ruh acısı

kemikli zargana
kucağına hayatın ağırlığı düştüğünde hissedilen acıdır.. bazen yapılması gerekeni yapmamak bazende gecikerek yapmaktır..her iki şekilde de bu acı hissedilir...kaçırılmış bir fırsatın peşinden bakmak.. geçen onca yıla bir ahh çekmektir.. farkına varılmamış aşkların sevgilerin farkına varmak.. havaya karışmış kelimeleri heceleri hatırlamaktır... keşkelerin fayda etmediği baş ağrısı yapan durumdur... bazen dibine düşesiye içmek, bazen unutmak için saatlerce uyumaktır... melankolinin başlangıcı ve bitişi ruh acısı ile başlar... bazen öyle kalıcıdır ki ruh acısı cansız bir varlık olsam da unutsam dedirtir... hayvanların vurdumduymazlığına hayran hayran baktırır...
zenana
bünyenin duygu yönüyle iflas ettiğini hissettiği,beyin,kalp ve gönül denen olguların artık ne bir arada ne de ayrı ayrı hiç bi boka yaramadığı zamanlarda insan ruhunu kaybetmiş gibi olur.her gidenin,kaybedilenin ya da ölenin ardından yas tutan,yıkılan insan tabi ki ruhuna veda etmesiyle de büyük bi acı duyacaktır.bünye bu acıyı duyarken,aslında unutulmak,gözden düşmek ya da yitirilmenin verdiği hüzünle ve buruklukla asıl ruh büyük bi acı içine girecektir.bunu farketmek ise insana olaylar sebepler sonuçlardan çok nasıl bu hale gelebildim sorusunu yönelttirir ve ruh işte gerçek anlamda o günden sonra sürekli acır,boğar sizi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol