirebilirsiniz: ''bir eseri bu kadar rasyonalize etmeye gerek var mı'' diye. evet eleştiriniz haklı, gerek yok.
o zaman soyutsal ifadelere geçelim. bu film insani hislerden hangisini gözler önüne serip, betimleyip, sanatın verdiği tatminkar hissi uyandırmıştır ?
sadece ensestin verdiği tiksinme duygusunu ( aslında toplumsal öğretilmişlik) ve çocuk pornosunun tiksinme duygusunu neredeyse amatör çekimler denilebilecek bir düzeyde önümüze sunmuştur. sadece sunmuştur. yani amaçsız ve sonuçsuz bir şekilde çekilen, porno piyasasındaki çocuk pornosunu izledikten sonra verdiği tiksinme duygusunun aynısıdır sanırım.
yani işin özeti; bir insanı tuvalletteyken, dışkısını yaparken çekip, sonra o dışkıyı da alıp yemesini çekip, hiçbir şekilde katkıda bulunmadan film diye piyasa sürersek; bir sanat eseri olur mu? .
son olarak a serbian film bu yönde bir filmdi bana göre.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?