çok karmaşık, karmaşık olduğu kadar ilginç bir sakinlik ve dinginlikle kadınlara dayatılan kutsal anne rolünü irdelemiş başarılı bir film. ve evet tilda swinton hayranlığım tam olarak bu filmle başladı.
we need to talk about kevin
+ honey. we need to talk about kevin immediately!
- uff snne be slk:s:s
- uff snne be slk:s:s
2011 tarihli lynne ramsay filmi.
başrollerinde tilda swinton, john c. reilly ve ezra miller yer alıyor.
izleyecek olanlar için fazla detaya girmeden, kevin ve annesi eva arasındaki, kevin’ in dünyaya geldiği andan itibaren sorunlu olan ilişki temelinde, bir kartopunun yıkıcı bir çığa nasıl dönüştüğünü işliyor film diyebiliriz.
mutlu bir çift ile başlıyor film, ya da en azından mutlu görünen. ama eşine güvenmeyen bir babanın akıllı bir evlat tarafından nasıl manipüle edilebildiğini görüyoruz sonrasında. aile olabilmek, bir evi yuva kılmak, bir çok şeyin bir araya gelmesi ile mümkün. bazı şeylerin eksikliğinin ne gibi yıkımlara yol açabileceğini gösteriyor bize film.
sonrasında, düzen suçlu bulduklarını, parmaklıklar ile birbirinden ayırıp, biri içeride biri dışarıda cezalandırıyor. peki ya kayıplar? alınan ders ne? düzenin soruna getirdiği çözüm nedir?
adalet pek de o kadar adil bir şey değil!
"matematikten a alamadığım için mi izliyorsunuz beni?" diye soruyor kevin bizlere. evet bizlere. sonuçta filmi izlerken biz de kevin’ i ve o’ nun hikayesini izliyoruz. düzen, kartopunun çığ olup düşene kadar aldığı yolda ne gibi bir rol oynuyor? bu düzeni kuran ve yaşatan nedir? düzenin aksayan yerleri ile ilgili kim ne yapmalı?
çocukluktan kalma, masal kahramanlarına olan inancımızla, bir peri ya da iyi niyetli bir büyücü bekliyoruz; gelip sihirli değneğinin bir dokunuşu ya da tek bir büyülü sözü ile her şeyi olması gerektiği gibi kılsın diye. kendi adımıza sorumluluk almadan, çocuklarımıza kendi sorumluluklarını nasıl alacaklarını öğretmeden.
suçluyu bulmak çok kolay düzen için, sonrasında adalet(!) yerini buluyor. peki çözüm için adalet yeterli mi?
sahiplikler ve aidiyetler üzerine kafa yormak gerekiyor sanki biraz.
bir insanın kendini tamamlayabilmesi için ihtiyaç duyacaklarını ona verebileceğinden emin olmadan, onu sırf sahip olma arzusu ile dünyaya getirmeden , iyice bir düşünmek gerekiyor.
gerçek bir aşkın meyvası ile, altın yumurta için, evliliğe onu yumurtlayacak kaz muamelesi yapan kadın ve erkeğin evladı arasındaki fark burada yatıyor. bizler kadar çocuklarımızın da bizim aşkımıza ihtiyacı var.
başrollerinde tilda swinton, john c. reilly ve ezra miller yer alıyor.
izleyecek olanlar için fazla detaya girmeden, kevin ve annesi eva arasındaki, kevin’ in dünyaya geldiği andan itibaren sorunlu olan ilişki temelinde, bir kartopunun yıkıcı bir çığa nasıl dönüştüğünü işliyor film diyebiliriz.
mutlu bir çift ile başlıyor film, ya da en azından mutlu görünen. ama eşine güvenmeyen bir babanın akıllı bir evlat tarafından nasıl manipüle edilebildiğini görüyoruz sonrasında. aile olabilmek, bir evi yuva kılmak, bir çok şeyin bir araya gelmesi ile mümkün. bazı şeylerin eksikliğinin ne gibi yıkımlara yol açabileceğini gösteriyor bize film.
sonrasında, düzen suçlu bulduklarını, parmaklıklar ile birbirinden ayırıp, biri içeride biri dışarıda cezalandırıyor. peki ya kayıplar? alınan ders ne? düzenin soruna getirdiği çözüm nedir?
adalet pek de o kadar adil bir şey değil!
"matematikten a alamadığım için mi izliyorsunuz beni?" diye soruyor kevin bizlere. evet bizlere. sonuçta filmi izlerken biz de kevin’ i ve o’ nun hikayesini izliyoruz. düzen, kartopunun çığ olup düşene kadar aldığı yolda ne gibi bir rol oynuyor? bu düzeni kuran ve yaşatan nedir? düzenin aksayan yerleri ile ilgili kim ne yapmalı?
çocukluktan kalma, masal kahramanlarına olan inancımızla, bir peri ya da iyi niyetli bir büyücü bekliyoruz; gelip sihirli değneğinin bir dokunuşu ya da tek bir büyülü sözü ile her şeyi olması gerektiği gibi kılsın diye. kendi adımıza sorumluluk almadan, çocuklarımıza kendi sorumluluklarını nasıl alacaklarını öğretmeden.
suçluyu bulmak çok kolay düzen için, sonrasında adalet(!) yerini buluyor. peki çözüm için adalet yeterli mi?
sahiplikler ve aidiyetler üzerine kafa yormak gerekiyor sanki biraz.
bir insanın kendini tamamlayabilmesi için ihtiyaç duyacaklarını ona verebileceğinden emin olmadan, onu sırf sahip olma arzusu ile dünyaya getirmeden , iyice bir düşünmek gerekiyor.
gerçek bir aşkın meyvası ile, altın yumurta için, evliliğe onu yumurtlayacak kaz muamelesi yapan kadın ve erkeğin evladı arasındaki fark burada yatıyor. bizler kadar çocuklarımızın da bizim aşkımıza ihtiyacı var.
film;
tüm hastahanelerin kadın doğum kliniklerinde,
yeni doğum yapmış kadınların izlemesinin mecburiyet olmasını istediğim bir film.
bak sana verilmiş o temiz beyaz sayfa, o saf masumiyet neye dönebilir?
senin yüzünden? diyor.
acıklı, üzücü, sorgulatıcı-mutlaka izlenmeli.
--anne integraldir, çocukları türevleri.--
tüm hastahanelerin kadın doğum kliniklerinde,
yeni doğum yapmış kadınların izlemesinin mecburiyet olmasını istediğim bir film.
bak sana verilmiş o temiz beyaz sayfa, o saf masumiyet neye dönebilir?
senin yüzünden? diyor.
acıklı, üzücü, sorgulatıcı-mutlaka izlenmeli.
--anne integraldir, çocukları türevleri.--
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?