masallara olan sevgimi anlayıp, bana masal yazmış gibi geliyor. biraz bencilce olabilir ama bana öyle okumak daha bir hoş geliyor
(bkz: lal masalları)
murathan mungan
(bkz: yüksek topuklar)
erdal öz edebiyat ödülünün bu yılki sahibi olmuştur.
(bkz: elma)
"bazen ona bir şeyler yazarsın,
yazar silersin...
yazar silersin...
o hiç birini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun."
yazar silersin...
yazar silersin...
o hiç birini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun."
uzun şiirlerin adamı, yazdıkça yazıyor efendim durduramıyoruz.
"sen seç kendine bir hayat
ve öylesine yaşa, nasılsa
kaldığın yerden vurgun sürdürür
ve hep bak kendine
birörnek aynalara asi bir suret bırak
baktıkça gözlerin
kendini öldürür..."
(bkz: gelme)
ve öylesine yaşa, nasılsa
kaldığın yerden vurgun sürdürür
ve hep bak kendine
birörnek aynalara asi bir suret bırak
baktıkça gözlerin
kendini öldürür..."
(bkz: gelme)
bizimle aynı çağda yaşadığı için şanslı olduğumuz şair.
"saat farkı var en yakınımızdakiyle bile aramızda, demek ki o kadar da sebepsiz üşümüyormuşuz.." diyen yazar.
"bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatamazsın. önce içine atarsın, sonra da susarsın. " diyen yazar.
"beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. ummak ve beklemek kadınlığa verilmiş iki cezadır." diyen yazar.
"doksan dokuz adımın
en güzeli sevgilim..."
en güzeli sevgilim..."
gece nöbeti
daha az seviyorum seni
giderek daha az
unutur gibi seviyorum
azala azala
aramızdaki uzaklığın karanlığında
daha az seviyorum seni
giderek daha az
unutur gibi seviyorum
azala azala
aramızdaki uzaklığın karanlığında
"bazı sözler karanlıkta söylenir. bazı sözler hiçbir zaman.."
ayrıldığımız gündü.
mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, herşey bambaşka
görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta
"biliyor musun " dedin. "sen neye benziyorsun biliyor musun?"
epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem keder veren gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı.
sis ışığa çıkmıştı. sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla.
"neye?" dedim,yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi,"neye?"
"bilardo toplarına."
"neden?" dedim.
"yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan..."
bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya.
beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu. sonra iki arkadaşım geldi,birinin omzunda ağladım,hangisiydi şimdi hatırlamıyorum. sonra birlikte başka bir kente gittik,anlarsın ayrılığın ilk günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka evlerin
duvarlarına başka takvimler aştım.
şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor kulaklarımda
ardından bilardo topları
dağılıyor dört bir yana
seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta
bir daha
bir daha
bir daha
mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, herşey bambaşka
görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta
"biliyor musun " dedin. "sen neye benziyorsun biliyor musun?"
epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem keder veren gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı.
sis ışığa çıkmıştı. sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla.
"neye?" dedim,yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi,"neye?"
"bilardo toplarına."
"neden?" dedim.
"yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan..."
bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya.
beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu. sonra iki arkadaşım geldi,birinin omzunda ağladım,hangisiydi şimdi hatırlamıyorum. sonra birlikte başka bir kente gittik,anlarsın ayrılığın ilk günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka evlerin
duvarlarına başka takvimler aştım.
şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor kulaklarımda
ardından bilardo topları
dağılıyor dört bir yana
seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta
bir daha
bir daha
bir daha
son romanı şairin romanı nı hala okumaya fırsat bulamadığım yazar.
lady gagayı oldukça beğendiğini belirten yazar:
popüler kültür kötüdür,beethovendan aşağısını dinlemem,diyenlerden değilim.lady gagayı seviyorum.popüler kültürün bir figürü olması onu gözümde kıymetsizleştirmiyor.iyi dans ediyor.hafif güzel şarkılar yapıyor. yırtıcı ve agresif buluyorum.bunun da bir stil olduğunu düşünüyorum. mesela alejandro şarkısının klibi benim için dört dörtlük.dersini çok iyi çalışıyor. çalışkanlığın estetize edilmesini seviyorum ben.belki kendim de bunu yapmaya çalışıyorum.
popüler kültür kötüdür,beethovendan aşağısını dinlemem,diyenlerden değilim.lady gagayı seviyorum.popüler kültürün bir figürü olması onu gözümde kıymetsizleştirmiyor.iyi dans ediyor.hafif güzel şarkılar yapıyor. yırtıcı ve agresif buluyorum.bunun da bir stil olduğunu düşünüyorum. mesela alejandro şarkısının klibi benim için dört dörtlük.dersini çok iyi çalışıyor. çalışkanlığın estetize edilmesini seviyorum ben.belki kendim de bunu yapmaya çalışıyorum.
(bkz: cenk hikayeleri)
zamanla kendisini asafla özdeşleştiriyorum mütemadiyen .
işte birkaç örnek;
*kimsesiz bi adam vardı. hayatındaki tek bayram, kendi adıydı....
*bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz: ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir…
*hayat bazılarına mutsuz olmakla duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil”
*uzakları çağırıyordun...üstüme alındım....geldim....bilseydim çağırdığının ben olmadığımı , hiç gelir miydim ?
işte birkaç örnek;
*kimsesiz bi adam vardı. hayatındaki tek bayram, kendi adıydı....
*bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz: ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir…
*hayat bazılarına mutsuz olmakla duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil”
*uzakları çağırıyordun...üstüme alındım....geldim....bilseydim çağırdığının ben olmadığımı , hiç gelir miydim ?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?