kendi milletini aşağılayarak olmayan soykırıma oldu diyerek nobel almı$ olan yazar..
orhan pamuk
nobel edebiyat ödüllü yazar orhan pamuk,italyan gazetelerinden la repubblicada bugün yayımlanan demecinde, türkiyede türban serbestisine ilişkin yasal düzenlemeler çerçevesindeki tartışmalara değindi.
pamuk, türban veya başörtüsünün bir kökten dincilik göstergesi olarak algılanamayacağını söyleyerek,
-“türbanın islam kökten dinciliğiyle alakası yok. bu, bir gelenektir. tepeden çözümler dayatmak yanlıştır. türkiyenin asıl sorunları başka meselelerdir" dedi.
bu hassas bir meseledir, hata yapmamak gerekir
türban ve benzeri konularda, dayatmacılığın asla çözüm olamayacağına dikkati çeken yazar, "bu hassas bir meseledir. profesör edasıyla tepeden bir çözüm dayatmak, hata olacaktır" diye konuştu.
türban ve başörtüsü kullanan kadınlara türkiyede her kesimde rastlanabileceğini de belirten pamuk, konuya ilişkin değerlendirmesinde özellikle iki noktaya dikkati çekti:
-"türban sorunu, her şeyden önce, kendi başına bir kökten dinci nitelik taşımamaktadır. zira bizde kadınlar, bir zamanlar italyada da olduğu gibi, geleneksel olarak eşarp takmaktadırlar. türkiyede başlarını örtmeye alışmış kadınların oranı da halen yüksektir.
- ikincisiyse başörtüsünü, sadece ak parti yanlıları değil, sosyal demokratlara yakın kadınlar da kullanıyor."
"ideal olan davranışları saygı ile karşılamak.."
pamuk, "türkiyede insanlar, türbanın daha ziyade siyasi simge olduğu düşüncesiyle türban karşıtı gösteriler için meydanlara iniyorlar. bu bir özgürlük hakkı mı yoksa bir dinsel dayatma mıdır?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
"kim bunu cevaplama iddiasına bulunursa müteakiben hatalı bir çözüm dayattığında aptal konumuna düşer. ideal olan davranışları saygıyla karşılamak"
"başbakan kızlarını abdde okutmak zorunda kalıyor.."
pamuk, üniversitelerdeki türban yasağı nedeniyle kimi insanların öğrenim hakkından yoksun kalarak mağdur duruma düştüklerine de işaret etti.
başbakan recep tayyip erdoğanın başörtülü kızlarını abd okutmak durumunda kaldığını hatırlatan pamuk, ancak herkesin böyle bir imkana sahip olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
"türkiyede paradoks şudur: başbakan tayyip erdoğanın türban takan kızları, kendilerini özgür hissedebilmek için kökten dinci bushun amerikasına gitmek zorunda kalmışlardır. erdoğan, güçlü birisi olduğu için kızlarını yurt dışına okumaya gönderebilmiştir. ama diğer kızlarsa savunmasız durumdadırlar."
pamuk, türban veya başörtüsünün bir kökten dincilik göstergesi olarak algılanamayacağını söyleyerek,
-“türbanın islam kökten dinciliğiyle alakası yok. bu, bir gelenektir. tepeden çözümler dayatmak yanlıştır. türkiyenin asıl sorunları başka meselelerdir" dedi.
bu hassas bir meseledir, hata yapmamak gerekir
türban ve benzeri konularda, dayatmacılığın asla çözüm olamayacağına dikkati çeken yazar, "bu hassas bir meseledir. profesör edasıyla tepeden bir çözüm dayatmak, hata olacaktır" diye konuştu.
türban ve başörtüsü kullanan kadınlara türkiyede her kesimde rastlanabileceğini de belirten pamuk, konuya ilişkin değerlendirmesinde özellikle iki noktaya dikkati çekti:
-"türban sorunu, her şeyden önce, kendi başına bir kökten dinci nitelik taşımamaktadır. zira bizde kadınlar, bir zamanlar italyada da olduğu gibi, geleneksel olarak eşarp takmaktadırlar. türkiyede başlarını örtmeye alışmış kadınların oranı da halen yüksektir.
- ikincisiyse başörtüsünü, sadece ak parti yanlıları değil, sosyal demokratlara yakın kadınlar da kullanıyor."
"ideal olan davranışları saygı ile karşılamak.."
pamuk, "türkiyede insanlar, türbanın daha ziyade siyasi simge olduğu düşüncesiyle türban karşıtı gösteriler için meydanlara iniyorlar. bu bir özgürlük hakkı mı yoksa bir dinsel dayatma mıdır?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
"kim bunu cevaplama iddiasına bulunursa müteakiben hatalı bir çözüm dayattığında aptal konumuna düşer. ideal olan davranışları saygıyla karşılamak"
"başbakan kızlarını abdde okutmak zorunda kalıyor.."
pamuk, üniversitelerdeki türban yasağı nedeniyle kimi insanların öğrenim hakkından yoksun kalarak mağdur duruma düştüklerine de işaret etti.
başbakan recep tayyip erdoğanın başörtülü kızlarını abd okutmak durumunda kaldığını hatırlatan pamuk, ancak herkesin böyle bir imkana sahip olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
"türkiyede paradoks şudur: başbakan tayyip erdoğanın türban takan kızları, kendilerini özgür hissedebilmek için kökten dinci bushun amerikasına gitmek zorunda kalmışlardır. erdoğan, güçlü birisi olduğu için kızlarını yurt dışına okumaya gönderebilmiştir. ama diğer kızlarsa savunmasız durumdadırlar."
bir zamanlar savunduğu kavgasının haricine düşüp;ödül,para ve saygınlık kazanmak adına eserlerindeki anlatmak istediklerinin paralelinden uzak söylemlerin köhneliğinde barınan,kendini bu topraklardan soyutlamış,dünyaca tanınan ve artık kendi insanını tanımayan,düzen çarklarının işlevselliği uğruna kalemini konuşturan yazar...
yok türkiyede futbol milliyetçiligi körüklüyormus... yazmamak için kendimi tuttum. ama be agabey azicik futbol kültürü olan, buna en medeni avrupa ülkeleri dahil, ülkelerde milli takimin desteklenme sekli, semali türkiyedekinden çok mu farkli? ha, deseydiki futbol milliyetçiligi körüklüyor, hak verirdim... ama sadece türkiye hakkinda böyle bir yorum yapmasi kesinlikle yanlistir.
bahse konu milli takim degilde türkiyedeki futbol ise, tekrar oturup düsünmesi gerekiyor. yabancilarin bu kadar el üstünde tutuldugu baska bir ülke yoktur. göt kadar ülkeler bile bu kadar üzerlerine düsmüyor. en basit örnek; mateja kezman çatir çatir hollandaca konusur, danijel pranjicde öyle... ve hatta ronaldoda öyle. çünkü türkiyedeki gibi tercüman tahsis edilmemistir onlara... bir avuç insanin konustugu dili seve seve ögrenmislerdir.
peki siyahi oyuncularin bu kadar sevildigi baska bir ülke var midir? öyle ya, türkiyede çikariliyordu o maymun sesleri, degil mi?.. peki bir taraftar grubunu tamamiyle milliyetçilerden olustugunu düsünmek akil kari midir? degildir... e peki bizde farkli olan nedir?
bahse konu milli takim degilde türkiyedeki futbol ise, tekrar oturup düsünmesi gerekiyor. yabancilarin bu kadar el üstünde tutuldugu baska bir ülke yoktur. göt kadar ülkeler bile bu kadar üzerlerine düsmüyor. en basit örnek; mateja kezman çatir çatir hollandaca konusur, danijel pranjicde öyle... ve hatta ronaldoda öyle. çünkü türkiyedeki gibi tercüman tahsis edilmemistir onlara... bir avuç insanin konustugu dili seve seve ögrenmislerdir.
peki siyahi oyuncularin bu kadar sevildigi baska bir ülke var midir? öyle ya, türkiyede çikariliyordu o maymun sesleri, degil mi?.. peki bir taraftar grubunu tamamiyle milliyetçilerden olustugunu düsünmek akil kari midir? degildir... e peki bizde farkli olan nedir?
istanbul romanında annesini sanki ona aşık başka bir adammış gibi cesur cümleler kullanarak anlatmasından etkilenmişimdir.sonuç itibariyle nobel almış bir tc vatandaşıdır saygı duymak lazım.bugün bir nobel kolay alınmıyor.
başarılı bir pr ürünü...
masumiyet muzesi isimli uzun suredir kurguladigi kitabi artik raflarda.
benim adım kırmızıdan sonra yazdığı kitaplarında çok da başarılı olamayan insandır. benim adım kırmızı kadar başarılı yazamamıştır bir daha.
bu aralar, en yakın arkadaşları (polis) korumalarıymış.
*tüm meselesi yaşadığı coğrafyaya ilan-ı aşkta bulunmanın yanısıra,
coğrafyayı coğrafya yapan unsurları özümsemeye çalışırken,kendine yabancılaşmakla yüzyüze kalmış ,daha da ötesine kendi kendini sorgularken bunu kollektif bir hadiseye dönüştürmeyi başarmış bir yazarımız.
*maskelerle yaşamaya devam etmeli mi sorusuna cevap arayan isim.
kendisini bu denklemlerle açıklamak uygun olacaktır.
east vs west
islam vs secularism
traditional vs modernisation
alienation vs integration
local vs global
fransanın rouen üniversitesi, nobel ödüllü yazar orhan pamuka dün (17 mart) düzenlenen törenle fahri doktora unvanı verdi.
uzun süre onyargılardan dolayı okumadığım bir yazardı.daha sonra okuldaki profosörün de kendisini okumadığını,okuyamadığını söylemesi üzerine merak edip okuduğum yazar. şimdi tüm önyargılarımdan kurtulmuş olarak söyleyebilirim ki merak edip okumamış olsaydım pek bişey kaybetmiş olmayacaktım şu hayatta.
abdde bir televizyona verdigi demecte turkiyedeki belli kesimleri kizdiracak olmasi muhtemel nobelli yazarimiz. demec de soyledir:
"maalesef, türk bürokrasisi ve ordudaki bazı kesimler, sahip oldukları ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyor. bu kesimler, ab ile müzakerelerden memnun değil. laiklerin birçoğu iyi insan ama demokrasiye, halkın oylarına ve insan haklarına çok saygıları yok."
dogru soze ne denir.
"maalesef, türk bürokrasisi ve ordudaki bazı kesimler, sahip oldukları ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyor. bu kesimler, ab ile müzakerelerden memnun değil. laiklerin birçoğu iyi insan ama demokrasiye, halkın oylarına ve insan haklarına çok saygıları yok."
dogru soze ne denir.
türkiyenin en çok satan ama en az okunan yazarıymış.
"rüyanda görüyorsan onu, özlemişsindir. rüyanda görmek için yatıyorsan eğer, sevmişsindir."
ona karşı olan önyargılarımdan kurtulmak için okumak istediğim, ancak ilk olarak masumiyet müzesi ile başladığım için yanlış kitap seçmiş olduğum söylenen yazar. yanlış manlış bende önyargı falan bırakmadı.
nobeldi, ermeni meselesiydi, siyaset-politikaydı derken çok hakkı yeniyor bu adamın. bana göre aktif türk yazarlar arasında en iyisi, hem de öyle küçük bir farkla falan değil.
olaylara baktığı yeri çok seviyorum. fakir edebiyatı yapmıyor, topluluğu arkasına alarak suni bir güç oluşturmaya çalışmıyor. etkilenmemenin mümkün olamayacağı bir kendiyle barışık olma durumu var bu adamda. yazdıklarını çok dürüst buluyorum. başkalarının söylerken çekindiği, hatta söylememek için çok direndiği şeyleri sayfaların arasına çok sıradan şeylermiş gibi - ki aslında öyleler - serpiştiriyor. bu da daha gerçek kılıyor yazılarını.
sokaktan biri olmadığı, aristokrat bir aileden geldiği ve bunun getirdiği bütün artılara sahip olduğu için kıskanılıyor, dışlanıyor. bizde böyledir bu işler, kıskançlığımız adalet duygumuzun önüne geçer hep.
şu siyasi nobel başarısı üzerine de bir şey söyleyeyim; bütün o meseleler hiç yaşanmamış olsaydı da orhan pamuk günün birinde o ödülü alacaktı. bu kadar harikulade bir yazarın görmezden gelinmesi mümkün değil. new york times ın da dediği gibi; " pamuk, doğu’nun da batı’nın da sahiplenmekten şeref duyacağı temel ve kalıcı bir yazar... "
olaylara baktığı yeri çok seviyorum. fakir edebiyatı yapmıyor, topluluğu arkasına alarak suni bir güç oluşturmaya çalışmıyor. etkilenmemenin mümkün olamayacağı bir kendiyle barışık olma durumu var bu adamda. yazdıklarını çok dürüst buluyorum. başkalarının söylerken çekindiği, hatta söylememek için çok direndiği şeyleri sayfaların arasına çok sıradan şeylermiş gibi - ki aslında öyleler - serpiştiriyor. bu da daha gerçek kılıyor yazılarını.
sokaktan biri olmadığı, aristokrat bir aileden geldiği ve bunun getirdiği bütün artılara sahip olduğu için kıskanılıyor, dışlanıyor. bizde böyledir bu işler, kıskançlığımız adalet duygumuzun önüne geçer hep.
şu siyasi nobel başarısı üzerine de bir şey söyleyeyim; bütün o meseleler hiç yaşanmamış olsaydı da orhan pamuk günün birinde o ödülü alacaktı. bu kadar harikulade bir yazarın görmezden gelinmesi mümkün değil. new york times ın da dediği gibi; " pamuk, doğu’nun da batı’nın da sahiplenmekten şeref duyacağı temel ve kalıcı bir yazar... "
dünya gözüyle dinlenilmeli, seyredilmeli okunmalı.
sevgilisinden noter ihtarnamesi ile ayrılan ilk kişi sanırsam.
danimarka tarafindan her iki senede bir kere verilen sonning ödülü bu sene kendisine verildi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?