bir çalışanın başına gelebilecek en güzel şeydir. sebebi önemli değildir, patron hasta mıymış, tatilde miymiş, yurt dışında mıymış ne fark eder. okuldaki boş derslerini hatırlayıp mutlu olur insan. sözlüğüne korkusuzca girer, gerine gerine ortada dolaşır, 5 dakika olan sigara molasını 25 dakika kullanır. iş güçle uğraşmaz. kısaca mutlu olur.
patronun ise gelmemesi
gayet normal bir durum, netekim adam patron gelmez karde$im. hatta adam "madem patronum neden i$e gidiyorum" da der bi bok diyemezsin. sıkıysa sen gitme...
(ara: patron)
(bkz: imam osurursa cemaat sicar)
sevgili patronumun şehir dışında olması nedeniyle sözlükte "yakalandım mı, gördü mü acaba, farkediyo mudur işimden başka bişeyle ilgilendiğimi" vb sorularla paniklemeden rahatça at koşturabildiğim bu mübarek güne denk gelmiş olan başlık.
çalışanın yetki/sorumluluk dengesi kurulmadıysa; işler aksar ve yığılır. zamanında müdahale ile basitçe çözülebilecek sorunlar dağ olur. hele birde hem işe gelmeyip hemde cep telefonunu kapatmak gibi bir hayvanlık yaptıysa tadundan yinmez.
o dağ gibi biriken işlerin eninde sonunda sizin götünüze gireceğinin farkında olarak uslu uslu beklersiniz.
en iyisi bu mutluluk anlarının keyfine varmaktır. en neşeli şarkılar çalınır. kağıt savaşı yapılır. multi oyunların dibine vurulur. çay sigara limitleri zorlanır. hatta işin boku çıkartılıp kağıt-bant kombinasyonundan elde edilen minik topla "ofis futbolu" oynanır.
not: ben bi kere iş ortağımız olan şirketin genel müdürüne, sekretere penaltı çekerken yakalanmıştım. bizi bırak, adam bile utancından ne diyeceğini şaşırdı ama neyse ki; kimseye anlatmadı. böylede şeker bir insan. (bizim genel müdür olsaydı; ikimizi kaleye geçirip, profesyonel futbol takımı getirtir, gerçek penaltı antremanı yaptırırdı)
o dağ gibi biriken işlerin eninde sonunda sizin götünüze gireceğinin farkında olarak uslu uslu beklersiniz.
en iyisi bu mutluluk anlarının keyfine varmaktır. en neşeli şarkılar çalınır. kağıt savaşı yapılır. multi oyunların dibine vurulur. çay sigara limitleri zorlanır. hatta işin boku çıkartılıp kağıt-bant kombinasyonundan elde edilen minik topla "ofis futbolu" oynanır.
not: ben bi kere iş ortağımız olan şirketin genel müdürüne, sekretere penaltı çekerken yakalanmıştım. bizi bırak, adam bile utancından ne diyeceğini şaşırdı ama neyse ki; kimseye anlatmadı. böylede şeker bir insan. (bizim genel müdür olsaydı; ikimizi kaleye geçirip, profesyonel futbol takımı getirtir, gerçek penaltı antremanı yaptırırdı)
ortamın huzur içinde olmasıdır.
an itibariyle yaşadığım hafiflik hissidir. istenilen müzik yüksek sesle dinlenebilir, masa başında uyuklanabilinir, telefon konuşmaları uzatılabilir hatta kimse farketmezse işten erken bile kaçılabilir.
(bkz: kuş gibiyim)
(bkz: kuş gibiyim)
en güzel bisey. keske hic gelmese..
çok güzel bi gündür ancak ay başında patronun işe gelmemesi sıkıntı yaratabilir
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?