bir kere okunduktan sonra baş köşede hep hazır bekleme özelliği olan kitap.
ondan gelecek bir söze ihtiyaç duyduğunuzda avuçlarınızın içine farketmeden düşer ve sarılmak istenen dostmuş gibi sıkıcı kavranır. sayfalar hafif ıslatılmış parmaklarla karıştırılır. kalp ve nefes alış-verişinin ritmi eşliğinde yapraklar içerisinden kendinden bir parça bulabilme çabası başlar. okunur, çizilir, tekrar keşfedilir. sonrası...
candır o can!
spoiler
`` insandan ve bütün canlılardan iğreniyorum.kendimdense nefret etmekten yoruldum ve bu konuda hiçbir şey hissetmiyorum.oksijenle alışverişi olan her yaratık midemi bulandırıyor.göz kapaklarımı derime kaynak makinesiyle yapıştırmak istiyorum.bir canlı daha görmemek için!ellerimden, ayaklarımdan korkuyorum.tek istediğim bütün düşündüklerimi içinde barındıran beynimi bedenimden yırtıp uzay boşluğuna fırlatmak.bedenim olmadan,sadece ve sadece var olduğumu bana hatırlatacak olan zihnimin uçmasını istiyorum.buna ruh diyenlerde var.iilgilenmiyorum isimlerle.sadece hiçliğin içinde bedensiz bir zihin olmak istiyorum.tek aklıma gelen bu ,yaşama acımdan kurtulmak için.sonsuz hiçlikte yüzen bir düşünce.o kadar! ölmek mi gerek bunun için?belki evet.belki hayır ölünce tamamen yok olma ihtimali de var.düncenin de,zihninde gömülüp çürüme ihtimali.onun için ben hala nefes alıp verebiliyorken gerçekleştireceğim zihnimi yok etmeyi.bedenim yokmuş ve üzerimde durduğum dünya sonsuz bir hiçlikmiş gibi var olacağım...sadece bir zihin .çevresinde de yiyen ,yediklerini boşaltan,uyuyan bir et! ``
kinyas ve kayra
kayra:mutsuzluğun nedeni başarısızlıktan gelmemeliydi, hele hayal kırıklığı asla gözyaşlarının nedeni olmamalıydı. neden insanlar bir türlü anlamıyorlar hayattan hiçbir şey beklememeleri gerektiğini.
bütün dünya uyuyor. bütün hayvanlar, bitkiler, adına insan denmiş yaratıklar. hepsi. toprak bile uyuyor. dolunay var.herşeyi, hipnotize etmiş dolunay. ben ayaktayım. bir ben uyumuyorum. bir ben kıvılcım çıkartamıyorum yatağımdas dönerek. kayra uzun boylu fahişeyle uyuyor. ne fark eder? hiç!
azil, piç, zargana kitaplarını da beğenmeme rağmen, nedense hakan günday içinde ne varsa, hepsini, son zerresine kadar bu ilk eserinde kusmuş hissiyatı uyandıran roman.
(bkz: alp)
benim adım kaygusuz abdal. tanrıdan vazgeçtim. ölmekten vazgeçtim. çünkü ölürsem ve
yukarda beni ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmem
gerekecekti. ölmek istemiyorum çünkü tanrıyı da öldürürüm diye korkuyorum. ve böyle bir vefata benden başka kimse dayanamaz. hayatımı diktiler. oysa ben yırtmak için çok uğraşmıştım.
yukarda beni ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmem
gerekecekti. ölmek istemiyorum çünkü tanrıyı da öldürürüm diye korkuyorum. ve böyle bir vefata benden başka kimse dayanamaz. hayatımı diktiler. oysa ben yırtmak için çok uğraşmıştım.
o kadar genç bir yaşta böylesine derin bir eser çıkarabilmiş hakan günday, hayret. kinyas ile kayranın maceralarını izlemek, gittikleri yerleri görmek, acılarını hissedebilmek, herşeyi birarada yaşayabilip de yine de bu denli karıştırılmamış, arı fikirlerle bir olmak inanılmaz zevkli.
uzun bir maraton gibi gelen 600 sayfalık kitap, gündayın kaleminden su gibi akmış. alıntı yapmaya kalksanız, kitabın tamamını buraya yazmak zorunda kalabilirsiniz..:) tehlikeli...
uzun bir maraton gibi gelen 600 sayfalık kitap, gündayın kaleminden su gibi akmış. alıntı yapmaya kalksanız, kitabın tamamını buraya yazmak zorunda kalabilirsiniz..:) tehlikeli...
"dislerimiz oldugu icin isiriyoruz
bu yuzden bu kadar vahsiyiz.
gozlerimiz oldugu icin hayran kaliyoruz
bu yuzden bu kadar asigiz"
bu yuzden bu kadar vahsiyiz.
gozlerimiz oldugu icin hayran kaliyoruz
bu yuzden bu kadar asigiz"
evet yaa dedirtten bir sürü saptamayla doludur bu kitap ve hakan gündayın diğer kitaplarının kesinlikle bir adım önündedir.
"ben yirmi bir yaşına kadar hiç hata yapmamıştım ama mutluluğu da bulamamıştım.çünkü kurulan hiç bir mantıklı denklemde yer alamayacak kadarr garip düşünceler geçiyordu içimde.sonra bir sürü hata yaptım.yüzlerce.en küçüğünden en büyüğüne kadar.bir çok zamann teğet geçtim mutluluğa.belki daha az düşünseydim dokunabilirdim o sürekli duyguya,ama mutluluğun,tatmin olmanın bir göz kırpması kadar kısa sürdüğünü anlamam zor olmadı.uğruna hatalardan kaçınılıcak bir bok değildi mutluluk".
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
icimde bu kadar cok kan akarken derimin uzerindekileri temizlesem ne farkeder?...
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
icimde bu kadar cok kan akarken derimin uzerindekileri temizlesem ne farkeder?...
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
oysa hayatlarının belli dönemlerinin her saniyesini a$ka verebilenlerse gercekten ya$arlar. sadece sevgilileri ve kendileri. ba$ka hicbir seyle ilgilenmezler. yuzde yuz a$k! dengesizlik, gercek duygusunun ve gercegin tek kapisidir. dengeyle hicbir yere varilmaz. ancak du$meyi bilenler kopruden, kar$iya yuzulerek de gecilebilecegini ogrenir. belki cennete, belki ipin gerildigi kar$i tarafa varilir dengenin sonucunda, kabul ediyorum. ama du$memek icin verilmi$ mucadelelerin acisi ve tedirginligiyle...
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
oysa hayatlarının belli dönemlerinin her saniyesini a$ka verebilenlerse gercekten ya$arlar. sadece sevgilileri ve kendileri. ba$ka hicbir seyle ilgilenmezler. yuzde yuz a$k! dengesizlik, gercek duygusunun ve gercegin tek kapisidir. dengeyle hicbir yere varilmaz. ancak du$meyi bilenler kopruden, kar$iya yuzulerek de gecilebilecegini ogrenir. belki cennete, belki ipin gerildigi kar$i tarafa varilir dengenin sonucunda, kabul ediyorum. ama du$memek icin verilmi$ mucadelelerin acisi ve tedirginligiyle...
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
(bkz: omnes vulnerant ultima necat)
oturduğu yerden bir kinyas, bir kayra olabilen adam hakan gündayın doludizgin romanı. kinyas ya da kayranın yaşadıklarını yaşamadığından eminim ama bu kitapta hayallerini harmanladığını düşünüyorum. gitmek ve kalmak arasında zaten durmadan ikirciktedir hakan. karakterlerle gittiğinde olacakları kurgulamış bence, her ikisi de kendisi, birisi gidişinde ısrarcı olan yanı, diğeri ise vazgeçmek eğilimli yanı. zaten hayatın kendisi de gitmekle kalmak arasında, her iki durumda da mutlu olamayacağınız bir şey değil midir?
azilde de aslında kinyas ve kayranın analizi yapılmaktadır, önce gitmek ve kalmak düşüncesi sonucu ortaya çıkan olasılıklar zinciri kinyas ve kayra, arkasından azilde kinyas ve kayranın hakana geridönüşümü, feedback bi nevi.
gitmek ve kalmak arasındaki derin uçurum, piçte de kendini belli eder. bakış açınıza göre yine en akıllı veya en karaktersiz davrananın "hakan" olması, bence bir başka şaşırtıcı detaydır.
azilde de aslında kinyas ve kayranın analizi yapılmaktadır, önce gitmek ve kalmak düşüncesi sonucu ortaya çıkan olasılıklar zinciri kinyas ve kayra, arkasından azilde kinyas ve kayranın hakana geridönüşümü, feedback bi nevi.
gitmek ve kalmak arasındaki derin uçurum, piçte de kendini belli eder. bakış açınıza göre yine en akıllı veya en karaktersiz davrananın "hakan" olması, bence bir başka şaşırtıcı detaydır.
şimdiye kadar rakiyi suyla, viskiyi buzla karistirir gibi hafifletmek icin hayati da icki ile karistirmistim. ama artik hayati sek icmenin zamani gelmisti. babamin "artik buyudun. kendine de bir raki koy." dedigi aksam geldi aklima. biraz daha buyumustum. hayati ve dunyayi sek icecek kadar!...
"hiç uykum yok. hiç uyuyamıyorum. domuz gibi içiyorum. ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. sabaha beş saat var. annemi düşünüyorum. nerededir şimdi? aynada kendime bakıyorum bazen. ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. bileklerimdeki otuz dört dikiş. medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. ve sırtımı kaplayan, tanrının yüzü. bilmiyorum... hızlı yaşadım. ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! ama hayattayım.kayra, bir gün bana mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun demişti."
on sayfa, yirmi sayfa okuyarak pic ettigim, ama ısrarla - bir sey okuyabilecek durumda degilken bile- kendimi zorlayarak okumaya calistigim, kendisini okumam icin beni zorlayan kitap.
daha iyi anlatmasi acisindan su ana kadar okuyabildigim bolumden bir kac ufak alinti ;
ve belki de vardi bir nedenim. o da pisman olup olmayacagimi anlamak. o kadar istedim ki gercek bir duygu icimde hissetmeyi! eger pismanlik hissedersem devami da gelir, diyordum kendime. sevmeyi bile ogrenebilirim yeniden, diyordum. yeniden bir insan olabilirdim.
işte, ben o kiza asik olabilirdim. gercek bir duyguya hic bu kadar yaklastigimi hatirlamiyorum. yillarca sevismemis birinin orgazmina benzerdi, simdiye kadar hic harcamadigim bedenimdeki olanca sevgiyle onu suslemek...
belki de tek sorun suydu: biz ne istedigimizi bilememistik hicbir zaman. ve dolayisiyla her seyi deniyorduk. belki gorunce istedigimiz, ugruna yasadigimiz seyi hatirlariz diye.
kurtulmaya gelmiyoruz dunyaya. daha da saplanmak icin buradayiz. dibine kadar. onun icin curuyor bedenlerimiz olunce.
...bir sey aramayan asla kaybolmaz! ve ben aramiyordum. ne bir adresi ne de birini...
bir yerlerde olu dogmus bir cocuk oldugumu biliyordum. sadece yasiyormus gibi yaptigim icin iki ayagimin ustunde duruyorum...
daha iyi anlatmasi acisindan su ana kadar okuyabildigim bolumden bir kac ufak alinti ;
ve belki de vardi bir nedenim. o da pisman olup olmayacagimi anlamak. o kadar istedim ki gercek bir duygu icimde hissetmeyi! eger pismanlik hissedersem devami da gelir, diyordum kendime. sevmeyi bile ogrenebilirim yeniden, diyordum. yeniden bir insan olabilirdim.
işte, ben o kiza asik olabilirdim. gercek bir duyguya hic bu kadar yaklastigimi hatirlamiyorum. yillarca sevismemis birinin orgazmina benzerdi, simdiye kadar hic harcamadigim bedenimdeki olanca sevgiyle onu suslemek...
belki de tek sorun suydu: biz ne istedigimizi bilememistik hicbir zaman. ve dolayisiyla her seyi deniyorduk. belki gorunce istedigimiz, ugruna yasadigimiz seyi hatirlariz diye.
kurtulmaya gelmiyoruz dunyaya. daha da saplanmak icin buradayiz. dibine kadar. onun icin curuyor bedenlerimiz olunce.
...bir sey aramayan asla kaybolmaz! ve ben aramiyordum. ne bir adresi ne de birini...
bir yerlerde olu dogmus bir cocuk oldugumu biliyordum. sadece yasiyormus gibi yaptigim icin iki ayagimin ustunde duruyorum...
aylardir etkisi altinda oldugum , hakan gunday a bu romani kisa kestigi icin kufur ettigim.. boyle birakmamaliydi dedigim , icinde seks , uyusturucu , silah , cinayet , basini alip gitmek konularinin islendigi kitap.. yne olsa yine okurum dedim ve en az 10 kere okudum..
birkaç yıl önce hakkında duyduklarımdan dolayı arayıp bulduğum, aldığım akşam başlayıp ertesi akşama doğru sonunu getirdiğim, daha sonraları canım sıkıldıkça herhangi bir sayfasını açıp okuduğum film havasında bir hakan günday romanı. yazarın ilk romanı olmasının yanında lise yıllarında yazmaya başlaması da önemli bir detaydır. başucu kitabı olmaya müsaittir. fazla üzerine düşülürse her kafa attığında ben zaten afrika ya gidicem moduna geçilebilir, etkiler yani insanı. güzeldir, okunmalıdır.
ramstein dinlerken okuduğum, okurken içten içe psikopatlaştığımı hissettiğim hakan günday ın en güzel kitabı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?