tekel soldaysa amacına ulaşamayan lastiktir.
tekel gordüğünde saga çeken araba lastiği
evet, araba benzin istasyonu değil, tekel gördüğünde sağa çekmektedir, çünkü ben öyle yazdım. şöyle ki;
yatağımda uzanmış, miskinliğe miskinlik katan tribal şarkılar dinlerken, birden bu miskinliğimin sebebini sordum kendime. yorgun değildim, yorulacak hiç bir şey yapmıyorum çünkü iki yıldır, olsa olsa sürekli yatmaktan, oturmaktan, ve bunların değişik varyasyonlarını denemektendir derken birden aklıma istanbul daki miskinliğim düştü. ama yok yok, bu başka bişeydi. neyse, illa bok atacağım ya, niğde dendir dedim bu. şehir kendine benzetiyo işte adamı, ölü gibi mübarek.
sonra aklıma şehre tepeden bakan itürümez dağının aslında gizli bir volkanik dağ olma ihtimali geldi. tamam dedim, patlamış patlaması ihtimalini sevdiğim yanardağ, binmişim bi sörf tahtasına, mecburiyet caddesinde insanlar önümde kaçışırken salvolar ata ata sörf yapıyorum alevlerin üzerinde. ağır hareketlerle arka cebimden bi soft çekiyorum, eğiliyorum ve alev dalgasından yakıyorum sigaramı, ya da yok, havaya sıçrayan alev toplarından birine uzatıyorum hemen ağzımdaki sigarayı, sonra körükleye körükleye yakıyorum.
tabi herkes kaçışıyor, tekel de kaçıyor. bizim sörf tahtası dile geliyor, "abi talan var, kayalım hemen sağa, yararlanalım bu durumdan". yürü be oğlum, bu kadar da bütünleşir mi bir sörf tahtası sahibiyle! hemen bi kasa bira alıp, başlıyorum buz gibi arpa suyunu boğazımdan aşağı akıtmaya. tamam diyorum, bi fotoğraf çektirecek kadar karizma pozisyon yarattık!
derken şarkı değişiyor, çamaşır makinesinin sesi duruyor, "sıktırsana lan şunu" der gibi bir sessizlik hakim ortama. tamam diyorum, tamam a.q. zaten o dağdan bi bok olmaz, it bile ürümüyo lan! gidip çamaşırları sıktırıp sözlüğü açıyor ve muhteşem yaratıcılığa sahip bir entry giriyorum.
olsa olsa diyorum, araba çeker sağa, lastik çeker, bu şehre bi bok olmaz..
(bkz: miskinim miskin)
yatağımda uzanmış, miskinliğe miskinlik katan tribal şarkılar dinlerken, birden bu miskinliğimin sebebini sordum kendime. yorgun değildim, yorulacak hiç bir şey yapmıyorum çünkü iki yıldır, olsa olsa sürekli yatmaktan, oturmaktan, ve bunların değişik varyasyonlarını denemektendir derken birden aklıma istanbul daki miskinliğim düştü. ama yok yok, bu başka bişeydi. neyse, illa bok atacağım ya, niğde dendir dedim bu. şehir kendine benzetiyo işte adamı, ölü gibi mübarek.
sonra aklıma şehre tepeden bakan itürümez dağının aslında gizli bir volkanik dağ olma ihtimali geldi. tamam dedim, patlamış patlaması ihtimalini sevdiğim yanardağ, binmişim bi sörf tahtasına, mecburiyet caddesinde insanlar önümde kaçışırken salvolar ata ata sörf yapıyorum alevlerin üzerinde. ağır hareketlerle arka cebimden bi soft çekiyorum, eğiliyorum ve alev dalgasından yakıyorum sigaramı, ya da yok, havaya sıçrayan alev toplarından birine uzatıyorum hemen ağzımdaki sigarayı, sonra körükleye körükleye yakıyorum.
tabi herkes kaçışıyor, tekel de kaçıyor. bizim sörf tahtası dile geliyor, "abi talan var, kayalım hemen sağa, yararlanalım bu durumdan". yürü be oğlum, bu kadar da bütünleşir mi bir sörf tahtası sahibiyle! hemen bi kasa bira alıp, başlıyorum buz gibi arpa suyunu boğazımdan aşağı akıtmaya. tamam diyorum, bi fotoğraf çektirecek kadar karizma pozisyon yarattık!
derken şarkı değişiyor, çamaşır makinesinin sesi duruyor, "sıktırsana lan şunu" der gibi bir sessizlik hakim ortama. tamam diyorum, tamam a.q. zaten o dağdan bi bok olmaz, it bile ürümüyo lan! gidip çamaşırları sıktırıp sözlüğü açıyor ve muhteşem yaratıcılığa sahip bir entry giriyorum.
olsa olsa diyorum, araba çeker sağa, lastik çeker, bu şehre bi bok olmaz..
(bkz: miskinim miskin)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?