v for vendetta

0 /
doppiomovimento
gelecekteki büyük britanya imparatorluğundaki çöküşü ve buna karşı olan ayaklanmayı anlatan film. başrol karakterinin taktığı maske ve 5 kasım muhabbetleriyle ünlüdür. izledikten sonra insana gezi direnişi günlerini hatırlatır.
independence
#1030270

salagim ben, bariz salagim.

film 2005 yapimi, sene olmu$ 2013 ben daha yeni izliyorum. daha once de yazmi$im, neymi$ efendim ismi sebebi ile izlemiyormu$um da itici gelmi$ de bilmemne. zannedersin filmi nikahlayip koynuma alicam, tey allahim.

8 senedir bu filmi nasil izlemedigimin muhasebesini yapmaya kalksam kendimden nefret edicem, yapmiyorum o sebeple.

filme gelince, bugune kadar izledigim en etkileyici filmler arasinda top10 da cok rahatlikla yer alir. natalie portman kel kafasina ragmen dunyalar guzeliydi filmlde. hugo weaving’in yuzunu goremedik ama varligi yetti zaten. film tam bir ingiliz filmi ve kainat tarafindan ve tanrilar tarafindan da bilinir ve dile getirilir ki ingilizler film ve dizi konusunda rakip tanimazlar, tanimamalilar. ingiliz senaristler ve yonetmenler dogu$tan alinlarinda bir i$aret ile dogarlar zaten ve ileride bir ba$ka i$ yapmalari mumkun degildir.

filmin temasina gelince;

filmdeki $iddet elbette kabul edilemez ancak ya fikirler?

v’nin fikirleri, duunceleri saf ozgurluk ve adalet anlaminda cok $ey anlatiyor insana. ke$ke iceriginde $iddet olmaksizin da du$uncelerini pratige dokebilseydi.

ozetle hala ben gibi izlemeyen birileri varsa muhakkak izlesinler. du$unceleri ve fikirleri, ozgurluk ve adalet anlayi$lari farkli bir boyuta dogru meyledecektir.
hilelideste
hayatım filmlerin içinde geçtiği için bilirim. izlemediğim filmlerin sayısı, izlediklerimin %10’unu kadardır. beyoğlu’nda sabah sabah şarhoş kafayla izlemiştim. net tespit: baya ayıltıcı oldu. merrmi gibi film. hele şu diyaloglar; "bu maskenin altında etten daha fazlası var. bu maskenin altında bir fikir var, bay creedy. ve fikirlere kurşun işlemez."
magicmelki
başrolde ki karakterin adın ne sorusuna;

voil ! in view, a humble vaudevillian veteran, cast vicariously as both victim and villain by the vicissitudes of fate. this visage, no mere veneer of vanity, is a vestige of the vox populi, now vacant and vanished. however, this valorous visitation of a bygone vexation stands vivified, and has vowed to vanquish these venal and virulent vermin vanguarding vice and vouchsafing the violently vicious and voracious violation of volition! the only verdict is vengeance; a vendetta held as a votive, not in vain, for the value and veracity of such shall one day vindicate the vigilant and the virtuous. verily, this vichyssoise of verbiage veers most verbose, so let me simply add that it’s my very good honour to meet you and you may call me v.

diye cevap vermesiyle daha başından birşeyler farklı dediğim filmdir.
tasarimharikasi
v esasında özgürlük mücadelesi veren bir karakter değil,filmse ingilizlerin 15. yüzyılından itibaren çekişmekte olan katolizm ve protestanlık çatışmalarını; kilise ve halkın bütünleşik bir yapıyla sessiz yığınlara dönüşmesini sağlayacak kurguya sahip. filmin ana teması budur. anarşizm tüm dünyada kitlesel mücadelelerin ya da eylemlerin odağı değil, aksine bugün bile sosyo ekonomik merkezli tavır alan kesimin mücadelesidir. vendettadan valeryi ayır, tutkuyu; güllü dallı sahneleri çıkar, geriye o maskenin ardındaki soytarı kalır. çünkü özgürlük herhangi bir klişeden beslenerek üzerinde güneş batmayan imparatorluk safsatasını yıkacak ayarda değildir. bu film de olsa gerçek de olsa... olayın özü tipik bir "katolik- protestan" mücadelesi sonrası egemen sınıfın hangi dinsel güçle rolünü ortaya koyacağıdır. metro ve meclis binasını havaya uçurarak mesaj vermeye çalıştıkları tek kesimin kilise olması tesadüf olmasa gerek.
tokalon
v for vendetta, gelecekteki ingiltere’de geçiyor. terör, savaş ve bir virüsün pandemim halinde tüm ülkeyi vurmasıyla kaybedilen 100 bin insanın akabinde felaketin ortasında kalmış insanlar, bütün halkların yapabileceği bir şeyi yapıyorlar: güvenlik arıyorlar. şunu çok net olarak biliyoruz ki; güvenlik ihtiyacı böyle afet durumlarında toplumları totaliter partilere oy vermeye itebilir. nitekim güvenlik ihtiyacı tartışmasız şekilde bütün toplumsal yapıların temelindedir ve görüyoruz ki afet hallerinde bireyler güvenlik vurgusunu öne çıkartan partilere eğilim göstermektedir.

işte 1. dünya savaşı’ndan sonra almanya’da nazilerin, italya’da faşistlerin iktidara gelmesinin arkasında savaş ve ondan sonra gelen ekonomik krizin önemli bir neden teşkil ettiğini kimse reddedemiyor. ülkemiz tarihi de bunun örneklerine sahip; örneğin 80 darbesinden önce oluşan "anarşi" durumu askeri darbenin yapılmasıyla anayasanın lağvedilmesinin meşruiyet kaynaklarından bir tanesi olmuştur.
coco
filmin en etkileyici repliklerinden biri:

bu maskenin altında bir yüz var..
ancak benim değil.
ne altındaki kaslardan daha ’ben’dir o yüz
ne de altındaki kemiklerden.
bu maskenin altında etten fazlası var.
bu maskenin altında bir fikir var!
ve fikirler kurşun geçirmez!..

mad
an itibariyle fox’ta dönüyor imiş. bilsek daha önce izlerdik natalie portman’ın hatrına. o kadar eski bir film olmasına rağmen tv ilk kez yayınlanması da ilginç tabi.
set me free
bir çok konu başlığını tanıtmış,irdeletmiş,açıklığa kavuşturmuş ve sonunda hiçbirinin değiştirilemez olmadığını ortaya koymuş,film olmaktan öteye geçen filmdir.işlenen konu rejim yahut sistem yanlışları olmasına rağmen karakterler ile duygusal bir yakınlık kurmamızı sağlayabilmişlerdir.

halk hükümetlerden değil,hükümetler halktan korkmalıdır gibi oldukça önemli konuşmalar vardır.

patlatılan binalar,yanlış hükümet politikaları ya da masum insanların öldürülmesinin yarattığı etki bir yanda dursun,aklımızın içerisine yerleştirilmiş korku nesnelerinin birer put gibi yıkılabileceğini gördüğüm sahne ve sonrasındaki yağmur damlaları filmin o sahnesinde bir iki gözyaşı damlasına sebep olmuştu ve bu beni gerçekten şaşırtmıştı.hayır ağlamış olmam değildi şaşırdığım.bunu,bu korku zincirinin kırılmasına duyduğum özlem ve vücudumun bu sahneye verdiği esrimenin şiddeti şaşırtmıştı.

herhangi bir film izler gibi değil de onanması gereken yanlarımızı bulmaya çalışarak,biraz kafa yorup,görselliğe kapılmadan izlenilmesi gerektiğini düşündüğüm bir sinema eseri.
elma sekeriiii
daha yeni izleme fırsatına eri$tigim mükemmel film.

hikayesi kurgusu muhte$em olan filmin yapımcılıgı da matrix yapımcılarına aitmi$. bir insanın nasıl nefret dolup ta$acagını ve bunun onu güçlü kılabilecegini bizlere göstermekte.

filmin en vurucu sahnelerinden biri, evey’e gelen tuvalet kagıdı uzerine yazılmı$ olan mektuptur ve akabinde bu hapishanenin realite dı$ında bir yerde olması...

"god is in the rain"

---ka$ınan seyirci mode on---
ya nasıl bir yuz vardı acaba o maskenin altında... ke$ke v öldügünde evey kaldırıp baksaydı. çatlatırlar adamı...
---ka$ınan seyirci mode off---


not: dans etmeden devrim olmaz.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol