22 Kasım 2024 tarihinde, İstanbul 57. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanırken vermiş olduğu ifade, tarihe not düşülmesi için;
Sayın Yargıç,
Konuşmama başlamadan önce iki hususa dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi : Ben buraya işlediğim bir suçtan ötürü kendimi savunmak için değil, işlenen suçları kayıtlara geçirmek, hesabını sormak ve tarihe not düşmek için geldim.
İkincisi : Maruz bırakıldığım bu hukuksuzluğun öznesi ve sebebi olmadığınızı biliyorum. Söyleyeceklerimin hiçbirisinin şahsınızla bir ilgisi yoktur.
Ancak bilmenizi isterim ki sizinle ortak bir noktada buluştuk. Tarih, bana gerçekleri söyleme görevi verdiği gibi size de bu gerçekleri kayıt altına alma fırsatı sunmuştur.
Sanırım, açılan davaların ve mahkemeye çıkmamın nedeni; Erdoğan'a "Başçalan, Hırsız ve Başhırsız " demiş olmamdır. Öncelikle ispatlarla sabit olan bu gerçekleri dile getirdiğim için hiçbir pişmanlığımın olmadığını söylemek isterim.
Ne mutlu ki bana, mahkeme karşısına, "Rüşvet suçundan" çıkmadım. Ne mutlu ki bana, "yetim hakkı yiyen zimmet suçlusu bir hırsız" olarak karşınıza çıkmadım
Ve yine ne mutlu ki bana Sayın Yargıç, karşınıza "Vatana ihanetten" de çıkmadım.
Karşınıza Sayın Yargıç, "Hırsıza hırsız " dediğim için çıktım.
Sizlerin ve aziz milletimin huzurunda ve tarih önünde tekrar söylüyorum;
"Oğlum evdeki paraları sıfırladın mı " diyen adam HIRSIZDIR.
"Bir tek yüzüğüm var, zengin olursam bilin ki çalmışımdır" diyen adam zengin olmuş ise Sayın Yargıç, buradan tekrar söylüyorum BAŞÇALANDIR - HIRSIZDIR.
Sayın Yargıç; Ben Kemal Kılıçdaroğlu..!
Maliye Bakanlığında hesap uzmanlığı, Gelir idaresi Başkanlığında Daire Başkanlığı ve Genel Müdür Yardımcılığı yaptım. Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumunda Genel Müdürlük ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında Müsteşar yardımcılığı yaptım.
Siyaset arenasına girmeden önce Üniversitede ders verdim.
Milletvekilliği ve Grup Başkan Vekilliği yaptım.
Daha sonra üyesi olmaktan her zaman gurur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisinde Genel Başkanlık görevini 13 yıl boyunca yerine getirdim.
Sayın Yargıç,
Bütün görevlerim süresince çok büyük bütçeler yönettim. 10 binlerce memura amirlik yaptım. Ne beytül malın bir kuruşuna el uzattım, ne de bir kişiye müsaade ettim. Çeteler, baronlar ve mafyalar hep karşımda olmuştur.
Tarih kadar uzun bir yolculuktan geldim.
Sayın Yargıç.
68 Kuşağında Denizlere, Mahirlere ve Hüseyinlere yoldaşlık ettim. İdamlara tanıklık ettim.
Daha sonraları anladım ki, Sağdan ve soldan idam edilenlerin aslında aynı hedefte yürüyen kardeşler olduğunu.
Düşmanlarımızın ise tek olduğunu.
Aslında, bu ülkeyi bölmek ve bizleri kendilerine köle yapmak için amansızca çalışan Emperyalistlerdi bizim tek düşmanımız.
O kara günler geçtikten sonra, darbeler ve idamlar sürecini çok düşündüm ve tek bir şeye İnandım...
Biz; sağcı-solcu, seküler-dindar, Alevi-Sünni, Türk-Kürt değildik.
Biz, dünyanın en güzel topraklarına sahip bu vatanda, barış, kardeşlik, huzur ve bereket içinde yaşama mücadelesi veren;
ancak işgalci güçler ve onların içimizdeki işbirlikçileri eliyle birbirine düşman edilen bir milletiz.
Gençlerini uyuşturucu baronlarının ellerine terk etmiş,
çocuklarının eğitim, sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayamayan;
gelişmiş dünyanın çoktan unuttuğu saçma konular yüzünden kutuplaştırılmış bir halkız.
Emeklisi aç, hastası tedavi edilemeyen, sınırları korunamayan, emeği sömürülen;
insanlık onuruna yakışır bir hayattan her geçen gün uzaklaşmış, ağız dolusu gülmeyi unutmuş,
ama yine de 85 milyon tek bir millet olan kardeşler olduğumuza inandım.
85 milyon vatandaşımıza sesleniyorum, Büyük Ortadoğu Projesi'nin ilk aşaması şuydu:
Rüşvet ve yolsuzluk yoluyla zenginleştirdikleri,
Teröre ve uluslararası suçlara bulaşmasını sağladıkları,
Ülkeyi toprak tavizleri vermek zorunda bırakacak kadar borçlandırdıkları,
"Tek Adam" rejimini kurmaktı.
Ve en önemlisi:
Ülkedeki bütün güçleri “teslim alabilecekleri” bir tek adamda birleştirmekti.
İlk faz tamamlandı.
Teslim aldıkları ve bütün güçleri üzerinde topladıkları “Tek Adam ve Saray Rejimi” kuruldu.
Hatırlayın! Çıkarlarımız gereği kabul etmediğimiz ilk tekliflerinde,
Trump, Erdoğan'a ne dedi?
“Mal varlığını araştırırım.”
Peki, teslim alınmış ve bütün yetkileri elinde bulunduran Saray ne yaptı?
İstediklerini derhal yerine getirdi.
Hatırlayın, Sayın Yargıç!
“Bu can bu bedende olduğu sürece o papazı vermem” diyen Erdoğan, ne oldu da bir anda çark etti?
Henüz mahkeme saati bile gelmemişken,
Rahip Brunson'ı götürecek uçak kapımıza çoktan yollanmıştı...
Sayın Yargıç,
Erdoğan ailesinin mal varlığı dolayısıyla dönemin ve şimdinin ABD Başkanı Trump tarafından tehdit edildiğini, Erdoğan'ın bu tehdide hemen boyun eğdiğini yalnızca biz değil, bütün dünya biliyor.
Egemen güçler tarafından teslim alınan bir devlet başkanının, kendi ülkesine hizmet edemeyeceği ise tarihin önümüze koyduğu bir başka gerçektir.
IŞİD terör örgütü ile petrol ticareti yapan damadına ait TIR konvoylarının uydu görüntüleri ve ticaret belgeleri, başka bir devlet tarafından kullanılarak Erdoğan'dan tavizler alınmıştır.
Damadı üzerinden Putin'in, çocukları üzerinden Trump'ın, çeteleri nedeniyle İsrail'in teslim aldığı bir Erdoğan ve ilk aşaması tamamlanmış bir Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) karşımızda durmaktadır.
Hiç kimse unutmasın ki:
Yolsuzluklara ve devleti soyanlara suskun kalanlar, onurlarını kaybederler.
Biz, onurlu insanlarız. Yolsuzluklar karşısında suskun kalamayız!
Beni en iyi, devleti soyanlar tanır. Çünkü onlar, beni susturmak için yedi sülalemi araştırdılar...
Sayın Yargıç,
Siyaset kurumu, devleti soymanın bir aracı değildir.
Siyaset, halka hizmet etmektir.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bölme ve parçalama projesinin ikinci aşaması başlamış durumdadır.
Bakınız, Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) ikinci aşamasında, Türkiye alenen bir sığınmacı deposu haline getirilmiştir.
Ne yazık ki, para uğruna Türkiye'ye “Geri Kabul Anlaşması” imzalatılmıştır.
Sayın Yargıç, unutmayın:
Bir ülkeyi bölmek için önce o ülkeyi sığınmacı nüfusuyla büyütür, ekonomik olarak küçültür, yani yoksulluğu yaygınlaştırırsanız, emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürmüş ve onların emellerine hizmet etmiş olursunuz.
Açıkça söylüyorum, bugün yapılmakta olan budur.
Sayın Yargıç,
Bakınız, bugün devletimiz borçlandığı her 100 lira karşılığında tam 135 lira faiz ödüyor.
Tekrar ediyorum, lütfen dikkat ediniz: Her 100 lira için 135 lira faiz ödüyoruz!
Bu gerçeği herkesin duyması ve bilmesi gerekiyor.
Daha birkaç yıl önce, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'ndan tam 128 milyar dolar buharlaştırıldı.
Evet, Sayın Yargıç, tekrar ediyorum:
Millete ait 128 milyar dolar, yandaşlara ve 5'li çetelere arka kapılardan satılarak yok edildi.
Bir vatansever için bu, ne kadar acı bir tablo değil mi?
Bugün devletimiz, borçlanmaya devam ediyor ve artık borçlarımızı ödeyemez hale geliyoruz.
Bunun ekonomi bilimindeki en basit karşılığı şudur: “Para alan, emir alır.”
Eğer borçlarınızı ödeyecek paranız yoksa, elimizde kalan en değerli şeyleri – topraklarımızı, kaynaklarımızı – vermek zorunda kalırsınız.
Kısa, öz ve doğrudan söylüyorum:
Erdoğan, Kıbrıs ve Ege'de tavizler verecek!
İlk yıllarında bile bunu açıkça dile getirmişti:
"Gerekirse Kıbrıs'tan toprak verebiliriz" diyen Erdoğan,
"Emir komuta merkezim isterse papaz elbisesi giyerim" diyen Erdoğan,
"Hem laik hem Müslüman olunmaz" diyen Erdoğan,
"Valilere çukurlar eşilirken, dokunmayın talimatını ben verdim" diyen Erdoğan,
"Ne istediler de vermedik, bitsin bu hasret, dön gel" diyen Erdoğan,
Kurucu irademiz ve liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e "Ayyaş" diyen Erdoğan...
Sonuçta Erdoğan, ülkemiz, devletimiz, birliğimiz ve geleceğimiz için ciddi bir tehdit ve tehlikedir.
BOP'un 2. Aşaması Kıbrıs ve Ege'den toprak vererek tamamlanmayacak Sayın Yargıç!
Devam edecek…
Ülkemize sokulan milyonlarca sığınmacı, sayıları belli olmayan, geri kalmış ülkelerden gelen ve içlerinde çok sayıda cihatçı barındıran, eğitimsiz ve kayıtsız bu nüfus, emperyalistlerin Erdoğan eliyle ülkemizde oluşturduğu korkunç tablonun en büyük göstergesidir.
Bu, bekâ sorunudur!
Sayın Yargıç, söylediklerimi dikkatle kayda geçirin!
İç karışıklık, dış müdahale zeminini oluşturur.
Yakın tarihte, her zaman böyle olmuştur:
Ekonomisi zayıflamış, hatta çökmüş,
Sınırlarını koruyamayan,
Adalet sistemi tek adama bağlanmış,
Denetleme mekanizması yok edilmiş,
Şeffaflık ve hesap verebilirlikten yoksun,
Liyakat ve ehliyete göre değil, biat ve itaat edenlerin devlet kademelerine geldiği bir sistem sürdürülemez.
Irak'ın işgalini hatırlayın lütfen!
O dönemde, başkanlık sistemi denen ucube Saray rejimi henüz yoktu.
Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden Irak'ı işgal etme talebi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından reddedilmiş,
Amerikan askerlerinin ülkemize girişi engellenmiştir.
O dönemde güçler ayrılığı vardı, tek adam rejimi yoktu.
Peki, o dönemde şu anki Başkanlık rejimi olsa ve Erdoğan Başkan olsaydı,
Sizlere, vicdanlarınıza ve kamuoyuna soruyorum:
Erdoğan, bu tezkereye “Hayır” diyebilir miydi?
Tabii ki hayır!
Tekrar hatırlayın, o dönemde Erdoğan, “Amerikan askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ediyordu.”
Güçler ayrılığının olmadığı, teslim alınabilecek – tekrar ediyorum – yasadışı malvarlığı dolayısıyla teslim alınabilecek tek bir kişi üzerine kurulu bu ucube sistem, ülkemiz için beka sorunudur.
Ben Kemal Kılıçdaroğlu!
75 yaşındayım.
Hayatım boyunca alnımın teriyle kazandım,
Çocuklarımı helal lokmayla büyüttüm.
Maaşımdan biriktirdiklerimle satın aldığım,
Ve şu anda içinde yaşadığım evimin dışında,
Kooperatife girerek edindiğim, Ankara'nın Büğdüz köyündeki evimden başka hiçbir mal varlığım yoktur.
Çok büyük bütçeler yönettim,
Her zaman ve her adımımda fakir-fukaranın parasını ve çıkarını gözettim.
Milletimi ve devletimi her zaman sevdim,
Onlara sadakatten hiç ayrılmadım.
Bütün yaşamım boyunca parayla hiç işim olmadı, dönüp yüzüne bile bakmadım.
Terör örgütü PKK tarafından kurşunlandım,
Kucağımda şehit verdim.
Defalarca suikastlara, linçlere ve saldırılara uğradım.
Canımla sınandım, geri adım atmadım.
Ailemle ve çocuklarımla tehdit edildim, oralı bile olmadım.
Para ve zengin bir hayat vaat ettiler,
Satılmadım-satın alınamadım.
Hiçbir zaman teslim alınmadım.
Sayın Yargıç,
Bunu Aziz Milletimiz bilsin:
Devletimi ve milletimi sevmekten hiçbir zaman vazgeçmedim ve vazgeçmeyeceğim.
Ben Kemal Kılıçdaroğlu,
Hatalarım, pişmanlıklarım ve üzüntülerim yok mu?
Tabii ki var.
Sayın Yargıç,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, vasiyet olarak "Kılıçdaroğlu'nu aileme emanet ediyorum" diyen milliyetçi ve vatansever diye bildiklerimiz, işbirlikçi çıktı. Onlara inandığım için hata ettim, evet hatalıyım.
Bu kadar kötü olabileceklerini tahmin edemedim.
Pişmanım.
Kurulan müesses nizamı ve ülkenin içine girdiği bu tehlikeyi daha iyi anlatamadım,
Milletimizi ikna edemedim.
Sahte videolarla sahtekarlık yapanlarla daha çok mücadele edemedim.
Üzgünüm Sayın Yargıç,
Çocukları sorduğunda hep unutkan, sofraya oturulduğunda hep karnı tok olan anneler için üzgünüm.
Beslenme, eğitim ve sağlık problemi yaşayan,
Katledilen, taciz ve tecavüze uğrayan,
Sevilmeyi ve gülmeyi unutan ve yatağa aç giren her bir evladımız için üzgünüm, kahroluyorum,
Yüreğime ağır geliyor.
Torunlarına mahçup olan, faturasını ödeyemeyen emeklilerimiz için üzgünüm.
Evet, üzgünüm Sayın Yargıç,
Daha birkaç gün önce yokluktan ve yoksulluktan dolayı yanarak can veren 5 evladımız için üzgünüm.
Gece mesailerinde çalışan, orada çıkan meyveyi yemeden çocuğuna götüren,
Gece mesaiye kaldığı için evine geç giden,
Kendi gittiğinde çocuğu uyumuş olan ve sabah erken işe giderken yine çocuğunun yüzünü göremeyen emekçi anne-babalarımız için üzgünüm.
Yurtdışına kimisi kaçak yollarla, kimisi uzun uğraşlarla giden 300 bin genç için üzgünüm.
Onlar bizim geleceğimiz, Sayın Yargıç!
Onları "Giderlerse gitsinler" diyen Erdoğan'a mecbur bıraktığım için çok üzgünüm.
Okumuş, yetişmiş, zeki, pırıl pırıl 300 bin genç, Sayın Yargıç.
Peki, yerine gelen kim?
Ne idiği belirsiz milyonlarca eğitimsiz sığınmacı.
Emperyalistler çocuklarımızı bile elimizden aldı.
Afrika kabilelerinde bir söz vardır:
"Köyün ve ailesinin sevgisini alamayan bir çocuk, ısınmak için o köyü yakar."
İşte Sayın Yargıç, o çocukları tekrar kazanamazsak, bizi yakarlar.
Sizlerin ve tarihin önünde ifade etmek istiyorum:
Kararlıyım!
Bu gelişen dünyanın gerisinde bırakanlarla mücadele etmeye kararlıyım.
Herkes bilsin ki, bu Aziz millete tarih önünde son vazifemi yerine getireceğim.
Bu benim namus borcum ve son yürüyüşümdür.
Konuşmamı bitirirken, Sayın Yargıç,
Şunu herkes bilsin ki;
100 yıl sonra bir kere daha söylüyoruz:
Ne bu devleti ne de bu milleti,
"Köhne Bizans'ın Yıldız Burcunda oturan baykuş" özentilerine bırakmayacağız.
Ve buradan milyonlar adına sesleniyorum,
Başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
Bütün kuvvacı kahramanlara selam olsun,
Selam olsun,
Canını hiçbir zaman sakınmamış bütün vatanseverlere,
Atatürk ve Cumhuriyet'e bağlılık yemini ettiği için ihraç edilen Genç Teğmenlere,
Yurtdışına çıkmış ama geri döneceklerine inandığım 300 bin gencimize,
Ulusal kurtuluşumuza,
Güzel ve aydınlık günlere selam olsun.
Yaşasın Türkiye, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
kemal kılıçdaroğlu'nun mahkeme ifadesi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?