birtürlü jazz albümü çıkarmaz...kendisinin tam bir jazz gırtlağı vardır ama pop okumayı da ihmal etmez...tam bir müzik adamıdır...babası hasan erkoç da tam bir müzik adamıydı..minur nurettin selçukun sağ koluydu
fatih erkoç
(bkz: oynatmaya az kaldi)
bu gece pazar keyfi adlı programı sunan kişi.
(bkz: sendemi ya sendemi)
(bkz: sendemi ya sendemi)
emmioğlu adlı nadide eseri adam ederek yorumlamış usta yorumcu.
anı diye bir parçası var ki klibi mutlaka izlenmeli. okan bayülgen el atmış olaya.
http://tinyurl.com/27oz8b
http://tinyurl.com/27oz8b
"canevimden" isimli parçasıyla beni benden almış sanatçı.
(bkz: korkmazdım)
kimi zaman du$unuyorum bu adamin calamadigi enstruman var midir diye, aklima bir $ey gelmiyor. calamiyorsa lir calamiyordur herhalde, onu da caliyorsa zaten muridi olacagim direk.
senelerin eskitemedigi usta. bu gece disko krali konugu.
saç sakal berbat etmi$ yüzünü. kessene be abicim, ne öyle huhucular gibi...
seher yeli isimli bir album cikartmi$ kendisi.
takma di$leri berbat görünmektedir.
ya ben bu adamı çok severim nolmu$ buna ya...
ya ben bu adamı çok severim nolmu$ buna ya...
disko kralı ndan uğurlanan brezilyalı çikolata kız dan sonra esmerim biçim biçim i söylemeye başlamıştır. tebrik ederiz.
edit: şarkı an itibariyle cuk oturmuş olsa da düzenlemesi berbattır.
edit: şarkı an itibariyle cuk oturmuş olsa da düzenlemesi berbattır.
türk müzisyen, söz yazarı, besteci, ses sanatçısı. türk caz müziği denildiğinde akla gelen ilk isim olan fatih erkoç, 37 yıllık profesyonel müzik hayatı boyunca gerek söz yazarlığı, gerek bestekarlık gerekse enstrüman çalışındaki ustalık sayesinde, dinleyicinin gözünde gerçek bir müzisyen profili çizmiştir. "yol verin a dostlar"la başlayan popüler müzik serüveni, bir "best of" çalışması olan "kör randevu-collection"la devam etmektedir.
fatih erkoç, 7 nisan 1953 tarihinde istanbul kanatlarımın altındaun fatih semtinde dünyaya geldi. müzisyen bir aileye mensup olan erkoçun müziğe olan ilgisi, özellikle ud sanatçısı olan babası hasan erkoçtan geliyordu. henüz üç yaşındayken, babasının hediye ettiği keman ve yine sanatçı dayısı hafiz saminin aldığı mızıka, çaldığı ilk enstrümanlar oldu. türk sanat müziğine tutkun olan ailenin, o zamanların taş plaklarından oluşan geniş bir müzik arşivi bulunuyordu. bu kaynaktan iyi bir şekilde yararlanmayı bilen erkoç, özellikle enstrümantal müzik yeteneğini geliştirmeye çalıştı.
ilk öğreniminin ardından, tutkularının peşinden gitmeye karar vererek istanbul belediye konservatuarının batı müziği bölümünde müzik eğitimine başladı ve orta okul öğrenimine burada devam etti. konservatuardaki ilk zamanlarında klasik gitara merak salan erkoça, çok sesli müziğe yatkınlığı nedeniyle hocaları tarafından trombon ve kontrbas verildi. sonraları piyano, saksafon, trompet, ud ve flütle de tanışan sanatçının müzik yaşamına zamanla pekçok enstrüman eşlik etmeye başladı. ilk amatör sahne performanslarını, günümüzde de halen faaliyetlerini sürdüren ve genelde caz türü müzik yapan ünlü istanbul gelişim orkestrasının bünyesinde sergileyen erkoç, eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
1971 yılına gelindiğinde, istanbul gelişim orkestrasıyla birlikte "nihayet" adlı bir albüme de imza attı. grupla çalışmalarını sürdürdüğü bir dönemde, 4 ay boyunca da istanbul devlet senfoni orkestrası bünyesinde trombon çaldı. bu çalışmanın ardından, ankarada vatani görevini yerine getirdiği dönemlerde, ünlü caz davulcusu erol pekcanın kendi orkestrasında çalmaya başladı. bu orkestrayla pekçok konserde birlikte yer alan erkoç, aynı zamanda birçok radyo ve televizyon programında da performans sergiledi ve özel konserlere katıldı.
