(bkz: dünyanın en sakin ülkesi)
ülke
cemal süreyanın bir şiiri.
saat çini vurdu birden: pirinççç
ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
kasketimi eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. mavi.
bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
yalnız aşkı vardır aşkı olanın
ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutamadım
çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
dostum olan ellerini unutamadım
karım olan karnını ve önlerini
orospum olan yanlarını ve arkalarını
işte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
nasıl unuturum hiç unutamadım
kibrit çak masmavi yanardı sesin
ormanlara ormanlara yüzünün sesi
en gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
soluğu kesen ağulayan ormanlarında
yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
karadenize karışırdı ordan akdenize
ordan da daha büyük sulara
geceyse ay hemen tazeler minareleri
kuran sayfaları satılan sokaklardan
ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
ölüm uçar çocuk yüzlere
ben o sokaklardan ne kadar geçtim
damağımda dilinin yosunlu tadı
önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
bir başak ufak ufak bildirir konyayı
o başakta o konyada seni ararım
ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
para basma yetkisini fıratın suyunu palandökeni
erzincanın düzünü asma bahçelerin dibini
antalyanın denizini o denizin dibini
beş türlü yengeç yaşıyan sularında
çağanoz adi pavurya çingene pavuryası ayı pavuryası bir de çalpara
bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
bir günler şölenlerle egemen ülkende
şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
nolur ağzından başlıyarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
çık gel bir kez daha çıkıntılardan
çık gel bir kez daha bozguna uğrat
(bkz: çalpara)
(bkz: çağanoz)
(bkz: pavurya)
saat çini vurdu birden: pirinççç
ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
kasketimi eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. mavi.
bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
yalnız aşkı vardır aşkı olanın
ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutamadım
çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
dostum olan ellerini unutamadım
karım olan karnını ve önlerini
orospum olan yanlarını ve arkalarını
işte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
nasıl unuturum hiç unutamadım
kibrit çak masmavi yanardı sesin
ormanlara ormanlara yüzünün sesi
en gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
soluğu kesen ağulayan ormanlarında
yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
karadenize karışırdı ordan akdenize
ordan da daha büyük sulara
geceyse ay hemen tazeler minareleri
kuran sayfaları satılan sokaklardan
ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
ölüm uçar çocuk yüzlere
ben o sokaklardan ne kadar geçtim
damağımda dilinin yosunlu tadı
önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
bir başak ufak ufak bildirir konyayı
o başakta o konyada seni ararım
ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
para basma yetkisini fıratın suyunu palandökeni
erzincanın düzünü asma bahçelerin dibini
antalyanın denizini o denizin dibini
beş türlü yengeç yaşıyan sularında
çağanoz adi pavurya çingene pavuryası ayı pavuryası bir de çalpara
bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
bir günler şölenlerle egemen ülkende
şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
nolur ağzından başlıyarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
çık gel bir kez daha çıkıntılardan
çık gel bir kez daha bozguna uğrat
(bkz: çalpara)
(bkz: çağanoz)
(bkz: pavurya)
coğrafi anlamda bir alanda insanların bir araya gelerek yaklaşık olarak aynı amaçlarla kurdukları sözleşme ürünü,bir disiplin,bir birliktelik,bir örgütlenmedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?