(bkz: tatarcık)
halide edip adıvar
kim olduğuna dair ne kadar çok ve tarafsız yazı okursam o kadar nefret ettiğim mandacılığa dünden razı olan ancak ulu önder atatürkün anadoluda iyi işler başarmasıyla bir anda nedense türkiye sevdalısı olan , kocası aynı fikirlerden dolayı sürgüne gönderilmiş olan, eserlerinde yarattığı tüm kadınların nedense hepsinin başının bağlı olduğu bir insan.
adı venüs gezegenindeki kraterlerden birine verilmiştir.
kurtuluş savaşı yıllarında eşi adnan adıvar ile amerikan mandacılığını savunan ancak daha sonra milli mücadele saflarına katılan sultanahmette eşi görülmemiş bir miting düzenleyen cumhuriyet dönemi kadın yazarımızdır.
(bkz: vurun kahpeye)
anıtkabir derneğince hazırlanan ankara yollarında adlı filmde aydan şener tarafından oynanmıştır.
üsküdar amerikan kız lisesi mezunu olduğu için içinde hep bir ingiliz hayranlığı olmuştur ve belli bir zamana dek direnmenin anlamsız olduğunu, türkler için en uygun olanının ingiliz himayesine girmek olduğunu düşünmüştür.
ta ki bir şekilde mustafa kemalle tanışana kadar. mustafa kemalle tanıştıktan sonra mustafa kemalin fikirlerini çok beğenmiş ve bu fikirleri halka yaymayı, halkı mustafa kemalin fikirleri doğrultusunda bilinçlendirmeyi kendine görev edinmiştir. türkiyeyi bucak bucak gezerek türk kadınını atatürkün fikirleri konusunda bilinçlendirmiş ve türk kadınının mustafa kemali olarak nitelendirilmiştir.
1964 yılında istanbulda hayata gözlerini yummuştur...
ta ki bir şekilde mustafa kemalle tanışana kadar. mustafa kemalle tanıştıktan sonra mustafa kemalin fikirlerini çok beğenmiş ve bu fikirleri halka yaymayı, halkı mustafa kemalin fikirleri doğrultusunda bilinçlendirmeyi kendine görev edinmiştir. türkiyeyi bucak bucak gezerek türk kadınını atatürkün fikirleri konusunda bilinçlendirmiş ve türk kadınının mustafa kemali olarak nitelendirilmiştir.
1964 yılında istanbulda hayata gözlerini yummuştur...
atatürke muhalefet olan ve sürgüne gönderilen ilk kadınlarımızdan biridir.amerikan kız kolejinde okuyan ilk türk,hayat hikayesini ingilizce yazan ilk yazar,milli mücadelede bulunan ilk kadınlarımızdan biridir.türkiyede kurulan ilk kadın derneği kurucularındandır.
türkiyedeki ilk feminist yazar sayılan edebiyatçıdır.kadının cinsel özgürlüğünü ele alarak yadığı ve feminizm mücadelesi evrdiği eserleriyle büyük başarılar kazanmıştır.daha sonra demokrat parti milletvekili seçilmesiyle birlikte bu anlayışını terk etmeye başlamış ve edebi eserlerinde de eski başarısını yakalayamamıştır.tüm bu pasifleşme durumuna rağmen tcdeki feminist hareketin başlangıcı açısından unutulmaz bir yere sahiptir.
halide edip, kurtuluş savaşının başarıya ulaşacağını kestirdikten sonra milliyetçi çevrelerle yaklaşmıştır.ayrıca türk asıllı değil diye biliyorum.
istanbulda doğdu. kimi kaynaklara göre doğum yılı 1884tür. ingiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu üsküdar amerikan kız kolejinde okuttu. orada rıza tevfikden (bölükbaşı) fransız edebiyatı dersleri aldı ve doğunun mistik edebiyatını dinledi. sonradan evlendiği salih zekiden de matematik dersleri alıyordu. koleji 1901de bitirdi. 1908de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı. 31 mart ayaklanmasında bir süre için mısıra kaçmak zorunda kaldı. 1909dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. balkan savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında istanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. 1919da sultanahmet meydanında, izmirin işgalini protesto mitinginde yaptığı etkili konuşma ünlüdür. 1920de anadoluya kaçarak kurtuluş savaşına katıldı. kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi. savaşı izleyen yıllarda cumhuriyet halk fırkası ve atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917de evlenmiş olduğu ikinci kocası adnan adıvar ile birlikte türkiyeden ayrıldı. 1939a kadar dış ülkelerde yaşadı. o yıllarda konferanslar vermek üzere amerikaya ve mohandas gandi tarafından hindistana çağrıldı. 1939da istanbula dönen adıvar 1940ta istanbul üniversitesinde ingiliz filolojisi kürsüsü başkanı oldu, 1950de demokrat parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964te ölmüştür.
adıvarın seviye talip (1910), handan (1912) ve son eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır. yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. bu yapıtların önemli özelliğini, birbirine benzeyen ve ondan önceki türk romanlarında bulunmayan kadın kahramanlarda aramak doğru olur. yazarın asıl amacı kadın kahramanların kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara âşık erkekleri seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. erkek (bazen kadın da) evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya da erkeğin ölümüyle biter. adıvarın, biraz kendi olduğunu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde ideal saydığı türk kadınını temsil ederler. seviye talipler, handanlar, kâmuranlar her şeyden önce güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, batı terbiyesi almış, ama batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır.
adıvar 1910 yıllarında ziya gökalp, yusuf akçura ve ahmet ağaoğlu ile birlikte türk ocağında çalışmaya başladıktan sonra yazdığı yeni turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. ii. meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, yeni turan adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir türkiyenin hangi sağlam temellere oturtulması gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur. ateşten gömlek (1922) ve vurun kahpeye (1923) romanlarında kurtuluş savaşı sırasında anadoluda tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. bununla birlikte, bir aşk sorununun aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da anadoluda düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza.
adıvarın ilk yapıtlarında türk okuruna sunduğu bir yenilik yarattığı bu kadın imgesidir. bu imge toplumda birbirine karşıt olarak algılanan değerleri uzlaştırdığı için önemliydi. osmanlı -islam geleneklerine göre ev kadını olarak yetiştirilmiş basit ve cahil kadın, o dönemin aydın kesiminin gözünde geri kalmış bir uygarlığın simgesi gibiydi. öte yandan batılılaşmış "asrî" kadın da köklerinden kopmuş, değerlerini şaşırmış, namus anlayışı kuşku uyandıran bir kadındı. adıvarın kahramanları işte bu çelişkiyi kendilerinde uzlaştırmakla bir özleme cevap veriyorlardı. çünkü bunlar hem batılılaşmış hem de milli değerlerine bağlı kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı. gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik dişiliklerini de korumayı başarmışlardır.
adıvarın en ünlü romanı sinekli bakkalda (1936) ileri bir adım attığını, yeni bir aşamaya vardığını görürüz. ilk romanlarının olay örgüsü bir iki kişi arasındaki bireysel ilişkilere bağlı olarak gelişirken, ii. abdülhamid dönemindeki türk toplumunun panoramik bir tablosunu sergileyen sinekli bakkalın olay örgüsü siyasal, düşsel, toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle ii. abdülhamid zamanının istanbulu anlatmasıdır. ne var ki yazarın amacı bir dönemin türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin temsilcisi olmaktır. sinekli bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; genç türklerden hilmi ve arkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder. roman iki kısma ayrılmıştır. birinci kısmın ana teması abdülhamidin istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. gerçi adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. romanda ii. meşrutiyetin ilanı "asırların kurduğu müesseselerin köklerini" söken, "içtimaî ve siyasî nizam ve intizamı" altüst eden bir devrim olarak nitelenir. doğru tutum mevlevî tarikatından vehbi dedenin yaptığı gibi "herhangi bir hayat fırtınasını sükûnetle seyretmek"tir. yazar devrimden değil evrimden yanadır. romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak rabia ile peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. bu evliliğin simgesel anlamı batı ile doğunun bileşimi olarak yorumlanmıştır. ama peregrininin "öyle basit ve insanî ananeler" dediği geleneklere bağlı sinekli bakkal mahallesindeki cemaat yaşamına hayran olması, müslümanlıkı kabul ederek rabia ile evlenmesi ve mahalleye yerleşmesi, daha çok doğu değerlerinin üstünlüğüne işaret sayılmaktadır. ne var ki yazar, rabia ile peregrininin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir. farkedilir ki, olaylar yazarın kafasındaki bir görüşü dile getirmek için tertiplenmekte ve doğulu kadın ile batılı erkek yazarın tezi gereği seviştirilip evlendirilmektedirler. birinci kısımda olay örgüsünün doğal gelişimi, farklı dünya görüşlerine sahip kişiler arasındaki çatışmadan doğan gerilim ve dramatik sahneler, ikinci kısımda yerlerini, zorlama izlenimi veren bir ilişkiye ve saray çevresinin tanıtılmasına bırakınca romanın sanatsal düzeyi düşer.
1943te chp ödülünü alan sinekli bakkal türkiyede en çok baskı yapan roman olmuştur. sinekli bakkalı izleyen romanların ise yazarın ününe katkıda bulunacak nitelikte oldukları söylenemez.
adıvar çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda da hem türkçe, hem ingilizce kitaplar yazmış, ingilizceden türkçeye çeviriler yapmıştır. zamanının dış ülkelerde en çok tanınan türk yazarı olmuştur. yapıtlarından kimileri ingiliz, fransız, alman, rus, macar, fin, urdu, sırp, portekiz dillerine çevrilmiştir.
yapitlar:
roman: heyula, 1909; raikin annesi, 1909; seviye talip, 1910; handan, 1912; yeni turan, 1912; son eseri, 1913; mevud hüküm, 1918; ateşten gömlek, 1923; vurun kahpeye, 1923; kalb ağrısı, 1924; zeynonun oğlu, 1928; sinekli bakkal, 1936; yolpalas cinayeti, 1937; tatarcık, 1939; sonsuz panayır, 1946; döner ayna, 1954; akile hanım sokağı, 1958; kerim ustanın oğlu, 1958; sevda sokağı komedyası, 1959; çaresaz, 1961; hayat parçaları, 1963;
öykü: harap mabetler, 1911; dağa çıkan kurt, 1922; kubbede kalan hoş seda, (ö.s) 1974;
oyun: kenan çobanları, 1916; maske ve ruh, 1945; anı: türkün ateşle imtihanı, 1962; mor salkımlı ev, 1963;
diğer yapıtlar: talim ve terbiye, 1911; turkey faces west, 1930; conflict of east and west in turkey, 1935; inside india, 1937; türkiyede şark-garp ve amerikan tesisleri, 1955; ingiliz edebiyat tarihi, 3 cilt, 1940-1949; doktor abdülhak adnan adıvar, 1956.
www.kultur.gov.tr
adıvarın seviye talip (1910), handan (1912) ve son eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır. yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. bu yapıtların önemli özelliğini, birbirine benzeyen ve ondan önceki türk romanlarında bulunmayan kadın kahramanlarda aramak doğru olur. yazarın asıl amacı kadın kahramanların kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara âşık erkekleri seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. erkek (bazen kadın da) evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya da erkeğin ölümüyle biter. adıvarın, biraz kendi olduğunu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde ideal saydığı türk kadınını temsil ederler. seviye talipler, handanlar, kâmuranlar her şeyden önce güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, batı terbiyesi almış, ama batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır.
adıvar 1910 yıllarında ziya gökalp, yusuf akçura ve ahmet ağaoğlu ile birlikte türk ocağında çalışmaya başladıktan sonra yazdığı yeni turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. ii. meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, yeni turan adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir türkiyenin hangi sağlam temellere oturtulması gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur. ateşten gömlek (1922) ve vurun kahpeye (1923) romanlarında kurtuluş savaşı sırasında anadoluda tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. bununla birlikte, bir aşk sorununun aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da anadoluda düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza.
adıvarın ilk yapıtlarında türk okuruna sunduğu bir yenilik yarattığı bu kadın imgesidir. bu imge toplumda birbirine karşıt olarak algılanan değerleri uzlaştırdığı için önemliydi. osmanlı -islam geleneklerine göre ev kadını olarak yetiştirilmiş basit ve cahil kadın, o dönemin aydın kesiminin gözünde geri kalmış bir uygarlığın simgesi gibiydi. öte yandan batılılaşmış "asrî" kadın da köklerinden kopmuş, değerlerini şaşırmış, namus anlayışı kuşku uyandıran bir kadındı. adıvarın kahramanları işte bu çelişkiyi kendilerinde uzlaştırmakla bir özleme cevap veriyorlardı. çünkü bunlar hem batılılaşmış hem de milli değerlerine bağlı kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı. gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik dişiliklerini de korumayı başarmışlardır.
adıvarın en ünlü romanı sinekli bakkalda (1936) ileri bir adım attığını, yeni bir aşamaya vardığını görürüz. ilk romanlarının olay örgüsü bir iki kişi arasındaki bireysel ilişkilere bağlı olarak gelişirken, ii. abdülhamid dönemindeki türk toplumunun panoramik bir tablosunu sergileyen sinekli bakkalın olay örgüsü siyasal, düşsel, toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle ii. abdülhamid zamanının istanbulu anlatmasıdır. ne var ki yazarın amacı bir dönemin türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin temsilcisi olmaktır. sinekli bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; genç türklerden hilmi ve arkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder. roman iki kısma ayrılmıştır. birinci kısmın ana teması abdülhamidin istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. gerçi adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. romanda ii. meşrutiyetin ilanı "asırların kurduğu müesseselerin köklerini" söken, "içtimaî ve siyasî nizam ve intizamı" altüst eden bir devrim olarak nitelenir. doğru tutum mevlevî tarikatından vehbi dedenin yaptığı gibi "herhangi bir hayat fırtınasını sükûnetle seyretmek"tir. yazar devrimden değil evrimden yanadır. romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak rabia ile peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. bu evliliğin simgesel anlamı batı ile doğunun bileşimi olarak yorumlanmıştır. ama peregrininin "öyle basit ve insanî ananeler" dediği geleneklere bağlı sinekli bakkal mahallesindeki cemaat yaşamına hayran olması, müslümanlıkı kabul ederek rabia ile evlenmesi ve mahalleye yerleşmesi, daha çok doğu değerlerinin üstünlüğüne işaret sayılmaktadır. ne var ki yazar, rabia ile peregrininin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir. farkedilir ki, olaylar yazarın kafasındaki bir görüşü dile getirmek için tertiplenmekte ve doğulu kadın ile batılı erkek yazarın tezi gereği seviştirilip evlendirilmektedirler. birinci kısımda olay örgüsünün doğal gelişimi, farklı dünya görüşlerine sahip kişiler arasındaki çatışmadan doğan gerilim ve dramatik sahneler, ikinci kısımda yerlerini, zorlama izlenimi veren bir ilişkiye ve saray çevresinin tanıtılmasına bırakınca romanın sanatsal düzeyi düşer.
1943te chp ödülünü alan sinekli bakkal türkiyede en çok baskı yapan roman olmuştur. sinekli bakkalı izleyen romanların ise yazarın ününe katkıda bulunacak nitelikte oldukları söylenemez.
adıvar çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda da hem türkçe, hem ingilizce kitaplar yazmış, ingilizceden türkçeye çeviriler yapmıştır. zamanının dış ülkelerde en çok tanınan türk yazarı olmuştur. yapıtlarından kimileri ingiliz, fransız, alman, rus, macar, fin, urdu, sırp, portekiz dillerine çevrilmiştir.
yapitlar:
roman: heyula, 1909; raikin annesi, 1909; seviye talip, 1910; handan, 1912; yeni turan, 1912; son eseri, 1913; mevud hüküm, 1918; ateşten gömlek, 1923; vurun kahpeye, 1923; kalb ağrısı, 1924; zeynonun oğlu, 1928; sinekli bakkal, 1936; yolpalas cinayeti, 1937; tatarcık, 1939; sonsuz panayır, 1946; döner ayna, 1954; akile hanım sokağı, 1958; kerim ustanın oğlu, 1958; sevda sokağı komedyası, 1959; çaresaz, 1961; hayat parçaları, 1963;
öykü: harap mabetler, 1911; dağa çıkan kurt, 1922; kubbede kalan hoş seda, (ö.s) 1974;
oyun: kenan çobanları, 1916; maske ve ruh, 1945; anı: türkün ateşle imtihanı, 1962; mor salkımlı ev, 1963;
diğer yapıtlar: talim ve terbiye, 1911; turkey faces west, 1930; conflict of east and west in turkey, 1935; inside india, 1937; türkiyede şark-garp ve amerikan tesisleri, 1955; ingiliz edebiyat tarihi, 3 cilt, 1940-1949; doktor abdülhak adnan adıvar, 1956.
www.kultur.gov.tr
ikinci ismi olan edipten dolayi kimilerince erkek zannedilen basarili kadin yazardir. ilk ismi halide yerine halit olaydi, o zaman hali daha bir perisandi.
onceleri manda istemis sonradan milli mucadelenin engellenemeyecegini gorerek millyetci tavirlar takinmistir. ayrica yahudi asillidir.
kurtulus savasi yillarinda, cepehede fiilen er olarak gorev yapmis olan kadin yazar.evet.
(bkz: su cilgin turkler)
(bkz: su cilgin turkler)
robert kolej mezunu amerikanci bir kadindi kendisi.sultanahmet mitinginde izmirin isgaline tepki gosterince osmanli hukumeti tarafindan tutuklanmasi istenmistir ancak siginacak tek yeri olan anadoluya gitmistir ve mecburen mucadeleye katilmistir,bir cok defa mecliste hararetli sekilde amerikan mandaciligini savunmustur,bunun icinde ermenilere dogu anadolunun verilmesi,bogazlarin elden cikmasi gibi seylerde vardi,kurtulus mucadelesi bittikten sonra ise yine amerikan mandaciligi kararinda israr etmistir,artik amerikalilardan ne kadar para aliyordu bilemeyecegim cunku bagimsiz bir ulke kurulunca bile amerikan mandaciligi istenir mi?en sonunda 1926da mustafa kemalle ters dusunce yurt disina anavatani cok sevdigi ingiltereye kacmistir..her ne hikmetse mustafa kemal olunce yurda geri donmustur...
kurtulus savasini atesten gomlek romaninda isleyen yazar.
halide edip, 1882 istanbul’da dogdu. 1897 ilk cevirisi yayinlandi(j.abbot’tan mother adli eserin cevirisiyle ii. abdulhamit tarafindan sefkat nisani ile odullendirildi) . 1917’ye kadar olan anilarini mor salkimli ev adli eserinde anlatti.1922’ye kadar olan anilarini da turkun atesle imtihani adli eseriyle yayinladi.
yazar, 1964 (9 ocak) vefat etti ve istanbul merkez efendi mezarligi’na defnedildi.
yazar, 1964 (9 ocak) vefat etti ve istanbul merkez efendi mezarligi’na defnedildi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?