Fazla hayalperest olsa gerek.
yaşlanmayacağını sandıklarımız
dünyaya yaklaşık 50-80 cm daha aşağıdan baktığı zamanlar, dev bir kadın vardı hayatında. korkulu rüyası freddy, ateş püskürten ejderhaları ve pamuk prensesin kötü kalpli üvey annesini bir hamlede yerle bir edecek kadar güçlüydü. gıptayla bakardı her defasında ve merak ederdi; bu kadar güçlü biri, nasıl bu kadar güzel olabiliyor ki? (o zamanlar gücün sadece doğa üstü yaratıklara ait olduğunu düşünürdü. biraz aptaldı da )
zamanla bakış açıları aynı yükseklikte eşitlendiğinde ,kadının süper kahramanlıktan emekli olma yolunda olup ,güzelliğinin arasına sıkışan çizgilerini görmeye başladı. bu kaygılandırıcı ya da üzücü değil di onun için ... çünkü o sıralar kendisinin büyüme sevincindeydi. her ne kadar görüntüsünde bir kaç çizgisel değişim olsa da o hep güçlüydü ve yanında baki, paslanmaz çelik gibi dimdik duracaktı.
lakin kendi boyu ona fark atmaya başladığında işler değişti. önden onu elinden sürükleyerek götüren kadın gitti, çok gerilerde kaldı. en sevdiği hindistan cevizli çikolatalarını sadece bir diş alarak kenara atmaya başladı ve lanet olası bir mikrop vücuduna bulaştı. sonrasında sadece, gözlerinde göstermeye çalıştığı gücü ve gizli tutmaya çalıştığı ben gidersem o ne olcak bakışı kaldı...
üzüntüleri zamana bırakmak belki merhem olabiliyor bazen, ama bedeni zamanda sürüklenmesi tamamen hayal kırıklığı... hayatınızın ortasına oturttuğunuz rol modellerinizin uğradıkları değişim ve gözünüzün önünde sona doğru sürüklenmeye başladıkları (yahut onların da ölebileceklerini düşünmek) en büyük acıyı yerleştiriyor göğüs kafesinin orta yerine.
şaşıp kalıyor insan, sihirle yaptığı un kurabiyesiyle mutluk bahşeden kadın nasıl kendine fayda edemez. yoksa o gerçek süper kahraman değil de sadece bir insan mıydı? yılların ilerlemesi yani yaşlanmak bu kadar kötü müydü? o zaman keşke büyümeseydik.
zamanla bakış açıları aynı yükseklikte eşitlendiğinde ,kadının süper kahramanlıktan emekli olma yolunda olup ,güzelliğinin arasına sıkışan çizgilerini görmeye başladı. bu kaygılandırıcı ya da üzücü değil di onun için ... çünkü o sıralar kendisinin büyüme sevincindeydi. her ne kadar görüntüsünde bir kaç çizgisel değişim olsa da o hep güçlüydü ve yanında baki, paslanmaz çelik gibi dimdik duracaktı.
lakin kendi boyu ona fark atmaya başladığında işler değişti. önden onu elinden sürükleyerek götüren kadın gitti, çok gerilerde kaldı. en sevdiği hindistan cevizli çikolatalarını sadece bir diş alarak kenara atmaya başladı ve lanet olası bir mikrop vücuduna bulaştı. sonrasında sadece, gözlerinde göstermeye çalıştığı gücü ve gizli tutmaya çalıştığı ben gidersem o ne olcak bakışı kaldı...
üzüntüleri zamana bırakmak belki merhem olabiliyor bazen, ama bedeni zamanda sürüklenmesi tamamen hayal kırıklığı... hayatınızın ortasına oturttuğunuz rol modellerinizin uğradıkları değişim ve gözünüzün önünde sona doğru sürüklenmeye başladıkları (yahut onların da ölebileceklerini düşünmek) en büyük acıyı yerleştiriyor göğüs kafesinin orta yerine.
şaşıp kalıyor insan, sihirle yaptığı un kurabiyesiyle mutluk bahşeden kadın nasıl kendine fayda edemez. yoksa o gerçek süper kahraman değil de sadece bir insan mıydı? yılların ilerlemesi yani yaşlanmak bu kadar kötü müydü? o zaman keşke büyümeseydik.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?