ben gidersem sazım sen kal dünyada
gizli sırlarımı aşikar etme
lal olsun dillerin söyleme yada
garip bülbül gibi ah ü zar etme
(bkz: aşık veysel)
lal
kadikoy barlar sokaginda bulunan bahceli bir bar. guzeldir mekan ama biraz tuzlu. tekilayi 9,5 liradan satiyorlar.
sezen aksunun da son albumunde gayet basarili bir sekilde okudugu saheser.
taş olma özelliğide vardır bunun. tehlikeyi haber veren taş olarak geçer. bilinmeyene gözlerinizi açar ve gayipten bilgi almayı destekler. fiziksel olarak da cinsel organların iyileşmesine yardımcı olur, kan dolaşımını canlandırır.
lâl
neşe yeşilovanın kaknüs yayınlarından çıkan şiir kitabı.
turk pop muziginin suphesiz en harika albumlerinden biridir.
(bkz: lal masallar)
sessiz ve sözsüz anadolu köy oyunu .
lal hayaller
üzgünüm gidenler için / üzgünüm bitenler için / sadece çok üzgünüm / dargın değilim.
fahir’in müziği, sezen aksu’nun sözleri ve sertab’ın sesi...
"muhteşem üçlü"nün bu olağanüstü bestesi yeni gençlere ne söylüyor bilmem ama, "demirkırat"ı izleyenler bu bestenin gerçek söz yazarının adnan menderes olduğunu biliyorlar.
tarih 17 eylül 1961’dir. günlerden pazar. devrik başvekil sehpaya çıkar, dünyaya son bir kez bakar ve şunları söyler:
"hiç muğber (küskün) değilim.
hiçbir iğbirar (dargınlık) duymuyorum."
menderes, idam sehpasındaki son sözlerinin 33 sene sonra, bu topraklarda son dönemde yetişmiş en iyi söz yazarının dizeleriyle bir pop bestesi olup, dillerde gezeceğini hayal edebilir miydi acaba?
deniz, idama giderken ardından rodrigo çalınmasını istiyordu. 20 yıl sonra o’nun yaşlarında bir usta besteci o’na rodrigo tadında bir veda müziği yazdı. şimdi o şarkı "bir bulut olup yağıyor, damla damla dökülüyor toprağa..."
deniz’lerin, adnan’ların şarkıları aynı kasette yok satıyor. 29 ekim’de taksim’de hep bir ağızdan söyleniyor. sezen’in dediği gibi "kanayan yaralar" sarılıyor çalınan şarkılarda... zaman, ihanetleri yıkıyor. darağaçlarından güfteler sızıyor tarihe...
* * *
dahası gelecek...
eminim...
bir gün ülkemin liselerinde demokrasi dersleri okutulacak.
tarih, türklerin kocaman kırmızı oklarla orta asya’ya gelişleriyle başlayıp, cumhuriyet’in ilanıyla bitmeyecek.
"evet, biz de hatalar yaptık" diyecek tarih, "yenilgilerimiz de oldu, zaferlerimiz kadar..."
güvenecek kendine, sevdirecek kendini...
ülkemin liselerinde demokrasinin doğuşu anlatılacak, imparatorluğun çöküşünün ardısıra...
gencecik lise öğrencileri, fatin rüştü zorlu’yu, osman bölükbaşı’nı, mehmet ali aybar’ı, fethi okyar’ı, zekeriya sertel’i de tanıyacaklar, yavuz sultan selim ve deli ibrahim kadar...
ara rejimlerde hapis yatmış aydınların çocukları verecek dersleri... eski ihtilalciler derse gelip, günah çıkaracaklar. sansürlenmiş dergiler yardımcı kaynak olarak okutulacak. yassıada’ya, imralı’ya, ziverbey köşkü’ne okul gezileri düzenlenecek ibret olsun diye... kayseri cezaevi, odtü yurtları müze olacak.
belgeseller gösterilecek sınıflarda... çocuklar, kitaptaki isimlerin canlanıp, ekrana gelişine şaşacaklar... yaşananlara inanamayacak, bazen tarihlerinden utanacaklar.
sonra, dersin sonlarına doğru sorular başlayacak:
"- peki neden siviller, bir askeri darbe için kulis yapmışlar?"
