psikoloji sözlüğüne göre; kişinin kaygıdan, rahatsız edici , işlev kaybına yol açıcı semptomlardan uzak , içinde yaşadığı topluma ,kendisine yüklenen rollere uyum sağlamış olmasıyla ve gündelik yaşamın beklentileriyle ve stresiyle normal sınırlar çerçevesinde başa çıkabilmesiyle tanımlanan bir ruhsal durum .
her zaman doğru tanıyamasakta bazen tanımak mümkündür , ama herşey güllük gülistanlıkken pek belli olmuyo insanlar, bakalım onun hoşuna gitmeyen birşeyler olduğunda nası birine dönüyor , ordan anlaşılabilir herhalde ,yoksa siz iyiyken herkes iyi de kötüyken bakalım kötülükle mi karşılık veriyor , insan terbiyesizlik karşısında da terbiyeli kalabiliyosa ,terbiyeli insandır derler.neyse uzatmayayım.
bi hevesle başlanan olaydır ama görülür ki sanıldığı kadar kolay değildir , kazaktan, eldiven moduna geçiş yapılabilir.
dünyanın balkonundaki isyancılar adlı kitapta yardımcı komutanları marcos için yapılan bir tanım şöyledir ;
" marcos, san franciscoda bir gay, güney afrikada bir zenci, san ysicroda bir chicano, ispanyada bir anarşist, israilde bir filistinli, san cristobal sokaklarında bir maya yerlisi, mexico citynin varoşu nezada bir çete mensubu ,folk müziğinin kalesi ulusal üniversitede bir rocker, almanyada bir yahudi, savunma bakanlığında bir uzlaştırıcı, soğuk savaş sonrası bir çağda komunist, ne galerisi ne müşterisi olan bir sanatçı...bosnada bir barışçı, türkiyede bir kürt, meksikanın herhangi bir kentinde bir ev kadını, grev yapmaya asla yeltenmeyen ctm sendikasında grevci , başkaları için kitap yazan bir gazeteci, gece saat onda metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü , işsiz bir işçi, mutsuz bir öğrenci ,serbest piyasacılar arasında bir muhalif, ne kitabı ne okuyucusu olan bir yazar ve tabii güneydoğuda meksika dağlarında bir zapatacıdır..."
" marcos, san franciscoda bir gay, güney afrikada bir zenci, san ysicroda bir chicano, ispanyada bir anarşist, israilde bir filistinli, san cristobal sokaklarında bir maya yerlisi, mexico citynin varoşu nezada bir çete mensubu ,folk müziğinin kalesi ulusal üniversitede bir rocker, almanyada bir yahudi, savunma bakanlığında bir uzlaştırıcı, soğuk savaş sonrası bir çağda komunist, ne galerisi ne müşterisi olan bir sanatçı...bosnada bir barışçı, türkiyede bir kürt, meksikanın herhangi bir kentinde bir ev kadını, grev yapmaya asla yeltenmeyen ctm sendikasında grevci , başkaları için kitap yazan bir gazeteci, gece saat onda metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü , işsiz bir işçi, mutsuz bir öğrenci ,serbest piyasacılar arasında bir muhalif, ne kitabı ne okuyucusu olan bir yazar ve tabii güneydoğuda meksika dağlarında bir zapatacıdır..."
aşık eden marvin gaye & diana ross düeti
herkesin her cümlesi lost diye başladığı için fenalık gelmişti inatla seyretmiyordum , sonra bi arkdaşım cd lerini verdi, bakayım dedim, gerçekten güzel bir dizi, ama çok etkiliyor yani seyretmeye başladıktan sonra her gece rüyamda mutlaka lostla ilgili bi şeyler görür oldum , mesela dün dolabımdan yere askı düştü (nasıl düştüyse artık) heycanla kafamı çevirdim , acaba ormandan biri mi geliyor diye sanki dal kırıldı gibime geldi , yine dün , bir komşuyla tanıştım gözleri bi soğuk geldi acaba otherstan olabilir mi diye düşündüm adamın suratına şüpheyle baktım yarım saat , yani garip birşey bu lost tamamen içine çekebiliyor insanı .
amacı , dansözün göğüsüne dokunmakmış ,yeni öğrendim ben de,
fakat zamanında babam,yanına gelen dansöze ya usulü bilmediğinden ya da utanmış olsa gerek , dansözün göğüsüne sıkıştırıcağına , kadının eline tutuşturmuş (bkz: al bi çay içersin)
fakat zamanında babam,yanına gelen dansöze ya usulü bilmediğinden ya da utanmış olsa gerek , dansözün göğüsüne sıkıştırıcağına , kadının eline tutuşturmuş (bkz: al bi çay içersin)
herkes tek taşını kendi alacak ,kaşlar alınmayacak.
tıp öğrencileri , eğitim görürken , her hastalığı kendilerinde varmış gibi hissederlermiş , aynı şey psikoloji öğrencileri içinde geçerli , devamlı kendilerine tanı koymaya çabalarlarmış (hepsi değil tabi )
bi hocamızın yaşadığı bi olayı paylaşayım , yaşlı bi adam bir suç işlemiştir (suçu hatırlayamıyorum ) ama birşey yapmadığını iddia eder, ve sağır ve dilsiz olduğu konusunda ısrarlıdır, ne yaparlarsa yapsınlar adamı konuşturamayan adli psikologlardan biri , ’ ya bırakın şu gavuru ’ der amcayı hassas noktasından vurur, ve bizim dilsiz sağır amca heycan içinde ’elhamdulillah müslümanım evladım ’ diyerek kendini ele verir . böyle şeyler işte.
karşındakinin dudaklarına ya da gözlerine odaklanmışsındır ama dediklerine dair hiç bi fikrin yoktur , kafanı sallarsın evet onaylıyo anlamında , sonra birden kitlendiğin dudaklar kıpırdamaz , ama sen hala kafanı sallarsın , meğersem karşındaki sana soru yöneltmiş cevabı bekliyodur sen hala kafanı sallarsın , o zaman foyan ortaya çıkar , rezillik
revirden bi yara bandı alınır parmağa yapıştırılır ,biraz kırmızı renk verilir kalemle , hocam parmağım kesildi dün yazamadım ödevi nedir , hoca yerse yer yemese de bişey demez geçiştirir , tabi bu yöntem üniversiteye kadar geçerlidir
aslında buğday suyudur, buğdayı ekersin çimlenir katı meyva suyu sıkacağı makinesine sıkarsın , çok fazla koyarsın azıcık suyu çıkar , kokusu dayanılmazdır ,tadı felaket iğrençtir anlatılmaz yaşanır , sağlıkçı kardeşim tarafından 20 saksı da buğday yetiştirilmiştir, sonradan evin kedisinin içine çiş yaptığı farkedildiğinde işleme son verilmiştir, fakat o kafelerde satılanların pek faydalı olacağını sanmıyorum çünkü suyunu sıkarken rahat sıkılsın diye içine biraz su bile ilave edilmez , edildiğinde faydası gidiyomuş , kimin yalancısıyım hatırlamıyorum şuan
en önemli demir kaynağı kırmızı ettir. vücutta demir eksikliği belirtileri yorgunluk,halsizlik,baş dönmesi,çabuk yorulma,sık hastalanma ,iştahsızlık,ciltte solukluk,çarpıntı,nefes darlığı,fazla üşüme. demir eksikliğinde dokulara yeterli oksijen taşınamaz. ayrıca kilo alınır ve nedensiz sinirlilik olur kişide. tamamlanması çok önemlidir,basit bi kan tahliliyle anlaşılır eksik mi değil mi ,gerekirse doktor kontrolünde ilaç kullanılır, kırmızı ete ağırlık verilir
buz kalıplarına içilecek olan içeceği döküp dondurabiliriz,böylece, (kola için konuşursak) kolanın içine attığımızda kola sulanıp tadı bozulmaz
bir dergide evlat edinmek , çocuğun annenin karnında değil , annenin kalbinde büyümesidiryazıyodu. sanırım en güzel tanımı
seri katilli filmlere konu olabilir, adamı ya da kadını sevgilisi terketmiştir, ve adam/kadın önüne gelen herkesin yüzünü terkeden sevgilisinin yüzüne benzetmek için keser biçer. yani mesela
çoğu şarkısı nefis olan 2 kişilik müzik grubu , huzur verir şarkıları, sanki küçük bi sahil kasabasında tatile çıkmışsın gibi hissettiyo , solist (bkz: eirik glambek boe )nin sesi alıp götürüyo insanı (nereye) (bkz: bir sese asik olmak)
belki de hollandada erkek erkeğe evlenmiştir, ve eşlerden birine söylenmiş bir sözdür ,kadın olsaydın da...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?