baş örtüsünü anneannem giyerdi 70inden sonra, bizim köyde de tüm kadınlar giyerdi 50sini geçen. böyle uydurma bir bezi alır, kafalarının üstlerine koyar, iki ucunu birbirine yakınlaştırıp altına göstermelik bir düğüm atarlardı.
türbanı ise camide, mecliste, başbakanın katıldığı davetlerde, yolda yürürken önümdeki kadnda öğrendim. tanrıya olan inancını belli etmek için binlerce dolara ipek bir bez parçasını alan teyzede gördüm. sonra saçlarına röfle çektirip ve gölge attırıp türbanını giyen komşu kızında gördüm. bir de sevgilimle parkta yürürken ağacın dibinde yiyişende gördüm. o yüzden pek bilemiyorum türbanın ne olduğunu, biraz uzak bana... ama baş örtüsü bizdendir.
türban ile baş örtüsü arasındaki farklar
başı örtülü teyzelerim bir ellerinde baston bir ellerinde bayrak anıtkabir yollarını arşınlarken, türbanlı teyzelerim o gün evlerinden çıkamamıştır.
bicimsel farklardan ziyade kullanim alanina bakilmasi gereken ayristirma.
bu ülkede kisinin sokakta türban takmasi yasak degil!
bu ülkede kisinin okullarda, üniversitelerde, devlet dairelerinde, kamusal görev üstlendigi alanlarda yasak.
simdi camiye basi acik giriliyor mu? camide basi acik namaz kilinabiliyor mu?
camide sortla bazi densizler disinda ibadet edilebiliyor mu?
olay maksatli saptiriliyor.
cok daha basit bir örnek vereyim.
bu ülkede anitkabir’e türban’la girilebiliyor mu?
sokaklarda türbanlilar dövülüyor, öldürülüyor degil mi?
sen diretmeci insan, kadinlara bunu farzdir diye dayatmaya calistigin sürece, bu yönde egitmeye calistigin sürece, kadinlari türbanla sarmalamaya calistikca ve yönde propaganda yaptikca bu ülkede yasak olarak kalicak.
eger bu ülkede milyonlarca insan sokaga dinin hayatin her alanina egemen olma iddiasi varsa dökülür.
eger sen erkekler aman kaza yapar diye mayo reklamlarini yasaklamaya calisirsan insanlar ürkerler.
eger sen bu ülkede kadinlari kapatarak sirf erkekler tahrik olur diye sapik olarak göstermeye calisirsan insanlar tiksinirler.
insanligindan utan be.
size kalsa dünyadaki nüfuzun yarisi müslüman olsa kadinlarin hepsi kapatilmali.
ne güzel matematik degil mi?
sen bu kadar kadinin sacindan, teninden tahrik oluyarsan gözlerini kapasana ey dogustan sansli erkek!
kadinlari neden kapatiyorsun?
adalet mi bu?
bu kadar mi adil islam?
hadi ordan!!!
bu ülkede kisinin sokakta türban takmasi yasak degil!
bu ülkede kisinin okullarda, üniversitelerde, devlet dairelerinde, kamusal görev üstlendigi alanlarda yasak.
simdi camiye basi acik giriliyor mu? camide basi acik namaz kilinabiliyor mu?
camide sortla bazi densizler disinda ibadet edilebiliyor mu?
olay maksatli saptiriliyor.
cok daha basit bir örnek vereyim.
bu ülkede anitkabir’e türban’la girilebiliyor mu?
sokaklarda türbanlilar dövülüyor, öldürülüyor degil mi?
sen diretmeci insan, kadinlara bunu farzdir diye dayatmaya calistigin sürece, bu yönde egitmeye calistigin sürece, kadinlari türbanla sarmalamaya calistikca ve yönde propaganda yaptikca bu ülkede yasak olarak kalicak.
eger bu ülkede milyonlarca insan sokaga dinin hayatin her alanina egemen olma iddiasi varsa dökülür.
eger sen erkekler aman kaza yapar diye mayo reklamlarini yasaklamaya calisirsan insanlar ürkerler.
eger sen bu ülkede kadinlari kapatarak sirf erkekler tahrik olur diye sapik olarak göstermeye calisirsan insanlar tiksinirler.
insanligindan utan be.
size kalsa dünyadaki nüfuzun yarisi müslüman olsa kadinlarin hepsi kapatilmali.
ne güzel matematik degil mi?
sen bu kadar kadinin sacindan, teninden tahrik oluyarsan gözlerini kapasana ey dogustan sansli erkek!
kadinlari neden kapatiyorsun?
adalet mi bu?
bu kadar mi adil islam?
hadi ordan!!!
biri saçını diğeri beynini örter.
sözlükten çıkarken açılan kupe takan erkekler başlığına girilen entryleri görünce birkez daha içim cız etti.özgürlüğün bir yönünü kabul edip hatta yaşayıp, bir diğer yönüne karşı bu kadar öfke ve nefret beslemenin nedenini bulamadım.
genellikle hacı amcaların gittiği, 70-80 yaşlarında arkadaşlarım olan çayocağına, dudak altı sakalımla giderken ben de garipseyen bakışlarla karşılaştım.ama hiçbiri kalkıp da birşey demedi.sadece bana yakıştırmadıklarını anladım.
hacı cuma abim:"biz de çarşıya gidiyoruz, gel beraber gidelim" dedi.bir taziyeye gidiyorlarmış önce oraya gittik.ben içeri girmek istemedim."gel gel" dedi.girdik el fatiha dendi, dualarımızı okuduk, başsağlığı diledik merhumun yakınlarına, çaylarımızı içip çıktık.
nerede mahalle baskısı, malezya geyikleri, konjonktüre göre yayınlanan anketler...türkiyenin tarihinden gelen hoşgörü geleneği hala evet hala yaşıyor.kaşımayı bıraksalar tüm yaralarımız iyileşecek, birileri de tuz basmasa...
genellikle hacı amcaların gittiği, 70-80 yaşlarında arkadaşlarım olan çayocağına, dudak altı sakalımla giderken ben de garipseyen bakışlarla karşılaştım.ama hiçbiri kalkıp da birşey demedi.sadece bana yakıştırmadıklarını anladım.
hacı cuma abim:"biz de çarşıya gidiyoruz, gel beraber gidelim" dedi.bir taziyeye gidiyorlarmış önce oraya gittik.ben içeri girmek istemedim."gel gel" dedi.girdik el fatiha dendi, dualarımızı okuduk, başsağlığı diledik merhumun yakınlarına, çaylarımızı içip çıktık.
nerede mahalle baskısı, malezya geyikleri, konjonktüre göre yayınlanan anketler...türkiyenin tarihinden gelen hoşgörü geleneği hala evet hala yaşıyor.kaşımayı bıraksalar tüm yaralarımız iyileşecek, birileri de tuz basmasa...
biri başı örter diğeri kafayı.
lüzümsuz bir soru özellikle de türbanlı genç kız açısından.onlara göre çok fark var.türban ve beraberindeki boyundan aşağıya giyilen kıyafetin erkeklerin iştahlarını kırdığını düşünüyor.küçük yerlerde hayli önemli olan kuran kurslarına, ayrı bir özen gösterilerek genç kızın,şimdi örttüğüm başörtünün hakkını vermeye çalışıyorum önceden babam annem vs. istediği içindi ama şimdi öyle değil diyor.
şimdiii bu kız bunu derken eylemlerinde gerçekten de kapalılığının hakkını verebiliyor mu! bunun ardından sorulması gereken en önemli soru; kız neden kendini saklamak zorunda ki bu söylene söylene kaale bile alınmayan bir yakınma.mecbur bırakılmasın genç kız.birey olmaktan korkmasın. ailelerinin baskıları nedeniyle kendisine;eğer onları dinlemeseydim başıma çok şey gelebilirdi mutlaka bir haklı yanlarını buluyorum, savunmasını yapmak zorunda bırakılmasın.
genç kızlar arasında bir fark yok.kadın ve erkek arasında bir fark var.
