6 kasım (salı) 2007 tarihinde habertürk’te yayınlanan bir programda sayın ali akcan "haber iş sendikasının başlattığı grevde, sistemli bir sabotaj gerçekleştirilmediğini, bu tip olumsuz davranışların mücadeleyi zayıflattığını ve hatta sendika olarak söz konusu sabotajlara karşı olunduğunu" mantıklı ve anlaşılır bir dille anlatılmıştır.(bunlar şahsın tam beyanları değil aklımda kalanlardır ama anafikir budur)
sayın ali akcan bu tip sabotajların ve hırsızlıkların yurt genelinde öteden beri yaşanmakta olduğunu belirtti.
hatta bu konuyla ilgili olarak türk telekom yönetim kurulu başkanı’nın kendi ağzından yapılan bir açıklamaya da değindi.
olası bir sınır ötesi operasyonda güney doğuda ki çalışanların, genel kurmayın direktifi doğrultusunda greve ara vereceğini ve memleketi zor durumda bırakabilecek her türlü uygulamadan kaçınacaklarının da altını çizdi.
sonuç olarak sabotajcı grevcilerle ilgili temel düşüncelerimi korumakla beraber (vatan haini ve o.ç. olduklarını düşünüyorum) ülkemizde yaşanmakta olan söz konusu grevin haklılığına yürekten inanmaktayım.
not: yukarıdaki entry’lerimde sanki grev yapan telekom çalışanlarını zan altında bırakan bir hava var. bu sadece benim eşekliğim . direkt olarak kimseyi suçlayıp, zan altında bırakmasamda, telekom çalışanlarına karşı bir ön yargı oluşturabilecek nitelikte olmuş. sayın ali akcan sayesinde bu yanılgıdan kurtulduğum için kendisine yürekten teşekkürlerimi sunarım. umarım orta yol bulunur.
sendika ve paydaşlarının kendilerini ateşe atarak, ülkemiz menfaatleri doğrultusunda yürüttükleri grev amacına ulaşır.
sabotajci grevciler
türk telekom ile türkiye haber- iş sendikası arasında toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine fiber optik kabloları keserek haberleşmeyi sabote eden kişi telekomun dikmen müdürlüğündeki sendika temsilcisi namık gökdemir çıktı.
haberleşmenin felç olması üzerine konu savcılığa intikal etmiş, jandarma ve polis kabloları kesen kişinin kimliğini tespit amacıyla inceleme başlatmıştı.
kaynak:http://www.haberturk.com/haber.asp?id=41460&cat=130&dt=2007/10/22
dünyanın hiç bir ülkesinde (sosyalist, komünist, kapitalist, feminist, dübürist) hiç bir sebepten dolayı (grev dahil), hiç kimseye (işçiler, sendika) sabotaj yapma hakkı tanınmamıştır.
iş yavaşlatılabilir. grev yapılabilir hatta daha kötüsü toplu istifa söz konusu olabilir ama asla ve hiç bir şekilde sabotaj yapılamaz.
haberleşmenin felç olması üzerine konu savcılığa intikal etmiş, jandarma ve polis kabloları kesen kişinin kimliğini tespit amacıyla inceleme başlatmıştı.
kaynak:http://www.haberturk.com/haber.asp?id=41460&cat=130&dt=2007/10/22
dünyanın hiç bir ülkesinde (sosyalist, komünist, kapitalist, feminist, dübürist) hiç bir sebepten dolayı (grev dahil), hiç kimseye (işçiler, sendika) sabotaj yapma hakkı tanınmamıştır.
iş yavaşlatılabilir. grev yapılabilir hatta daha kötüsü toplu istifa söz konusu olabilir ama asla ve hiç bir şekilde sabotaj yapılamaz.
telekomünikasyonun önemini bilen insanlar,bu ülkenin iletişimi yabancılara satıldığında niyeyse hiç seslerini çıkarmamışlardır.hatta aman da ne güzel oldu deyip bi göbek atmadıkları kalmıştır.şimdi etmeleri gereken o küfürleri, güvencesiz işçilere edip şirket sahiplerini savunmaktadırlar.grevi yapan sendika da solcu bi sendika değildir,iki şubesi dışında tamamen ’ülkücü’ bi sendikadır.ama onlara destek veren yine yurdumun solcusudur o da ayrıdır.ayrıca,grevin eksiklikleri çoktur,hayat durmamıştır.zaten sendika da iletişimi kesmeyeceklerini söylemiştir.
işçilere küfredeceğinize,bu memleketi satanlara,işçileri aza tamah ettirmeye çalışıp,işten çıkarmakla tehdit eden sömürgenlere küfredin.e biraz uyanın...
işçilere küfredeceğinize,bu memleketi satanlara,işçileri aza tamah ettirmeye çalışıp,işten çıkarmakla tehdit eden sömürgenlere küfredin.e biraz uyanın...
her işçinin demokratik hakkı olan grev yapma özgürlüğü’nü, orospu çocukluğu ile karıştıran insanların genel adıdır. grev’i yasal terör olarak algılarlar.