"- peki neden demirel, menderes’lerin idamına karşı çıkarken deniz’lerinkine ’evet’ demiş?"
"- neden inönü deniz’leri kurtarmaya çalışırken, aydemir’i astırmış?"
"- peki neden askerler, seçmenin iradesine saygı göstermemişler de çareyi müdahalede aramışlar?"
demokrasi hocaları, bu soruları sabırla ve bıyık altından küçük gülümsemelerle yanıtlayacaklar. "zinde güçler"i,
"iyi saatte olsunlar"ı, "ahval ve şerait"i anlatacaklar.
sonra sınav dönemlerinde tuzak sorular gelecek:
soru: "yelkenci diye kime denir?"
yanıt: "rüzgar nereden eserse oraya dönenlere."
ya da demokrasi senaryoları yazdırılacak:
"sizce demirel 11 mart günü, muhtıracı generalleri emekliye sevketse türk tarihi nasıl gelişirdi?"
veya, "tip’liler meclis’ten kovulup, muhalefet sokağa dökülmeseydi, türk solunda parlamenter gelenek yerleşebilir miydi?"
liseliler, doğru yanıtı bulmak için "demokrasi araştırmaları enstitüleri"nin kapılarını aşındıracaklar. arşivler, bir askeri darbede yakılmamış olacak.
kütüphaneye girip, üzerinde "bir zamanlar bunlar yasak yayındı" yazan raflara uzanıp, araştırmalar yapacaklar. duvarlarda düşünce savaşında ölen aydınların resimleri olacak...
teneffüslerde "lal" çalacak onların anısına...
işte o zaman tarihi seveceğiz... tarih, bizim tarihimiz olacak o zaman...
tarihten ders almayı, o zaman öğreneceğiz.
can dündar
üzgünüm gidenler için / üzgünüm bitenler için / sadece çok üzgünüm / dargın değilim.
fahir’in müziği, sezen aksu’nun sözleri ve sertab’ın sesi...
"muhteşem üçlü"nün bu olağanüstü bestesi yeni gençlere ne söylüyor bilmem ama, "demirkırat"ı izleyenler bu bestenin gerçek söz yazarının adnan menderes olduğunu biliyorlar.
tarih 17 eylül 1961’dir. günlerden pazar. devrik başvekil sehpaya çıkar, dünyaya son bir kez bakar ve şunları söyler:
"hiç muğber (küskün) değilim.
hiçbir iğbirar (dargınlık) duymuyorum."
menderes, idam sehpasındaki son sözlerinin 33 sene sonra, bu topraklarda son dönemde yetişmiş en iyi söz yazarının dizeleriyle bir pop bestesi olup, dillerde gezeceğini hayal edebilir miydi acaba?
deniz, idama giderken ardından rodrigo çalınmasını istiyordu. 20 yıl sonra o’nun yaşlarında bir usta besteci o’na rodrigo tadında bir veda müziği yazdı. şimdi o şarkı "bir bulut olup yağıyor, damla damla dökülüyor toprağa..."
deniz’lerin, adnan’ların şarkıları aynı kasette yok satıyor. 29 ekim’de taksim’de hep bir ağızdan söyleniyor. sezen’in dediği gibi "kanayan yaralar" sarılıyor çalınan şarkılarda... zaman, ihanetleri yıkıyor. darağaçlarından güfteler sızıyor tarihe...
* * *
dahası gelecek...
eminim...
bir gün ülkemin liselerinde demokrasi dersleri okutulacak.
tarih, türklerin kocaman kırmızı oklarla orta asya’ya gelişleriyle başlayıp, cumhuriyet’in ilanıyla bitmeyecek.
"evet, biz de hatalar yaptık" diyecek tarih, "yenilgilerimiz de oldu, zaferlerimiz kadar..."
güvenecek kendine, sevdirecek kendini...
ülkemin liselerinde demokrasinin doğuşu anlatılacak, imparatorluğun çöküşünün ardısıra...
gencecik lise öğrencileri, fatin rüştü zorlu’yu, osman bölükbaşı’nı, mehmet ali aybar’ı, fethi okyar’ı, zekeriya sertel’i de tanıyacaklar, yavuz sultan selim ve deli ibrahim kadar...
ara rejimlerde hapis yatmış aydınların çocukları verecek dersleri... eski ihtilalciler derse gelip, günah çıkaracaklar. sansürlenmiş dergiler yardımcı kaynak olarak okutulacak. yassıada’ya, imralı’ya, ziverbey köşkü’ne okul gezileri düzenlenecek ibret olsun diye... kayseri cezaevi, odtü yurtları müze olacak.
belgeseller gösterilecek sınıflarda... çocuklar, kitaptaki isimlerin canlanıp, ekrana gelişine şaşacaklar... yaşananlara inanamayacak, bazen tarihlerinden utanacaklar.
sonra, dersin sonlarına doğru sorular başlayacak:
"- peki neden siviller, bir askeri darbe için kulis yapmışlar?"
"- peki neden demirel, menderes’lerin idamına karşı çıkarken deniz’lerinkine ’evet’ demiş?"
"- neden inönü deniz’leri kurtarmaya çalışırken, aydemir’i astırmış?"
"- peki neden askerler, seçmenin iradesine saygı göstermemişler de çareyi müdahalede aramışlar?"
demokrasi hocaları, bu soruları sabırla ve bıyık altından küçük gülümsemelerle yanıtlayacaklar. "zinde güçler"i,
"iyi saatte olsunlar"ı, "ahval ve şerait"i anlatacaklar.
sonra sınav dönemlerinde tuzak sorular gelecek:
soru: "yelkenci diye kime denir?"
yanıt: "rüzgar nereden eserse oraya dönenlere."
ya da demokrasi senaryoları yazdırılacak:
"sizce demirel 11 mart günü, muhtıracı generalleri emekliye sevketse türk tarihi nasıl gelişirdi?"
veya, "tip’liler meclis’ten kovulup, muhalefet sokağa dökülmeseydi, türk solunda parlamenter gelenek yerleşebilir miydi?"
liseliler, doğru yanıtı bulmak için "demokrasi araştırmaları enstitüleri"nin kapılarını aşındıracaklar. arşivler, bir askeri darbede yakılmamış olacak.
kütüphaneye girip, üzerinde "bir zamanlar bunlar yasak yayındı" yazan raflara uzanıp, araştırmalar yapacaklar. duvarlarda düşünce savaşında ölen aydınların resimleri olacak...
teneffüslerde "lal" çalacak onların anısına...
işte o zaman tarihi seveceğiz... tarih, bizim tarihimiz olacak o zaman...
tarihten ders almayı, o zaman öğreneceğiz.
can dündar
bu haftaki televizyon makinasında beraberinde 2 tane hatunla çıkmış aptal aptal dans edip "amanın kelle kelle gel beni biraz yelle" diyerek yellenme girişiminde bulunmuş şarkıcı görünümlü insanımsı..ne çözemedim ben.
(bkz: lol)
an itibariyle, okan bayülgeni kendisine kelepçelemiş hatun kişi. ben onun ne oldugunu çözemedim. ucuz metalciler vari giyinmiş, türk halk müzigi oldugunu söyledigi bir şarkıyı söyledi, ardından rap cinsi bir şeyle zıpladı. hayırlısı olsun, ne diyelim...
(bkz: lal testi)
sertap erenerin en basarili albumudur.
sarap rengi
sony music company tarafindan yuz yilin en iyi 26 pop sarkisindan biri olarak secilip, sony tarafindan yapilan karma albume giren sarki.
(bkz: los angeles lakers)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?