şimdiii bu kız bunu derken eylemlerinde gerçekten de kapalılığının hakkını verebiliyor mu! bunun ardından sorulması gereken en önemli soru; kız neden kendini saklamak zorunda ki bu söylene söylene kaale bile alınmayan bir yakınma.mecbur bırakılmasın genç kız.birey olmaktan korkmasın. ailelerinin baskıları nedeniyle kendisine;eğer onları dinlemeseydim başıma çok şey gelebilirdi mutlaka bir haklı yanlarını buluyorum, savunmasını yapmak zorunda bırakılmasın.
genç kızlar arasında bir fark yok.kadın ve erkek arasında bir fark var.
bir arkada$ım var, kendisi lisede okul birincisi olup ancak ve de fakat ’kapalı’ oldugu için mezuniyet töreninde dagıtılan ba$arı plaketini bırakın almayı, törene bile katılmasına izin verilmemi$, kendisi ödül alamayan dördüncülüge layık görülmü$tür.
$imdi ben neden anlattım bu hikayeyi? $unun için arkada$lar,
ben örtülü örtüsüz herhangi bir tarafta degilim ancak görüyorum ki iki taraf da birbirini harcıyor.
ba$lıkla alakalı olan noktadan ba$larsam eger; ba$ örtüsü benim annanemin taktıgı ba$ını sadece örtmek amaçlı olarak kullandıgı bir $eydir.
türban nedir peki? türban ba$ örtüsünden cok daha farklı bir yere oturtulmu$ bir ba$ örtme $eklidir.
kim kime nede di$ biler bu noktada? bir kesim insan ba$ örtüsünün gayet masumane bir $ey oldugundan bahseder nine i$i vesaire die ve türbanı suçlar.siyasi bir simge olu$undan bahsederler. çünkü türban gerek $ekliyle gerekse de ismiyle ba$ örtüsünden farklıdır. öylesine baglanmaz kafa, özel bir $ekli vardır. özellikle 80 li yıllarda bu $ekilde hanımlar ba$larını baglamaya ba$lamı$tır.
evet, bir kesim de öbür tarafı suclar, neden siyasi simge sıfatı altında olmadan da ba$larını türbanın baglandıgı $ekilde baglayamadıklarından, neden illa ki türbanın bir siyasi simge sayıldıgından, ve birincilik ödüllerinin yok yere ellerinden alındıgından dem vururlar.
normalde bu iki kesim siyasi simgeciler vr cumhuriyetciler olarak gruplanır. ama farkettiyseniz ben bu durumdan magdur olanlarla, onları ayrı bi kefeyi koyanları grupladım.
neden peki?
kusura bakmayın ama toplumumuzda ülkeyi bölmeye hayde $eriat getirelim haydaa diye ortalıgı karı$tıran cok insan yok! ortaya nifak sokanlar var! o nifak sokanları da telaffuz etmeme gerek yok $u noktada sanıyorum?!
evet ye$il devrim isteyen bir bölüm insan var ama kimseye kafasını farklı $ekilde bagladı diye gidip de yaftalayamayız, üniversitelere yasak koyamayız! kafamızdakiler aptal yöneticiler, neden söyliyeyim sizlere: öyle bir niyeti olmayan genc kızları da a$ırılıga o bulanık camur diye adlandırdıgım köktencilige iten onlar.
ba$kala$tırmamız, onları ’diger’ sıfatı altına sokan o ba$ımızdakilerdir!
benim cok kapalı arkada$ım var, pardon türbanlı olan yani . hiç birinin kafasında bu günkü anlayı$tan farklı bir rejim rüyası yok. hülyalara dalmamı$ kızlarımız, ancak onlara kar$ı bo$ yere tavır takınan zihniyete cok kızgınlar. haklılar...
evet iki taraf da birbirini harcıyor. türbanlı olan ama herhangi bir devrimsel fikirli olmayanları cumhuriyetciler, herhangi bir devrimsel fikirden ve atatürkün görecegi zarardan ölesiye korkan cumhuriyetcileri de türbanlı olan ve fakat böyle dü$ünceleri olmayan insanlar.
olan nedir biliyo musunuz, millet birbirini yerken o ye$il devrim isteyenler var ya, ha i$te onlar cirit atıyorlar, istedikleri oluyor cunku millet birbirine dü$üyor ve onlar güçleniyorlar. aynı tarafı kendi içinde birbirlerine kırdırıyorlar.
siz hangi taraftan olursanız olun, ben siyaset okuyan biri olarak bu rezil tabloyu görüyorum kar$ımda ve benim gördügüm $ey tam olarak anlatamadıysam da budur!
yapmayın $eker karde$im bari biz alet olmayalım bunlara. aynı tarafta olanlar birbirlerini anlasınlar artık, lütfen!
dip not: i$ bu, turkiyenin tablosunu çizmek için girilmi$ bir entry’dir.
