peki siz kim oluyorsunuz
provakasyon dedikleri olgu malesef ki budur. devletin üst düzey yöneticilerinin kendi aralarında neler konuştuğunu dahi bilme şansı olmayanların ürettikleri bu tür makaleleri önümüzdeki yıllar boyunca okuyacağımız garantidir. evet yazmayı gayet iyi biliyor insanlar keza bilmedikleri yazdıklarının cereyan ettireceği manalardır.
bu yazının kağıda dökülmesini gerektirecek ne yaptı silahlı kuvvetler?
cumhuriyetin yılmaz bekçileri olarak yetiştirilen ve öyle yaşayan bu insanlar, yani askerler, kendi yöntemleriyle c.başkanı seçilen kişiye tepki koydular.
peki doğru mu yaptılar?
yahu, abdullah gül değil midir 12-13 yıl önce "bu laik sistem değişecek!", "bütün okullar imam hatip olacak!" diye demeçler veren.
bugün 57 yaşında olan bu kişi bu demeçleri verdiğinde çocuk değildi ki, fikirleri 180 derece değişsin. kankası değil miydi afganistanda türk askerine saldıran talabani lideri hikmetyarın dizinin dibinde fotoğrafı olan?
kaldı ki hakkında devletin parasını çaldığına dair suçlama var. yani bir de hırsızlık ve adi suç söz konusu...
bunu içine sindiremeyen önce vatandaş sonra asker refleksidir tüm bu yaşananlar...
cumhuriyetin yılmaz bekçileri olarak yetiştirilen ve öyle yaşayan bu insanlar, yani askerler, kendi yöntemleriyle c.başkanı seçilen kişiye tepki koydular.
peki doğru mu yaptılar?
yahu, abdullah gül değil midir 12-13 yıl önce "bu laik sistem değişecek!", "bütün okullar imam hatip olacak!" diye demeçler veren.
bugün 57 yaşında olan bu kişi bu demeçleri verdiğinde çocuk değildi ki, fikirleri 180 derece değişsin. kankası değil miydi afganistanda türk askerine saldıran talabani lideri hikmetyarın dizinin dibinde fotoğrafı olan?
kaldı ki hakkında devletin parasını çaldığına dair suçlama var. yani bir de hırsızlık ve adi suç söz konusu...
bunu içine sindiremeyen önce vatandaş sonra asker refleksidir tüm bu yaşananlar...
(bkz: kilimcinin kör oğlu)
konuyla alakasız bireye "kardeşim senin ilgin alakan nedir? her çorbaya tuz olmak zorunda mısın" imasıdır. gereksizlik yapanlar ve menapoz teyze tadında her bi boka yorum getirenlere gayet iyi gider. dadından yenmez.
yeni safak gazetesi yazari ali bayramoglunun turk silahli kuvvetlerine yazdigi acik mektup
cumhurbaşkanı seçiliyor, her zaman yapılanın ve teamülün tersine yeni cumhurbaşkanının yemin törenine gelmeyerek, seçime, seçilene mesafe alıyorsunuz.
yeni cumhurbaşkanı bir törene katılıyor, her zaman yapılanın ve teamülün tersine, kendisini selamlamıyor, “cumhurbaşkanım” yerine “cumhurbaşkanı” diye hitap ediyorsunuz…
bunun anlamı nedir?
bir devlet kurumusunuz, devletin başına tavır almakta beis görmüyorsunuz.
devlet teamüllerine uygun davranmamanız bir yana, çankayaya ilişkin yasal prosedürlere, seçmen iradesine, demokrasinin gereklerine saygı göstermiyorsunuz.
peki siz kim oluyorsunuz?
bekir çoşkun gibi davranıyor, ertuğrul özkök gibi akıl yürütüyorsunuz.
ama siz bir kurumu temsil etmiyor musunuz?
sizin sorumluluklarınız yok mu?
yeri gelince kriz çıkarmakta mahzur görmüyorsunuz, devletin kurumlarının uyumlu çalışmasını engelleyen açıklamalar yapıyorsunuz?
buna hakkınız var mı?
yok…
buna yetkiniz de yok…
çağ gerektiriyor ve zamanı geldi…
bırakın avrupayı, latin amerikada bile “askercil düzen” kalmadı, “askeri demokrasi”den söz eden kalmadı…
önce demokrasinin kurallarını öğrenmelisiniz…
demokrasinin her şeyden önce bir tutum olduğunu görmelisiniz. ardından “yasallık ve meşruiyet üzerine oturan bir prosedürler bütünü” olduğunu anlamalısınız.
artık toplumla, toplumsal taleplerle kavganın tahrip edici olduğunu görün.
sizin zihninizde tanımladığınız düzenin demokrasiyle yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmadığını kabul edin.
ve anlayın ki, bugün, bu çağda türkiye gibi ülkeleri yönetebilmenin, bütünlüğünü koruyabilmenin tek yolu demokrasidir.
aksi yönde her adım bu ülkenin huzurunun bozulmasına, bütünlüğünün zedelenmesine yol açar.
ve bu adımları atanlar, yaşanan ve yaşanacak tahribatın tarih önündeki sorumluları olur.
ancak mesele sadece tarih değildir…
demokrasinin gerekleri, buna ilişkin yasalar ve mevzuat, kişileri siyasi açıdan sorumlu kılar…
aslında siz de bir ölçüde değişiyorsunuz…
bugün sorun bunu kabul etmemenizde ve bunun gereklerini yerine getirmemenizdedir…
bu ülke, şener eruygurlara değil, hilmi özköklere layıktır.
türkiye, eruygurların düşündüğü orduyu değil, hilmi özkökün tahayyül ettiği orduyu hak etmektedir.
“demokratik olgunluğumuzu pekiştirdiğimizde, birbirimizden kuşku duymak yerine birbirimizi daha iyi anlamaya çalıştığımızda, sorunlarımızı açık yüreklilikle konuşarak, düşüncelerimizin farklılığından kaynaklanan dinamizmi harekete geçirebildiğimizde, terörün son bulması ve yaşam standardımızın yükseltilmesi de dahil, ülkemizin bütün problemlerinin üstesinden gelmemiz hiç de zor olmayacaktır. bu konuda, özellikle devletin üst kademelerinde bulunan herkese, büyük görevler düştüğüne inanıyorum.”
bu sözler, çok değil bundan daha birkaç gün önce emekliye ayrılan hava kuvvetleri komutanı org. faruk cömerte ait…
içinizde yaşayan bu zihniyetin önünü açın…
hakkını verin…
(bkz: yasarken gotumuze girebilecek yazilar)
cumhurbaşkanı seçiliyor, her zaman yapılanın ve teamülün tersine yeni cumhurbaşkanının yemin törenine gelmeyerek, seçime, seçilene mesafe alıyorsunuz.
yeni cumhurbaşkanı bir törene katılıyor, her zaman yapılanın ve teamülün tersine, kendisini selamlamıyor, “cumhurbaşkanım” yerine “cumhurbaşkanı” diye hitap ediyorsunuz…
bunun anlamı nedir?
bir devlet kurumusunuz, devletin başına tavır almakta beis görmüyorsunuz.
devlet teamüllerine uygun davranmamanız bir yana, çankayaya ilişkin yasal prosedürlere, seçmen iradesine, demokrasinin gereklerine saygı göstermiyorsunuz.
peki siz kim oluyorsunuz?
bekir çoşkun gibi davranıyor, ertuğrul özkök gibi akıl yürütüyorsunuz.
ama siz bir kurumu temsil etmiyor musunuz?
sizin sorumluluklarınız yok mu?
yeri gelince kriz çıkarmakta mahzur görmüyorsunuz, devletin kurumlarının uyumlu çalışmasını engelleyen açıklamalar yapıyorsunuz?
buna hakkınız var mı?
yok…
buna yetkiniz de yok…
çağ gerektiriyor ve zamanı geldi…
bırakın avrupayı, latin amerikada bile “askercil düzen” kalmadı, “askeri demokrasi”den söz eden kalmadı…
önce demokrasinin kurallarını öğrenmelisiniz…
demokrasinin her şeyden önce bir tutum olduğunu görmelisiniz. ardından “yasallık ve meşruiyet üzerine oturan bir prosedürler bütünü” olduğunu anlamalısınız.
artık toplumla, toplumsal taleplerle kavganın tahrip edici olduğunu görün.
sizin zihninizde tanımladığınız düzenin demokrasiyle yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmadığını kabul edin.
ve anlayın ki, bugün, bu çağda türkiye gibi ülkeleri yönetebilmenin, bütünlüğünü koruyabilmenin tek yolu demokrasidir.
aksi yönde her adım bu ülkenin huzurunun bozulmasına, bütünlüğünün zedelenmesine yol açar.
ve bu adımları atanlar, yaşanan ve yaşanacak tahribatın tarih önündeki sorumluları olur.
ancak mesele sadece tarih değildir…
demokrasinin gerekleri, buna ilişkin yasalar ve mevzuat, kişileri siyasi açıdan sorumlu kılar…
aslında siz de bir ölçüde değişiyorsunuz…
bugün sorun bunu kabul etmemenizde ve bunun gereklerini yerine getirmemenizdedir…
bu ülke, şener eruygurlara değil, hilmi özköklere layıktır.
türkiye, eruygurların düşündüğü orduyu değil, hilmi özkökün tahayyül ettiği orduyu hak etmektedir.
“demokratik olgunluğumuzu pekiştirdiğimizde, birbirimizden kuşku duymak yerine birbirimizi daha iyi anlamaya çalıştığımızda, sorunlarımızı açık yüreklilikle konuşarak, düşüncelerimizin farklılığından kaynaklanan dinamizmi harekete geçirebildiğimizde, terörün son bulması ve yaşam standardımızın yükseltilmesi de dahil, ülkemizin bütün problemlerinin üstesinden gelmemiz hiç de zor olmayacaktır. bu konuda, özellikle devletin üst kademelerinde bulunan herkese, büyük görevler düştüğüne inanıyorum.”
bu sözler, çok değil bundan daha birkaç gün önce emekliye ayrılan hava kuvvetleri komutanı org. faruk cömerte ait…
içinizde yaşayan bu zihniyetin önünü açın…
hakkını verin…
(bkz: yasarken gotumuze girebilecek yazilar)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?