gülistanbul
gülistan, bul kokuyu! istanbul gülümsesin 
ne kadar solsa rengin bülbüle kırmızısın 
heybesi gül tohumu münzevî âşık benim 
sen şehrengiz güzeli, sen şâirân kızısın 
elim var ellerinde, fermansız şehzâdenim 
gül istanbul kokulu, gülüm istanbul sesin 
üsküdar’da her yangın utanır yağmurundan 
beyoğlu’nda temâşâ, ayasofya’da mâtem 
şafak dolmabahçe’de öpüyor islâmbol’u 
bâbıâlî kederli, sahaflarda bin elem 
sorsak söyler mi deniz: nerde hüdâyî yolu 
üsküdar da utanır her yangın yağmurundan 
leylâ’sını arayan kalbim/de istanbul’dur 
kaç nağmeye sarılsam dilimde kalan hüzzâm 
üzülmem, dervişinim, köşe bucak benimsin 
tanıksın yüreğime, hoşgörün ne muazzâm 
ister adını duysun, ister kıyında gezsin 
leylâ, aranan aşkın kalbinde istanbul’dur 
istanbul kalabalık, ne çok sevdâ her şeye 
renklenir yedi tepe, yedi gök efsânesi 
duygular mı mültecî zindanda ve sarayda 
iki denize mahrem, ağlayan kız kulesi 
gök/yüzünde ilkbahar, yaz sonbahar, kış şeydâ 
istanbul ne çok sevdâ kalabalık her şeye 
sularda secde eden elleridir sinan’ın 
âşiyân kubbelerde kandillerin şavkı var 
dökülsün çeşmelerden gözyaşları çınar’ın 
kehribâr tesbih gibi çekilsin leyl ü nehâr 
çağırın minareler, sonsuza dek çağırın 
sular da elleridir secde eden sinan’ın 
türbeler, siz söyleyin tutar gibi elimden 
hû çekmez mi serviler kabristan ağlar diye 
kaç güvercine mesken avlular ve cumbalar 
beş vakit, çocuk gibi gülen süleymâniye 
topkapı kaç geline çeyiz sandığı saklar 
tutar gibi söyleyin bu türbesiz el’imden 
âh! gizli ve âşikâr, tenhâ sokaklarından 
haliç’e inmek için sıralanan odalar 
çocuğunum kaybolan, hayalleri yaramaz 
martı mı, kırlangıç mı, kuğu mudur adalar 
iskelede kalınca hangi vapur yas tutmaz 
âh! tenhâ ve âşikâr, gizli sokaklarından 
neyleyim, kır kalemi, sessizliğin de şâir 
köprülerin yetmiyor vuslata kadîm şehir 
iki sevgili gibi her yakanda bir hüzün 
kimine şerbet oldun, kimine dâr ve zehir 
haritaya sığmayan manzaralar/da yüzün 
neyleyim sensizliği, kırsın kalemi şâir 
boğaz/da gezgin gibi akşamlayan gölgeler 
sırrını keşfediyor çamlıca’da güneşin 
mecalsiz erguvanlar söylenmemiş şarkıdır 
mehtaplı gecelerdir masal eğlencelerin 
yoksa sabahladığım kuşlarla rıhtım mıdır 
boğaz’da akşamlayan gezgin gibi gölgeler 
ulubatlı gözlüyor surlardan bakan tarih 
eyüpsultân’da hâlâ akşemseddîn duâsı 
düşleriyle fatih’in kapanan eski zaman 
ey yirmi bir yaşımın hiç bitmeyen hülyâsı 
istanbul, dersaâdet, konstantin ve âsitân 
ulubatlı surlarda gözlerden akan tarih 
lâledân bildim seni, sen yine gülistan bul 
ayrılık bahçesinde bülbül gibi ağla/yan 
fetih müjdeli diye gül/süz adın bak yarım 
muammâ yalnızlığı talihime bağla/yan 
yazmak bana mı düştü, nakkaş mı parmaklarım 
lâleden bildim seni, yine de gül istanbul
mehmet şamil baş
2005 yılı istanbul konulu şiir yarışması 2.si.
                    gulistanbul
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

