sabah sabah grup yorum`un
"guven parkta bir anit var,
yamru yumru kara ta$tan.
yaziyor ki o anitta,
ovun, cali$, guvenin turk!
ovunsek de, cali$sak da, guvensek de olmuyorki!
turkuz diye ovunuyoz, aclik turk`u bilmiyor ki!"
dizelerini hatirlatan ba$lik.
ne mutlu türküm diyene
kemalist milliyetcigini anlatan soz.burdaki ana dusunce sen turkiye’de yasayabilirsin ama butun olay senin ben turkum demenden gecmektedir.
bu sözde anlaşılamayan durum sürekli bir şekilde ne mutlu olana değilde ne mutlu diyene deniyor olmasıdır.demeyene mutluluk da huzur da yok şeklinde mi anlaşılmalıdır acaba bu söz? bu sözde anlatılmak istenen türk olmasanda türklüğü kabul et mantığından başka birşey değildir.hadi m. kemali şükürcü bir toplumdayken kurtuluş savaşı yıllarında bir ulus yaratma sevdasından dolayı anlayabiliriz de, bugün için bu sözü hala savunan ve kraldan çok kralcı olan anlayışa ne demeli? bu söz içine indiğimizde boş bir sözdür, incelediğimizde türk ya da başka bir etnik kimlikten olmanın neyi mutluluk vericidir, bunun neresi ile övünülebilir anlaşılmamaktadır.ama tabi ki türk kökenli insanlar bunu söyleyince mutlu olabiliyorlarsa çekinmeden desinler, tabi etnik kimliği ile övünen diğer toplumlarda;fakat bu kime ne kazandırır? insanların karnını mı doyurur? sosyal güvenliklerini mi sağlama alır? bu şekilde uzatılabilir.
lozan barış antlaşmasıyla yarı bağımlı millet durumundan kurtulup milletlerarası siyaset dünyasında bağımsız ve ileri devletler arasına geçen yeni türkiye, kurucusu atatürke göre, yine kendisine lâyık yeri bulmuş değildi. çünkü, büyük türk hissediyordu ki, dünya, bu siyasî zaferin bütün şerefini kendisine ayırmakta ve türk milletine halâ eski gözle bakmaya devam etmektedir. asırlık kanaatler kolay kolay yıkılır mı ? avrupa kütüphaneleri türkler hakkında çok yanlış bin bir çeşit belge ile doludur. bunlara göre türk cengaverdir, cesurdur; fakat her türlü medeniyetten mahrumdur. barışta uyuşuk, tembel; savaşta acımasız ve yıkıcıdır. orta asyadan çıkıp avrupaya saldırıp yayılışı, medeniyet dünyası için bir belâ, bir âfet olmuştur. kuvvet ve fırsat bulursa yine öyle olacaktır. gerçi, bu milletin içinden zaman zaman bazı yüksek ve akıllı devlet adamları çıkmamış değildir. fakat bunların çevrelerine tesirleri yalnız yaşadıkları müddetçe devam etmiştir. ve kendileri sahneden çekilir çekilmez, türk milleti yine her zamanki uyuşukluğuna düşmüştür.hem de bakalım, bu adamlar halis türk ırkından mı idiler? ne gezer bunların kimi macar, kimi boşnak, kimi arnavut, kimi rumdan, ermeniden, hattâ yahudiden dönmedir. ibnî sina bir arap alimidir, mevlânâ bir fars şairidir.
evet, tarafgir ve iftiracı avrupa yazar ve tarihçileri türk milletine, arada bir büyük bir adam yetiştirmiş olmak şerefini bile verememişlerdir. ve nihayet gün gelip, mustafa kemali de bizim elimizden almaya kalkmışlardır. onu ya ana, ya da baba tarafından türkten gayrı bir sürü ırka mal etmek istemişler veya hiç değilse bu kadar yüksek bir insan örneğinin türk dünyası gibi geri ve çorak bir çevreden çıkmış olmasına üzüntülerini belirtmişlerdir.
atatürk, bunların hepsini görüyor, okuyor ve içleniyordu. gece gündüz bütün düşüncesi, bütün hırsı bunu bir an önce değiştirebilmekti. türk milletine o kadar derin bir güveni vardı ki, bütün dünya rekorlarının yeni türk nesli içinden çıkan teknik ilim ve hüner sahipleri tarafından hemen kırılmak üzere olduğuna kaniydi. her fırsatta özellikle kendi büyüklüğünden söz eden yabancı devlet temsilcilerine tekrar et-mekten usanmadığı "bu millet benim gibi daha binlerce mustafa kemal çıkarır" sözünü atatürkün yalnız alçak gönüllülük için söylediğine kani değiliz.
ona ilk tarih merakını veren wells (vels)in eserinde attilâya mal edilen şöyle bir söz vardır:
"- ben sizin gibi asîl bir adam değilim. fakat asîl bir millettenim. wells, türk serdarının batı romayı fethettiği zaman, gösterişli bir kıyafetle karşısına çıkan bir romalı yöneticiye böyle söylediğini rivayet eder. atatürk, ömrünün sonuna kadar bu fıkrayı ve bu sözü tekrar etmekten özel bir haz duyardı. sonradan yavaş yavaş bu söz onun ağzında "ne mutlu türküm diyene!" hitabı şeklini aldı.
evet, tarafgir ve iftiracı avrupa yazar ve tarihçileri türk milletine, arada bir büyük bir adam yetiştirmiş olmak şerefini bile verememişlerdir. ve nihayet gün gelip, mustafa kemali de bizim elimizden almaya kalkmışlardır. onu ya ana, ya da baba tarafından türkten gayrı bir sürü ırka mal etmek istemişler veya hiç değilse bu kadar yüksek bir insan örneğinin türk dünyası gibi geri ve çorak bir çevreden çıkmış olmasına üzüntülerini belirtmişlerdir.
atatürk, bunların hepsini görüyor, okuyor ve içleniyordu. gece gündüz bütün düşüncesi, bütün hırsı bunu bir an önce değiştirebilmekti. türk milletine o kadar derin bir güveni vardı ki, bütün dünya rekorlarının yeni türk nesli içinden çıkan teknik ilim ve hüner sahipleri tarafından hemen kırılmak üzere olduğuna kaniydi. her fırsatta özellikle kendi büyüklüğünden söz eden yabancı devlet temsilcilerine tekrar et-mekten usanmadığı "bu millet benim gibi daha binlerce mustafa kemal çıkarır" sözünü atatürkün yalnız alçak gönüllülük için söylediğine kani değiliz.
ona ilk tarih merakını veren wells (vels)in eserinde attilâya mal edilen şöyle bir söz vardır:
"- ben sizin gibi asîl bir adam değilim. fakat asîl bir millettenim. wells, türk serdarının batı romayı fethettiği zaman, gösterişli bir kıyafetle karşısına çıkan bir romalı yöneticiye böyle söylediğini rivayet eder. atatürk, ömrünün sonuna kadar bu fıkrayı ve bu sözü tekrar etmekten özel bir haz duyardı. sonradan yavaş yavaş bu söz onun ağzında "ne mutlu türküm diyene!" hitabı şeklini aldı.
iyi dersler arkadaşlar
ülke soyup sogana cevrilsin, özgürlüklerimiz kisitlasin, dünya standarlarin da isteklerimiz birer insan hakkiyken bu yüzden birer vatan haini ilan edilirken, daha düsüncesini bilmeden koyun sürüsü psikolojisiyle hareket ederek toplumda linc girismleri yaptirilirken, cikarcilar tarafindan toplumsal kutuplara itilirken, girtlagimiza kadar borc batagina sürülürken, siyasi cikarlar icin ekonominin isleyisini alt üst edip krizlere sokup sokup cikartilirken, krizler yasayip ertesi sabahta kendimizi sömürücü dünya düzenin destekledigi imfnin kucaginda bulmusken, köylü milletin efendisidir denmesine ragmen kotalar getirtilip sokaklarin karanliklarina birakilan efendi köylüler varken, düsman olarak bilinen yunanistan turkiyenin cok gerisindeyken bize her türlü yönden cok fark atarken, halen kendi kendimizin kuyusunu kazmaya calisirken, emeklerimiz sömürülürken, vatandas degil yolunacak kaz gözüyle görülürken, temel gida yardimlarinda haberler yine ayni sahneler cümlesini kurarken, halen daglarda insanlar bir hic yerine ölüp analarini babalarini dünyanin en kahirli duygulari tattirilirken, kan üzerinden siyaset yapip ondan sonuna kadar faydalananlar varken, darbeler yapan ve ölüm fermanlari verirken ici titremeyen ve bir zaman sonra ressam olarak tanitilacak insanlar bunun zerre kadar hesabini vermezken, sistem olarak insan odakli gözle görülmezken... bütün bunlara ragmen bizler halen mutlulugu tadiyorsak vah vahh halimize demekten baska sey kalmiyor!. ne zaman mutlulugu gerceklikte ararsak o zaman mutlu oluruz!
kendini turk hisseden, turk gibi goren farkli kokenleri olan insanlarin da kendi içine bu konsepti sindirdiginde kurabilecegi turden bir cumledir.
(bkz: iyi ki turkum)
(bkz: iyi ki ataturkcuyum)
(bkz: ne mutlu turkum diyene)
(bkz: ne olursan ol yine gel)
(bkz: iyi ki turkum)
(bkz: iyi ki ataturkcuyum)
(bkz: ne mutlu turkum diyene)
(bkz: ne olursan ol yine gel)
söylemekte zorlanan, ağırına giden, kendini bu topraklara ait hissetmeyen söylemesin benim açımdan bir sıkıntı yok. biz bize yeteriz.
ne mutlu türkiyeliyim dense daha iyi olur diye "muhteşem" fikirler ortaya atılmaktadır. belalarını atlamak istiyorum, saygılar, sevgiler.
acik meali;"kendini turk hissediyorsan turk’sundur,hissetmiyorsanda turk’um deme" dir.buradaki turk turkiye’de yasayan herkestir.turkiye’ye gonulden bagli olan herkestir.bu baglilikta zorlayicilik yoktur,sevmiyorsan turk olmaktan mutlu degilsen o senin bilecegin istir diyor kisaca.ama yine de her zaman her sart altinda haykirarak soylenecek laftir:"ne mutlu turk’um diyene!"
gaz bir söz. safi gaz. başka bir numarası yok.
bir kere kendimden biliyorum en basiti. "türküm" dediğim için hiçbir zaman mutlu olduğumu hatırlamıyorum. hatta mutsuzum arkadaş. ya bu ülkede ben hakkımla, yasal yollarla neye sahip olabiliyorum ki mutlu olayım? kazığı içime içime ittiren türkün ta kendisi zaten. bundan bilmemkaç onyıl önce kazanılan savaşlar, yitirilen canlar için mi mutlu olayım? o savaşların nedeni neydi acaba? şimdi ne durumdayız acaba? -hakikaten soruyorum bana bunun tersini ispatlayacak biri varsa anlatsın-. nasıl mutlu olayım ben, türkün eli türkün cebindeyken?
uzak geçmişteki olaylara o kadar takılmış ki insanlar, yakın tarihte ve şimdiki zamanda yaşanan utançları görmüyorlar veya görmezden geliyorlar. madalyonun öteki tarafına bakmıyor kimse. hep en iyisi biziz zaten.
bir kere kendimden biliyorum en basiti. "türküm" dediğim için hiçbir zaman mutlu olduğumu hatırlamıyorum. hatta mutsuzum arkadaş. ya bu ülkede ben hakkımla, yasal yollarla neye sahip olabiliyorum ki mutlu olayım? kazığı içime içime ittiren türkün ta kendisi zaten. bundan bilmemkaç onyıl önce kazanılan savaşlar, yitirilen canlar için mi mutlu olayım? o savaşların nedeni neydi acaba? şimdi ne durumdayız acaba? -hakikaten soruyorum bana bunun tersini ispatlayacak biri varsa anlatsın-. nasıl mutlu olayım ben, türkün eli türkün cebindeyken?
uzak geçmişteki olaylara o kadar takılmış ki insanlar, yakın tarihte ve şimdiki zamanda yaşanan utançları görmüyorlar veya görmezden geliyorlar. madalyonun öteki tarafına bakmıyor kimse. hep en iyisi biziz zaten.
anadolu lisesi koridorlarında happy is the one who can say i am a turk şekliyle çerçevelenmiş olarak yer alan söz. ironi midir değil midir çözemedim halâ.
