yazı uzun biraz, özene bezene yazdım. okumak istemeyenler için tek bir sorum var.
bugün bize bazı sayılar okuyacaklar gene akşam.
bu sayılar kaç olursa "yalan" diyeceksiniz? "
1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz? 5 milyon?
80 milyon?
yalancıya güvenilmez. başka yalancılar öyle diyor diye yıllardır her türlü kolpasını gördüğünüz birinin, şu an söylediklerine inanmayın.
çünkü bizi düşünmüyorlar.
*****
burada aylardır bir şeyler yazıyorum çiziyorum, söylediğim şeyleri kaynaklara dayandırmaya çalışıyorum. genellikle bize söylenen yalanlar ile ilgili karşı kanıtlar bulmak sevdiğim bir yöntem, ama onu bulamadığım zaman en azından bize
neden yalan söylediklerini ve
bu işlerden çıkarlarını açıkladım elimden geldiğince.
dün akşam aklıma geldi ki, yalan dediğimiz zaman hep yalanın kendisini konuştuk ama en önemli faktöründen bahsetmedik:
yalanı söyleyen kişi ya da kişiler. bugün size ufak bir taktik vermeye çalışacağım. başlayalım.
şu dünyada yalanlar söyeyen insanlar var. ne kadar karamsar ve umutsuz olduğunuza bağlı olarak bunlar çoğunlukta hatta. ve bu yalancı kişiler hiç bir zaman tek bir yalan söyleyip durmuyor. hepimiz duyduk ve hatta kullandık beyaz yalanları, ya da anlık bir korku veya gaflet içinde yalan söyledik. ama sen-ben ile bu yalancılar arasındaki fark,
onların bir yalan ile dur(a)muyor oluşu.
çünkü bir yalanı gizlemek için, daha da çok yalan gerekir. "kandırıldık" bir itiraftır, ama gerçeği söylemek değildir. bir yalanı sorguladığınızda karşı argüman olarak bize daha çok yalan söylerler,
çünkü söylemek zorundalar. hiç bir yalan tek başına ayakta kalabilecek kadar güçlü değil, o yüzden onu başka, irili ufaklı yalanlarla süslemek zorundalar.
bütün bu sahtekarlık fırtınası içinde, sabit olan şey
yalanı söyleyen kişidir. biri size yalan söylediğinde ya da gerçeği sakladığında o kişiye olan güveniniz azalır değil mi? ve belirli bir eşikten sonra artık o kişiye güvenmezsiniz. bazısı için en yakın arkadaşı yalan söyler, 100 tane yalandan sonra artık o kişinin arkadaşınız, ve iyi bir insan, olmadığını fark edersiniz. bazısı karşı politik görüşün bir tane yalanını görür ve o anda o eşik aşılır, artık o politik görüşe güvenmez. bunlar hep yalan ve yalancının doğasında olan şeyler.
ama ne demiştik; bir yalanı saklamak için daha pek çok yalan söylemek gerekli. bu yalanlardan kaç tanesini yakalarsınız, ve kaç taneden sonra eşiğinizi aşıp o kişiye güvenmeyi bırakırsınız bilemem. fakat yapabileceğiniz şeylerin en tehlikelisi,
o eşiği geçtikten sonra hala daha o kişiye güvenmektir.
hem üzülürsünüz, hem gerçekten tehlikelidir bu. size düzenli olarak yalan söyleyen birisi
sizin çıkarlarınızı gözetmez, değer vermez. bu kişinin sonraki yalanına güvenmek ya da güvenmemek bir tercihtir; asla zorunluluk değil. tekrar; hayatın sunduğu
hiç bir seçenekte bir yalancının sözüne güvenmek zorunda değilsiniz.
şimdi bu anlatmaya çalıştığım farkı, asrın en büyük yalancısının en büyük yalanlarından biriyle örneklendireceğim. tane tane anlayarak okursanız saçmalığı farkedeceksiniz, ve ben isim vermeyeceğim.
bize 18 yıldır yalan üstüne yalan söyleyen birileri var. bu kişiler
sağlığımızdan paramıza, namusumuzdan güvenliğimize kadar her şey hakkında bize yalan söylediler.
ben bu kişilere güvenmiyorum; benim o eşiğim aşıldı. artık çıkıp
gökyüzü mavi deseler siktir çekerim.
bu kişiler mart ayında çıktılar ve her gün bazı sayılar söylemeye başladılar bize. 3'tü, 5'ti derken geçen haftaya kadar tırmanıp o sayı 3 bin filan oldu.
geçen hafta ise dediler ki,
biz size yalan söyledik,
sizden gerçeği sakladık. aslında sayı 30 bin.
yalanı söyleyen mi değişti?
hayır.
yalanın kendisi, yani bir takım sayıların sayma şekli mi değişti?
hayır, hala daha mart'tan beri saydığımız aynı kolpalar.
o zaman şu anda bu sayılara neden güveniyorsunuz? başka bir
politikolpacı dedi diye mi?
ben söyleyeyim, çünkü
bu yalan bizim korkularımıza daha uygun. bize pompaladıkları
ölüm korkusu ve kaos için sayının 3 bin değil, 30 bin olması lazım. 30 bini görünce "hah evet böyle olması lazım zaten, bak hepimiz öleceğiz" demek daha kolay. halbuki,
ölüm korkusu satan kişiler, başka patolojik yalancılar; yani
medya.
son adıma geldim artık.
bugün biri bize sayılar okurken, "1 milyon vaka var" deseler yalan diyecek misiniz?
5 milyon vaka var deseler?
"hepiniz vakasınız, 80 milyonun tamamı pozitif" deseler?
bu sayılara inanma
alt sınırını anladık, 20 bini geçmeden insanlar inanmıyordu. peki
üst sınır nedir?
bu üst sınırı da geçecekler, tencerede kaynayan kurbağa gibi yavaş yavaş, adım adım arttıracaklar hem de. yalancı olduğunu bildiğiniz, ve size onlarca yalanını göstermeye çalıştığım bu adamların,
geçen perşembe'ye kadar yalan söylediğini düşünürken 5 gündür doğru söylediklerine neden inanıyorsunuz?
çok sevdiğim birinin lafı var; "
bir yalan bin gerçeği sorgulatır" diye. sorgulayın, ve bu yalancılara güvenmeyin. artık kredileri tükensin sizin nezdinizde. bana da güvenmeyin, eğer size bir gün yalan söylersem benim de kredim tükensin sizde.
ama rica ediyorum yalancı olduğunu bildiğiniz birilerinin en son yalanına,
sırf size başka bir yalancı öyle olması gerektiğini söylüyor diye güvenmeyin. sağlığınıza ve hayatınıza bir saldırı var; ama korkuyla hareket edip yalancılara güvenirseniz bu işten hiç çıkamayız.
korkmayın, kendinizi ve sevdiklerinizi koruyun.