erkoç, 1975 yılında, ileriki 11 yılını geçireceği norveçe gitti. sadece norveçle yetinmeyerek, farklı iskandinav yarımadası ülkelerinde faaliyet gösteren birçok orkestrayla birlikte çalıştı; konserler verdi. 10un üzerinde enstrümanı profesyonel bir şekilde çalabilen sanatçı, burada çalıştığı orkestralarda da birbirinden farklı müzik aletleriyle yer aldı.
1986 yılında yurda dönen erkoç, aynı yılın temmuz ayında, sonraları geleneksel olarak her yıl yapılmaya başlanacak olan kuşadası i. altın güvercin şarkı yarışmasına, sözü, müziği, aranjesi kendisine ait olan ve yine kendisinin seslendirdiği "yol verin a dostlar" isimli şarkısı ile katılarak, birincilik elde etti. şarkının kısa zamanda popüler olması nedeniyle bir albüm yapmaya karar veren sanatçı, 1987 yılında, parçayla aynı adı taşıyan ilk albümünü, midas müzik etiketiyle çıkardı. böylece fatih erkoç adı, geniş kitlelerce tanınır hale geldi ve bu çalışma çok başarılı oldu. 1989 tarihli altın güvercin şarkı yarışmasına, yine tamamen kendi üretimi olan "sen ve ben" adlı parçasıyla katıldı ve bir defa daha birinciliğe layık görüldü.
yine 1987 yılında, sözü ve müziği kendisine ait olan "dünya barışı için" adlı parçanın yanı sıra; harun kolçak, rüya ersavcı ve arzu eceyle birlikte seslendirdiği, sözü ve müziği selçuk başara ait "keloğlan" adlı parçayla ilk defa eurovision türkiye elemelerine katıldı. ama bu sonuncu olmadı ve 1995 yılına kadar, "bitmesin bu sonbahar" (1988), "bir nostalji bu" (1989), "özledim" (1990), "gülbeyaz sokağı" (1991) ve "duygular" (1995) gibi çoğunlukla sözünü ve bestesini kendi yaptığı parçalarla elemelere katıldı; zaman zaman da farklı bestecilerin şarkılarıyla ve yine farklı şarkıcılarla birlikte yarıştı.
80li yılların sonlarına doğru, trt hafif müzik ve caz orkestrası bünyesinde solistlik yapmaya ve trombon çalmaya başladı. bu orkestrayla geçirdiği altı yıl boyunca, çok sayıda caz konserinde yer aldı; radyo-tv programlarında performans sergiledi ve amerika, italya, fransa, finlandiya ve hollanda gibi ülkelerde düzenlenen birçok önemli caz festivaline katıldı. 1989 yılında ise, malezyada düzenlenen bir pop müzik şarkı yarışmasına sözü, müziği ve aranjesi kendine ait olan "korku" adlı parçayla katılarak, türkiyeyi temsil etti.
1992de yeniden stüdyoya girmeye karar veren erkoç, "ellerim bomboş" adlı albümünü müzikseverlerin beğenisine sundu. raks müzik etiketini taşıyan, pop müzik altyapılarının kullanıldığı bu albüm ve özellikle kapak şarkısı dinleyicilerden büyük beğeni topladı. hemen ertesi yıl, yine raks müzikten "penceremden gökyüzüne" adlı üçüncü solo albümünü piyasaya sürdü ve albümdeki pekçok şarkı kısa sürede dillere dolandı. stüdyo çalışmalarını aralıksız sürdüren ve verimli bir dönemin içinde bulunan erkoç, 1994 yılında "sana deliyim" adlı çalışmasıyla müzik marketlerde yerini aldı. iki yıl aradan sonra, 1996da ise, bu defa "kardelen" albümüyle müzikseverlerle buluştu.
1999un sonlarına doğru, yapımcılığını bizzat kendisinin üstlendiği; sözü, müziği, düzenlemesiyle tamamen kendine ait şarkılardan oluşan ve kendi adını taşıyan albümüyle sevenlerine merhaba dedi. aura müzik etiketini taşıyan bu albümün ardından, daha çok sahne ve konser çalışmalarına ağırlık veren erkoç, trtde "fatih erkoçla yankılar" adlı bir müzik programı yapıp sunmaya başladı. programa daha sonra kanaltürkte devam etti. altı yıl aradan sonra yeniden stüdyoya giren sanatçı, 2005 yılının haziran ayında ise, sözü ve müziği kendine ait 15 yeni şarkıdan oluşan "beklenen" adlı albümünü kendi müzik şirketi mefadan çıkardı. albümün prodüktörlüğünü yiğit güralp üstlenirken, aranjörlüğünü ise genellikle "jingle"larla tanınan rahman altın yaptı. yarım bıraktığı üniversite eğitimini geçtiğimiz yıllarda, istanbul üniversitesi devlet konservatuarından mezun olarak tamamladı.
fatih erkoç, 2007nin nisan ayında, ilk albümünden bu yana büyük ilgi gören şarkılarını, "kör randevu - collection" adlı yeni bir albümde biraraya getirdi. içinde revize ve modernize edilmiş 18 eski parçanın bulunduğu son albümün etiket ismi, rec by saatchi. beyazıt öztürk tarafından yapılan "beyaz show" adlı talkshow-eğlence programında, ferdi tayfurun "emmoğlu" parçasını caz müziğe uyarlayarak seslendiren erkoç, şarkının bu versiyonunun sansasyonel bir beğeni toplamasının ardından, yeni albümünde türkçe, ingilizce, arapça dillerinde ve rock-caz versiyonlarında seslendirerek çokuluslu bir şarkı haline getirdiği "emmoğlu"na da yer verdi. kör randevunun kapak resimlerini çeken ve aynı zamanda albümün isim babası olan kişi ise, okan bayülgen. erkoç bu ilginç isim hikayesini şöyle anlatıyor :
daha önce hiç yüz yüze gelmemiş iki kişinin buluşmasına ingilizcede blind date yani kör randevu denir. bu albümü de sanatçıyla yani benimle dinleyicinin buluşması gibi kabul etmeli diye düşündük. her yeni bir albüm heyecanlı, endişeli, riski en düşük, ödülü en büyük bir randevuya benziyor. tıpkı kör randevu gibi. okanın da söylediği gibi, "sanatçı dinleyicisiyle flört eder. her albüm sanatçının dinleyicisine yönelttiği çekingen bir buluşma teklifidir". albüm kapağındaki fotoğrafta göz bandı takmam da okanın fikriydi.
yeni albümünün promosyon çalışmalarına devam eden fatih erkoç, her ay istanbul cazz centerda caz severlerle buluşmaya devam ediyor.
fatih erkoç, 7 nisan 1953 tarihinde istanbul kanatlarımın altındaun fatih semtinde dünyaya geldi. müzisyen bir aileye mensup olan erkoçun müziğe olan ilgisi, özellikle ud sanatçısı olan babası hasan erkoçtan geliyordu. henüz üç yaşındayken, babasının hediye ettiği keman ve yine sanatçı dayısı hafiz saminin aldığı mızıka, çaldığı ilk enstrümanlar oldu. türk sanat müziğine tutkun olan ailenin, o zamanların taş plaklarından oluşan geniş bir müzik arşivi bulunuyordu. bu kaynaktan iyi bir şekilde yararlanmayı bilen erkoç, özellikle enstrümantal müzik yeteneğini geliştirmeye çalıştı.
ilk öğreniminin ardından, tutkularının peşinden gitmeye karar vererek istanbul belediye konservatuarının batı müziği bölümünde müzik eğitimine başladı ve orta okul öğrenimine burada devam etti. konservatuardaki ilk zamanlarında klasik gitara merak salan erkoça, çok sesli müziğe yatkınlığı nedeniyle hocaları tarafından trombon ve kontrbas verildi. sonraları piyano, saksafon, trompet, ud ve flütle de tanışan sanatçının müzik yaşamına zamanla pekçok enstrüman eşlik etmeye başladı. ilk amatör sahne performanslarını, günümüzde de halen faaliyetlerini sürdüren ve genelde caz türü müzik yapan ünlü istanbul gelişim orkestrasının bünyesinde sergileyen erkoç, eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
1971 yılına gelindiğinde, istanbul gelişim orkestrasıyla birlikte "nihayet" adlı bir albüme de imza attı. grupla çalışmalarını sürdürdüğü bir dönemde, 4 ay boyunca da istanbul devlet senfoni orkestrası bünyesinde trombon çaldı. bu çalışmanın ardından, ankarada vatani görevini yerine getirdiği dönemlerde, ünlü caz davulcusu erol pekcanın kendi orkestrasında çalmaya başladı. bu orkestrayla pekçok konserde birlikte yer alan erkoç, aynı zamanda birçok radyo ve televizyon programında da performans sergiledi ve özel konserlere katıldı.
erkoç, 1975 yılında, ileriki 11 yılını geçireceği norveçe gitti. sadece norveçle yetinmeyerek, farklı iskandinav yarımadası ülkelerinde faaliyet gösteren birçok orkestrayla birlikte çalıştı; konserler verdi. 10un üzerinde enstrümanı profesyonel bir şekilde çalabilen sanatçı, burada çalıştığı orkestralarda da birbirinden farklı müzik aletleriyle yer aldı.
1986 yılında yurda dönen erkoç, aynı yılın temmuz ayında, sonraları geleneksel olarak her yıl yapılmaya başlanacak olan kuşadası i. altın güvercin şarkı yarışmasına, sözü, müziği, aranjesi kendisine ait olan ve yine kendisinin seslendirdiği "yol verin a dostlar" isimli şarkısı ile katılarak, birincilik elde etti. şarkının kısa zamanda popüler olması nedeniyle bir albüm yapmaya karar veren sanatçı, 1987 yılında, parçayla aynı adı taşıyan ilk albümünü, midas müzik etiketiyle çıkardı. böylece fatih erkoç adı, geniş kitlelerce tanınır hale geldi ve bu çalışma çok başarılı oldu. 1989 tarihli altın güvercin şarkı yarışmasına, yine tamamen kendi üretimi olan "sen ve ben" adlı parçasıyla katıldı ve bir defa daha birinciliğe layık görüldü.
yine 1987 yılında, sözü ve müziği kendisine ait olan "dünya barışı için" adlı parçanın yanı sıra; harun kolçak, rüya ersavcı ve arzu eceyle birlikte seslendirdiği, sözü ve müziği selçuk başara ait "keloğlan" adlı parçayla ilk defa eurovision türkiye elemelerine katıldı. ama bu sonuncu olmadı ve 1995 yılına kadar, "bitmesin bu sonbahar" (1988), "bir nostalji bu" (1989), "özledim" (1990), "gülbeyaz sokağı" (1991) ve "duygular" (1995) gibi çoğunlukla sözünü ve bestesini kendi yaptığı parçalarla elemelere katıldı; zaman zaman da farklı bestecilerin şarkılarıyla ve yine farklı şarkıcılarla birlikte yarıştı.
80li yılların sonlarına doğru, trt hafif müzik ve caz orkestrası bünyesinde solistlik yapmaya ve trombon çalmaya başladı. bu orkestrayla geçirdiği altı yıl boyunca, çok sayıda caz konserinde yer aldı; radyo-tv programlarında performans sergiledi ve amerika, italya, fransa, finlandiya ve hollanda gibi ülkelerde düzenlenen birçok önemli caz festivaline katıldı. 1989 yılında ise, malezyada düzenlenen bir pop müzik şarkı yarışmasına sözü, müziği ve aranjesi kendine ait olan "korku" adlı parçayla katılarak, türkiyeyi temsil etti.
1992de yeniden stüdyoya girmeye karar veren erkoç, "ellerim bomboş" adlı albümünü müzikseverlerin beğenisine sundu. raks müzik etiketini taşıyan, pop müzik altyapılarının kullanıldığı bu albüm ve özellikle kapak şarkısı dinleyicilerden büyük beğeni topladı. hemen ertesi yıl, yine raks müzikten "penceremden gökyüzüne" adlı üçüncü solo albümünü piyasaya sürdü ve albümdeki pekçok şarkı kısa sürede dillere dolandı. stüdyo çalışmalarını aralıksız sürdüren ve verimli bir dönemin içinde bulunan erkoç, 1994 yılında "sana deliyim" adlı çalışmasıyla müzik marketlerde yerini aldı. iki yıl aradan sonra, 1996da ise, bu defa "kardelen" albümüyle müzikseverlerle buluştu.
1999un sonlarına doğru, yapımcılığını bizzat kendisinin üstlendiği; sözü, müziği, düzenlemesiyle tamamen kendine ait şarkılardan oluşan ve kendi adını taşıyan albümüyle sevenlerine merhaba dedi. aura müzik etiketini taşıyan bu albümün ardından, daha çok sahne ve konser çalışmalarına ağırlık veren erkoç, trtde "fatih erkoçla yankılar" adlı bir müzik programı yapıp sunmaya başladı. programa daha sonra kanaltürkte devam etti. altı yıl aradan sonra yeniden stüdyoya giren sanatçı, 2005 yılının haziran ayında ise, sözü ve müziği kendine ait 15 yeni şarkıdan oluşan "beklenen" adlı albümünü kendi müzik şirketi mefadan çıkardı. albümün prodüktörlüğünü yiğit güralp üstlenirken, aranjörlüğünü ise genellikle "jingle"larla tanınan rahman altın yaptı. yarım bıraktığı üniversite eğitimini geçtiğimiz yıllarda, istanbul üniversitesi devlet konservatuarından mezun olarak tamamladı.
fatih erkoç, 2007nin nisan ayında, ilk albümünden bu yana büyük ilgi gören şarkılarını, "kör randevu - collection" adlı yeni bir albümde biraraya getirdi. içinde revize ve modernize edilmiş 18 eski parçanın bulunduğu son albümün etiket ismi, rec by saatchi. beyazıt öztürk tarafından yapılan "beyaz show" adlı talkshow-eğlence programında, ferdi tayfurun "emmoğlu" parçasını caz müziğe uyarlayarak seslendiren erkoç, şarkının bu versiyonunun sansasyonel bir beğeni toplamasının ardından, yeni albümünde türkçe, ingilizce, arapça dillerinde ve rock-caz versiyonlarında seslendirerek çokuluslu bir şarkı haline getirdiği "emmoğlu"na da yer verdi. kör randevunun kapak resimlerini çeken ve aynı zamanda albümün isim babası olan kişi ise, okan bayülgen. erkoç bu ilginç isim hikayesini şöyle anlatıyor :
daha önce hiç yüz yüze gelmemiş iki kişinin buluşmasına ingilizcede blind date yani kör randevu denir. bu albümü de sanatçıyla yani benimle dinleyicinin buluşması gibi kabul etmeli diye düşündük. her yeni bir albüm heyecanlı, endişeli, riski en düşük, ödülü en büyük bir randevuya benziyor. tıpkı kör randevu gibi. okanın da söylediği gibi, "sanatçı dinleyicisiyle flört eder. her albüm sanatçının dinleyicisine yönelttiği çekingen bir buluşma teklifidir". albüm kapağındaki fotoğrafta göz bandı takmam da okanın fikriydi.
yeni albümünün promosyon çalışmalarına devam eden fatih erkoç, her ay istanbul cazz centerda caz severlerle buluşmaya devam ediyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?