ne mutlu türküm diyene
lozan barış antlaşmasıyla yarı bağımlı millet durumundan kurtulup milletlerarası siyaset dünyasında bağımsız ve ileri devletler arasına geçen yeni türkiye, kurucusu atatürke göre, yine kendisine lâyık yeri bulmuş değildi. çünkü, büyük türk hissediyordu ki, dünya, bu siyasî zaferin bütün şerefini kendisine ayırmakta ve türk milletine halâ eski gözle bakmaya devam etmektedir. asırlık kanaatler kolay kolay yıkılır mı ? avrupa kütüphaneleri türkler hakkında çok yanlış bin bir çeşit belge ile doludur. bunlara göre türk cengaverdir, cesurdur; fakat her türlü medeniyetten mahrumdur. barışta uyuşuk, tembel; savaşta acımasız ve yıkıcıdır. orta asyadan çıkıp avrupaya saldırıp yayılışı, medeniyet dünyası için bir belâ, bir âfet olmuştur. kuvvet ve fırsat bulursa yine öyle olacaktır. gerçi, bu milletin içinden zaman zaman bazı yüksek ve akıllı devlet adamları çıkmamış değildir. fakat bunların çevrelerine tesirleri yalnız yaşadıkları müddetçe devam etmiştir. ve kendileri sahneden çekilir çekilmez, türk milleti yine her zamanki uyuşukluğuna düşmüştür.hem de bakalım, bu adamlar halis türk ırkından mı idiler? ne gezer bunların kimi macar, kimi boşnak, kimi arnavut, kimi rumdan, ermeniden, hattâ yahudiden dönmedir. ibnî sina bir arap alimidir, mevlânâ bir fars şairidir.
evet, tarafgir ve iftiracı avrupa yazar ve tarihçileri türk milletine, arada bir büyük bir adam yetiştirmiş olmak şerefini bile verememişlerdir. ve nihayet gün gelip, mustafa kemali de bizim elimizden almaya kalkmışlardır. onu ya ana, ya da baba tarafından türkten gayrı bir sürü ırka mal etmek istemişler veya hiç değilse bu kadar yüksek bir insan örneğinin türk dünyası gibi geri ve çorak bir çevreden çıkmış olmasına üzüntülerini belirtmişlerdir.
atatürk, bunların hepsini görüyor, okuyor ve içleniyordu. gece gündüz bütün düşüncesi, bütün hırsı bunu bir an önce değiştirebilmekti. türk milletine o kadar derin bir güveni vardı ki, bütün dünya rekorlarının yeni türk nesli içinden çıkan teknik ilim ve hüner sahipleri tarafından hemen kırılmak üzere olduğuna kaniydi. her fırsatta özellikle kendi büyüklüğünden söz eden yabancı devlet temsilcilerine tekrar et-mekten usanmadığı "bu millet benim gibi daha binlerce mustafa kemal çıkarır" sözünü atatürkün yalnız alçak gönüllülük için söylediğine kani değiliz.
ona ilk tarih merakını veren wells (vels)in eserinde attilâya mal edilen şöyle bir söz vardır:
"- ben sizin gibi asîl bir adam değilim. fakat asîl bir millettenim. wells, türk serdarının batı romayı fethettiği zaman, gösterişli bir kıyafetle karşısına çıkan bir romalı yöneticiye böyle söylediğini rivayet eder. atatürk, ömrünün sonuna kadar bu fıkrayı ve bu sözü tekrar etmekten özel bir haz duyardı. sonradan yavaş yavaş bu söz onun ağzında "ne mutlu türküm diyene!" hitabı şeklini aldı.
yakup kadri karaosmanoğlu
(atatürk - kültür bakanlığı 1981den özetlenerek)
lozan barış antlaşmasıyla yarı bağımlı millet durumundan kurtulup milletlerarası siyaset dünyasında bağımsız ve ileri devletler arasına geçen yeni türkiye, kurucusu atatürke göre, yine kendisine lâyık yeri bulmuş değildi. çünkü, büyük türk hissediyordu ki, dünya, bu siyasî zaferin bütün şerefini kendisine ayırmakta ve türk milletine halâ eski gözle bakmaya devam etmektedir. asırlık kanaatler kolay kolay yıkılır mı ? avrupa kütüphaneleri türkler hakkında çok yanlış bin bir çeşit belge ile doludur. bunlara göre türk cengaverdir, cesurdur; fakat her türlü medeniyetten mahrumdur. barışta uyuşuk, tembel; savaşta acımasız ve yıkıcıdır. orta asyadan çıkıp avrupaya saldırıp yayılışı, medeniyet dünyası için bir belâ, bir âfet olmuştur. kuvvet ve fırsat bulursa yine öyle olacaktır. gerçi, bu milletin içinden zaman zaman bazı yüksek ve akıllı devlet adamları çıkmamış değildir. fakat bunların çevrelerine tesirleri yalnız yaşadıkları müddetçe devam etmiştir. ve kendileri sahneden çekilir çekilmez, türk milleti yine her zamanki uyuşukluğuna düşmüştür.hem de bakalım, bu adamlar halis türk ırkından mı idiler? ne gezer bunların kimi macar, kimi boşnak, kimi arnavut, kimi rumdan, ermeniden, hattâ yahudiden dönmedir. ibnî sina bir arap alimidir, mevlânâ bir fars şairidir.
evet, tarafgir ve iftiracı avrupa yazar ve tarihçileri türk milletine, arada bir büyük bir adam yetiştirmiş olmak şerefini bile verememişlerdir. ve nihayet gün gelip, mustafa kemali de bizim elimizden almaya kalkmışlardır. onu ya ana, ya da baba tarafından türkten gayrı bir sürü ırka mal etmek istemişler veya hiç değilse bu kadar yüksek bir insan örneğinin türk dünyası gibi geri ve çorak bir çevreden çıkmış olmasına üzüntülerini belirtmişlerdir.
atatürk, bunların hepsini görüyor, okuyor ve içleniyordu. gece gündüz bütün düşüncesi, bütün hırsı bunu bir an önce değiştirebilmekti. türk milletine o kadar derin bir güveni vardı ki, bütün dünya rekorlarının yeni türk nesli içinden çıkan teknik ilim ve hüner sahipleri tarafından hemen kırılmak üzere olduğuna kaniydi. her fırsatta özellikle kendi büyüklüğünden söz eden yabancı devlet temsilcilerine tekrar et-mekten usanmadığı "bu millet benim gibi daha binlerce mustafa kemal çıkarır" sözünü atatürkün yalnız alçak gönüllülük için söylediğine kani değiliz.
ona ilk tarih merakını veren wells (vels)in eserinde attilâya mal edilen şöyle bir söz vardır:
"- ben sizin gibi asîl bir adam değilim. fakat asîl bir millettenim. wells, türk serdarının batı romayı fethettiği zaman, gösterişli bir kıyafetle karşısına çıkan bir romalı yöneticiye böyle söylediğini rivayet eder. atatürk, ömrünün sonuna kadar bu fıkrayı ve bu sözü tekrar etmekten özel bir haz duyardı. sonradan yavaş yavaş bu söz onun ağzında "ne mutlu türküm diyene!" hitabı şeklini aldı.
yakup kadri karaosmanoğlu
(atatürk - kültür bakanlığı 1981den özetlenerek)
üniversitenin birinci sınıfında atatürk ilkeleri ve inkilap tarihi dersinin finalinde soru ne olursa olsun bu cümleyi yazan 100, yazmayan tüm soruları kitaptakinin aynısı gibi cevaplasa bile 80 alıyordu.
nereden mi biliyorum ben 80 almıştım ..
nereden mi biliyorum ben 80 almıştım ..
(bkz: ne mutlu turkiye)
karşıtı olanlar türkiyenin düşmanıdır ve öyle kalacaktır denilerek "birilerine" gönderme yapılan güzel söz.
(bkz: 27 nisan muhtırası)
(bkz: 27 nisan muhtırası)
yeşile çalan açık mavi renge verilen isimdir. türkiye'nin akdeniz sahillerinin renginden esinlenilerek türetilen bir kelimedir. osmanlı döneminde, iznik çinilerinin en gözde rengi konumunda olmuştur.
adımın yerinde görmekten hoşlanmadığım, insanlara bu şekilde zorlama yapılarak takılmış ve 29 ekim’de nickimizin yerine geçirilmiş cümledir.insanlara bu şekilde sürprizler hazırlamak onlara sorularak olsa belki de daha elzem bir iş yapılmış olacaktı dedirten başlık aynı zamanda.
not:ben de bir türkmenim ama o ayrı bu ayrı.
not:ben de bir türkmenim ama o ayrı bu ayrı.
sozun asli:
"turkiye demek turkce demek, ne mutlu turkum diyene"dir
"turkiye demek turkce demek, ne mutlu turkum diyene"dir
robot süpürge
bebek maması
aptamil bebek maması
en ucuz klima fiyatları
klima fiyatları
dubai vize
sözlük scripti sütyenli atlet
şişli escort bursa escort bursa escort görükle escort türkçe seks hikayeleri izmir escort hatay escort izmir escort ankara escort
çankaya escort maltepe escort buca escort denizli escort denizli escort çiğli escort şirinevler escort çekmeköy escort
Anadolu Yakası Escort istanbul escort
şişli escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?