pkk

7 /
tria
doğuda kan kaybeden ve bunun acısıyla hakkını savunduğunu iddia eden halkı bile öldürecek kadar şaşırmış aptallar topluluğundan oluşan amip terör örgütü.
firambogaz
söyleşi yapan : gülden aydin - hürriyet

pkk’lı dilaram (29), 1991’de dağa çıktı. örgüt eylemlerinde yer aldı. kalaşnikof’uyla, roketatar ve el bombasıyla kaç kişi öldürdü, bilmiyor. 1996’dan itibaren kandil dağı’ndaki pkk radyosunda çalıştı. 2003’te üç arkadaşıyla birlikte ölümü göze alarak pkk’dan kaçtı. üç yıldır irak’ta yaşıyor. kendisi gibi pkk’dan kaçan kadınlara ulaşması zor olmadı.

o güne kadar hiç konuşulmayan, üstü örtülen gerçekler, bu buluşmalar sırasında karşılıklı itiraf edildi. pkk’dayken bire bir tanık olduğu, birinci ağızlardan öğrendiği abdullah öcalan ve komutanlarının tecavüzleri ile örgüt içi infazları yazmaya karar verdi. anı-roman olarak yazdığı kitabın adı, "özgürlüğe kaçış."

dilaram’la irak’ta görüştüm. kendisi gibi, "örgüt bulduğu anda öldürecek" dediği 100 eski pkk’lıyla diyalog halinde olduğunu öğrendim. irak’ta bulunduğum beş günde 14 kadınla tanıştım, bazılarıyla kitapta geçen olayları konuşma imkanı buldum.


içlerinden sadece dördü yüzlerini gizlemek kaydıyla fotoğraflarını çekmemi kabul etti. abdullah öcalan’la birlikte olduğunu anlatan iki kadın da sadece konuşmayı kabul etti. biri öcalan’ın dayağına ve üç kez tecavüzüne maruz kalmıştı. diğeri ise başkanına itiraz etmeyi aklından bile geçirmemişti.

onları dört gün ve gece boyunca, gaz lambasının aydınlattığı soğuk bir odada sabahlara kadar dinledim. sokakta yankılanan ayak seslerinin pkk’lıya ait olup olmadığını nasıl anladıklarına, nasıl tedirgin olduklarına tanık oldum.

hepsi, pkk ve öcalan’dan nefret ediyordu.

bingöllü sorgûl’ün pkk idam mangası tarafından kurşuna dizilirken söylediği ağıdı hep bir ağızdan ve ağlayarak söylediler. türkiye’yi, köylerini, anne babalarını, kendileri dağa çıktıktan sonra doğan kardeşlerini özlemişlerdi. ama hiçbiri itirafçı olmak istemiyordu.

hepsi cumhurbaşkanı, başbakan ve içişleri bakanı’ndan af bekliyordu. hepsi öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra pkk’dan kopan 5 bin kişinin çıkacak bir af kanunuyla türkiye’ye döneceğine, iyi vatandaş ve iyi anne baba olacağına inanıyordu.

kadınların çoğu, örgütten birlikte kaçtığı erkek arkadaşıyla evlenmişti. çocuklarına; barış, özlem, umut adını vermişlerdi. artık vatandaşı oldukları irak topraklarında hayatta kalmaya çalışıyorlardı.

hepsinin ortak korkusu, pkk tarafından infaz edilmekti. hepsi kararlıydı. "silah mı, kürdistan mı? asla! bu kadar kandırıldık, bu kadar ihanete uğradık. bir daha asla tetikçi olmayacağız."

dilaram, pkk tarafından öldürüleceğini bile bile yazdığı kitabında geçen ve hálá sağ olan arkadaşlarına pkk’dan bir zarar gelmesin diye kod adlarını değiştirdi. röportaj sırasında bana da örgütte bilinen kod adlarını değiştirerek konuştular.

dilaram, şu günlerde bitirmek üzere olduğu kitabını başta kürtçe yazmaya başladı ama sonra türkçe devam etti. çünkü kitap türkiye’de yayınlansın istiyor.

neden dağa çıktınız?

- 1991 baharıydı. 13 yaşında, kıpır kıpırdım. bir gün ablamla dağa pancar toplamaya gittik. pkk’lıları ilk o zaman gördüm. kadınlar da vardı. önce korktum. çünkü köylüler onlar için dağdaki mahkumlar, diyorlardı. o an, kaderimin değişeceği yer burası, dedim. mutlaka onlarla olmalıydım. tarihini okumuştum ama kürdistan neresi, bilmiyordum. babam, yaşadığımız köy, derdi. pkk’lılar "kürdistan için savaşıyoruz. siz niçin bize katılmıyorsunuz" dediler. akşam dönüşte düşündüm. anneme, dağdaki mahkumlara katılacağımı söyledim. sonra köye gelip bayrak açtılar. muhtarın evinde toplandılar. o gün kararımı verdim. nöbetçi pkk’lıya ben de geliyorum, dedim. yaşın küçük, dedi. amcamın oğlu welad’la katıldık. welad sonra mayına bastı, öldü.

aralarına katıldığınız ilk gün neler oldu?

- evden gizlice kaçmıştım. altınlarımı, en güzel, rengarenk elbiselerimi, çoraplarımı yanıma almıştım. bir de babamın en güzel kalemlerini, misafir odasının duvarındaki heybeyi ve kardeşimin mekabını çalmıştım. heybeye yiyecek doldurmuştum. yüküm ağırdı. benimle alay ediyorlardı. sarı pembeli giysilerim kilometrelerce öteden seçiliyordu. kamuflaj nedir bilmiyordum ki. alacakaranlıktan sabahın 5’ine kadar yürüdük. ikinci gün elime kalaşnikof verdiler. 15 gün sonra babam haber yollamış, kızımı vermezseniz sizi buralarda barındırmam, diye. babam zengin ve sözü geçen bir adamdı. pkk her ay babamdan 50 milyon alıyordu. beni amcama teslim ettiler.

ama tekrar gitmişsiniz.

- beyni yıkanmış gibiydim. babam heder olacaksın dağlarda, dedi. 15 gün sonra halamın, amcalarımın oğullarını topladım, altı akrabamı yanıma alıp tekrar dağa gittim. sonraları ölen bir doktor vardı, kendal. başkanın abdullah öcalan olduğunu söyledi. anlattı şöyle böyle, peygamber diye. kafamda hayal ettim öcalan’ı. elini uzatsa güneşi tutabiliyordu. ayağa kalktığında dağlar, ayaklarının dibinde olacaktı. ilk aylarımda kafamda apo’yu uçan mitolojik bir karakter olarak çizdim. mantıklı düşünecek yaşta değildim. köyden çıkmış, ilkokul mezunu bir kızdım. ancak böyle hayal edebildim. 13 yıl boyunca hep önderlik gerçeğini yani apo’nun çocukluğunu, babasına isyanını, hayatını öğrettiler.

abdullah öcalan’la karşılaştınız mı?

- onlara katıldığım yılın sonbaharında bekaa vadisi’ne eğitime gittim. apo akademide kalmıyordu. evi barliya’daydı. merakla mitolojik kahramanı görmeyi bekledim. apo’yu ne kadar tanrılaştırırsam, örgüte o kadar bağlanmış olacaktım. beni tembihlediler. ne kadar hakaret ederse etsin, doğrudur başkanım, diyeceksin dediler. bekliyordum, hayatımdaki en önemli insanı görecektim. apo’yu görenler bayılırmış. ben de bayılmaktan korkuyordum. derken elli m16’lı koruma ordusuyla geldi. aramızda neden korunduğunu anlayamadım. açık havada, bekaa’da tek sıra halinde diziliydik. afganistan komünistleri, ermeniler, avrupa’dan gelenler de vardı. apo’yu görünce çok şaşırdım. hiç hayalimdeki lider tipine benzemiyordu. iriyarılığı idare ederdi ama göbekliydi.

êkonuştu mu sizinle?


- bana ilk söylediği, "senin baban bir alçak, senin baban bir düşman ajanı, senin baban bir reformist, senin evin bir düşman karakolu. senin kafandaki düşman karakolunu yıkacağız" oldu. öyle bir sevindim ki. kocaman başkan beni, ailemi tanıyor, dedim. eğitim bitti, apo evine gitti. küfürleri iltifat gibiydi. şimdi babam ve ailem benim için kutsal ama o zaman emir verseydi git, babanın kafasına kurşun sık, diye, gözümü kırpmadan babamı, annemi yere sererdim. şimdi silahım olsa kime yönelteceğimi bilirim ama bir daha elime silah almam. geriye baktığımda o hayatı yaşamadım sanki. o dilaram ben değildim.

kaç insan öldürdünüz?

- bilmiyorum.

örgüt içinde yargılandınız mı?

- üç kez. yönetimle zıtlaştım. üç gün sosyal tecrite alındım. kimse benimle konuşmuyordu. birinde çok zorlanmıştım. 1995’ti. yukarıdan gelen, ayrıcalıklı ve çatışmaya hiç katılmayanlar bize iş buyurup duruyorlardı. şunu getir, bunu taşı, diye. hayat çekilmez hale gelmişti. saldırıya yazmışlardı beni zagroslar’daki. mektup yazdım. gideceğim, kafama kurşun sıkıp öleceğim, dedim. zayıf biri değildim. her gün ceset görüyordum, yaralı taşıyordum. ama bu yaşamdan kurtuluşum yoktu. ölmekten başka çarem yoktu. mektubu verdiğim arkadaşım sonucu göze alamayıp yönetime vermiş. telsizle çağrıldık, geri dönün diye. hemen anladım olanları. tabur komutanı bana hakaret etmeye başladı. 15 gün tutuklu kaldım. kimse konuşmuyordu benimle, yemeği ayrı yiyordum. sonra özür dilediler, tepkili olmayayım diye. eski kadroların tepkisinden korkuyorlar.

ayrılmaya o zaman mı karar verdiniz?

- kendimi bir hiç olarak görüyordum. dünyalı değildim. ne mektup, ne haber. ne anne, ne baba... kaçmayıp ne yapacaktım. ama nereye gidecektim?

ne zaman, nasıl kaçtınız?

- 1996’dan itibaren savaşa gitmedim. şemdinli’deki yaralanmadan sonra bir yıl yatalak kaldım. pkk doktorları altı kez ameliyat etti. kandil’de radyoda çalıştım. 1999 ocak’ında ecevit’in konuşmasını duydum. bu sırada eğitim veriyordum. radyonun sesini açtım. işin ciddiyetini anladık. "bu iş bitti" dedik. sonra rehavet başladı. örgüt içi sistem, kadına yaklaşım, infazlar tartışılmaya başladı. bazılarına itibarları, mertebeleri iade edilmeye başladı. bir yerlere kaçsam, kurtulacağımı düşünmeye başladım. iki kadın, şimdiki eşim dahil iki erkek; dört kişi kaçmaya karar verdik. 21 nisan 2001 gecesinde iran tarafına kaçtık. arkamızdan atlarla geldiler ama yakalayamadılar. gizlendiğimiz yerden gördük onları. dört yıldır irak’tayız.

günlük, sıradan yaşama uyumda zorlandınız mı?

- hálá tek başıma alışverişe gidemiyorum. yanımda kimse olmadan dışarı çıkamıyorum. kalabalıklarda başım dönüyor, bayılacak gibi oluyorum. korkularımdan dolayı herhalde.

sizi bulduklarında öldürürler mi?

- onlara karşıt bir pozisyon alırsam, konuşursam elbette.

kitap yazıyor, örgüt içinde olan bitenleri anlatıyorsunuz...

- bu yazdığım kitaptan dolayı hayatım tehlikede. birkaç kez karşılaştım onlarla. henüz yazdığım kitaptan haberleri yok. burada öldürdükleri insanlar var. iran ve suriye kürtlerinden iki kişi örgütten kaçmıştı. yedi ay önce evlerini bastılar. kafalarına kurşun sıkıp gittiler. geçen yıl da pkk’dan kaçan merkez komitesi üyesi sipan’ı öldürdüler.

ne yapacaksınız?

- bilmiyorum. gidip birilerinden koruma talep etmem. irak’ın durumu malum. yeterince kendi güvenlik sorunu var.


yazmamanız için baskı yapanlar oldu mu?

- oldu. ama eşim hep destekledi. işin ucunda ölüm var. fakat sen infaz edilen, tecavüze uğrayan arkadaşlarına kendini borçlu hissediyorsan yazmalısın, diyor. yazarsam bu psikolojiden kurtulacağımı biliyorum.

sizin gibi kaçanlar çok mu burada? hayat şartları nasıl?

- çok var. dört yıl önce 300 kişi kaçıp geldi irak’a. hepsi kandil’den kaçtı. erkekler çoğunlukta. kadınlar daha ürkek. o nedenle kadınlar erkeklerle birlikte kaçıyor. bir kısmı burada evlendi. kaçanlardan bazıları sınır kapılarında insan kaçakçıları tarafından öldürüldü. çoğunun yiyecek ekmeği yok.

dilaram

bu kitabi neden yazdim?

kaçarken mayınlı topraklardan geçtim. yıllarca aynı mevziyi, yemek kabını paylaştığım yoldaşlarım tarafından vurulmayı göze aldım. yaşadıklarımı, acılarımı bir kenara bırakıp kendi sade hayatımı yaşayacaktım. ama vicdanım adına, delirdikten sonra infaz edilen yoldaşlarımın gözlerindeki son çaresiz bakışın borcunu ödemek, apo ve komuta kademesindeki erkeklerin tecavüzüne uğrayan kadınlar için yazmaya başladım. 1992’de en yakın arkadaşlarım, pkk’nın insanlık dışı gaddar sistemine karşı çıktıkları için, aynı gün mahkeme edilip ertesi gün hepimizin gözleri önünde kurşuna dizildiler. iki avuç toprakla cesetlerinin üstü örtüldü. sabah gittiğimizde tilkiler, kurtlar tarafından parçalanıp yendiklerini gördüm. öldürülen her arkadaşımla birlikte benim ruhum ölüyordu. ben o dağların ardında yaşananları yazıyorum. 40 bin kişi öldürüldü diyorlar. bir bakın, eski kadrolardan kimse yok. iç infazlar tahmin edilemeyecek kadar kabarık.

röportajdan sonra gelen vasiyet

biliyorum beni öldürecekler

bu kitaptan sonra beni öldüreceklerini çok iyi biliyorum. ama benim kaybedeceğim bir şey yok ki. insan ölümü aştığında kaybedecek bir şeyi kalmıyor. ben de ölümü birçok kere aştım. bu nedenle korkmuyorum. pkk’da kendime ait olmamamın acizliğinden dolayı intiharı çok düşündüm. ama cesaret edemedim, arkamdan korkak, zayıf ve iradesiz kadın, demelerini istemedim. intiharlar da infazlar kadar çok pkk’da. özellikle kadın intiharları... sana bir vasiyetim var. eğer bu röportajdan sonra bana bir şey olursa, muhakkak yaz. onların yanına bırakmayın. onların birer katil olduğunu bir ben biliyorum bir de onların kendileri. apo için işlemeyecekleri cinayet yok. bir de hiçbir yoldaşımın infazına katılmadım, yoldaşıma kurşun sıkmadım, bu açıdan vicdanım rahat, bu da bilinsin.

habur’u aşsam topraği öpeceğim

köye dönmek istiyorum. annemi, kız kardeşlerimi 15 yıldır görmedim. babamı almak için geçen yıl sınıra gittim. ülkeme uzanan uzun yolları solumak için ağladım. yıllar sonra ilk kez türkiye’ye giden yolları gördüm. içimde bir ses, git, ucunda ölüm olsa bile git, ülkende yaşa, dedi. ben türk düşmanı değildim, ülkeyi bölmek gibi bir hayalim yoktu. durumum netleşecekse, hapse girmeyeceksem gelirim. örgüt üyeliğinden aranıyorum. "dön" çağrısına güvenmediğim için gelmedim. af çıkarılırsa ibrahim halil’i (habur) aştığımda toprağı öpeceğim. türkiye’de işlenmiş bir suçum yok. türkiye’ye hiç inmedim, orada kimseyi öldürmedim. bir gün döneceğimi biliyorum.

tecavüze uğrayan şirnakli evin çildirip kayalara tirmaniyordu

evin, çok güzel, fakir bir köylü kızıydı. masmaviydi gözleri. gece yarısı nöbette pkk’lı bir komutan tecavüz etti. akli dengesini kaybetti. çok tedavi gördü, elektrik şoku verildi. gece yarısı oldu mu kızcağız çıldırıp kayalara tırmanıyordu. herkes biliyordu. tecavüzcü, irak kürdü’ydü. en sonunda evin kaçtı ama kaçarken de mayına bastı. iki bacağını kaybetti. köylüler bulup ailesine teslim ettiler. evin, örgüt içindeki kadının trajik öyküsüdür.

