birilerinin kurtarmaya, birilerinin yok etmeye, birilerini öylesine takılmaya çalıştığı metropol gezegen..
dünya
güneş sisteminin güneşe uzaklık açısından üçüncü sıradaki gezegeni. üzerinde yaşam barındırdığı bilinen tek doğal gök cismidir. katı ya da kaya ağırlıklı yapısı nedeniyle üyesi bulunduğu yer benzeri gezegenler grubuna adını vermiştir. bu gezegen grubunun kütle ve hacim açısından en büyük üyesidir. büyüklükte, güneş sisteminin 9 gezegeni arasında gaz devlerinin büyük farkla arkasından gelerek beşinci sıraya yerleşir. tek doğal uydusu ay dır.
biraz kirlendi sanki.
redd grubunun kirli suyunda parıltılar albumunun 7. şarkısıdır. klibi 4 adet redd hayranı tarafından sağlanan madddi destekle çekilmiştir. sözleri de şöyledir:
istemiyor artık canım
hiç üzülme umrumda değil hoşçakal derim
benim için artık bitti
geri dönmen umrumda değil hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
önce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
telefonda ağlıyorsun gözyaşların umrumda değil
hoşçakal derim
yan birazcık anla canım kül olsan da umrumda değil
hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
önce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
dön be dünya
daha hızlı dön dön dön be dünya
dünya yeniden dönüyor
dön be dünya
istemiyor artık canım
hiç üzülme umrumda değil hoşçakal derim
benim için artık bitti
geri dönmen umrumda değil hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
önce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
telefonda ağlıyorsun gözyaşların umrumda değil
hoşçakal derim
yan birazcık anla canım kül olsan da umrumda değil
hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
önce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
dön be dünya
daha hızlı dön dön dön be dünya
dünya yeniden dönüyor
dön be dünya
ekvator hizasında saatte yaklaşık 18000 km/sn hızla dönmektedir.
matrix’te belirtildigi üzeren insanoglugunun bir virüs gibi üzerine yapistigina, kendi egosuna, acligina istinaden sömürdügü gezegen. dürüst olup bakmak gerekirse bizler belki de amerikan’in kurtaricilik rolünü üstlenip, yahudilerin sevimlilestirildigi independence day filmindeki gibi bir irk olarak ileride baska gezegenleri sömürecegiz. gelecek kusaklar ise binlerce yillarin hatiralarina basarak terk edilmis, belki de nükleer savaslarla yasanilamaz, üzerinde maskeyle dolasilabilecek nostaljik bir gezegen bulacaklar. hayvanlarin ilerlemis teknolojiyle dnalarindan tekrar üretildigi yapay adaciklarda yasayacak yeni kusak belki de. lakin benim bildigim sadece bir sey vardir. o da bizim atalarimizin emanetine hiyanet ettigimiz...
yavaş yavaş özelleştirilmeye başlanmış olan bölge.
en iyi şebnem ferah şarkılarından biridir.her seferinde bağıra çağıra isyan edesi gelir insanın.
malzemesi çok sağlam gezegen. milyar kadar insan hergün içine sıçmaya, ırzına geçmeye uğraşıyoruz bana mısın demiyor. gerçi bu süratle ve azimle gidersek mermeri afedersin dünyayı da deleriz.
orhan gencebaya göre batması gereken,
pisagora göre yuvarlak olup dönmesi gereken,
insan evladına göre mahfedilmesi gereken,
bana göre de "degaj" demek suretiyle sert bir tekme vasıtasıyla en yakın kara deliğe girmesi gereken,
gezegen
pisagora göre yuvarlak olup dönmesi gereken,
insan evladına göre mahfedilmesi gereken,
bana göre de "degaj" demek suretiyle sert bir tekme vasıtasıyla en yakın kara deliğe girmesi gereken,
gezegen
bu gün bir çoğunun doğallığının tahrip olduğu konusunda birleştiği, benimse tüm bu olanları 2007nin doğası olarak tanıdığım, ekolojik dengesi üzerinde insanları da bulunduran zavallı gezegen.
kılkuyruk solistli redd grubunun bir şarkısıdır.