$imdi ben neden anlattım bu hikayeyi? $unun için arkada$lar,
ben örtülü örtüsüz herhangi bir tarafta degilim ancak görüyorum ki iki taraf da birbirini harcıyor.
ba$lıkla alakalı olan noktadan ba$larsam eger; ba$ örtüsü benim annanemin taktıgı ba$ını sadece örtmek amaçlı olarak kullandıgı bir $eydir.
türban nedir peki? türban ba$ örtüsünden cok daha farklı bir yere oturtulmu$ bir ba$ örtme $eklidir.
kim kime nede di$ biler bu noktada? bir kesim insan ba$ örtüsünün gayet masumane bir $ey oldugundan bahseder nine i$i vesaire die ve türbanı suçlar.siyasi bir simge olu$undan bahsederler. çünkü türban gerek $ekliyle gerekse de ismiyle ba$ örtüsünden farklıdır. öylesine baglanmaz kafa, özel bir $ekli vardır. özellikle 80 li yıllarda bu $ekilde hanımlar ba$larını baglamaya ba$lamı$tır.
evet, bir kesim de öbür tarafı suclar, neden siyasi simge sıfatı altında olmadan da ba$larını türbanın baglandıgı $ekilde baglayamadıklarından, neden illa ki türbanın bir siyasi simge sayıldıgından, ve birincilik ödüllerinin yok yere ellerinden alındıgından dem vururlar.
normalde bu iki kesim siyasi simgeciler vr cumhuriyetciler olarak gruplanır. ama farkettiyseniz ben bu durumdan magdur olanlarla, onları ayrı bi kefeyi koyanları grupladım.
neden peki?
kusura bakmayın ama toplumumuzda ülkeyi bölmeye hayde $eriat getirelim haydaa diye ortalıgı karı$tıran cok insan yok! ortaya nifak sokanlar var! o nifak sokanları da telaffuz etmeme gerek yok $u noktada sanıyorum?!
evet ye$il devrim isteyen bir bölüm insan var ama kimseye kafasını farklı $ekilde bagladı diye gidip de yaftalayamayız, üniversitelere yasak koyamayız! kafamızdakiler aptal yöneticiler, neden söyliyeyim sizlere: öyle bir niyeti olmayan genc kızları da a$ırılıga o bulanık camur diye adlandırdıgım köktencilige iten onlar.
ba$kala$tırmamız, onları ’diger’ sıfatı altına sokan o ba$ımızdakilerdir!
benim cok kapalı arkada$ım var, pardon türbanlı olan yani . hiç birinin kafasında bu günkü anlayı$tan farklı bir rejim rüyası yok. hülyalara dalmamı$ kızlarımız, ancak onlara kar$ı bo$ yere tavır takınan zihniyete cok kızgınlar. haklılar...
evet iki taraf da birbirini harcıyor. türbanlı olan ama herhangi bir devrimsel fikirli olmayanları cumhuriyetciler, herhangi bir devrimsel fikirden ve atatürkün görecegi zarardan ölesiye korkan cumhuriyetcileri de türbanlı olan ve fakat böyle dü$ünceleri olmayan insanlar.
olan nedir biliyo musunuz, millet birbirini yerken o ye$il devrim isteyenler var ya, ha i$te onlar cirit atıyorlar, istedikleri oluyor cunku millet birbirine dü$üyor ve onlar güçleniyorlar. aynı tarafı kendi içinde birbirlerine kırdırıyorlar.
siz hangi taraftan olursanız olun, ben siyaset okuyan biri olarak bu rezil tabloyu görüyorum kar$ımda ve benim gördügüm $ey tam olarak anlatamadıysam da budur!
yapmayın $eker karde$im bari biz alet olmayalım bunlara. aynı tarafta olanlar birbirlerini anlasınlar artık, lütfen!
dip not: i$ bu, turkiyenin tablosunu çizmek için girilmi$ bir entry’dir.
14 nisan ve 29 nisan cumhuriyet mitinglerine bir dünya başörtülü katılmışken, hatta başörtüsünün üstüne "atam izindeyiz" yazılı band takmışken, bu mitingler türbanlılara karşıydı.
türban başı örtmeye yarayan uzun bez parçasına fransızcada verilen isimdir. fransızlar bu ismi farsça dülbend -- türkçede bugün kullandığımız tülbentin de maderidir -- kelimesinden almışlardır. bu da başı sarmaya, kuşatmaya yarayan uzun tül, yani tastamam "baş örtüsü" anlamına gelir.
peki neden tülbent yerine türban denilmektedir. yani "siyasal islamcı" oldukları iddia edilenler türkçeye de mal olmuş müslüman iranlıların “tülbend”i dururken frenkleşmiş türban kelimesini tercih etmektedir. bu sorunun cevabı gayet basit: çünkü aslında böyle bir tercih yoktur. buna delilim ise 1) 1980lerin başına dek türkiyede türban kelimesinin kullanılmıyor oluşudur. yani türbanın siyasal islamın simgesi olarak kullanılıyor olduğu savı bizleri bu tarihten evvel türkiyede siyasal islamın olmadığı sonucuna götürür ki bu varsayımın geçerli olmadığı aşikardır. 2) türban tek başına tesettürün karşılığı değildir. çünkü türban, tülbent veya başörtüsü sadece başı örten şeyin adıdır. oysa tesettürde eller, ayaklar ve yüz gibi kendiliğinden görülen yerlerin dışında bütün vücudun örtülmesi emredilir. siyasetle iştigal edecek kadar profan ve düzene başkaldıracak kadar protestan olduklarını bildiğimiz siyasal islamcılar neden pardesüyü veya çarşafı değil de türbanı simge seçsinler ki? 3) başı örtmek için kullanılan kumaşa -- diğer bütün araplar gibi -- siyasi islamın en şiddetli örneklerine ev sahipliği yapan mısırın müslümanları da hicab der. ülkeleri üzerindeki bariz fransız etkisine rağmen türban demezler. oysa bu kelime gerçekten siyasal islamın simgesi olsaydı, siyasal islam’ın en mühim merkezlerinden mısır’ın halkının da buna hicab değil türban demeleri gerekirdi. bir zamanlar muhammed ikbal gibi siyasi yönü ağır bir müslüman düşünüre dayelik yapmış hindistan halkının dastar değil türban demeleri lazımdı, vesaire. demek ki türban siyasi islamın genel geçer bir simgesi olamaz. belki iranda başörtüsünün bir çeşidine tülbend denilmesi ve iranlıların da siyasal islamın en gözönündeki temsilcileri olmaları böyle bir simgeleşmeyi makul gösterebilirdi. ama bu da mümkün değildir. zira iranın geleneksel tesettürü çarşafla özdeşleşmiştir. tülbent ile başın sarılıp kumaş ucunun omuzlardan bele sarkıtılması şeklindeki bağlama modeli ise lübnanlı şii kadınların tacizlerden korunmasını sağlamak amacıyla iran kökenli şii imam musa sadr tarafından rahibeler örnek alınarak icat edilmiş bir kolaylıktır.
şu üç delilin ve baştaki etimolojik izahın toplam bir hülasası şudur ki türban, tülbend ve başörtüsü kelimeleri arasında ancak üzüm ile raisin veya engürün tadları arasındaki kadar fark vardır.
o halde türbanın bu yalancı şöhreti nereden kaynaklanıyor? 80 ihtilalinden sonra evren paşanın meydan meydan dolaşıp kuran’ın bazı ayetleri üzerindeki şahsi yorumlarını delil göstererek başörtüsünün islamın bir emri olmadığına kalabalıkları ikna etmeye çalıştığı o mutantan mitingler çağında, o zamanlar kendilerine sadece “başörtülü” denilen kızlar ile üniversiteler arasında engeller yükselmeye başlamıştı. turgut özal 1983te başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz kucağında bulduğu bu yeni yeni filizlenen sorunu çözmek için az uğraşmadı ama tam anlamıyla başarılı da olamadı. baş örtüsünün anayasa mahkemesi kararı ile mutlak yasaklar arasına girmesiyle özal’ın partisindeki muhafazakar eğilim bir "ara çözüm" arayışına girişti. daha sonra bizzat özal’ın ağzıyla dillendirilen çözüm dahiyaneydi. kızlar dilerlerse fransızlar gibi başlarını örterek, yani türban takarak, derslere girebileceklerdi. saçları kapatırken boynu açıkta bırakan “türban” bir ara çözüm olarak bir ara rejim akabinde darbe kalıntılarını temizlemeyi görev edinen anap hükümeti tarafından önerilmişti ve tesettürden vazgeçemeyen ama okumak isteyen kızlarca da epey tutulmuştu. böylece modernliğin ve sekülerizmin en canlı merkezlerinden biri olan -- belki beşiği de diyebilirsiniz -- fransa’nın bir geleneği alınacak ve sonuçta hem isa’ya hem musa’ya yaranılacaktı. ne var ki üzümü yiyenlerin derdi sadece bağcıyı dövmekmiş ve meğer ne isa’yla ne de musa’yla işleri varmış. çünkü daha sonra bu yolun da önünü tıkadılar. hatta bu “dâhice” çözüm dehada delilik sınırını aştıklarına artık kesinlikle ikna olduğum darbe mahsulü kurumlar ve askeri iktidar marifetiyle modernliğin değil siyasal islamın bir simgesi haline getiriliverdi.
şimdi şu meydandaki apaçık ironi ile istihza etmemek, dalga geçmemek elde mi? çünkü türban takanların siyasal islamcı olduğunu savunmak, şapka devrimiyle halkı modernleştirmeye çalışanları mürteci diye tanımlamak kadar gülünçtür ve istihzaya layıktır. sözün özü, kavramlar “bile-isteye” harman edilmiş, sapla saman taammüden karıştırılmış, koyunlar kaynağa daha yakın duran kurtların suyunu bulandırmış.
peki neden tülbent yerine türban denilmektedir. yani "siyasal islamcı" oldukları iddia edilenler türkçeye de mal olmuş müslüman iranlıların “tülbend”i dururken frenkleşmiş türban kelimesini tercih etmektedir. bu sorunun cevabı gayet basit: çünkü aslında böyle bir tercih yoktur. buna delilim ise 1) 1980lerin başına dek türkiyede türban kelimesinin kullanılmıyor oluşudur. yani türbanın siyasal islamın simgesi olarak kullanılıyor olduğu savı bizleri bu tarihten evvel türkiyede siyasal islamın olmadığı sonucuna götürür ki bu varsayımın geçerli olmadığı aşikardır. 2) türban tek başına tesettürün karşılığı değildir. çünkü türban, tülbent veya başörtüsü sadece başı örten şeyin adıdır. oysa tesettürde eller, ayaklar ve yüz gibi kendiliğinden görülen yerlerin dışında bütün vücudun örtülmesi emredilir. siyasetle iştigal edecek kadar profan ve düzene başkaldıracak kadar protestan olduklarını bildiğimiz siyasal islamcılar neden pardesüyü veya çarşafı değil de türbanı simge seçsinler ki? 3) başı örtmek için kullanılan kumaşa -- diğer bütün araplar gibi -- siyasi islamın en şiddetli örneklerine ev sahipliği yapan mısırın müslümanları da hicab der. ülkeleri üzerindeki bariz fransız etkisine rağmen türban demezler. oysa bu kelime gerçekten siyasal islamın simgesi olsaydı, siyasal islam’ın en mühim merkezlerinden mısır’ın halkının da buna hicab değil türban demeleri gerekirdi. bir zamanlar muhammed ikbal gibi siyasi yönü ağır bir müslüman düşünüre dayelik yapmış hindistan halkının dastar değil türban demeleri lazımdı, vesaire. demek ki türban siyasi islamın genel geçer bir simgesi olamaz. belki iranda başörtüsünün bir çeşidine tülbend denilmesi ve iranlıların da siyasal islamın en gözönündeki temsilcileri olmaları böyle bir simgeleşmeyi makul gösterebilirdi. ama bu da mümkün değildir. zira iranın geleneksel tesettürü çarşafla özdeşleşmiştir. tülbent ile başın sarılıp kumaş ucunun omuzlardan bele sarkıtılması şeklindeki bağlama modeli ise lübnanlı şii kadınların tacizlerden korunmasını sağlamak amacıyla iran kökenli şii imam musa sadr tarafından rahibeler örnek alınarak icat edilmiş bir kolaylıktır.
şu üç delilin ve baştaki etimolojik izahın toplam bir hülasası şudur ki türban, tülbend ve başörtüsü kelimeleri arasında ancak üzüm ile raisin veya engürün tadları arasındaki kadar fark vardır.
o halde türbanın bu yalancı şöhreti nereden kaynaklanıyor? 80 ihtilalinden sonra evren paşanın meydan meydan dolaşıp kuran’ın bazı ayetleri üzerindeki şahsi yorumlarını delil göstererek başörtüsünün islamın bir emri olmadığına kalabalıkları ikna etmeye çalıştığı o mutantan mitingler çağında, o zamanlar kendilerine sadece “başörtülü” denilen kızlar ile üniversiteler arasında engeller yükselmeye başlamıştı. turgut özal 1983te başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz kucağında bulduğu bu yeni yeni filizlenen sorunu çözmek için az uğraşmadı ama tam anlamıyla başarılı da olamadı. baş örtüsünün anayasa mahkemesi kararı ile mutlak yasaklar arasına girmesiyle özal’ın partisindeki muhafazakar eğilim bir "ara çözüm" arayışına girişti. daha sonra bizzat özal’ın ağzıyla dillendirilen çözüm dahiyaneydi. kızlar dilerlerse fransızlar gibi başlarını örterek, yani türban takarak, derslere girebileceklerdi. saçları kapatırken boynu açıkta bırakan “türban” bir ara çözüm olarak bir ara rejim akabinde darbe kalıntılarını temizlemeyi görev edinen anap hükümeti tarafından önerilmişti ve tesettürden vazgeçemeyen ama okumak isteyen kızlarca da epey tutulmuştu. böylece modernliğin ve sekülerizmin en canlı merkezlerinden biri olan -- belki beşiği de diyebilirsiniz -- fransa’nın bir geleneği alınacak ve sonuçta hem isa’ya hem musa’ya yaranılacaktı. ne var ki üzümü yiyenlerin derdi sadece bağcıyı dövmekmiş ve meğer ne isa’yla ne de musa’yla işleri varmış. çünkü daha sonra bu yolun da önünü tıkadılar. hatta bu “dâhice” çözüm dehada delilik sınırını aştıklarına artık kesinlikle ikna olduğum darbe mahsulü kurumlar ve askeri iktidar marifetiyle modernliğin değil siyasal islamın bir simgesi haline getiriliverdi.
şimdi şu meydandaki apaçık ironi ile istihza etmemek, dalga geçmemek elde mi? çünkü türban takanların siyasal islamcı olduğunu savunmak, şapka devrimiyle halkı modernleştirmeye çalışanları mürteci diye tanımlamak kadar gülünçtür ve istihzaya layıktır. sözün özü, kavramlar “bile-isteye” harman edilmiş, sapla saman taammüden karıştırılmış, koyunlar kaynağa daha yakın duran kurtların suyunu bulandırmış.
ülkemizde yeteri kadar anlaşılamayan farklardır. türbanı çok safça bir şey zannederler benim ülkemde. aslında evet türban gayet normal bir şeydir tabi "normal" bir biçimde düşünülürse ama ülkemizde ne yazık ki durum böyle değildir. ikisi arasındaki farka gelince de en basitinden şöyle anlatabiliriz. türban ideolojik bir simge haline getirmek insanlar tarafından kullanılmaktadır benim güzel ülkemde. baş örtüsünu ise annanem, babannem, bana camdan "evladım bi ekmek alır mısın" diyen komşu teyzem tarafından kullanılmaktadır.
baş örtüsü takan kadınlarımızın bunu kullanma nedenleri çok basittir. bu nedenlerin başında bakımsız saçların kamufle edilmesi gelir. türban ise siyasi ve ideolojik bir simgedir, masum değidir.
ayrıca türk örf ve adetlerinin dahlinde olan başörtüsüdür. türban türk örf ve adetleri arasında değildir. bu farkı anlamayanlar ise sap ve samanı ayıramayanlardır.
ayrıca türk örf ve adetlerinin dahlinde olan başörtüsüdür. türban türk örf ve adetleri arasında değildir. bu farkı anlamayanlar ise sap ve samanı ayıramayanlardır.
türban, parlak perde kumaşından yapılır, kullanan kişiye "ben de insanım, beni de farkedin, ben de gülerim, espri yaparım, ben de kadınım" dedirtir (tabi bunu diyen değil, bunu dedirten utanmalıdır) ve kişi, bu 6 metre kare halı büyüklüğündeki bu parlak kumaşı kullanması için, aile eşrafı tarafından baskı görür. eğer bu türban denen şeyi kullanmazsa, cehennemde saçlarından asılarak yakılacağı öğretilmiştir.
başörtü -tülbent- kullanan kişinin ise dikkat çekmek gibi bir derdi yoktur. zira, kişinin yakını olan insanlar, o kişiyi insan yerine koyarlar ve o başörtüyü kullanmak için baskı yapmazlar.
başörtü -tülbent- kullanan kişinin ise dikkat çekmek gibi bir derdi yoktur. zira, kişinin yakını olan insanlar, o kişiyi insan yerine koyarlar ve o başörtüyü kullanmak için baskı yapmazlar.
başörtüsü annemindir, doğaldır. türban üvey annelerindir, götünüde yırtsa doğal olmayı başaramaz.
benim bildigim ikisi de kica baglanir, sonra gobek atilir. ne oynak bir milletiz yahu, iki darbuka bir zil (ya da tam tersi)!!!
edit: farki belirtmeyi unutmusum; biri yandan baglanir digeri onden ("hangisi" hangisi artik siz bilin canim!)
edit: farki belirtmeyi unutmusum; biri yandan baglanir digeri onden ("hangisi" hangisi artik siz bilin canim!)
ankete icazet kacinilmaz oldu artik.
turban ile ba$ortu arasindaki fark ozunde $u anlatimdan ibarettir.
turban:siyasetcileri gerer.olmayan sorunlari varmi$ gibi gosterip ulke sorunlarini oldu bittiye getirerek suni gundem yaratmaya yarar.yurt di$i gezilerinde bile ulkede gundem yaratabilmek icin kullanilan enfes bir metoddur.modasi hic gecmez.gunun arzu edilen her saatinde ve senenin arzu edilen her gununde, onunde bir basin mensubu ve mikrofon varsa hemen oracikta kullanilabilen muhte$em bir aractir.tum i$lerine alet etmeye cali$tigin dini, aracisiz ve sorgusuz sualsiz kullanabilmeni saglar.mevsimin her $artina uygundur.laiklik ve demokrasi gecirmez, cumhuriyetli havalardan korunmani saglar.
ba$ortusu: annelerimiz, ninelerimiz takar.siyasetciler takmaz, takani da sevmez.
turban ile ba$ortu arasindaki fark ozunde $u anlatimdan ibarettir.
turban:siyasetcileri gerer.olmayan sorunlari varmi$ gibi gosterip ulke sorunlarini oldu bittiye getirerek suni gundem yaratmaya yarar.yurt di$i gezilerinde bile ulkede gundem yaratabilmek icin kullanilan enfes bir metoddur.modasi hic gecmez.gunun arzu edilen her saatinde ve senenin arzu edilen her gununde, onunde bir basin mensubu ve mikrofon varsa hemen oracikta kullanilabilen muhte$em bir aractir.tum i$lerine alet etmeye cali$tigin dini, aracisiz ve sorgusuz sualsiz kullanabilmeni saglar.mevsimin her $artina uygundur.laiklik ve demokrasi gecirmez, cumhuriyetli havalardan korunmani saglar.
ba$ortusu: annelerimiz, ninelerimiz takar.siyasetciler takmaz, takani da sevmez.
başını örtüğün örtüyle evde oturur sesin çıkmassa başörtüsü olur.. yok eğer okuyacam bi yerlere gelecem çalışacam dersen o zaman başındaki örtünün adı türban olur..
ba$ortusu evlerde giyilir, turban cankaya ko$kunde yahut millet meclisinde(merve kavakci).
şu an hakkında yapılacak muhtemel tespitlerin, bizi içine düştüğümüz ve giderek battığımız boktan çıkarmayacak olan farklardır...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?