son beş yilda beş bin kişi pkk’dan koptu

türkiye’de af çıkarsa pkk çözülür. çok insan yararlanır bu aftan. herkes evine dönmek, yeni bir hayat kurmak istiyor. burada tanıdığım o kadar çok insan var ki. af çıksa pkk’nın içyüzü ortaya çıkar. toplum rahat nefes alır. itirafçılık olursa insanlar zarar görürler, kimse kimseye güvenmez. af çıkarsa kimi köyünde çiftçilik yapar, kimi ailesine döner. son beş yılda 5 bin kişinin pkk’dan koptuğunu biliyorum. hepsi avrupa’da değil. kimi kayboldu, kimi kaybettirildi, kimi bulaşıkçı, kimi inşaatçı, kimi tuvalet temizliyor. irak’takilerin özel korunması durumu yok. zor durumdalar. memlekete gitmek isteyip de gidememek büyük çöküş. odtü mezunu ama burada inşaatta çalışıyor. bunları kazanmak, türkiye’ye kazandırır.

birbirimize o kadar düşmandik ki başka düşmana ihtiyacimiz yoktu

artık hiçbir şey ve insan uğruna o hayatı bir daha yaşamam. öcalan’a tapmıştım. insanlar yaşadıkça akıllanıyor. onun (abdullah öcalan) kurduğu sistemde birbirimize o kadar düşmandık ki başka düşmana ihtiyacımız yoktu. birbirimizi yok etmek için psikolojik savaş, hakaretin haddi hesabı yok. kadınlar arasında yapılmadık hakaret, dedikodu, ayakoyunu, kariyer uğruna insanları kullanma kalmamıştı. yazdığım, herkesin öyküsü. bana iyi davranmazsan, karşında ateş topu olurum.

bize apo tecavüz etti

birinci kadin

şiddet kullanarak tecavüz eden apo’dan intikamımı komutanlarıyla yatarak aldım

öcalan’ın şam’daki evine yoğunlaştırma evi denir. yoğunlaştırma evi’ne bakire, genç ve güzel kadınlar alınır. vahşi, "çöl güzeli" kızlardan hoşlanırdı ama sarışınlara daha çok ilgi duyardı. ben de yoğunlaştırma evi’ne çağrıldım. apo bir gün beni masaja çağırdı. gittim, ılık su dolu leğendeki ayaklarını yıkadım. hani köy ağaları gibi. beni azarlamaya başladı, bilmiyorum diye. sırtüstü uzandı, şimdi bütün vücuduma, dedi. anladım neler olacağını. çünkü cinsel istek uyandığını gördüm. soyun, dedi. soyundum. iç çamaşırlarını da çıkar, dedi. ayağa kalkıp sarılıp sıkınca korktum. kendimi savunmak için apo’ya vurdum. üç yumruk attı yüzüme ve kafama. küfretti bana. "düşkün, fahişe, rezil kadın. seni özgürleştirmeye, tabulaştırdığın zincirleri kırmaya çalışıyorum" dedi. titrediğimi görünce kovdu beni. "sen kesire’sin. beni onun gibi yok etmek istiyorsun. sen köle kalacaksın!" diye bağırdı. ama bu daha ilk denemeydi. dışarıda bekleyen tecrübeli kadınlar, beni psikolojik olarak hazırlama toplantısına çağırdı. ağladım. içlerinden biri, osmanlı sarayı’ndaki valide sultan gibiydi. beni azarladı. "başkan bizi özgürleştiriyor. sen özgürleşmek istemiyor musun? başkana erkek gözüyle bakıyorsun. o başkan, o zincirlerimizi kıran bir peygamber." beni akşam yemeğinden sonra yine çağırdı apo. bu kez çözümsüzdüm. kime derdimi anlatacaktım? o ana kadar ölüme hiç bu kadar yaklaşmamıştım. bekaretimi aldı. sonraki günlerde iki kez daha sevişti benimle. ben de öcalan’dan intikamımı komutanlarıyla yatarak aldım. çünkü beni gönderirken dağa, "sakın bir erkekle ilişkini duymayayım. benim yetiştirdiğim kadınlar, hiçbir erkekle ilişkiye girmemeli, sonuna kadar bana bağlı kalmalı" dedi. beni infaz etmemelerinin nedeni, öcalan’ın evinde kaldığım için rütbe verilmesi. bu yüzden dokunmadılar bana.

ikinci kadin

meğer özel kadını değilmişim

ben de apo’nun şam’daki yoğunlaştırma evi’nden geçtim. ben direnmedim, karşı koymayı aklımdan geçirmedim. apo, benimle birlikte olduktan sonra çok vaatlerde bulundu. kendimi hep onun için özel, başkanın kendisiyle birlikte olmaya layık gördüğü kadın sandım. çok safmışım. güya gözdesiydim, ayrıcalıklıydım. yıllarca böyle sandım. haber geldi, başkan beni suriye’deki evine çağırıyordu yine. hazırlandım. heyecanlıydım. yolda baktım, başka kadınlar da katıldı. hepsi de güzel ve gençti. o uzun yolculukta birbirlerine anlattıklarına inanamadım. çok sarsılmıştım. bir mola sırasında su içeceğimi söyleyip kaçtım. dağa döndüğümde bana bir şey yapmadılar. ne de olsa başkanla yatma şerefine nail olmuş ayrıcalıklı bir kadın komutandım.

tanıklar anlatıyor

kadinlari kadinlar kurşuna diziyordu

bir insanın doğasına, benliğine aykırı davranması ne kadar zorsa, pkk’da kadın olmak da o kadar zor. çok doğal bir kahkaha, bir erkeğe bakış, bir söz ya da davranış, "kadınlığını pazarlıyor" töhmeti altında kalmak için yeter. kendimizi hep baskı altına alıyorduk.

"erkek işbirlikçisi" deyimi, pkk’da son yıllarda çok yaygındı. yukarıdan gönderilen bir kavram. omuz omuza verdiğin erkek arkadaşlarınla samimi olursan bu suçlamaya maruz kalırsın. cezası ölüme varacak yaptırımlar uygulanır. ama kadınlar öldürülürken erkekler ödüllendirilir. taliban sistemi gibi. karşılıklı bir aşk yaşandığında dişi olan suçludur.

gönüllü kadınlardan idam mangası oluşturuluyordu mahkemeden sonra. idama mahkum edilenin elleri bağlanıyor. kurşuna dizilmeden az önce de gözleri. kadınları kadınlar öldürüyordu.

merkez komitesi’ne ve komutanlığa getirilen kadınların hemen hepsi, kendi cinsine ihanet edenler. her şeyi biliyorlar. hepsi apo’nun evinde kaldı. en çok ezen, hakaret eden de o kadınlardı. yıllarca savaşıp çocuk yaşta evinden ayrılan çok kadın infaz edildi. aşık olduğu için "hain" damgası yiyip öldürüldü.

mardinli rojin hamile birakildi, idam edildi

mardinli rojin’in bir eli yoktu. hamile bırakıldı, üst düzey bir komutan tarafından. sonra da idam edildi. tecavüzcü ise şu an osman öcalan’ın partisinde.

ölmeden önce son isteği çocuğunu doğurmak oldu

yedi aylık hamile ronahi’nin zele’de infaz edildiğini osman öcalan da cemil bayık da iyi biliyor. çünkü onlar karar verdi. 1991’den beri arkadaşımdı. suriye-kamışlılı’ydı. son isteğini sordular. "çocuğumun hayatını bağışlayın. o doğduktan sonra beni idam edin" dedi. suçu, biriyle ilişki kurmasıydı. babasına dokunmadılar. ronahi, karnını kuşakla bağlıyordu ama büyüyünce gizleyemedi. açığa çıktı. infaz manga komutanı, cemil bayık’a, ronahi’nin son isteğini söyledi. cemil bayık, "hayır, idam edin" dedi. karnında bebeğiyle öldürüldü.

mardinli hevidan’a mezarini kazdirdilar

korucu kızı hevidan, çok küçüktü, 12 yaşındaydı. baho ağa’nın aşiretindendi. apo’nun çıkardığı "korucu çocuklarını kaçırıp pkk’lı yapma" kanunuyla kaçırılıp getirilmişti. 1997 temmuz’unda 16 yaşına basmıştı. kaçma planları yaptı ama anlaşıldı, tutuklandı. beni en çok etkileyen, yargılanıp infaz kararı verildikten sonra yapılanlardır. hevidan’ın eline kazma kürek verip mezarını kazdırdılar. temmuz sıcağında çukur açarken söylediği türkü dağlarda yankılanıyordu. son isteği sorulduğunda af dilemedi. "kahrolsun apo" dedi, o köylü kızı. "ahım sizin boynunuzda kalacak!" infaz mangasında tek bacağı protezli siirtli rengin, hevidan’ı gözünü kırpmadan taradı. ölmüyordu bir türlü. kadınlar başını taşlarla ezerek öldürdüler.

eylem intihar etti, sevdiği ’beni kişkirtti’ deyip komutan oldu

eylem’i hiç unutamıyorum. çok yakın arkadaşımdı. siirt, baykanlıydı. çok güzeldi, sarışındı. şakacıydı, bizi güldürürdü. sevdiği erkekle ilişkisi açığa çıktı. 1994 yılıydı. zagroslar’daydık. bahardı. birbirlerine kur yaparken yakalandılar. erkek kaçıp gitti. eylem, avaşin suyu’ndaki bir kayanın üzerine çıkıp beklemeye başladı. kaçıp gideceği, derdini anlatacağı kimse yoktu ki. eylem’i aramaya çıktık. erkekler öndeydi ve ellerinde silahlarla arıyorlardı eylem’i. baktım, eylem, elini yüzünü yıkıyor. kalktı, bize döndü. elinde bomba vardı. sevdiği erkek de aramızdaydı. tek tek yüzümüze baktı, sevdiği yüreksiz adamın gözlerinde durdu uzun uzun. sonra "yaklaşmayın, kimseye zarar vermek istemiyorum" dedi. biliyordu, sonunun ne olacağını. bombanın pimini çekip patlattı. havaya uçtu. vücudunun bazı parçalarını avaşin suyu alıp götürdü. yüreğini, hayallerini, sırlarını da. intihardan sonra yapılan toplantıda eylem’in dişiliğini kullandığı, erkeği ihanete sürüklediği söylendi. o sevdiği erkek ise ayağa kalktı. "beni kışkırttı. beni yoldan çıkarmak için cezbeden bir şeytandı. düzelmem için bir fırsat verilmesini talep ediyorum" dedi. "şak şak" alkışladılar. apo hakkında sloganlar attılar. ben de alkışlayıp sloganlara katıldım. katılmasaydım sonumun ne olacağı belliydi. sevdiği erkek, özeleştiriden sonra ödüllendirildi. eline çok güzel bir silah verildi, komutan oldu. eylem, benim içimde büyük bir yara.

tecavüzcülerin cezalandirildiğini hiç görmedim

tecavüz edenlerin cezalandırıldığına hiç tanık olmadım. tecavüze uğrayan kadın hep susmak zorundaydı. eğer susmazsa erkek, yetkisine yaslanıyordu. merkez komitesi üyelerinden biliyorum, yetkileri nedeniyle istediği kadınla birlikte oldular. kadın asla şikayetçi olamadı. kadın bir raporla bildirmek istese bile o rapor, ancak tecavüzcü komutanının eliyle suriye’ye ulaştırılabilirdi. komutan hiç kendi tecavüzünü yukarıya bildirir mi!

independence
son zamanlarda hem tsk’nin durmadan tepesine tepesine vurmasi, hem de yurtici guvenlik te$kilatlarinin(polis, jandarma) surekli operasyonlari sonucunda ne yapacagini $a$iran orgut.tum bunlarin sonucunda terorist faaliyetlerini dogudan batiya, yani metropollere ta$idi.artik istanbul’un gobeginde bombalar patlatiyor, havan toplari ile orduevlerine ati$lar yapiyor, sanirim son demlerini ya$iyor.
independence
tsk’nin kendilerine verdigi zarardan daha fazla, kendi iclerinde kendilerine zarar veriyor bu $ahislar. daha icerisinde bulundugumuz bir kac gun icerisinde, kandil daginda birbirleri arasinda meydana gelen cati$malarda 17 terorist olmu$. bu gidi$le turk askerine hic gerek kalmayacak teror konusunda, bunlar birbirlerini yiyip bitirecekler.
elma sekeriiii
derin devlet destekliyor bu it sürüsünü.

dü$ünsenize, kandil dagında 300 ki$i olsunlar sınırda 200 ya hepsini gectim isterlerse sayıları 2000 olsun 5000 olsun.

onca komandolar yeti$tiriliyor, attıgı kur$unu bir kere bile sektirmeden hedefini tutturabilen. onca askerler silah altında. $imdi bir de tek tip askerlik cıktı, tam tekmil olundu.

pkk hala var? hala dagda tepede ya$ayıp, anasının kuzusu olan insanları birer birer avlayan?

koskoca türk silahlı kuvvetleri!
ba ba ba baaam!

bak ismin büyüklügüne bir bak. bu ünvana yakı$ır mı pkk’ya $ehit vermek??
bu koskoca kuvvet, 3000/5000 ki$iyi mi temizleyemeyecek?

bu nedir $imdi? sen hangi ideoloji için gencleri 12 aya, sanki hiç bir i$leri yokmu$ gibi, mahkum kılabiliyorsun ki?
ha, varlıgımızın türk varlıgına armagan olması düstrunu çoktan a$tık biz, onu sürersen önüme haklısın... biz koyun milletiz.

egosunu tatmin edememi$, ki$ilik bozuklugu olan bir komutanın, agacı nöbet tutturmasına, sebepli sebepsiz dayak atabilme yetisini sorgulamamak; askerin i$ine karı$mamak ancak bizim milletimizde yerini bulabilir.

pkk kur$ununa hedef olanlar, vatan için millet için ölmüyor a dostlar. derin devlet için ölüyorlar...

vatan için ölenler kurtulu$ sava$ında öldüler... ondan sonrasını da kurt kaptı.
independence
sanirim bugun kurulu$unun 13. yildonumuymu$. her sene oldugu gibi bu sene de pkk sempatizanlari ulkenin hemen her $ehrinde gosteriler yaptilar, sagi solu yakilar, polise saldirdilar. hatta oyle ki mersin’de dun pkk sempatizanlari / militanlari tarafindan saldiriya ugrayan bir karakol bugun yine saldiriya ugradi. $u dakikalarda da istanbul’da dolapdere’de pkk insanciklarinin saga sola saldirilari devam ediyor, onlarine gelen her yeri yakip yikiyorlar.

peki polis ne yapiyor bu durumda?

ne yapsin, tayzikli su sikiyor, gaz bombasi atiyor, olaylari yati$tirmaya cali$iyor. cunku kendilerine ancak bu kadar hak taninmi$. tayzikli su sik, cok gerekirse de gaz bombasi at. e iyi de adam polise monotof kokteylilerle saldiriyor, hatta cag atlayip havai fi$eklerle saldiriyor, bunlardan bir tanesi polise gelse o polisin hayati resmen riske girer. bunu nasil halledeceksiniz?

ama yok i$te, sadece tayzikli su ve gaz bombasi. oysa polis 1 mayis gosterilerinde dahi, i$cinin emekcinin bayraminda ve hakli protestolarinda dahi cok daha fazla $iddet kullaniyor, kullanabilecegi $iddetin gercekten legal olacagi durumlarda ise eli kolu baglanmi$ bir vaziyette en fazla su ve gaz ile yetinmeye cali$iyor.

peki diyelim ki bu gosterileri yapanlardan yakalananlar var, onlar ne oluyor?

senin mahkemelerin bir kurt acilimi mavrasi sebebi ile dagdan inen teroristi bile 15 dakika icerisinde "haydi var git yoluna selametle" diyerek ugurlamadi mi? teroristi bu $ekilde ugurlayan mahkemeler terorist sempatizanini ne kadar zamanda ugurlar ki?

yani anlayacagin sevgili okur, olan yine vatanda$in parasina puluna malina ve allah korusun canina oluyor. ici yolcu dolu ve yolcularin pek cogu da cocuk olan belediye otobusleri monotof kokteyliler ile yakiliyor ve bu turkiye’nin en buyuk $ehirlerinde meydana geliyor ama hukumet halen daha "kurt acilimi" masallarini okuyor.

ne kurtu ne acilimi karde$im.

ne bizim kurtle cerkezle lazla bir sorunumuz var, ne de kurdun cerkezin lazin bizimle sorunu. bizim de kurtun de cerkezin de lazin da tek sorunu teroristle. sen teroru hallet, bak bakalim o zaman kurt icin extra herhangi bir $ey yapma ihtiyacin kaliyor mu.
independence
yurtdi$inda son gunlerde diger ulkeler tarafindan yapilan oeprasyonlar sebebi ile bir nevi agzina sicilan teror orgutu. italya, fransa ve belcika’da son gunlerde paso operasyonlar yapiliyor orgute kar$i.
independence
oylesine bir orospu cocukluguna imza attilar ki o kadar olur.

2 gun once $ehit olan korucularin cenaze konvoyuna bile saldirdilar, geci$ guzergahinda mayin patlattilar.

ulan neler yazmak istiyorum da olmuyor i$te.
esrakesh
her ne kadar pek gündem konusu olarak görmese de bazıları ciddi eylem planları yaptıkları duyuruluyor. özellikle büyük şehirlerde bir kaç eylemci etkisiz hale getirilmiş.


umarım kanlı eylemleriyle yine canlar almazlar, anaları ağlatmazlar. tabi kimse bir şey yapmadığı için bizim umut etmekten başka bir çaremiz yok.
7 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol