vurun kahpeye

darklord
eski bir turk filmidir. ayrica iffetsiz oldugu du$unulen bir kadin islami geleneklerde ta$lanarak oldurulur. dogu kulturunde bu daha yaygindir kadinin insiyatifi olmayan durumlarda bile yani tecavuz, taciz gibi durumlarda bile gene kadin sucludur ve tore cinayetiyle vurun kahpeye tadinda katledilir.
darklord
kahpe diye tabir edilen suclu yada sucsuz kadinlarimiza genc kizlarimiza vurun kahpeye rtuelini ya$atan genel anlamda medyadir. tore kurbani guldunya toren’in ardindan, kamuoyunun gundemini me$gul eden ba$ka bir kadin daha vardi gectigimiz gunlerde: sibel kekilli.
dunyanin onemli sanat festivallerinden biri olan ve her yil berlin’de yapilan altin ayi film festivali’nde, birincilik yani altin ayi odulune layik gorulen "duvara kar$i" isimli filmde ba$rol oynamisti.
alkislar, fla$lar ve ardindan bir de bomba gibi haber du$tu ortaya, iri puntolarla yazildi, man$etlere cikarildi:"sibel pornocu cikti!" oyleydi, dogruydu, medya icin bundan iyisi de can sagligiydi zaten. aile,acili baba, orf adet, biraz milliyetcilik sosu, turk kizi boyle olamaz, iki dunyada yeri olmasin, namussuz, veeeee... "vurun kahpeye!". hep birlikte vuralim, didik didik edelim, parcalara ayiralim, yaptigindan utanalim. bir turk kizi bunu nasil yapar? basimizi taslara vuralim, utanalim, ezilelim altinda bu utancin, turklugun gururunu yere dusurmeyelim, bu namusu temizleyelim. tek meselemiz budur, gayrisi yoktur!
once ailesine soruldu fikirleri, sonra herkese. sahip cikanlar, nefret edenler. filmin galasi icin turkiye’ye gelen yonetmenin, diger oyuncularin yuzune bile bakilmadi. butun kameralar sibel’e donuktu, mikrofonlar, fla$lar.$a$kin $a$kin bakan bir kizdi ortada dikilen. skandal patlar patlamaz sibel’in bir zamanlar cektigi porno filmleri de yok satar oldu. sibel bir kez daha pazarlandi. bir kez daha vucudundan paralar kazanildi. duzen, sibel’in etini yemeye devam etti.

gorunenin namusunu tartmak seyredene du$mez.
sibeller’i yaratan duzendir. sibel’leri yaratan ve ipini ceken de medya. bogazina kadar bataga saplayan. onun gibilere buyulu dunyalari sunan medya. bataga surukleyen, harac-mezat satan, hayaller kurduran. ozendiren, aldatan, kandiran medya. kim ogretti sibel’lere ahlaksiz olmayi? cinayet haberlerini bile bir cinsellik katarak veren medya, cesetlerin bile ciplakligindan medet uman medya, tecavuz haberlerini bile cinsel fantazilere malzeme olacak $ekilde sunan medya, sibel kekilli sizden daha ahlaksiz degil.


emir
namuzsuz diye öldürülen kadının elinde kuran-ı kerimi görünce çocuk yaşta izlememe rağmen duygulandığım halide edip adıvarın romanından uyarlanan türk filmi.
salavin
halide edip adıvar’ın "vurun kahpeye" romanını dün gece yarısından sonra elime aldım ve balkona çekilerek okumaya koyuldum. balkonun ferah, serin ve sessiz bir ortamında romanla birkaç saat nezih bir gece (!) geçirdik.

vurun kahpeye romanına yabancı değildim. başrolde hale soygazi’nin oynadığı sinema uyarlamasını kısmen izlemiştim. fakat, sinema başka, edebiyat başka... kitabı okurken alınan tatla, filmi izlerken alınan tat çok farklı... biri diğerinden üstün değil ama farklı.

romanı okurken dikkatimi çeken asıl husus şu oldu: yazar, roman kişilerini iki gruba ayırmış. bir tarafta "mutlak iyiler" var: aliye, tosun paşa, ömer efendi... diğer tarafta ise "mutlak kötüler" var: hacı fettah efendi, eşraftan hüseyin ağa, damyanos... insanları mutlak iyiler ve mutlak kötüler biçiminde resmetmek "gerçekçi" değil. hele hele "belgesel roman" iddiasındaki bir roman için açık bir zaaf bu. insanlar mutlak iyi veya mutlak kötü olamazlar. her insanın içinde iyi ve kötü vardır. her insanın iyi ve kötü işleri, iyi ve kötü kişilik özellikleri vardır. hiçkimse ne külliyen iyidir, ne de külliyen kötü. roman, bu gerçeği yakalayamadığı için bence bu yönüyle başarısız.

romanı okutan ana hususlardan biri de üsluptur şüphesiz. yani, yazarın "ifade biçimi". halide edip adıvar’ın ilk defa bir eserini okudum. üslubu ahım şahım değil, en azından çağdaşları içinde ondan çok iyi yazanlar olduğunu söylemek mümkün. fakat, 1900-1950 yılları arasında kaleme alınan üçüncü sınıf romanlarda bile "türkçe tadı", "dil zevki" bulunduğu için; bu romanı da sıkılmadan, zevkle, türkçe’nin tadını bularak okuduğumu itiraf etmeliyim.

halide edip adivar - "vurun kahpeye" - roman, remzi kitabevi, istanbul, 1983, 141 s.

hormonsuz domates
sıradan bir geyik arasında aklıma gelen sözdür efendim. ben ürettim diye dolaşmışlığım vardır ki bu maloşluğumdanmış. bilmiyordum böyle bir kitap oldugunu . maloşluğum sayesinde de 2-3 aydır nicklerimde dolaşmakta bu vecize halide edip adıvar nickimden çalmıştı zaten.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol