istanbulun en eski yerleşim bölgesi, kuruluşu bizans imparatorluğundan önceki dönemlere rastlayıp semtteki ilk yerleşim alanı fikirtepe olmuştur.
yaşadıklarını pek ciddiye almayarak manevi dünyalarına aşırı gömülmelerinin sonucu 1000 yıl çeşitli kavimlerin hakimiyeti altında kalarak bu alanda nitelik ve nicelik bakımından bir rekora imza atmışlardır.
geçtiğimiz yüz yılda hint düşüncesini etkileyerek titreyip kendilerine gelmelerini sağlayan rabindranath tagore ve gandi gibi şahsiyetlerin sayesinde kendi başlarına varolma gayretine girdiler ve başardılarda.
egemen güçlerin sömüre sömüre tüketemedikleri hindistanın zenginliğinden en çok faydalanan ingilizler ile giriştikleri mücadelenin sistematiğinin incelenmesi gerekir.
geçtiğimiz yüz yılda hint düşüncesini etkileyerek titreyip kendilerine gelmelerini sağlayan rabindranath tagore ve gandi gibi şahsiyetlerin sayesinde kendi başlarına varolma gayretine girdiler ve başardılarda.
egemen güçlerin sömüre sömüre tüketemedikleri hindistanın zenginliğinden en çok faydalanan ingilizler ile giriştikleri mücadelenin sistematiğinin incelenmesi gerekir.
istanbulda bulunan ve 9 adet adadan oluşan bütüne bizans tarihinden esinlenerek verilen isim. döneminde bazı prenslerin bizans tahtına çıkmalarını engellemek veya çıkıp tahtından edilmiş olanların bu adalara sürgün edilmesinden dolayı bu ismi ile anılır.
yunanca "bir fikri bulmak, çözmek" anlamına gelen "eureka" sözcüğünün türkçede ki kullanılışıdır. önemi arşimetin suyun kaldırma kuvvetini idrak edişi ile ansızın ağzından "evreka" narasının çıkımış olduğunun rivayet edilmesinden gelir.
sesi her şey olan kadın. dinlenmemesi tarafımdan şiddetle tavsiye edilir zira ondan sonra müziğe dair herkes ve her şey artık boştur. time after time başta olmak üzere tüm şarkılarında playback yaptığından da ayrıca şüpheliyim.
1996 yılında kanserden ölene dek yapmak zorunda olduğum şey şarkı söylemek ve gitar çalmak, ki bu da dünyanın en kolay şeyleri olup ne mutlu ki benim de işimdir derken, böyle mükemmel işler bir ömre sığdırılır mı dedirtir.
1996 yılında kanserden ölene dek yapmak zorunda olduğum şey şarkı söylemek ve gitar çalmak, ki bu da dünyanın en kolay şeyleri olup ne mutlu ki benim de işimdir derken, böyle mükemmel işler bir ömre sığdırılır mı dedirtir.
tiyatroda aşık rollerini oynayan aktör. aslı jönprömiedir
intahar olgusuna yaklaşımı ilginçtir. satrenin kaçış olarak tanımladığı eylemi, camus tercih olarak betimler.
cezayir asıllı fransız yazar eserlerinde kişinin yabancılamasını işleyen en iyi edebiyatçılardandır, bunun etkisinde olduğu varoluşçuluk akımının etkisi vardır. kendisi ile aynı dönemde yaşayan ve yabancılaşma konusunu en az albert camus kadar iyi işleyen yazarımız yusuf atılgan ile içerik olarak bir birine benzeyen bir tarza sahiptir.
cezayir asıllı fransız yazar eserlerinde kişinin yabancılamasını işleyen en iyi edebiyatçılardandır, bunun etkisinde olduğu varoluşçuluk akımının etkisi vardır. kendisi ile aynı dönemde yaşayan ve yabancılaşma konusunu en az albert camus kadar iyi işleyen yazarımız yusuf atılgan ile içerik olarak bir birine benzeyen bir tarza sahiptir.
kendine has yaşam tarzı ve dünya görüşüyle aramızda yaşamış nev-i şahsına munhasır, kıymet verilmemiş zaten kıymette istememiş bir adamdır. arzusu bir fenerde bekçilik yapmak olan bir yüceliğin en azından unutulmaması gerektiğini düşünüyorum.
