iste orta dogunun en buyuk askeri hastahanesi. burada bir istikrarsizlik var o da su bir sivillere aciliyor bir kapaniyor ne yaptiklarini anlamak akil ister yani.
gülhane askeri tıp akademisi
kisa ismi gata olan hastanedir.
(bkz: gata)
sigortalari yemis ne kadar insan varsa secilip doktor yapan akademi.
(bkz: gulhane parki)
2005 oss de 6 kiz,120 erkek alan, 356 puanli bir erkek girebilirken,365 puanli bir kizin giremedigi okul.
türkiye’nin,orta doğu’nun, balkanlar’ın kafkasların en donanımlı askeri hastanesi.
elenktrinalamadımsendenin #174181 entrysine ek:
vakit gecenin 01:00 sularıdır. gatanın fizik tedavi bölümünde bir çığlık yükselir. güneydoğuda mayına basıp bir bacağını kaybeden bir askerin çığlığıdır bu. koridorlar bir anda hareketlenir. asker gece oraya ambulansla başka bir hastaneden getirilmiştir, çünkü acısını hiç bir hastane dindirmeyi başaramamıştır. tekerlekli sandalyesinin başında 60lı yaşlarda bir baba; gazi babası olmanın gururu, ama yaralı oğlunun acısıyla karma karışık hisler içinde göz yaşlarıyla ilerlemektedir. oğlu için yatacak yer konusunda gecenin nöbetçi hekimi (kadındır kendileri) ile tartıştığı duyulur. o an benim kulağıma sadece şu cümle geldi; sonrasında kaybettim bilincimi, kalanını duyamadım:
- ben mi vurdum oğlunu? bu saatte ne yapayım şimdi ben? zaten yatacak yer az. şimdi 1-2 saat senin oğlunla mı uğraşıcam ben?
evet; bunları sözde orta doğu ve balkanların en büyük hastanesinin nöbetçi doktoru söylemiştir. güneydoğuda görev yaparken bacağını kaybetmiş bir gaziye söylemiştir. acılı oğlunun derdine derman arayan bir babaya söylemiştir. işte o sözler belki baba ve oğlu için atılan bir kurşundur belki ama bütün fizik tedavi kliniğinde yatan bizlerin yüreğine de değmiştir bir ucu. uzun uzun düşündürtmüştür. ne için askerlik yapıyoruz? bu mudur bizim devletimiz? çok daha uzun yazardım aslında, ama ne kadar cümle kurarsam kurayım; o şerefsizin söylediği söz akabinde babanın gözlerinden düşen yaşları tasvir edemem.
vakit gecenin 01:00 sularıdır. gatanın fizik tedavi bölümünde bir çığlık yükselir. güneydoğuda mayına basıp bir bacağını kaybeden bir askerin çığlığıdır bu. koridorlar bir anda hareketlenir. asker gece oraya ambulansla başka bir hastaneden getirilmiştir, çünkü acısını hiç bir hastane dindirmeyi başaramamıştır. tekerlekli sandalyesinin başında 60lı yaşlarda bir baba; gazi babası olmanın gururu, ama yaralı oğlunun acısıyla karma karışık hisler içinde göz yaşlarıyla ilerlemektedir. oğlu için yatacak yer konusunda gecenin nöbetçi hekimi (kadındır kendileri) ile tartıştığı duyulur. o an benim kulağıma sadece şu cümle geldi; sonrasında kaybettim bilincimi, kalanını duyamadım:
- ben mi vurdum oğlunu? bu saatte ne yapayım şimdi ben? zaten yatacak yer az. şimdi 1-2 saat senin oğlunla mı uğraşıcam ben?
evet; bunları sözde orta doğu ve balkanların en büyük hastanesinin nöbetçi doktoru söylemiştir. güneydoğuda görev yaparken bacağını kaybetmiş bir gaziye söylemiştir. acılı oğlunun derdine derman arayan bir babaya söylemiştir. işte o sözler belki baba ve oğlu için atılan bir kurşundur belki ama bütün fizik tedavi kliniğinde yatan bizlerin yüreğine de değmiştir bir ucu. uzun uzun düşündürtmüştür. ne için askerlik yapıyoruz? bu mudur bizim devletimiz? çok daha uzun yazardım aslında, ama ne kadar cümle kurarsam kurayım; o şerefsizin söylediği söz akabinde babanın gözlerinden düşen yaşları tasvir edemem.
harbiyeli / #917292
(bkz: gatana)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?