ümit yaşar oğuzcan mektuplarından.
"gelme diyecektim, geldin. iyi ettin geldiğine. nerdeyiz? bir şehir yanıyor, dikkat et. tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.
aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. yine de memmunum. iyi ettin geldiğine. taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. ellerini ver, ellerini. öpüşmeye susadım. tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni titreme, yanıyorsun.
koluma yat, sağ koluma, güçlü erkek koluma. dağılsın saçların, bırak. nasıl olsa onları da öpeceğim tutam tutam. kulak memelerini, gür kaşlarını, dudaklarını da öpeceğim. dolgun dudaklarını, seven, sevdiren dudaklarını. dişlerimi dişlerine değecek. yum gözlerini, artık yaşamıyoruz. belki de yaşamak bu, bizim bilmediğimiz.
öyleyse yeni yeni başlıyoruz yaşamalara, derin derin nefes almalara, o ölümsüz olmalara.
bir ekşi elma ısırıyordum, dişlerim kamaşıyordu omuzbaşlarını gördükçe ve biraz sen oluyordum sevdikçe, seviştikçe.
ışığı söndür diyordun, inadına yakıyordum. yalvarıyordun, çıldırıyordum. hiç ağlamadın. ağlasan ne değişecekti. ama ağlamadın işte yükseldin, yüceleştin. tanrılaştın bir yerde. öyle güzeldin anlatılmaz.
alnımdan ter boşanıyordu, saçlarım yapış yapış olmuştu. yüz merdiven inip yüz merdiven çıkıyordum bir dakikada. derin bir kuyudan su çekiyordum. bir mağara ağzından sana sesleniyordum. karanlıklar içinde birbirimizi aydınlatıyorduk.
sağır bir zamandı yaşadığımız. sağır ve merhametsiz. kör bir geceydi yumruklayan kapıyı, kör ve dilsiz.
artık hiç sönmeyecektik, biliyordum."
üçüncü mektup
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?