ahmet bedevinin lakabı.
(bkz: ahmet bedevi)
manisa tarzani
manisa dağcılık kulübü kurucularından haydar aksakal onunla ilgili bir anısında anlatmış.
"tarzanla birlikte konyaya gitmişler. orada mevlana müzesini gezmeye karar vermişler.tabi tarzan her zaman ki haliyle yani şortuyla geziyormuş konyayı da. tabi manisalılar alışık onu öyle şortu ve sakallarıyla kabul etmişler, garipsemiyorlar ama konya halkı şaşkın ahmet bedeviyi görmek için izdihamlar yaşanıyormuş. neyse, kapıdaki görevli tarzanımızı öyle görünce içeri bu kılıkta giremeyeceğini belirtmiş, tüm ısrarlara rağmen içeri almamak da direnmiş. ancak daha sonra tarzan, görevliye kapıdaki tabelayı göstermiş.bunun üzerine görevli çok mahçup; özür dileyerek kendisini içeriye davet etmiş. tabelada ne yazdığını tahmin etmek pek de zor değil tabi.
(bkz: ne olursan ol gel)
"tarzanla birlikte konyaya gitmişler. orada mevlana müzesini gezmeye karar vermişler.tabi tarzan her zaman ki haliyle yani şortuyla geziyormuş konyayı da. tabi manisalılar alışık onu öyle şortu ve sakallarıyla kabul etmişler, garipsemiyorlar ama konya halkı şaşkın ahmet bedeviyi görmek için izdihamlar yaşanıyormuş. neyse, kapıdaki görevli tarzanımızı öyle görünce içeri bu kılıkta giremeyeceğini belirtmiş, tüm ısrarlara rağmen içeri almamak da direnmiş. ancak daha sonra tarzan, görevliye kapıdaki tabelayı göstermiş.bunun üzerine görevli çok mahçup; özür dileyerek kendisini içeriye davet etmiş. tabelada ne yazdığını tahmin etmek pek de zor değil tabi.
(bkz: ne olursan ol gel)
ahmet bedevi’nin nüfus kayıtlarındaki ismi ahmeddin carlak. 1888’de bağdat’da doğup türk ordusunda askerlik yapan carlak, daha sonra milli mücadeleye katıldı, kırmızı şeritli istiklal madalyası ile onurlandırıldı. cumhuriyet döneminin ilk yıllarında manisa’ya gelip yerleşen bedevi, sessiz garip bir insandı. belediyede süpürgeci olarak göreve başladı, bahçıvan yardımcısı, itfaiye eri olarak çalıştı. manisa’yı yeşillerdirmek için tüm gayretiyle çalışan bedevi, dayanılmaz sıcaklarda önce atlet ve kısa pantolon, sonraları yaz kış demeden siyah şortla dolaşmaya başladı. manisa tarzanı denilen çevre lideri, spil’de kulübede yaşamaya başladı, 31 mayıs 1963’te yaşamını yitirdi.
“manisa tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan ahmeddin carlak 1899 yılında bağdat’a yaklaşık 100 km. uzaklıktaki samara/samarra kentinde (ırak) doğdu.
birinci dünya savaşına, ardından da türk ulusal bağımsızlık savaşı’na bir nefer olarak katıldı. bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı kırmızı şeritli istiklal madalyası ile onurlandırıldı.
cumhuriyet dönemi başlarında manisa’ya geldi; kimsesiz ve yoksuldu. manisa belediyesine girdi; ne iş verildiyse yaptı. 1 haziran 1933 tarihinde 30 lira aylıkla bahçıvan yardımcısı oldu. hep bu görevde kaldı.
manisa’yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. ağaç dikip yetiştirmeyi kutsal bir görev olarak algıladı. dürüstlüğü, çalışkan olmayı her şeyin üstünde tuttu. yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, görkemli sipil dağında dolaştı. saç ve sakalını da uzatarak kişiliğine yaraşır bir görünümle manisalıların biricik sevgilisi oldu. her öğle vaktinde topkale’deki topu ateşleyerek, günün o saatini duyurmayı bir görev saydı. bundan dolayı kendisine “topçu hacı” diyenler bile oldu.
bir spor adamıydı; yaşamıyla gençlere örnek olmuştu. manisa dağcılık kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla ağrı, cilo, demirkazık, dağlarına tırmandı. gittiği her yerde büyük ilgi gördü. manisa dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. sinema tutkunuydu. yeniliklere açıktı; okumayı severdi, elinden gazete dergi düşmezdi.
sipil dağında, topkale’deki kulübesinde yalnız yaşadı; ne yatağı, ne yorganı vardı. üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalktı. yaz kış soğuk suyla yıkanırdı. saç ve sakalını özenle tarar, kendi eliyle çiçeklerden yaptığı güzel kokular sürer, ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine istiklal madalyasını takarak katılırdı. bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı.
dede niyazi’nin lokantasının bir köşesinde yemeğini yer, bunun karşılığında lokantaya tenekeyle su taşırdı. hiç kimseye borçlu kalmak istemezdi. kendisine güvenen bir insandı. “bulaşıcı bir duygu” olan kaygıya hiçbir zaman katılmadı. güçlü bir insanda aranan özellikleri taşıyordu. efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu. özgür bir yurttaş olarak yaşamayı temel ilke saydı. yaşama etkin bir biçimde katıldı. mal, mülk, servet ve makam sahibi olmak aklının ucundan bile geçmedi. kent sevgisiyle, kent adına çalıştı. adı manisa ile özdeşleşti.
manisa tarzanı 31 mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu. görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği manisa’da toprağa verildi.
manisa tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi iz bıraktı. bir çok gazeteci yazar ondan söz etti. anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; manisa’ya anıtları dikildi; filmi çevrildi. manisa o’nu unutmadı, unutmayacak.
resimini merak edenler
http://www.atlantis-manisa.com/tarzan/foto/tarzan_01.gif
“manisa tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan ahmeddin carlak 1899 yılında bağdat’a yaklaşık 100 km. uzaklıktaki samara/samarra kentinde (ırak) doğdu.
birinci dünya savaşına, ardından da türk ulusal bağımsızlık savaşı’na bir nefer olarak katıldı. bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı kırmızı şeritli istiklal madalyası ile onurlandırıldı.
cumhuriyet dönemi başlarında manisa’ya geldi; kimsesiz ve yoksuldu. manisa belediyesine girdi; ne iş verildiyse yaptı. 1 haziran 1933 tarihinde 30 lira aylıkla bahçıvan yardımcısı oldu. hep bu görevde kaldı.
manisa’yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. ağaç dikip yetiştirmeyi kutsal bir görev olarak algıladı. dürüstlüğü, çalışkan olmayı her şeyin üstünde tuttu. yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, görkemli sipil dağında dolaştı. saç ve sakalını da uzatarak kişiliğine yaraşır bir görünümle manisalıların biricik sevgilisi oldu. her öğle vaktinde topkale’deki topu ateşleyerek, günün o saatini duyurmayı bir görev saydı. bundan dolayı kendisine “topçu hacı” diyenler bile oldu.
bir spor adamıydı; yaşamıyla gençlere örnek olmuştu. manisa dağcılık kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla ağrı, cilo, demirkazık, dağlarına tırmandı. gittiği her yerde büyük ilgi gördü. manisa dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. sinema tutkunuydu. yeniliklere açıktı; okumayı severdi, elinden gazete dergi düşmezdi.
sipil dağında, topkale’deki kulübesinde yalnız yaşadı; ne yatağı, ne yorganı vardı. üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalktı. yaz kış soğuk suyla yıkanırdı. saç ve sakalını özenle tarar, kendi eliyle çiçeklerden yaptığı güzel kokular sürer, ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine istiklal madalyasını takarak katılırdı. bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı.
dede niyazi’nin lokantasının bir köşesinde yemeğini yer, bunun karşılığında lokantaya tenekeyle su taşırdı. hiç kimseye borçlu kalmak istemezdi. kendisine güvenen bir insandı. “bulaşıcı bir duygu” olan kaygıya hiçbir zaman katılmadı. güçlü bir insanda aranan özellikleri taşıyordu. efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu. özgür bir yurttaş olarak yaşamayı temel ilke saydı. yaşama etkin bir biçimde katıldı. mal, mülk, servet ve makam sahibi olmak aklının ucundan bile geçmedi. kent sevgisiyle, kent adına çalıştı. adı manisa ile özdeşleşti.
manisa tarzanı 31 mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu. görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği manisa’da toprağa verildi.
manisa tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi iz bıraktı. bir çok gazeteci yazar ondan söz etti. anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; manisa’ya anıtları dikildi; filmi çevrildi. manisa o’nu unutmadı, unutmayacak.
resimini merak edenler
http://www.atlantis-manisa.com/tarzan/foto/tarzan_01.gif
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?