yaşar kurt'un 1994 yılında çıkan sokak şarkıları albümünde ruhum, 1997 yılında çıkan göndermeler albümünde fırt emin adıyla yer alan şarkı.
rahat nefes alabildiğimde, aklımda düşünmem gereken onyüzmilyon şey olmadığında yatağıma uzanıp bu şarkıyı açarım ve yeniden doğmuş gibi olurum. sözlerini yazalım da tam olsun:
ne zaman geldin ruhum
görmedim seni
uçaktan atlarken unuttum galiba
özledim
sarıl bana ruhum
ne olur sar beni
çığlıklar geçti üstümden
bulutlar geçti
ve o gençlik günlerimizde
sen ve biz
seni öldün sandım ruhum
biliyor musun
sensiz yaşamaya alıştırdılar galiba
özledim
fırt emin
sabah işe giderken dinlediğim radyoda spiker (bkz: yaşar kurt) - fırt emin parçasını çalıp bu parçaya ismini veren olayı anlatmaya başladı. sözde bir paraşütçü uçaktan atlıyormuş her zamanki rutin şekilde, fakat bir gün sen gel gör ki atladığında aklını kaçırmış o günden sonra taksimde aklını kaybetmiş bir vatandaş olarak yaşamını sürdürmüş. kısa bir araştırma sonucu herkesin kendi kafasına göre anlattığını farkettim. belki resmi sayfası değil ama https://plus.google.com/104152262200373137759/posts/BJYtQBqHLfo bu sayfadan bir hikaye buldum ve bana daha inandırıcı geldi, tabii ki değişik rivayetlerde bu anlatılan fırt emin kardeşimizin kore savaşında öldüğü de söyleniyor, fakat o bana pek mantıklı gelmedi. büyük ihtimalle ölmedi ama kaza onun psikolojisini bozdu ve olaylar aynen şu şekilde gelişti ;
fırt emin'in gerçek hikayesi
fırt emin mahellemizde 40 yaşlarında bir adamdı.her zaman kalın kumaştan bir takım elbise giyerdi, gömleğinin yakası açıktı, ince, uzun bir adamdı.o zamanlar mahallede herkes onu severdi.cana yakındı anlayacağınız.biz, meraklı gençler de onun varlığından haberdardık.sigara içtiğini bilirdim.bir gün kadıköy'den eve geliyordum;
-sene 1988, istanbul yeni tiyatro genel sanat yönetmeniyim ve sabaha kadar tevfik gelenbe tiyatrosu binası'nda dekor hazırlamışız.çok yorgunum ve bir an önce eve gidip uyumak istiyorum.kadıköy'de deniz, lacivert; gün bir kış günü.dışarda sabah ayazı var ama otobüse binince hemen ısınıyorum. -
otobüs, durağın birinde durdu ve fırt emin, otobüse bindi.çok şaşırdım.' aa! işte fırt emin bu!' dedim içimden.koltuğunun altında bir kaç gazete vardı, okunmuş.sanırım o günün gazeteleriydi ve onları okumuş, belliydi, profesör gibi çılgın, gezgin gibi bilgin bir tipi vardı.sonunda merakıma yenilip yanına gittim.
"sana neden fırt emin diyorlar? dedim.
o da " emin bey olduğum zamanlar da oldu" diye şaşırtıcı bir cevap verdi.sonra anlatmaya devam etti.
"ben asker'de topçuydum.topçu deyip geçme piyadenin babasıdır."
bana top çeşitlerinden söz etti.ben o zaman 20 yaşındaydım ve kızıl saçlı, yeşil gözlü bir sevgilim vardı.oyunda o da oynuyordu.daha doğrusu birlikte oynuyorduk, hem de oyunun yönetmenliğini yapıyordum.sonra kore savaşı'na topçu olarak katıldığını söyledi.bir gün hem topları hem de topçuları uçaktan aynı anda ormanın üstüne atmışlar.bunlar yere indikten sonra topları kurup bir çok atış yapmışlar.bir ara kırık kolundan bahsetti, bir gün savaş alanında topun geri gelmesiyle kolu kırılmış.sonra emin bey'i tokyo'ya, hastaneye göndermişler.60 gün orada yatmış, kolunu askıya almışlar.hastaneden taburcu olunca askerlerle gemiye bindirilmiş ve uzun bir deniz seyahatinden sonra izmir'e varmış.izmir'de çoşkuyla karşılanmışlar, adeta bir şenlik gibiymiş.izmir'de yemişler içmişler, eğlenmişler, kimse onlardan para almamış.
bir kaç gün sonra emin bey istanbul'a gelmiş.emin bey'lik sona ermiş.istanbul'da elektrikçiliği öğrenmiş.ben onun istanbul'daki hayatını biliyorum.en azından yaşattığı efsaneleri.zihinsel engelli iki çocuğu vardı.eşi de rahatsızdı.parayı alkole verirdi, parası biterdi.arada bizim elektrikler giderdi ve fırt emin sorunu çözerdi.meğersem bilerek elektrikleri bozup babamdan konyak almasını istermiş.ancak o zaman elektriği geri getirirmiş.işe bak!sonra aradan zaman geçti.onu bir daha hiç göremedim.daha sonra öğrendim ki hayatını kaybetmiş, çok üzüldüm.ama gidişinin nedenini inanın ben de bilmiyorum.
fırt emin'in hayatını şiirsel bir anlatım ile kaleme aldım.o zamanlar sahneye koymak istediğim bir oyunun karakteri olacaktı fırt emin.hala arşivimde durur.sene 1991 , odamdayım, gitar çalıyorum, mevsimlerden yaz, hava sıcak ve şarkı yazmak istiyorum.ve birden aklıma fırt emin geldi.onun hikayesinden esinlenerek şarkı sözleri yazdım.fır emin hayattan sadece bir fırt almıştı.şarkıya onun ismini vermeye karar verdim.bir şarkı ismi için zor bir şeçimdi.ama onun adını ölümsüzleştirmek istiyordum, belki de hikayesini.
hayattan bir fırt çekti ve gitti fırt emin.
fırt emin'in gerçek hikayesi
fırt emin mahellemizde 40 yaşlarında bir adamdı.her zaman kalın kumaştan bir takım elbise giyerdi, gömleğinin yakası açıktı, ince, uzun bir adamdı.o zamanlar mahallede herkes onu severdi.cana yakındı anlayacağınız.biz, meraklı gençler de onun varlığından haberdardık.sigara içtiğini bilirdim.bir gün kadıköy'den eve geliyordum;
-sene 1988, istanbul yeni tiyatro genel sanat yönetmeniyim ve sabaha kadar tevfik gelenbe tiyatrosu binası'nda dekor hazırlamışız.çok yorgunum ve bir an önce eve gidip uyumak istiyorum.kadıköy'de deniz, lacivert; gün bir kış günü.dışarda sabah ayazı var ama otobüse binince hemen ısınıyorum. -
otobüs, durağın birinde durdu ve fırt emin, otobüse bindi.çok şaşırdım.' aa! işte fırt emin bu!' dedim içimden.koltuğunun altında bir kaç gazete vardı, okunmuş.sanırım o günün gazeteleriydi ve onları okumuş, belliydi, profesör gibi çılgın, gezgin gibi bilgin bir tipi vardı.sonunda merakıma yenilip yanına gittim.
"sana neden fırt emin diyorlar? dedim.
o da " emin bey olduğum zamanlar da oldu" diye şaşırtıcı bir cevap verdi.sonra anlatmaya devam etti.
"ben asker'de topçuydum.topçu deyip geçme piyadenin babasıdır."
bana top çeşitlerinden söz etti.ben o zaman 20 yaşındaydım ve kızıl saçlı, yeşil gözlü bir sevgilim vardı.oyunda o da oynuyordu.daha doğrusu birlikte oynuyorduk, hem de oyunun yönetmenliğini yapıyordum.sonra kore savaşı'na topçu olarak katıldığını söyledi.bir gün hem topları hem de topçuları uçaktan aynı anda ormanın üstüne atmışlar.bunlar yere indikten sonra topları kurup bir çok atış yapmışlar.bir ara kırık kolundan bahsetti, bir gün savaş alanında topun geri gelmesiyle kolu kırılmış.sonra emin bey'i tokyo'ya, hastaneye göndermişler.60 gün orada yatmış, kolunu askıya almışlar.hastaneden taburcu olunca askerlerle gemiye bindirilmiş ve uzun bir deniz seyahatinden sonra izmir'e varmış.izmir'de çoşkuyla karşılanmışlar, adeta bir şenlik gibiymiş.izmir'de yemişler içmişler, eğlenmişler, kimse onlardan para almamış.
bir kaç gün sonra emin bey istanbul'a gelmiş.emin bey'lik sona ermiş.istanbul'da elektrikçiliği öğrenmiş.ben onun istanbul'daki hayatını biliyorum.en azından yaşattığı efsaneleri.zihinsel engelli iki çocuğu vardı.eşi de rahatsızdı.parayı alkole verirdi, parası biterdi.arada bizim elektrikler giderdi ve fırt emin sorunu çözerdi.meğersem bilerek elektrikleri bozup babamdan konyak almasını istermiş.ancak o zaman elektriği geri getirirmiş.işe bak!sonra aradan zaman geçti.onu bir daha hiç göremedim.daha sonra öğrendim ki hayatını kaybetmiş, çok üzüldüm.ama gidişinin nedenini inanın ben de bilmiyorum.
fırt emin'in hayatını şiirsel bir anlatım ile kaleme aldım.o zamanlar sahneye koymak istediğim bir oyunun karakteri olacaktı fırt emin.hala arşivimde durur.sene 1991 , odamdayım, gitar çalıyorum, mevsimlerden yaz, hava sıcak ve şarkı yazmak istiyorum.ve birden aklıma fırt emin geldi.onun hikayesinden esinlenerek şarkı sözleri yazdım.fır emin hayattan sadece bir fırt almıştı.şarkıya onun ismini vermeye karar verdim.bir şarkı ismi için zor bir şeçimdi.ama onun adını ölümsüzleştirmek istiyordum, belki de hikayesini.
hayattan bir fırt çekti ve gitti fırt emin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?