istemiyor artık canım
hiç üzülme umrumda değil hoşçakal derim
benim için artık bittı
görı dönmem umrumda değil, hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
i–nce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın
sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
telefonda ağlıyorsun
gözyaşların umrumda değil hoşçakal derim
yani birazcık anla canım
kül olsan da umrumda değil hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
i–nce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın
sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
dön be dünya, dön be dünya
daha hızlı dön
dön, dön
dön be dünya
dünya yeniden dönüyor
istemiyor artık canım
hiç üzülme umrumda değil hoşçakal derim
benim için artık bittı
görı dönmem umrumda değil, hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
i–nce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın
sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
telefonda ağlıyorsun
gözyaşların umrumda değil hoşçakal derim
yani birazcık anla canım
kül olsan da umrumda değil hoşçakal derim
hiç bu kadar acıtmadı
hiç kimse senin kadar acıtmadı canımı
i–nce gözümü bağladın sonra zamanı yavaşlattın
sonra durdurdun
dünya yeniden dönüyor
dön be dünya, dön be dünya
daha hızlı dön
dön, dön
dön be dünya
dünya yeniden dönüyor
(bkz: 6r10db9)
toprak-su dengesi zaman içerisinde değişmiş bi gezegendir.yani dünyada su oranı gittikçe artmaktadır.mantıkende bakıldığında bu durum açıkça anlaşılıyor.dünya,ilk olarak güneşten ayrılan bi parçadan meydana gelmiştir.bunu sanırım hepimiz biliyoruz.ilk koptuğunda tamamının toprak olduğunu anlayabiliriz.zamanla su oranı artıyorsa, bugün de su oranının artmasını doğal dengenin bozulmasına kanıt olarak göstermemiz yanlış olur.hatırlarsanız küresel ısınma daha yeni gündeme geldiğinde,dünyada belli yerleşim merkezlerinde bilmem kaç yıl içerisinde 50-60 metre su yüksekliği artacak denmişti.dünden gelen aynen devam edecektir.bunu söylememin sebebi küresel ısınmaya inanmadığımdan falan değil.elbette buzulların erimesi küresel ısınma sebebidir.ama su oranının artması bana göre sadece buzulların erimesine bağlanamaz.hem öyle olsa (araştıran bilir) su-tuz dengesi okyanuslarda alt
üst olurdu.ama bozulmadığı biliniyor.bişeyi düzelteyim;bahsettiğim su,tuzlu sudur.yani artan su,tuz-su dengesi normal olan bi sudur.yeterli imkanlarım olsaydı,daha önce sadece toprak olan bu gezegende tuzlu su nasıl meydana geliyor,ayrıntılı bi şekilde incelemek isterdim.çünkü sadece "hidrojenle oksijen buluşup suyu oluşturur,daha sonra oluşan su,tuzla buluşup deniz suyunu(yada okyanus suyu) oluşturur diye bi açıklama beni doyurmaz.açıklamak istiyorum dememin sebebide,daha önce bu konuda tatmin edici bi açıklama bulamamamdan kaynaklıdır.neden bu konuya fazla önem verilmedi,o ayrı bi sorundur benim için.doğal denge denen şey gerçekten çok muhteşem bişeydir.
üst olurdu.ama bozulmadığı biliniyor.bişeyi düzelteyim;bahsettiğim su,tuzlu sudur.yani artan su,tuz-su dengesi normal olan bi sudur.yeterli imkanlarım olsaydı,daha önce sadece toprak olan bu gezegende tuzlu su nasıl meydana geliyor,ayrıntılı bi şekilde incelemek isterdim.çünkü sadece "hidrojenle oksijen buluşup suyu oluşturur,daha sonra oluşan su,tuzla buluşup deniz suyunu(yada okyanus suyu) oluşturur diye bi açıklama beni doyurmaz.açıklamak istiyorum dememin sebebide,daha önce bu konuda tatmin edici bi açıklama bulamamamdan kaynaklıdır.neden bu konuya fazla önem verilmedi,o ayrı bi sorundur benim için.doğal denge denen şey gerçekten çok muhteşem bişeydir.
bilim kurgu fimlerinde sürekli ya uzaylılardan, ya göktaşlarından ya da nükleer tehlikelerden kıçı korunan mavi gezegen. gezegenimiz, yuvamız... bir insan için her şeyi ifade ederken, kainat için okyanusta bir damla kadar bile değere sahip değildir.
doner.
(bkz: nil dunyasi)
(bkz: dunyanin merkezi)
anlaşılan uzun süredir her şeyin yolunda gittiği bir yer’dir. zira teolojik inanca göre geçmiş günlerde ne vakit insanoğlunun çözemeyeceği çapta bir sorun çıkasa tanrı sorunun kaynağına bir peygamber gönderip ilgili sorunu birden olmasa da belli bir süreç içerisinde çözümleme yoluna gitmiştir. en son pegamber de neredeyse 1400 yıl önce geldiğine göre o günden bügüne dünyanın herhangi bir bölgesinde o güne kıyas kabul edecek düzeyde bir problem yaşanmamış, buna müdehale gereksiniminde bulunulmamıştır. tabii denilebilir ki "e kardeşim seni ilgilendiren bi tane gönderildi, o ve o’nun öğretileri ile idare et" e tamam o da doğru ama geçmiş yıllarda da zannediyorum gönderilen peygamberlerin arasındaki aralık öyle çok uzun olmayan bir süreçti. bunun anlamı o peygamber halledemedi tüm sorunları, yenisi gönderildi olmayacağına göre hepsi kısa aralıklarla da olsa kendi dönemine ait sorunları çözmeye, öğretilerini yaymaya, toplumları daha refah bir yaşam standartına çekmek için gönderildi. ama 1400 yıl boyunca muhtelif aralıklarla ortaya çıkan "ben mesihim, ben peygamberim" türü zırlavaları saymazsak bu tip bir bireyin gönderilme ihtiyacı hissedilmemiş, dünya denilen bölgenin yeterince sakin, sorunlardan uzak, refah içerisinde, herhangi bir haksızlığın yaşanmadığı, insanların kardeş, hayatın tuhaf, vapurların da...neyse. her şeyin yolunda olduğuna hükmedilmiş bir parçadır dünya. uzun zamandır öyle olduğu düşünülmektedir. evet.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?