“öldükten sonra buraya nasıl gelebiliyorsunuz? kayığım nerede? sizi görünce akan gözyaşlarım nerede? yoksa bir düş müsünüz siz? yoksa deli miyim ben?”
“kaygılanmayın. kayığınız ırmakta çoktan çürüdü. öteki dünya da sizin kayığınız gibidir, su geçirebilir, hatta daha fazla.”
“acı çekiyorum madam, size dokunamamaktan.”
“rüzgara dokunabiliyor musunuz ki, mösyö?”
ölüler gibi yavaş yavaş konuşuyordu. ekledi:
“rüzgar gibi olduğunuzda acı çekilmez mi sanıyorsunuz?"
tous les matins du monde
"...asıl modası geçen benim beyler," diye bağırdı ansızın, kendi giyim kuşamıyla alay edilmesine sinirlenen saint colombe. "yüce kralımıza teşekkür ediniz," diye haykırdı. "ben, onun bana teklif ettiği altınların yerine ellerimin üzerinde batan güneşin ışığını tercih ederim. bukleli perukalarınızı değil, kendi çuha giysilerimi tercih ederim. kralın kemanlarının yerine kendi tavuklarımı, sizlere kendi domuzlarımı tercih ederim."
saraylardan kaçıp gerçek müzik arayan birinin gerçek hikayesi. müzikler, hikaye, kostümler içinize işler. bitince boğazınızda düğüm kalır.
"dünyanın bütün sabahları geri dönüşsüzdür"...
"dünyanın bütün sabahları geri dönüşsüzdür"...
dünyanın bütün sabahları adı ile türkçeleştirilmiş olan pascal quignard romanı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?