malesef ekim 2007 haber iş sendikası grevinde de bulunan bu tip anneleri bir, babaları bin bazı insanlar, kablo keserek iletişimi aksatmaya çalışmış, grevle sabotaj arasındaki farkı idrak edemeyerek, grev hakkını kullanan şerefli çalışanları da zan altında bırakmışlardır.
bir sene boyunca her telefon edeceğinde, kış ortası, dağ başında 1 km yürümek zorunda kalmış,
deprem zamanı o sabahın serinliğinde buz gibi betona ailecek oturarak, dış dünya ile tek bağlantımız olan araba radyolarından "yalova’da da deprem olduğu, yardımın yola çıktığı" haberini beklemiş biri olarak; telekominikasyonun bir ülke için ne kadar önemli olduğunun -kendi çapında- farkında olan kişilerdenim.
asayiş problemi yaşadığımız zaman polise telefon ederiz. sağlık problemi yaşadığımız zaman acil servise telefon ederiz. olası doğal gaz kaçağı tespit edince doğal gaz acile telefon ederiz. ha beceremezsek, geç kalırsak, itfaiyeyi ararız.
e ama kansız köpek, hangi vicdana, hangi dine,düşünceye, felsefeye sığınarak böyle bir şeye cesaret edersin ?
iş arkadaşlarını nasıl bir zan altında bıraktığının farkındamısın ?
tansiyon haplarını aksatmış bir yaşlının beyin kanaması geçirdiği o ilk yarım saatte maruz kalacağı geri dönüşümü olmayan beyin hasarını düşünmemeye çalışarak daha ne kadar hayatına devam edeceksin ?
plakası alınamayan bir otomobilin çarpıp kaçtığı 3 yaşında ki çocuklarının başında ağlaşan anne babaya ne diyebileceksin ?
40 yıl boyunca hiç bir lükse el uzatmadan, çocuklarının geleceği için gün doğumundan, gün batımına çalışarak açtığı iş yeri yanmış esnafı nasıl teselli edeceksin ?
yıllar evvel doktorlar 1 günlük grev yaptığında pratisyen arkadaşımla salyalar saçarak tartıştığımızı hatırlıyorum. 1 gün. o bir günde bile acil servisler kapanmadı. o 1 günde bile insanlar cüppelerinin hakkını verdiler ama senin gibi bazılarına sendika yalakalığı daha cazip geldi. senden solcu değil, olsa olsa yolcu olur.
o nüfus kağıdını yırt at. ben askere gittiğimde senin için şehit olmayacağım. gazi olursam senin için çalışmayacağım. çocuklarım olursa sana ata demeyecekler. sen yolcusun. gideceğin yerde belli.
malesef ekim 2007 haber iş sendikası grevinde de bulunan bu tip anneleri bir, babaları bin bazı insanlar, kablo keserek iletişimi aksatmaya çalışmış, grevle sabotaj arasındaki farkı idrak edemeyerek, grev hakkını kullanan şerefli çalışanları da zan altında bırakmışlardır.
bir sene boyunca her telefon edeceğinde, kış ortası, dağ başında 1 km yürümek zorunda kalmış,
deprem zamanı o sabahın serinliğinde buz gibi betona ailecek oturarak, dış dünya ile tek bağlantımız olan araba radyolarından "yalova’da da deprem olduğu, yardımın yola çıktığı" haberini beklemiş biri olarak; telekominikasyonun bir ülke için ne kadar önemli olduğunun -kendi çapında- farkında olan kişilerdenim.
asayiş problemi yaşadığımız zaman polise telefon ederiz. sağlık problemi yaşadığımız zaman acil servise telefon ederiz. olası doğal gaz kaçağı tespit edince doğal gaz acile telefon ederiz. ha beceremezsek, geç kalırsak, itfaiyeyi ararız.
e ama kansız köpek, hangi vicdana, hangi dine,düşünceye, felsefeye sığınarak böyle bir şeye cesaret edersin ?
iş arkadaşlarını nasıl bir zan altında bıraktığının farkındamısın ?
tansiyon haplarını aksatmış bir yaşlının beyin kanaması geçirdiği o ilk yarım saatte maruz kalacağı geri dönüşümü olmayan beyin hasarını düşünmemeye çalışarak daha ne kadar hayatına devam edeceksin ?
plakası alınamayan bir otomobilin çarpıp kaçtığı 3 yaşında ki çocuklarının başında ağlaşan anne babaya ne diyebileceksin ?
40 yıl boyunca hiç bir lükse el uzatmadan, çocuklarının geleceği için gün doğumundan, gün batımına çalışarak açtığı iş yeri yanmış esnafı nasıl teselli edeceksin ?
yıllar evvel doktorlar 1 günlük grev yaptığında pratisyen arkadaşımla salyalar saçarak tartıştığımızı hatırlıyorum. 1 gün. o bir günde bile acil servisler kapanmadı. o 1 günde bile insanlar cüppelerinin hakkını verdiler ama senin gibi bazılarına sendika yalakalığı daha cazip geldi. senden solcu değil, olsa olsa yolcu olur.
o nüfus kağıdını yırt at. ben askere gittiğimde senin için şehit olmayacağım. gazi olursam senin için çalışmayacağım. çocuklarım olursa sana ata demeyecekler. sen yolcusun. gideceğin yerde belli.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?