ona ait olduğunu bilmeden kullandığımız bazı sözlerin sahibidir de:
"türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar"
"insanoğlunda zeka, midyedeki inci gibidir. hepsinde bulunmaz"
"bu kadar cehalet ancak okuyarak mümkündür"
"bu ülkede bilgililer ilgisiz, ilgililer bilgisizdir"
kendiside bilgili bir ilgisizin ta kendisidir, belkide sadece istediğim budur diyen birinin sessiz haykırışı. dünyadan böyle birinin geçtiğini bilmek bile başlı başına bir umuttur.
ona ait olduğunu bilmeden kullandığımız bazı sözlerin sahibidir de:
"türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar"
"insanoğlunda zeka, midyedeki inci gibidir. hepsinde bulunmaz"
"bu kadar cehalet ancak okuyarak mümkündür"
"bu ülkede bilgililer ilgisiz, ilgililer bilgisizdir"
kendiside bilgili bir ilgisizin ta kendisidir, belkide sadece istediğim budur diyen birinin sessiz haykırışı. dünyadan böyle birinin geçtiğini bilmek bile başlı başına bir umuttur.
musevi mistizmine açıklamalar getiren kabala öğretisinin kaynağı olan, ışığın yolu anlamına gelen kitap. kısa hikayelerden oluşur ve aramik dilinde yazılmıştır. iddia aramik dilinin ibranice’nin gizli tarafı olduğu yönündedir. efsaneye göre yazıldıktan sonra kaybolmuş, bir kabalistin tesadüf sonucu kitabın yapraklarının pazarda kese kağıdı olarak kullanıldığını fark etmesi üzerine tekrar gün yüzüne çıkmıştır. böylece edinebildiği parçalarını toplayarak tekrar bir kitap haline getirmiştir.
kökünün hz. ibrahim’ e kadar gittiği söylenen musevi mistizmi. tüm mistik öğretilerde olduğu gibi çalışma sahasını insan mevcutiyetinin hakikatleri oluşturur.
yüzyıllar boyunca kabalistler arasında ağızdan ağza geçmiş, her kabalist öğretiye kendinden bir şeyler katarak günümüzde aktarılan haline geitrmiştir. ispanya’ da ibn gabirol isimli bir filozof gizli ve sözlü olan öğretileri bir araya getirmiş, öğreti zohar ( ışığın yolu ) adlı bir kitap ile gün ışığına çıkmıştır. kabala öğretisinin aktarılması ile ilgili ilk sistematik çalışmaları, ispanyadaki müslüman sufilerin tasavvuf felsefesinden etkilenen, bir dini mahkeme hakimi ibn paquda yapmıştır.
kabala öğretisinde, ibrani alfabesinin biçim ve sesleri, gerçekliğin öğeleri olarak kabul edilir. musevi mistiklerine göre ibranice ifade ettiği anlamları fiziksel olarak açıklar: 3 öncü harf vardır; alef ( hava ), mem ( su ) ve şin ( ateş ), bütün potansiyel elementleri içerir. onları izleyen 12 basit harf ise evreni ayakta tutan kutsal enerji için bir kanal görevi görür. kabalada harfler ile gösterilen sözcüklerin değil, harflerin önce geldiğine, harflerin tanrı’nın araçları olduğuna inanılır. bunun sonucu olarak da kabalistler kutsal kitaplerını bir şifre olarak ele alıp, onu bu gözle incelemektedir.
yüzyıllar boyunca kabalistler arasında ağızdan ağza geçmiş, her kabalist öğretiye kendinden bir şeyler katarak günümüzde aktarılan haline geitrmiştir. ispanya’ da ibn gabirol isimli bir filozof gizli ve sözlü olan öğretileri bir araya getirmiş, öğreti zohar ( ışığın yolu ) adlı bir kitap ile gün ışığına çıkmıştır. kabala öğretisinin aktarılması ile ilgili ilk sistematik çalışmaları, ispanyadaki müslüman sufilerin tasavvuf felsefesinden etkilenen, bir dini mahkeme hakimi ibn paquda yapmıştır.
kabala öğretisinde, ibrani alfabesinin biçim ve sesleri, gerçekliğin öğeleri olarak kabul edilir. musevi mistiklerine göre ibranice ifade ettiği anlamları fiziksel olarak açıklar: 3 öncü harf vardır; alef ( hava ), mem ( su ) ve şin ( ateş ), bütün potansiyel elementleri içerir. onları izleyen 12 basit harf ise evreni ayakta tutan kutsal enerji için bir kanal görevi görür. kabalada harfler ile gösterilen sözcüklerin değil, harflerin önce geldiğine, harflerin tanrı’nın araçları olduğuna inanılır. bunun sonucu olarak da kabalistler kutsal kitaplerını bir şifre olarak ele alıp, onu bu gözle incelemektedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?