confessions

ahuramazda

- Yazar -

  1. toplam entry 361
  2. takipçi 1
  3. puan 10992

veysel çelikdemir

ahuramazda
neden ağlamak istiyorum bu ressamın sanatını izlerken?
hep bir hüzün var anlattığı resimlerde,resimlediği anlarda...canlı canlı fotoğraf oluşturuyor gözümüzün önünde ve o fotoğrafların fon müziği,fotoğrafın içeriği ve anlamı ile birleşince,benim tüyler yerinden yavaş yavaş semaya doğru hareketlenirken,hüznün ressamı,bir taraftan da gözlerimin ıslak ıslak olmasına neden oluyor...

gül

ahuramazda
bana hep flamenko’yu çağrıştıran çiçek...
simsiyah parlak topuzlu bir başın kulak üzerinde kırmızı bir gül ve bir kolu havada gergince arkaya yay gibi eğilmiş duran kırmızı etekli bir flamenko dansörü...

ya da dikensiz ve yapraksız kırmızı bir goncayı dişlerinin arasında tutmuş,damının belinden destek vererek onun arkaya eğilmiş duruşuna zarifçe meyletmiş asil bir flamenko dansçısı.

mr.and mrs.smith filminde de böyle bir sahne vardır ve çok zevkliydi izlemesi.

kumral ada mavi tuna

ahuramazda
tutkunun romanı.
vefanın,saf aşkın,takıntılı aşkın,hüznün...her türlü duygunun en etkileyici biçimde satırlara döküldüğü,asla unutamadığım romanlardan birisidir.yazarının gönlümde taht kurmasına vesile olmuştur.

muhteşem yüzyıl

ahuramazda
barbaros hayrettin paşa ve mimar sinan ’ın neden hala senaryonun bir yerinden,kıyısından köşesinden bile olsa diziye dahil edilmediklerini bir türlü anlayabilmiş değilim.

o sinan ki,belgrad ve rodos seferlerinde bizzat yeniçeri olarak bulunmuş bir teknik ve askeri dehadır,ayrıca mihrimah’a olan aşkından,gelecekte iki muhteşem cami yapacak, türk tarihine muhteşem sinan olarak geçecek...
diziye ne zaman zırt diye sokacaklar,ne bekliyorlar anlamış değilim.

o hayrettin ki daha 1526’da andrea dorya’yı yenilgiye uğratarak ceneviz’i ele geçirdği gibi (ki dizi şu an itibariyle 1529’da olup,üç yıl önceki bu önemli olayın sözünü bile etmemektedir ) 1533’te kaptan-ı derya olarak donanmanın başına geçecek...zaferden zafere koşacak.
dizide bu muhteşem kişilikten hangi bahane ile nasıl aniden söz edilecek,bekliyorum.

çünkü her iki karakter de su anda dizide işlemekte olan süreç içinde ,tarihi gerçeklikte aslında yavaş yavaş kendilerini gösteren ve zamanı geldiğinde de süleyman tarafından hak ettikleri görevlere getirilen kişiler.senaryoya damdan düşer gibi sokulmaları,çok anormal olacak doğrusu.şu anda çok geç bile kalınmış durumda.

hayır bir de ayrıca bu karakterler;bu gerçek tarihi kişiler,sçtığımın şarlken’inden,lajos’undan,ya da ölü balık gözlü isabella fortuna’sından daha mı değersizler,daha mı önemsizler?

kaldı ki zaten isabella fortuna diye bir karakter kurmacadır,tarihteki isabella of castilla’dan ilham alınmış olabilir belki ,ancak kronolojik mantığa göre de o kadın süleyman’ın anneannesi olacak yaşta iken süleyman daha altı yedi yaşlarında olmalıdır.

her neyse işte haremdeki skiş nakış işlerinden bir kafalarını kaldırıp gerçek tarihi şahsiyetleri diziye eklerlerse,brad pitt ’den falan daha gerçekçi olur azizim.

gülmeyi bilmeyen kızlar

ahuramazda
(bkz: hazal kaya)
(bkz: sanem çelik)
(bkz: bergüzar korel)
(bkz: tuğba büyüküstün)

bunlar da beyaz cam’ın gülmeyi bilmeyen,güldürülmeyen,aşırı namuslu,aşırı kaygılı,aşırı dertli,aşırı asil ya da aşırı ezilmiş karakterlere cuk diye oturtulan oyuncularıdır ve işte bu yüzden,sırf bu yüzden sevmem kendilerini.

türk senaristlerinin bir klişe anlayışı olarak,neşeli,güleç,canlı,hayata bağlı kadın karakterler,nedense hafif meşrep,yollu,mutluluğu hak etmeyen,allah belalarını versin tipler olarak algılanır.kederli ve moron suratlı karakterlere rağbet bundandır ve onlar namusludur,onlar mutluluğu dibine kadar hak etmişlerdir,onlar asildir,onlar onlar onlar...

hayvan çağırma usulleri

ahuramazda
evcil hayvanını yanına çağırmak için kullandığın mimik,fonetik,falan filan her türlü yönteme denir ki,biz türk ırkı olaraktan,sadece battal gazi’nin ıslıkla (yoksa malkoçoğlu muydu) at çağırmasını biliriz.

ha bir de kediye pispispispis demek var...
tavuğa kışt demek,köpeğe hoşt demek var tabii ama onlar hayvanı bilakis uzaklaştırmak amacı gütmekte olup,animalist bir yaklaşıma tamamen terstir.

firar

ahuramazda
caner cindoruk uğruna izlemeye çalıştığım ama hiç bir hilesi hurdası,heyecanı,sürprizi olmayan,tahammül edilmesi zor,klişe tiplerle dolu,klişe kötülerin klişe iyilere hücum ettiği klişe dizilerden birisi.
tüm mardin’li ağa dizileri gibi midyat’daki malum konakta başlayıp,kış gelince ufaktan kapağı istanbul’a atmaya başlamıştır ekip.havalar ısınsın,konu gereği yine dönülür mardin’e..e o koca taş konağı neyle ısıtacak adamlar,haklılar tabii.
bakalim aşık kuzu bakışlı caner’im cindoruk’um kadife bıyıklım uğruna bile ne kadar daha dayanabilirim...

evin içinde at beslemek

ahuramazda
şöyle bir mantık geliştiriyor insan başlığa bakınca ister istemez...
evin içinde at beslemek diyor ya şimdi azizim,atın eve girmesine gerek yok ille de...atı çağırırsın pencerenin dibine,((bkz: at nasıl çağırılır)) koşar gelir çıkatuka çıkatuka nal efektleriyle,sen evin içinden koyarsın avucuna kesme şekeri,havucu,yulafı falan...camdan uzatırsın kolunu,o da afiyetle yer.bütün mesele beslemek kelimesinde değil miydi zaten.besledin gitti işte.
at bahçede,sen evde,böylece evin içinde at besliyorum diye yemin etsen başın ağrımaz.oh mis..evin de temiz kalır.

caner cindoruk

ahuramazda
bu adam insan mı?
bu yüz,bu bakışlar,bu anlamlı sima,insansa,biz neyiz?
türkiye’de bu adama yaşamaktayken,insanların kivaaaannnçççeeaaaahhh diye haykırabiliyor olmalarına şaşırdım,şaşırıyorum,şaşıracağım.
bıyık bi kediye,bi de bu adama yakışıyor azizim.
o gözler bi kere baksın gözlerimin içine,öliiim ben sonra...valla öliiim.

hamile

ahuramazda
kainattaki en garip oluşumu yaşayan kişi.
bir bedenin içinde,başka bir insan oluşuyor,vay arkadaş,derinlemesine düşündüğün zaman ne kadar tuhaf ve mucizevi.
ve kadınlar bunu dünya kurulduğundan beri yapıyor.

karnının içinde ikinci bir kalp,beyin,böbrek,mide,dalak,el kol yüz burun falan oluşuyor,senin kan dolaşımınla besleniyor,senin yediğine içtiğine muhtaç bir insan,orada senin biyolojik varlığına tutunup hayata gelmeye çalışıyor.

kadınlar,bedenlerinin içinden başka bir beden çıkartabilen nadide yaratıklar,vesselam.

(bkz: bu deneyimi ben de yaşadım)

nigar kalfa

ahuramazda
pargalı’nın yatağında uyandığında,paşa tarafından eşyalarını topla git denilince neden o kadar şaşırıp itiraz ettiğine anlamadığım şahsiyet...
la manyak,sabaha kadar adamın yatağında uyuyup,sabah da yatağına kahvaltı getirmesini mi bekliyordun?
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol