dedenin ölmesi

chef doeuvre
dedesini seven bireyler için çok üzücü bir durum. sizi hep sevmiştir,harçlığınızı vermiştir falan. ama benim gibi sevmeyenlerdesiniz sadece herhangi biri ölünce ne kadar üzülürseniz o kadar üzülürsünüz.
aysemayse
dedesi ve büyükannesi tarafından büyütülenler için babanın ölmesiyle eşdeğer bir durumdur. hele de dedeniz çocukluğunuzdaki en iyi arkadaşınız, aşkınız, koruyucunuz ise.. aradan 15 yıl geçmesine rağmen hala dedeniz ve büyük annenizin yaşadığı eve gidince ilk an dedem nerde diye sormak gelir birden aklınıza, ve o evde her geçirdiğiniz an sanki kapıdan gelip size sarılacakmış, kucağına oturup, cebinden çıkardığı fındık fıstığı birlikte yiyecekmişsiniz zannederseniz.
nikisanders
babaannenin ölmesinden tam 4 ay sonra gerçekleşmiştir. inancı gereği tam da istediği gibi, üç aylar içinde meydana gelmiş olması aile bireylerini rahatlatmıştır. yine de hala alışılamamış, hala kabul edilememiştir.
mustaitbiradam
31 aralık 2009 akşamı köyde arkadaşın evinde toplandık. pastalar, cipsler, kolalar, fındık, fıstık abur cubur... yılbaşı gecesi nevalesi işte. lise son sınıftayım o sıra, biz ilçede oturuyoruz ancak, en iyi, en samimi arkadaşlarım, dostlarım köyde. biz de zaten tatillerde hep köydeyiz. köyde büyüdük sayılır. köye gelince dedemlerde kalıyoruz haliyle.
köyde ne yapacağız ki evde oturmaktan başka. bari bir arkadaşın evinde üç beş arkadaş toplanıp güzel zaman geçirelim dedik yılbaşında
okul çıkışı nevale tamam, köye gittik, herkes hazırlandı, arkadaşın eve geçtik. gülmece, eğlenmece, şarkı açalım, film izleyelim, gırgır şamata...

lise son sınıfız, sınava gireceğiz ya, fazla da üstümüze gelmiyorlar o dönem, biz yılbaşı gecesi arkadaştayız, köye gideceğim deyince bir şey demediler. ama ben arkadaşın evindeyken biraz buruldum, böyle kötü bir his kapladı içimi, ne bileyim tarifsiz yani kasvet diye niteleyebilirim şu an bunu...
arkadaşın evde köyde dedemlere yakın, sonunda yani gidip bir bakayım, ne yapıyorlar ya dedim. dedemin de biliyoruz bir rahatsızlığı var. arkadaştan çıkıp bizim eve geçtim, halamlar, amcamlar, enişteler gelmiş, olayı anlamaya başlıyorum ama kabullenmek de istemiyorum. sonra zaten acı haberi verdiler. sadece donakaldım. ev ahalisi de bana bakakaldı. halama kafamı çevirdim, ağlıyordu. ona sarıldım, beni teselli etmeye çalıştı.

sen evde durma, git arkadaşlarının yanına dediler. ben ne bileyim, tamam deyip çıktım, arkadaşın evine döndüm, gırgır şamata... eve girdim, ne oldu falan. "dedem ölmüş..." diyebildim sadece. herkes birden durdu, sessizlik çöktü. haliyle her şey bir kenara bırakıldı. onlar da benimle üzüldüler, teselli etmeye çalıştılar, sağ olsunlar yanımda oldular.

ertesi gün: 1 ocak 2010. yeni yılın ilk günü. herkes dün gece yılbaşı sarhoşluğuyla yataklarında uyurken, biz ailece erkenden kalkıp dedeme mezar açtık.
yılın ilk günü mezar açtım ben. dedemi toprağa defnettik o gün.
takip eden aylarda da ygs'ye girecektim, bu üzüntü ile ona da doğru düzgün çalışamamıştım.

işte bu yüzden yılbaşı akşamları bana hep kederli gelir; gözümde rahmetli dedem canlanır. yılbaşı akşamlarına uzak kalacağım hep.

__
yeni yıldayız yine hayatla karşı saflarda,
kazandığım ve kaybettiğim oldu geçen yılda,
ve müstait müşkül durumda, dökülüverdi satırlarda:
''kalbim acıyacak yeni yılda ve her yılbaşında!.''
müstait - #ocak2011

__
her son bir başlangıç.
bu malum giz, özümde yalandı;
somuttu sırlar.
her şair biraz kaçıkmış.
her yılın başı ölümle donandı;
size mutlu yıllar.
müstait - #ocak2016

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol